Alex Callinicos
Üç yıl önce bu hafta küresel ekonomik kriz başlamıştı. Daha sonra "kredi krizi" diye isimlendirildi ve tuhaf ve anlaşılması güç görüldü.

Şimdi Keynesçi iktisatçı Paul Krugman isimlendirmesiyle "Üçüncü Depresyon"a (ilki 19. yüzyılı sonlarında, ikincisi 1930'larda) dönüştü.

Lehman Brothers'ın Eylül 2008'de batmasıyla egemen sınıfın sarsılması kaydadeğer bir gelişmeydi.

Philip Stephens, Tony Blair'ın iyi bir başbakan olduğuna inanmasına rağmen akıllı bir Financial Times yazarı, geçen hafta cuma günü bu konuyu işledi.

Stephens tüm siyasetçilerin finans pazarlarının, bankaların, kredi derecelerinin düzenlenmesi konusunda yeni dönemdeki cesur konuşmaları ile piyasayı güçlerinin etkisi altında tutmaya çalıştıklarını işaret etti.

Şu sonuca vardı: "Üç yıl içinde, eşyalar eskiden olduğu kadar fazla olur, çoğumuzun daha fakir olması dışında. Pazar kuralı. Tamam mı?"

Tamamen doğru değil! Stephens krize zemin hazırlayan ABD ve Avrupa bankalarının onları kontrol etmek için çabaları gözardı etmekte büyük oranda başarılı olduğu konusunda haklıydı.

Mesai arkadaşı John Gapper Cumartesi günü Financial Tmes'ta şunu yazdı: "Bu hafta, dünya finans düzenleyicileri banka anapara ve likiditeleri için yeni standartlar belirledi, bankaların adaletten kaçma çabalarında küresel uyum ve dayanımın bir örneğini kurmak için kurallar önerildi.

Son zaferler dizisi buydu. Geçen ay Barack Obama Ekonomik Reform Paketini onayladıktan sonra, New York Times şöyle yazdı: "Wall Street'te yeni kuralların mürekkebi henüz kurumamışken, bankacılar herkesin bir adım önünde.

Avantaj

Ülkenin finans düzenleme sistemine geniş bir bakım uygulanması ülkenin bankalarının çıkarlarının içini kemirecek.

"Bu yasaya karşı kulis faaliyetleri için milyonlarca doların harcanmasından sonra, bankacılar B planına geçti: Kurallara adapte olmak ve onları avantaja dönüştürmek."

91 büyük Avrupa bankasında "stres testleri" yapıldı. Yunanistan üzerinden Mayıs ayında gelen panikten sonra Avrupa banka sisteminin iyi yolda iken finans piyasalarını güvenceye almak için bir girişimdi bu. Riskli ABD finans aygıtlarının üzerindeki birçok sözümona katı aşırı-doz Alman enstitüleri zorlu bir alıştırmaydı.

Neticede, sadece beş İspanyol, bir Alman ve bir Yunan bankası battı.

Bu bir onarım olarak görüldü. Alman eleştirmen Wolfgang Munchau kendi tarafındaydı: "Avrupa Birliğinin bankalar üzerinde uyguladığı stres testlerini çocuk oyuncakları veya arabaların emniyeti için uygulasaydın, soluğu hapiste alırdın. Bu alaycı uygulamanın amacı AB'nin sorunu çözer gibi bir şeyler yapıyor görünmesiydi, gerçekte öyle değildi."

Bütün bunlar Atlantik'in iki yakasında bankaların lobicilik gücüne adanmıştı. Fakat güçlerinin en önemli örneği Avrupa boyunca uygulanan tasarruf politikalarıyla sağlandı.

Kriz özel sektörde başladı, ancak etkisi kamu harcamalarındaki dev büyümeyle sınırlandırıldı. İktisatçılar Mark Zandi ve Alan Blinder'in tahminine göre 2009-10'da ABD hükümetinin harcadığı 1.7 trillion sayılmazsa Amerikan üretiminin beklenen yüzde 4 düşünde altında yüzde 12 oranında gerçekleşti.

Ama şimdi kuşkusuz hükümetin verdiği borçların artışını geri almak için çılgınca çabalar özel sektörü hedef alıyor.

Parayı alıp uzaklaşan bankalar için bu bir zaferdi.

Şimdi hikayenin kuyruğunda bir iğne var.

Tasarruf gayretleri sona ererse, piyasalara istikrar getirmek için bütün bu çaba çözülecek. Yunanistan'dan İngiltere'ye ortaya çıkan bütün mücadelelerdeki riskler oldukça yüksek.