Dünyanın dört bir yanından Haiti'deki depremden etkilenenlere yardım gönderilse de depremzedeler hâlâ yardım bekliyorlar. Çünkü en temel yardımlar dahi yerine ulaşmıyor.

Yaklaşık 150 bin kişinin öldüğü depremden sonra ABD derhal Haiti'ye yardım kuvvetleri göndererek adanın kontrolünü eline aldı. "İnsani görev" denerek başlatılan harekat uzun vadeli bir işgal için yapılan hazırlıklara benziyor.

Birleşmiş Milletler'in resmi haber ajansı IRIN'in haberine göre başkent Port-au-Prince'teki 30 bin kişinin barındığı iki büyük kampa depremden bu yana hiçbir yardım ulaşmamış. Şehrin sakinleri, yetkililerin yardımları ihtiyacı olanlara ulaştırmak yerine kendilerine ayırdıklarını söylüyor. 

Tüm yardımlar BM ve ABD kontrolünde yapılıyor ve Haitililere hiçbir denetim yetkisi verilmiyor. Örneğin, bir golf sahasında kurulan 60 bin kişilik geçici barınağa gidecek her damla su ve her türlü gıda ABD'nin güvenlik güçleri tarafından kontrol ediliyor. Geçen haftaya kadar her gün yemek dağıtımı yapılırken cumartesi günü yiyeceğin çok fazla insanı kampa çektiği bahanesiyle gıda dağıtımı durduruldu.

ABD'nin Haiti'de görev yapan askerlerinden teğmen Brad Kerfoot gıda dağıtımının durdurulmasıyla ilgili şöyle diyor: "Onlara dünkü davranışları yüzünden bugün yemek vermeyeceğimizi söyledik. Ben ve askerlerim halkın bizim kıymetimizi bilmediğini düşünüyoruz." Yani yardımlar ulaştırılmadığı gibi bir de Haitililere çocuk muamelesi yapılıyor.

Yüz binlerce insan açlık ve susuzlukla kıvranırken ABD kontrolündeki Port-au-Prince havaalanı ve hemen yanındaki BM merkezi buz gibi biralar, internet erişimi, yiyecekler, battaniyeler, jeneratörler ve dünyanın dört bir yanından gelen diğer yardımlarla dolu.

Bu uçurum haklı olarak büyük öfkeye neden oluyor. Haitililer en az iki defa BM merkezine yürüyerek yardım ve iş talep ettiler, ancak engellemeyle karşılaştılar.

Kübalı bir televizyon ekibi, BM askerlerinin Haitili kitleye plastik mermiler ve gözyaşartıcı bombalarla saldırmasının görüntülerini yayınladı. Haiti polisi ise deprem sonrası oluşan kargaşayı, mevcut rejime muhalefet eden aktivistleri öldürmek için kullanıyor. Düzinelerce rapor sokaklarda elleri arkadan bağlanmış cesetlerden bahsediyor.

İstanbul'da yaşadığımız sel felaketine benzer bir şekilde, egemen medya sürekli olarak bir yağma tehlikesinden bahsediyor. Ancak yağma dedikleri şey, hayatını devam ettirmek için gerekli olan maddeleri almak için başka bir yol bulamayan çaresiz insanların başvurduğu bir yöntem. Yağma olmadığı gibi, hırsızlık da sayılamaz.

Haiti'ye yardımları ulaştırmak için yeterli sayıda uçak gitmiyor, ancak dünyanın zenginleri şov yapmak için Haiti'ye gidip dönüyorlar. Ürdün prensesi Haya, BM iyi niyet elçisi olarak geçen hafta Haiti'ye gitti. Ülkesinin Haiti'deki birliklerini ziyaret edip özel uçağıyla geri döndü.

ABD yetkilileri yardım dağıtmak için sarf etmedikleri eforu, adadan kaçmaya çalışanları engellemek ve ülkelerine iade etmek için sarf ediyor. Donanma birlikleri ve uçak gemileri, Haiti'den deniz yoluyla Miami'ye kaçmaya çalışanları engellemek için hazır bekliyor. Bir şekilde Miami'ye ulaşabilenler ise derhal tutuklanarak mülteci kamplarına gönderiliyor. İşkencelerle bildiğimiz Guantanamo'da bu iş için 1000 kişilik bir kamp kurulmuş vaziyette.

Depremde bu kadar çok kişinin ölmesinin sebebi, insanların son derece kalabalık ve çürük evlerde yaşıyor olmasıydı. Bu ise Haiti'nin nesillerdir emperyalizm ve kapitalizm altında ezilmesinin getirdiği yoksulluğun bir sonucu. Bu şimdi, ABD'nin yardım adı altında başlattığı işgalle daha büyük bir felaket boyutuna ulaşmış durumda. ABD istese Haitilileri kurtarmak için imkanlarını seferber edebilir, ancak bunu yapmak yerine adayı kontrolü altında tutmak için uğraşıyor ve bu yüzden insanlar boşu boşuna ölüyor.

Özetle tıpkı 2005'te New Orleans'taki Katrina kasırgasında olduğu gibi, Haiti depreminde de dünyayı yönetenler bir kez daha vicdanlarda mahkum oldular.

 

Muhip Tezcan, Socialist Worker’dan çevirdi.