Burak Demir
Bursa'nın İnegöl ilçesinde ve Hatay Dörtyol'da gerçekleştirilen Kürtlere yönelik ırkçı saldırılarda Kürtlerin evleri ve işyerleri yakıldı, pekçok Kürt silahlı saldırılar sonucu yaralandı. Bu olaylar ana akım medyada "Kürtlerle Türkler arasında çatışma", "Kürtlerle Türkler arasında gerilim" gibi ifadelerle yer aldı.

Anlatılanlara göre iki halk arasında zaten olan düşmanlık ufak bir kıvılcımla ateşlenmişti. Bursa Valisi Şahabettin Harput'a göre ''Olayın aslı, alacak verecek kavgası. Basit ve adi bir olay, akıl ve mantık dışı gelişince bu noktaya gelinmiş. İşin ilginç yanı, bu eylemi yapanlar vatanını milletini seven insanlar."

İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a göre de "Bu olayların yaşanmasında sporla ilgili amigoların ve amigo gruplarının büyük rolü olmuştur. Olayların kesinlikle siyasi ve ideolojik bir yönü yoktur."

Oysa olaylar ne iki halkın çatışması ne de basit alacak verecek kavgasıydı, MHP'li faşistler tarafından örgütlenmiş ırkçı saldırılardı.

İnegöl'de Devlet Bahçeli'nin katıldığı MHP mitinginin yapıldığı günün akşamı faşistler önce bir Kürt minibüs şoförünü durdurup "Bir daha buradan geçmeyeceksin" dedikten sonra dövüyorlar. Daha sonra şoför üç arkadaşıyla olay yerine dönüp faşistlerin kahvesine gidiyor. Çıkan kavgada beş kişi yaralanıyor ve 7 Kürt gözaltına alınıyor. İlçede hızla "Kürtler Türklere saldırdı" söylentisi yayılıyor ve hemen ardından bıçak, sopa ve ateşli silah taşıyan faşist gruplar sokaklarda Kürt avına çıkıp Kürtlerin ev ve işyerlerini yakıyorlar. Polis olaylara engel olmaya çalışınca saldırılar karakola yöneliyor ve polis araçları tahrip ediliyor.

Hatay'da başlayan olaylardan birkaç gün önce PKK dört polisi öldürmüştü. Olayların yaşandığı gün polis PKK'nin saldırısıyla alakası olmayan kişileri ehliyetsiz araba kullanmaktan gözaltına alıyor ve bunu "Polis katillerini yakaladık" şeklinde duyuruyor. Çok kısa sürede bu kez Dörtyol sokaklarında silahlı faşist gruplar Kürt avına çıkıyor. Kürtlerin evleri ve işyerleriyle birlikte BDP ilçe binası da yakılıyor ve çocuklar dahil çok sayıda Kürt yaralanıyor.

Hem İnegöl'deki hem de Dörtyol'daki saldırılara anlatıldığı gibi binlerce insan değil birkaç yüz ülkü ocakları üyesi katılıyor. İnegöl'deki saldırılar sırasında faşistlerin arasında kalan bir gazetecinin aktardığına göre saldırganlardan birisi telefonla konuşurken "Abi görev tamamdır. Araçlar ateşe veriliyor. Bozkurt işareti bile yapmıyoruz ki kim olduğumuz anlaşılmasın." diyor.

Hatay'da "Polis öldüren PKK'lılar emniyette." söylentisini yayanın bir uzman çavuş olduğu belirlendi. Mobese kameralarının kaydettiği görüntülerde de bu uzman çavuşun saldırılar sırasında MHP'li grupların en önünde yer aldığı ve kitleyi kışkırttığı görülüyor.

MHP Ergenekon'un hizmetinde
27 Mayıs darbecilerinden faşist Alparslan Türkeş'in kurduğu MHP, kurulduğu günden beri hep darbelere zemin hazırlamak isteyenlerin emrindeyi. MHP bugün de, darbeye zemin hazırlamak için Türk-Kürt çatışması çıkarmak isteyen Ergenekon'un emrinde.

Türkiye tarihinde ilk defa darbeciler yargılanıyor ve askeri vesayet rejimi temelinden sarsılıyor. Ordu, yargı ve Ergenekon eski düzeni korumak için elinden geleni yapsa da halk seçimlerde değişim vaadeden AKP'yi desteklediği gibi sokakta da demokrasi mücadelesini sürdürüyor. Araştırmalar 12 Eylül'deki anayasa referandumunda da darbe anayasasına hayır anlamına gelen, darbecilerin daha kolay yargılanabilmesini sağlayacak olan 'Evet' oylarının kazanacağını gösteriyor. Kendini köşeye sıkışmış hisseden eski düzenin bekçileri de ellerindeki son kozu oynuyor ve MHP'li faşistleri sokağa sürüyor.

Bugün 12 Eylül rejimini korumak için sokağa çıkan MHP'liler 12 Eylül darbesine giden yolu da benzer saldırılarla hazırlamışlardı. 1970'lerde Alevi-Sünni çatışması çıkarmaya çalışan faşistler Elazığ, Malatya ve Sivas'ta düzenledikleri saldırıların ardından Maraş katliamını gerçekleştirmişlerdi.

MHP'nin sokaklarda düzenlediği 'silah kullanma eğitimleri'ne katılan faşistler sokakları savaş alanına çevirdikleri saldırılarda binlerce insanı öldürerek 12 Eylül'e giden yolu açmışlardı.

Faşistlere de darbecilere de geçit yok
Askeri vesayet rejimi ırkçılardan, Kürt düşmanlığından beslendiği gibi faşistler de askeri vesayet rejiminden besleniyor. Bu yüzden faşizme karşı mücadeleyle darbelere karşı mücadele birbirinden ayrılamaz.

Darbelere karşı mücadele eden herkesin bilmesi gerekir ki Kürtlerin eşit haklara sahip olması için mücadele etmeden daha fazla demokrasi ya da daha fazla özgürlük kazanmak mümkün değildir. Kürtler haklarını kazanamadıkları sürece faşistler Kürtlerin üzerine sürülmeye devam edecek ve Kürtlerle savaşmaya devam eden ordu da siyasi imtiyazlarını koruyabilecek.

Faşistlere de darbecilere de geçit vermeyecek tek güç örgütlü halkın gücüdür. Bu yüzden sosyalistler halkı ayrıştıran, halkın örgütlenip ortak düşmanlarıyla mücadele etmelerini engelleyen milliyetçi ve ırkçı fikirlerle mücadele ederler. Asker kurşunuyla ölen Kürt çocuklarla başörtüsünden dolayı okuyamayan kadınların düşmanları aynı, hakları gasp edilen Tekel işçileriyle sokakta polis kurşunuyla öldürülen eşcinsellerin düşmanları aynı. Tüm ezilenlerin haklarını savunmadan bizi ezenlerle de mücadele edemeyiz.