Roni Margulies
İstanbul sokaklarında bir afiş: "İşçiler, birleşin, ayaklanın".

Hiç itirazım yok. Afiş, benim de isteklerimi tam tamına dile getirmiş.

Ama siyasi bir anlamı var mı? Herhalde afişleri asan arkadaşlar da biliyor ki, yok.

Sosyalist propagandanın amacı devrimcilerin arzularını ve hayallerini ifade etmek olmasa gerek. Afişleri asan örgütün üyeleri de, tüm diğer örgütlerin üyeleri de bu hayalleri paylaşıyor ve paylaştığımızı da biliyoruz. Birbirimize bunu hatırlatmaya gerek yok.

Afiş işçilere yönelikse, bazı işçiler "İyi olurdu vallahi!" deyip yürüyüp gidecek, bazılarıysa "Zır delilere bak!" deyip geçecek. Ama ne biz sosyalistler için, ne de herhangi bir işçi için, afişin herhangi bir somut anlamı olmayacak.

Bu mudur sosyalist propaganda?

Hayır, değil ve olmamalı.

Sosyalist propaganda, işçilere bugünkü durumda yapabilecekleri ve ileri bir adım atmalarını veya kapitalizmi sorgulamalarını sağlayacak bir öneri sunduğu ölçüde anlamlıdır.

Ülkede üç aydır bir genel grev sürüyorsa, güvenlik güçleriyle giderek sertleşen çatışmalar oluyorsa, her tarafta işyeri işgalleri oluyor ve grev komiteleri yaşamın çeşitli yönlerini koordine ediyorsa, "İşçiler, birleşin, ayaklanın" afişleri anlamlı olur. Bir sonraki adıma işaret eder; pek çok işçinin kafasındaki "Şimdi ne yapmalı?" sorusuna cevap getirir, pek çok işçiye makul gelir.

Bugün tek bir işçiye makul ve gerçekçi gelir mi? Gelmez; siyasi bir anlamı olmamasının nedeni de bu zaten.

Sosyalist sloganlar fiyaka olsun diye atılmaz. Mevcut durum ile istenen durum arasındaki bağı kurmak için, birinden öbürüne geçebilmek için tasarlanır. Burada kilit ifade "mevcut durum".

İki kez üst üste muhafazakâr, neoliberal bir partiyi iktidara getirmiş, seneye büyük ihtimalle yine getirecek olan, bir tanesi hariç hepsi muhafazakâr bilmem kaç konfederasyona bölünmüş bir işçi sınıfına "Ayaklan!" önerisinde bulunmak, fiyakadır, afakîdir.

Mevcut durum ile istenen durumu bağlamak için, Troçki 'geçiş talepleri' kavramını geliştirmiştir. Öyle bir talep olmalı ki, işçilere tamamen makul gelsin, fakat kapitalistlerin karşılaması mümkün olmasın. Ve dolayısıyla işçilerin "Bu talebin karşılanması için başka bir düzen gerek" diye düşünmesine yol açsın.

Talep karşılanırsa, ne ala, işçiler bir zafer kazanmış olur. Ve daha ileri bir başka talebe geçilir.

Daha büyük ihtimalle karşılanmaz; karşılanmazsa işçiler öfkelenir, radikalleşir.

'Geçiş talepleri' devrimci talepler değildir. Devrimci taleplerin işçi sınıfı içinde yankı bulmayacağı, "İşçiler, ayaklanın!" önerisinin anlamsız olduğu zamanlar için düşünülmüştür.

'Geçiş talepleri' reform talepleridir. Bunların öne sürülmesi, sürenlerin devrimciliğine gölge düşürmez, reformist oldukları anlamına gelmez.

Örneğin, "İklim değişikliğini durdur" böyle bir taleptir. Son derece makul. Ama açık ki kapitalist sistem, kârlarının düşmemesi için, bunu karşılamayacak. En apolitik işçi bile, "Gayet makul, niye karşılamıyorlar?" diye düşünecek.

"İlker Başbuğ istifa!" böyle bir taleptir. CHP üyesi olan azınlık hariç, tüm işçilere doğru gelir; ama tabii istifa etmeyecek. "Askerler sivil mahkemelerde yargılansın" veya "Tekel işçilerine doğru dürüst iş verilsin" böyle taleplerdir.

Devrimci talepler değil, ama mevcut düzenin sorgulanmasını, başka bir düzenin gerekiliğini gündeme getiren talepler.