27 Mayıs gecesinden 1 Haziran’a kadar kıyasıya bir direniş gösterdik. Polisi püskürttük.

Gezi Parkı’nı geri aldık. O vakte kadar ortalıkta gözükmeyen ulusalcı, milliyetçi ve faşist gruplar, polisin çekilmesinden sonra aramıza karıştı ve nefret söylemiyle hareketi bölmeye başladılar.

Direnişin başından itibaren varolan BDP’li arkadaşlarımıza saldırıp, Kürt düşmanlığı yaptılar.

Direnişe katılan başörtülü arkadaşlarımızı taciz ettiler, İslam düşmanlığı yaptılar.

Polislerini üzerimize salan başbakana “Ermeni dölü” dediler, Ermeni düşmanlığı yaptılar.

Birçok ilde Kürtlere ve sosyalistlere karşı saldırı düzenleyenler, Gezi Parkı direnişini milliyetçileştirmeye, buradan bir darbe çıkartmaya, barışı ve çözümü engellemeye, CHP-MHP koalisyonu işbaşına getirmeye çalışıyor.

Kürt, Ermeni ve İslam düşmanlarına bu direnişte yer yok. Irkçılara ve faşistlere Gezi direnişinde yer yok.

Böyle diyerek hareketi bölmüyoruz, hareketi onlar bölüyor.

Bu direniş her görüşten, her halktan insanın eseriyken, ulusalcılar harekete katılan ya da sempati ile bakan milyonları dışlıyor. Tam da bizi bölmek isteyen başbakanın istediğini yapıyorlar.

Gezi Parkı ve tüm direniş alanları sonuna kadar demokratiktir. Herkes görüşlerini özgürce seslendirebilir. Ezilenlere karşı nefret söyleminde bulunanlar ise bu demokratik ortamı istismar ediyor. Nefret yayanları, “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganı ile susturalım.