Sosyalist İşçi 218 (7 Mayıs 2004)
Sayfa 2: Haberler
1 milyon kişi Bush’a karşı kürtaj hakkını savundu
Amerika’da 1 milyon kadın Bush ve çetesinin kürtaj hakkına saldırmasına
karşı Washington’da yürüyüş yaptı. Bu gösteri Amerika’da kürtaj konusunda
yapılan en büyük gösteri oldu.
1973 yılında kadınların kendi bedenlerine sahip çıkma hakkı olan kürtjın yasallaşmasından
bu yana kadınların bu hakkına büyük bir saldırı var.
Bush yönetimi kadınların kendi bedenlerine sahip çıkmalarını engellemeye, kendi
bedenleri üzerine söz söyleme hakkını kısıtlamaya çalışıyor. Anne karnındaki
cenine tüzel kişilik verilirken bir başka yasa ile de geç kürtaj yasaklanıyor.
Bush yönetiminin kadın haklarına bu saldırısı karşısında 1400 kadın örgütü
uzun bir süredir tartışıyor. Sonunda bu 1400 örgüt ortak bir gösteri yürüyüşü
yapmaya karar verdi.
1400 örgüt aylar süren tartışmalar yaparak gösteriyi hazırladı.
Göstericilerin temel sloganı “beden benim, tercih benim” ve “yasa dışı kürtaj
istemiyoruz”du.
Washington yürüyüşünde Bush’un kürtaj hakkına karşı saldırısını erkeklerde
kınadı. Yürüyüşün yaklaşık yüzde 40’ını erkekler oluşturuyordu.
8 Mart’lara erkeklerin katılmasını engellemeye çalışan ayrılıkçı feminist anlayış
bu gösteriden bir ders çıkarmalıdır.
Aynı şekilde 14000 örgütün çağrısı ile bir araya gelen 1 milyon kişi fotoğraflarda
da görüldüğü gibi örgüt pankartları ve bayrakları altında yürümediler. 1 milyon
insan asıl olarak Bush’un kürtaj hakkına saldırısına karşı birleşti ve birlikte
eylem yaptı.
Türkiye’de her gösteriye, zaman zaman 15-20 kişi katılan ama daima “örgütsel
kimliklerini öne çıkarmayı” en önemli görev olarak görenler bundan da bir ders
çıkarmalıdır.
Bugünlerde Türkiye’de de Anayasa değişiklik paketi içinde kadınlara karşı pozitif
ayrımcılık konusu gündeme geldi. Bu paket içinde kadınlara positif ayrımcılık
istemi sadece CHP’li bir kaç kadın milletvekili ile çoğu son derece sınırlı
etkiye sahip 40 kadar kadın derneği tarafından takip edildi. Hatırı sayılır
bir güç kadınlara positif ayrımcılık yapılmasını Anayasa’ya sokturmak için
mücadeleye atılmadı. Sonuçta AKP’nin isteği oldu.
Edirne'de bir genç
Edirne'de iki genç 1 Mayıs günü iş istedikleri için polisten dayak yedi.
Bundan başka bir sonucun gerçekleşmesi düşünülemezdi. Çünkü iş isteyen
genç, alkollüydü(!) ve elinde bir bıçak vardı!
Kamu düzenini aklını kaybetmiş böyle tehlikeli sapıklardan korumaya and içen
güvenlik kuvvetleri olay yerine geldiklerinde önce elbette ki genci sakinleştirmeye
çalışmıştır.
Ama etrafa bu kadar tehlike saçan birine karşı bir yere kadar tolerans gösterilebilir.
Polis önce genci eşek sudan gelinceye kadar dövüyor ve nihayet o muhteşem hareketi
yapıyor. Yere yıkılan gencin boynuna ayağı ile basıyor. Aslında az bile yapıyor, "kanun
benim" diye bağırmalıydı.
Polisin bu davranışını eleştirmemek gerekir. Düşünsenize, bu şekilde davranılmasaydı
bu genç neler yapabilirdi?
Elindeki bıçak ve alkollü oluşu mesele değil. Adam halkı açık açık isyana teşvik
ediyor. Türkiye'deki bütün işsizlerin elinde bıçaklarla sokaklara çıktığını,
bunlara bir de daha iyi çalışma şartları, yüksek maaş isteyen işçilerin vesairenin
katıldığını düşünün. O zaman ne olacak? Demek ki neymiş? "Yılanın başını küçükken
ezecen!"
Sonra dayakçı polisler mahkemeye çıkıyorlar. Polis oldukları için vatandaşı
dövme hakları hatılanarak mahkemelerinin tutuksuz devam etmesine karar veriliyor.
Mahkemenin bu kararını izlemeye gelen 50 diğer polis ise kararı alkışlıyorlar.
“Türkiye sizinle gururu duyuyor” diye bağırıp bağırmadıkları bilinmiyor ama
bağırsalar yerinde olurdu.
Gerçekten de Türkiye sarhoş iki genci hastanelik oluncaya kadar döven ve sonra
yüzünde muzaffer avcı ifadesiyle dövdüğü gencin kafasına basan polisleriyle
övünür.
Mazallah böyle işgüzar polislerimiz olmasa ne yaparız?
