Sosyalist İşçi 218 (7 Mayıs 2004)
Sayfa
12:
Anayasada kadın erkek eşitliği
Hükümet göz boyuyor
Türkiye'de altı milyon kadın okuma yazma bilmiyor, kadın nüfusun üçte ikisi okullaşmamış durumda. Gazetelerde her gün kadınlara yönelik şiddet haberleri okuyoruz. 'Töre' adı altında durmadan öldürülüyor kadınlar.
Siyasette, bürokraside, yerel yönetimlerde, yani hayatın kilit noktalarını oluşturan karar alma mekanizmalarının göbeğinde kadınlar ya hiç yok ya da yok denecek kadar az. Örneğin TBMM'ndeki kadın milletvekili oranı yalnızca yüzde 4.4. Oysa kadınların toplam nüfusa oranı yüzde 50'nin üzerinde. Kadınlar eşit işlerde çalışmalarına rağmen pek çok alanda erkeklerle eşit ücret alamıyor.
AKP kadınları sevmiyor
Yaşanan durum buyken gündeme gelen anayasa değişikliği önerisinde, hem
CHP'li, hem de AKP'li kadın vekillerin gündeme getirdiği kadına yönelik
'pozitif ayrımcılık' ilkesinin anayasada yer alması önerisi AKP'lilerin
blok halinde kullandıkları karşı oylarla reddedildi.
Erkek kafası
Değişiklik paketi meclise gelmeden önce yürütülen görüşmelerde AKP'li erkek
vekiller kadına bakışlarını yansıtan pek çok söz sarfettiler. Örneğin
CHP'li Oya Araslı'yı çok konuşmakla suçlayan Hüsrev Kutlu, "Her milletvekili
eşiyle parlamentoya gelsin" 'esprisini' yaptı. Abdullah Torudan, mecliste
kadın sayısının az olduğunu söyleyen CHP'lilere "Sırf kadınlardan kurulu
bir partiye engel yok" diye yanıt verdi. Musa Sıvacıoğlu ise "Feminizm
gelişirse, erkekler bazı haklarını kaybeder" dedi. Daha önce "Flört fahişeliktir" vecizesini
yaratan Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise "Bu ülke ayrımcılık lafından ürperir.
Pozitif lafından halkımız anlamaz." diye konuştu.
AKP'li kadınlardan eleştiri
AKP İzmir milletvekili Serpil Yıldız partisinin tutumunu eleştirerek "Türkiye'nin
daha önce Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni (CEDAW)
imzaladığını ama pozitif ayrımcılık ilkesinin anayasaya konulmaması halinde
bunun havada kalacağını" söyledi. Yıldız ayrıca, değişiklik önerisi kadınlarla
ilgili olmasına rağmen, kadınların görüşünün alınmadığını belirterek "Ben meclise
vitrin olmaya gelmedim" dedi. Adana milletvekili Zeynep Tekin ise kendilerinin
mecliste bile ezildiklerini belirtti.
Pozitif ayrımcılık neden gerekli?
1980'deki askeri darbeyi yapan generallerin hazırlattığı ve halen yürürlükte
olan 1982 Anayasası'nın 10. Maddesinde şu hüküm var:
"Herkes dil, ırk, renk, CİNSİYET, siyasi düşünce, ....... ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.". Şimdi yapılan ve AKP'lilerin genişletmeye
yanaşmadığı önergede ise şöyle deniliyor: "Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir".
Yani bu 'yeni' madde 1982'de zaten tanımlanmış olan cinsiyet eşitliğini farklı
ifade- lerle tekrarlıyor. Pozitif ayrımcılık ilkesinin yanından bile geçmiyor.
Kağıt üzerinde
Kaldı ki yasaya konuldu diye kadınlarla erkekler gündelik hayatta birden
bire eşit hale gelmiyorlar. Kadınlar yine ikinci sınıf insan muamelesi
görmeye devam ediyor. Oysa kadınlarla erkeklere eşitlik sağlanması tartışmasında
ezilen taraftan, yani kadınlardan yana tutum almak, haklarını genişletmek
için her alanda 'olumlu ayrımcılık' yapmak gerekir. Çünkü kağıt üzerinde
söylenenler uygulamada yer almıyor. Örneğin seçimlerde partiler yasal
zorunluluk olarak kadın kotası koymadıklarında, yasada eşitler, ama seçimin
sonunda %96'ya %4 eşitler!
Üstelik kadınların hakları yalnızca, zaten var edilmedikleri siyasal alanla
sınırlı değil. AKP reformlardan söz edecek ve AB'nin değil gerçek demokrasinin
gerektirdiği kadın yanlısı uygulamaları hayata geçirecekse, belli alanlarda
pozitif ayrımcılığı uygulaması bile yetmez. Herşeyden önce kadınlar için eşit
işe eşit ücret sağlanmalıdır. İşyerlerinde ücretsiz çocuk kreşleri açılmalı,
kadınlara ücretli doğum ve doğum sonrası izni yasal güvence altına alınmalıdır.
Kadın kotası
Sendikalardan, kitle örgütlerine, siyasi partilerden, TBMM'ye ve tüm karar
mekanizmalarına kadar her yerde, kadınların yönetime gelme hakkı anayasal güvence
altına alınmalı ve kadın kotaları genişletilerek yasal zorunluluk haline gelmelidir.
Devlet kadına yönelik şiddeti engellemekle yükümlüdür. Aile içinde ya da işyerinde,
sokakta ya da tarlada kadına uygulanan cinsel tacizi engellemek devletin görevidir.
Kürtaj ve doğum kontrolü ücretsiz olmalı ve tamamen kadının inisiyatifine bırakılmalıdır.
Sayılan bütün bu konularda yaygın bir eğitimi örgütlemek de devletin görevleri
arasındadır. Kendisini ilgilendiren tüm konularda birinci yetkili ağız yine
kadının kendisi olmalıdır. Kadınlara sınırsız örgütlenme özgürlüğü tanınmakla
kalınamaz, bu örgütlenmeyi yaratmak ve yaymak için gereken her türlü maddi
ve yasal destek devlet tarafından garanti altına alınmalıdır. Son olarak, özgürlükler
yalnızca yasalara yazılarak sağlanamaz. Devlet bu özgürlüklerin uygulamaya
geçmesi için gereken tüm önlemleri de almak zorundadır.
ve bizim taleplerimiz . . .
kadınlarla erkeklere eşitlik sağlanması tartışmasında ezilen taraftan,
yani kadınlardan yana tutum almak, haklarını genişletmek için her alanda
'olumlu ayrımcılık' yapmak gerekir çünkü kağıt üzerinde söylenenler uygulamada
yer almıyor
kadınlar için eşit işe eşit ücret sağlanmalıdır
işyerlerinde ücretsiz çocuk kreşleri açılmalı, kadınlara ücretli doğum ve doğum sonrası izni yasal güvence altına alınmalıdır
sendikalardan, kitle örgütlerine, siyasi partilerden, TBMM'ye ve tüm karar mekanizmalarına kadar her yerde, kadınların yönetime gelme hakkı anayasal güvence altına alınmalı ve kadın kotaları genişletilerek yasal zorunluluk haline gelmelidir
devlet kadına yönelik şiddeti engellemekle yükümlüdür
aile içinde ya da işyerinde, sokakta ya da tarlada kadına uygulanan cinsel tacizi engellemek devletin görevidir
kürtaj ve doğum kontrolü ücretsiz olmalı ve tamamen kadının inisiyatifine bırakılmalıdır