Erdal BAYRAKTAR
Arap Devrimleri'nin ve Wall Street işgallerinin ardından "bizler %99'uz" diyen milyonlarca insan, şirketlerin açgözlülüğüne karşı başka bir dünyanın yaratılabilmek için mücadelelerini büyütmeye devam ediyor.

Son birkaç aylık dönemde devrimci ve antikapitalist bir dalga tüm dünyada giderek yaygınlaşıyor. 2008 Krizi ile birlikte küresel kapitalizmin içerisinde bulunduğu kriz daha da derinleşerek yeni bir ivme kazandı. Krizin sorumlusu olan şirketlerin batmaması için fatura yoksul kitlelere ödetilmek isteniyor.

Ortadoğu'da halkların baskıcı rejimlere karşı başlattıkları Arap Baharı, krizin gölgesindeki Avrupa ve ABD halkları için de yeni bir umut olmuş durumda. Tahrir'den cesaret alan milyonlarca insan kendi ülkelerinde meydanlara inebiliyor. Atina, Berlin, Londra, Madrid gibi dünyanın pek çok kentinde meydanlar açgözlü şirketlerin geleceklerini ellerinden çaldıklarını söyleyen insanlar tarafından işgal ediliyor. İşgal dalgasının en heyecan verici noktalarından biri de, küresel kapitalizmin kalbi sayılabilecek Wall Street'te insanların, "Bizler %99'uz", "Şirketlerin açgözlülüğüne son verin", "Savaşmayın, iş bulun!", "İşçilere karşı yürüttüğünüz savaşı durdurun" gibi sloganlar eşliğinde yıllardır eşi benzeri görünmemiş bir hareketi örgütlüyor olmaları.

Kapitalist sistemin, göstericilerin adlandırmasıyla "haydutlar sisteminin", simgelerinden biri olarak gösterilen Wall Street'e karşı yürütülen işgal hareketleri tüm dünya işçi sınıfı için yeni bir umut olmuş durumda. ABD işçi sınıfı ayakta ve her geçen gün daha da artan bir örgütlülükle beraber kapitalizmin kalbinde yeni gösteriler, yeni işgaller düzenliyor. Devrimler artık uzak bir ihtimal değil.

Seattle direnişinden bugüne

Berlin Duvarı'nın yıkılması birlikte neredeyse tüm dünyada tek bir düşünce hâkimdi; kapitalizmin alternatifsiz bir sistem olduğu. Kapitalizme alternatif olduğu söylenen stalinizmin işçi sınıfı tarafından tarihin çöplüğüne yollanmasıyla beraber sol kesimin bir bölümü için büyük bir karamsarlık dönemi başlamıştı. Doğu Bloğu'nun çözülmesinde işçi sınıfının konumunu göremeyen bu kesim Doğu Bloku ile beraber çöken sistemin aslında devlet kapitalizmi olduğunu da görmemekteydi.

Oysa kapitalizmin herhangi bir zafer kazanmadığı, Dünya Ticaret Örgütü'nün 1999'da Seattle'da gerçekleştirmek istediği toplantının antikapitalist göstericiler tarafından engellenmesiyle bir kere daha kanıtlandı. Göstericiler, yıllardır uygulanan yeniliberal politikalara karşı mücadele ediyordu. Seattle'ı da aşan gösteriler dünyanın pek çok yerinde, küreselleşen kapitalizme karşı küresel bir isyan şeklini alıyordu. Artan saldırılar karşısında işçi sınıfının umudu olan antikapitalist hareket her geçen gün daha da büyüyordu.

11 Eylül olaylarının hemen ertesinde tüm dünyada "savaşa hayır" diyen milyonlarca insan Afganistan ve Irak işgallerini protesto etti. Savaş karşıtı platformlarda örgütlenen bu insanlar küresel çapta da ortaklıklar kuruyor, bir araya geliyor ve mücadele alanlarını genişletiyordu.