AK'la kara
Türkiye'de memur, AB'de işsiz olmak
Türkiye'de ortalama kamu çalışanı maaşı olan 610 milyon lira, birçok AB
üyesi ülkede işsizlre ödene sigortadan daha az. Türkiye'de ortalama maaş
440 dolarken Hollanda'da aylık milimum 826, maksimum 2375 dolar işsizlik
sigortası ödeniyor.
Bu arada belirtmekte yarar var, yoksulluk sınırı 1 milyar 460, açlık sınırı
ise 480 milyon liraya çıkmış durumda!
Artık her şeyi
bileceğiz…
Bilgi Edinme Hakkı Yasası çıktı. yasaya göre her yurttaş, dilediği kamu kurumuna
başvurarak istediğini öğrenebilecek. Hükümetin büyük bir şeffaflaşma hamlesi
olarak sunduğu yasanın elbette istisnaları var.. örneğin işçiler, fabrika hesaplarını
sorduklarında, "ekonomik çıkarlara veya haksız rekabete sebep olacak bilgiler
verilmez" istisnasıyla karşılaşacak. Ya da asıl merak konusu olan, "sivil ve
askeri istihbarat birimlerinin görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi veya belgeler"'e
ulaşılamayacak. Örneğin, 1 Mayıs 1977'de ateşin açıldığı, zamanın Continental
Oteli'nin ilk iki katının neden boşaltıldığı ve kimler tarafından kullanıldığı
sorulamayacak. Sakine annenin başına gelenlere katlanmak da işin cabası, bir
anda 'uydurukçu' olabilirsiniz!
Rekortmen hükümet
Açlık sınırı 480 milyon liraya yükselmişken, AK Parti hükümeti 1.5 yıllık icraat
döneminde üç grev erteleyerek bir rekora imza attı. Kendinden önceki sekiz
yıl içinde ise toplam altı grev ertelenmişti.
Hortumcuların önünü kestiler hakikaten
Yeşil kartlı, yoksul, zavallı bir kadın, AK Parti Kadın Kolları MKYK üyesi
Emine Alioğlu, TCDD'nin ocak ayından bu yana açtığı 50 ihaleden 10'unu aldı!
"Her fırsatta hortumcuların önünü kestik" diyen Başbakan Erdoğan, konuyla ilgili
inatçı sessizliğini koruyor. Haksızlık etmeyelim, iyi bir gelişme de yaşandı
sessizce: Alioğlu Kadın Kolları MKYK üyeliğinden ayrıldı. Bu arada Kadın Kolları
Başkanı Selma Kavaf'ın eşi Alaattin Kavaf, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na
bağlı Eti Zeolit AŞ'ye genel müdür olarak atandı! Hemen belirtelim, AK Parti'nin
eş-dost atamaları birkaç AK'LA KARA'yı kaplayacak zenginlikte.
Oğlunu sordu, belayı buldu!
Bolu F Tipi'nde yatan oğlunun kötü muamele gördüğünü söyleyerek dilekçe veren
58 yaşındaki anne Sakine Tekeli hakkında, "işlenmemiş suçu uydurduğu" gerekçesiyle
30 ay hapis istemiyle dava açıldı.
Ne zaman kültür lafını duysam…
Hitler'in propaganda bakanı Gobells, "Ne zaman kültür dendiğini duysam, elim
silahıma gidiyor" demişti. AK Parti'nin bir icraatına bakalım şimdi. Gürbüz
Çapan'ın ardından Esenyurt'a başkan seçilen AK Partili Nemci Kadıoğlu kültür
merkezinin kapılarına kilit vurarak işe başları. Sonra merkezdeki heykelleri
kaldırdı. Ardından ünlü karikatürist Kamil Masaracı ile tiyatro oyuncusu ve
öğretmeni Nazım Yılmaz'ı Park ve Bahçeler Müdürlüğü'ne sürdü. Ağaçları çok
seviyor başkan belli ki, sanattan uzak kalsınlar istemiyor!
Edepsizlik etmesin sanatçılar
Sanayi Bakanı Coşkun, bir selülit kremi reklamını edepsiz olduğu gerekçesiyle
yasaklatmıştı. "Selülite ben de karşıyım, çünkü erkeğim" diyerek üstelik..
Şimdi de Türk Ceza Kanunu'nda müstehcen yayınları düzenleyen maddeyi değiştiriyor
AK Parti. Artık, bilimsel çalışmalar, şiir, roman, öykü, tiyatro, sinema ve
müzik de madde kapsamında olacak. Edepsiz bulunan sanatçılar ve bilim insanları
bir yıldan dört yıla kadar hapis yatabilecekler! Gobells'i hatırlamamak mümkün
mü?
Kız onüçünde kocaya varır
Türkiye Müteahhitler Birliği'nin genel kurulunda, Bolu Dağı'ndaki tünel çalışmalarının
13 yıldır bitirilememesini eleştiren Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen, "Biz
13 yıldır Bolu Dağı'na gömülmüşüz. 13 yılda bir kız çocuğu kocaya gider" diye
konuştu. Kız çocukları ve evlenme yaşına 'tuhaf' bir bakış doğrusu!