Roni Margulies
Hem bizler (doğal olarak) hem de AKP hükümeti (pek de doğal olmayarak) epey zamandır devletle itişiyoruz.

AKP'ye kıyasla bizim bir avantajımız var. Engels'in Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni ve Lenin'in Devlet ve Devrim kitaplarını okuduğumuz için, itiştiğimiz şeyin ne olduğunu biliyoruz.

Devlet ve Devrim'in ilk bölümünün üç ara başlığıya Lenin meseleyi özetler.

Önce "Uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin ürünü olarak devlet" başlığıyla, devletin toplum-üstü, bağımsız, tarafsız bir aygıt olmadığını anlatır. Engels'den şu alıntıyı yapar:

"Devlet topluma dışardan dayatılmış bir güç değildir... toplumun, gelişmesinin belirli bir aşamasındaki bir ürünüdür; bu toplumun, önleyemediği uzlaşmaz karşıtlıklar biçiminde bölündüğünden, kendi kendisiyle çözülmez bir çelişki içine girdiğinin itirafıdır. Ama, karşıtlıkların, yani karşıt ekonomik çıkarlara sahip sınıfların, kendilerini ve toplumu, kısır bir savaşım içinde eritip bitirmemeleri için, çatışmayı hafifletmesi, "düzen" sınırları içinde tutması gereken ve görünüşte toplumun üstünde yer alan bir güç ihtiyacı kendini kabul ettirir; işte toplumdan doğan, ama onun üstünde yer alan ve ona gitgide yabancılaşan bu güç, devlettir".

Ve şöyle ekler Lenin:

"Devlet, sınıf karşıtlıklarının uzlaşmazlığının bir ürünü ve tezahürüdür. Sınıflar arasındaki karşıtlıklar nesnel olarak uzlaştırılamadığı ölçüde, her yerde ve her zaman devlet ortaya çıkar. Tersinden söylersek, devletin varlığı, sınıf karşıtlıklarının uzlaşmaz olduğunun bir kanıtıdır."

İkinci alt başlıkla Lenin devletin en kısa ve özlü (ve kaçınılmaz olarak kaba) tanımını verir: "Özel silahlı adam müfrezeleri, hapishaneler vb".

Ve üçüncüsü, "Ezilen sınıfın sömürülmesinin bir aleti olarak devlet" alt başlığıyla, yine Engels'den alıntılayarak devletin ne işe yaradığını, ne yaptığını anlatır:

"Devlet, sınıf karşıtlıklarını frenleme gereksiniminden doğduğuna, ama aynı zamanda, bu sınıfların çatışmasının ortasında doğduğuna göre, kural olarak en güçlü sınıfın, ekonomik bakımdan egemen olan ve bunun sayesinde siyasal bakımdan da egemen sınıf durumuna gelen ve böylece ezilen sınıfı boyunduruk altında tutmak ve sömürmek için yeni araçlar kazanan sınıfın devletidir... modern temsilî devlet, ücretli emeğin sermaye tarafından sömürülmesinin aletidir."

Yukarıda yazılanları Marksizmin temel taşları olarak gören bizler, bu yazılanların hepsini "taş kafalı Leninizm" olarak gören pek çok kişiyle, umuyoruz ki, Yeni Sol'da bir araya geleceğiz.

Niye?

Onlar devleti islah etmenin, emekten ve ezilenlerden yana bir aygıt haline getirmenin mümkün olduğuna inanıyor; biz ezilen sınıfın sömürülmesinin aleti olduğuna ve başka bir şey olamayacağına inanıyoruz. Bir kenarda durup hep bunu anlatmamız, devleti islah etmeye çalışanlardan uzak durmamız gerekmez mi? Sosyalizmden vaz mı geçiyoruz?

Hayır. Uzak durup çamur atanlar iki şeyi gözden kaçırıyor.

Birincisi, darbe yapmayan, cinayet işlemeyen, savaşmayan bir devlet mümkündür ve işimize gelir. Sınıf niteliği değişmiş olmaz, ama yine de işimize gelir.

İkincisi, darbe yapmayan, cinayet işlemeyen, savaşmayan bir devlet için yapılan mücadele geniş halk kitlelerini ilgilendirmektedir, politize etmektedir, bizzat devleti sorgulamalarına yol açmakta ve devleti zayıflatmaktadır.

Bu mücadelede kim "Varım" diyorsa, onunla beraberiz.

"Sosyalizm" adına bu mücadelenin dışında kalanlar ise bizi ilgilendirmez.