2000'li yıllarında sonlarına doğru kapitalizmin girdiği yeni bir kriz dalgası ise antikapitalist mücadelenin daha geniş bir boyuta taşınmasına sebep oldu. Bush döneminin ardından, savaşların getirdiği yükün karşısında bir umut olarak gösterilen Barack Obama ise krize cevap vermek konusunda tam bir hayal kırıklığı yarattı.

Krizin gölgesindeki ABD'de ise kriz en çok yoksul kitlelere yansıtılmak istendi. Kamu kaynaklarının şirketlerin çıkarları için kullanılacak şekilde tasarlanması, ABD'deki iş gücü piyasasında yaşanan durgunluk, ağır tasarruf tedbirleri, sosyal harcamalardaki büyük kısıntılar, yüzde 9,1 oranına çıkan işsizlik ve tüm bunlara karşın zenginler için sağlanan vergi indirimleri ABD işçi sınıfının sabrını taşırdı.
16 Eylül'de "Wall Street'i İşgal Edin!" sloganıyla bir araya gelen binlerce kişi, yaşanan duruma ve kapitalizme olan öfkeyi sokağa taşıdı. Meydanda örgütlenen talepler işçi sınıfının talepleri ile birleşerek hareketin daha da büyümesini sağladı. ABD işçi sınıfı tarafından sahiplenilen hareket ABD'nin önemli kentlerinde kitlesel gösterilere sebep oldu. ABD'nin en büyük beşinci limanı olan Oakland Limanı işçiler tarafından işgal edildi, Kaliforniya, Boston, Chicago gibi büyük kentlerde de hareket binlerce insanın katılımı ile büyüyor. Polis ise vahşice yöntemlerle gösterileri dağıtmaya çalışsa da mücadeleye katılan insanların sayısı her geçen gün daha da artıyor.

Süreç yeni başlıyor

25 Ekim'deki küresel direniş günü, Seattle'da başlayan mücadelenin Wall Street'e kadar gelen sürecinin bir yansıması olarak tüm dünyada kapitalizme karşı antikapitalist bir sesin kitleselliğini bir kere daha göstermiş oldu.

İşçilerin talepleri ile şekillenen eylemlilikler hareketleri bir adım ötesine götürme potansiyelinde. İşgal edilen meydanlarda başka deneyimler örgütleniyor. İşgal edilen meydanlar tıpkı birer konsey (Sovyet) gibi içerisinde yaşanılmak istenen dünyayı temsil ediyor. Başka bir dünyaya dair fikirler netleşiyor.

Dünya yepyeni bir sürece girdi ve bu süreç çok şey vaat ediyor. Ortadoğu halkları diktatörlerine karşı canları pahasına özgürlük mücadelelerini ilerletiyorlar. Avrupa'daki ekonomik krizin altında işçiler ve emekçiler yıllardır görülmemiş boyutlarda mücadelelere girişiyorlar, eylemler düzenliyorlar.

Dünya kapitalist sisteminin tüm hegemonyasıyla beraber şekillendirildiği ABD'de kapitalist sistemin finans merkezi olan New York'ta, Wall Street'te meydanlar özgürlük talepleri ile işgal ediliyor. Daha önce herhangi bir mağlubiyet deneyimi olmayan, anında dünyanın her yerinde örgütlenebilen ve kitlesel olarak hareket edebilen yepyeni bir nesil mücadelede başat rol oynuyor.

Süreç yeni başlıyor, sosyalistler devrimlerin politik devrimlerden, toplumsal devrimlere dönüşebilmesi için mücadelenin her safhasında yer almaları gerekmekte.

Hareketlerin en ileri unsurları olan işçi sınıfının taleplerinin genelleştirilmesi, yaşanan tecrübelerin yeni nesillere aktarımı sosyalistleri bekleyen en önemli görevlerden sadece birkaçıdır. Bunun dışında devrimci partilerin hareket içinde, hareketten öğrenerek inşası yepyeni bir dünyanın kurulması için sosyalistlerin önündeki başlıca görev olarak durmakta.

Wall Street işgalleri ile başlayan isyan dalgası yepyeni bir dünyanın müjdecisi olarak işçi sınıfının önderliğindeki kitlelerin önünde durmaya devam ediyor.