Sosyalist İşçi 218 (7 Mayıs 2004)
Sayfa
3:
Başyazı:
Emperyalizm yeniliyor
150 kadar Irak’lı Bağdat’ta ABD tanklarının koruması altında Saddam Hüseyin’in
heykelini yıkarken emperyalistler en alaycı ifadeleriyle zaferlerini ilan
ediyorlardı. Türk basını ve onun Amerikancı yazarlarının çoğu da bu zafer
havasına katılıyorlardı. Hürriyet gazetesinin Genel Yayın Müdürü Ertuğrul
Özkök “nerede Cumhuriyet Muhafızları” diye soruyordu.
Emperyalistler ve onların hizmetinde olanlar yanıldıklarını kısa zamanda anladılar.
Solda da bazıları “artık savaş bitti. Savaşı durduramadık. Şimdi kendi sorunlarımıza
bakalım” diyorlardı. Hepsi yanıldılar.
Sosyalist İşçi “emperyalistler politik olarak yenildi” diyordu. Şimdi bu yenilgi
daha çıplak bir biçimde ortaya çıkıyor. Felluce’de direniş kazanırken emperyalist
ABD ordusu pılıyı toplayarak kaçıyor.
ABD’nin müttefiklerinin bir kısmı ise daha şimdiden bütünüyle geri çekiliyorlar.
ABD giderek Irak’ta daha yalnız kalıyor.
Açık ki Irak savaşı daha uzun süre sürecek. Ama sonuç şimdiden belli. Emperyalistler
yenilecek.
Emperyalizmin yenilgisi sadece Irak’taki direnişle gerçekleşemez. Dünyanın
dört bir yanındaki savaş karşıtlarının mücadelesi, milyonların hareketi bu
yenilginin en önemli ögelerinden birisi.
Ve eğer ABD, emperyalizm, Irak’ta kazanırsa, bu sadece Irak halkını değil,
tüm dünya emekçileri için bir yenilgi olacak. Bu nedenle savaş karşıtı hareketin
aralıksız mücadelesi çok önemli.
Bugün savaş karşıtı hareket bütün diğer alanlardaki mücadeleyi belirlemektedir.
Savaş öncesi “Aznar, Blair, Bush gideceksiniz” diyorduk. Aznar gitti, şimdi
sıra diğerlerinde.
Peki Bush giderse iş biter mi? Hayır. Yerine gelecek olan da savaşı devam ettirmeye
çalışacaktır. Ama daha zayıf olarak, daha eli titreyerek.
Bugün Irak direniş örs, dünya savaş karşıtı hareketi ise çekiçtir. Emperyalizm
araya sıkıştı.
Bir 1 Mayıs daha geçti
2004 1 Mayıs’ı bir çok açıdan uzun süre hafızalarda kalacak. 1 Mayıs bu
sene İstanbul’da 2 ayrı gösteri ile anıldı. Gazeteler Saraçhane gösterisi
için 20 ila 40 bin sayısını verirken gene aynı gazeteler Şişli Abide-i
Hürriyet gösterisi için ise 8 ila 15 bin sayısını vermekte. Yani KESK ve
DİSK önderliğinin gerçekleştirdiği gösteri belli ki Türk-İş gösterisinden
3 kere daha fazla bir katılımla gerçekleşmiş.
Türk-İş gösterisine İşçi Partisi ve EMEP katılırken, KESK ve DİSK gösterisine
başta TMMOB ve Tabibler Birliği olmak üzere çok sayıda oda ve solun EMEP ve
İşçi Partisi dışındaki bütünü katıldı.
Gerek 1 Mayıs öncesinde, gerekse sonrasında hem sendikalar hem de tercihini
Türk-İş ve İşçi Partisi ile birlikte Şişli’den yana yapan EMEP ve günlük gazetesi
Evrensel diğer tarafı şiddetle eleştirdiler. Başlıca suçlama “hareketi bölmek”ti.
1 Mayıs İstanbul gösterisinde hareketin bölündüğü elbetteki doğru. Ancak acaba
bu bölünmede sadece bir taraf mı haksız. Diğer taraf acaba hiç haksız değil
mi. Türk-İş, İşçi Partisi ve EMEP hariç hemen hemen bütün emek örgütleri ve
sol Saraçhane gösterisini tercih etmiş olmasına rağmen, yani bu üç örgüt azınlıkta
olmasına rağmen, bize göre “bölücü” olanlar sadece Türk-İş, EMEP ve İşçi Partisi
olarak görülmemelidir.
Herkes, bütün emek örgütleri, bütün sol siyasetler 1 Mayıs’ta hareketin bölünmmesi
üzerine düşünmeli ve çözüm üretmelidir.
1 Mayıs öncesi yapılan çeşitli toplantılarda kimi siyasetler Türk-İş’ten “kurtulduklarına”
adeta sevinmekteydiler. Bu, tam anlamı ile sol çocukluktur. Türk-İş ve ona
bağlı sendikalar Türkiye emek hareketinin önemli ve vaz geçilemez bir parçasıdır.
Ancak, diğer tarafın, özellikle de Türk-İş genel başkanı ve EMEP’in gazetesi
Evrensel yazarlarının bir kısmının kullandığı dilde son derece yanlıştır, “bölücü”
ve kırıcıdır. Oysa şimdi ihtiyacımız olan birliktir.
Kimilerine göre 1 mayıs Saraçhane gösterisinde “büyük bir zafer” kaazanılmıştır.
Evet, Saraçhane gösterisi ile adeta dağ başı olan Şişli Abide-i Hürriyet meydanından
bir mücadele ile kurtulunmuştur. Bu olumludur ama bunu “büyük bir zafer” olarak
göstermek mümkün değildir.
Sonuç olarak bu sene 1 Mayıs tatil günü olmasına rağmen İstanbul’da ve heryerde
geçen seneki 1 Mayıs gösterilerinden çok daha büyük olamamıştır. Asıl üzerinde
düşünülmesi gereken nokta budur.
1 Mayıs’ta İstanbul nüfusunun sadece binde 2’si gösteriye katıldı. Yani seçimlere
katılan çeşitli sosyalist partilerin seçmen sayısının belki de beşte biri kadar
bir katılım olduç İşte bunu düşünmek ve tartışmak gerekir.
Bu satırların yazarı “Gelme Bush” pankartı altında yürüdü. Önümüzdeki vedaha
çok da arkamızdaki kortejden gelen “Mahir-Hüseyin-Ulaş” sloganları bizim Irak’ta
işgali kınayan, emperyalizme karşı çıkan, Irak ve Filistin halklarına özgürlük
isteyen sloganlarımıza karışıyordu. Ne yazık ki ne önümüzden, ne arkamızdan
anti-emperyalist,i işgale karşı hemen hemen tek bir slogan duyamadık.
Asıl bunun üzerine düşünmek ve tartışmak gerekir.
Yaklaşık 20 sene önce 1 mayıs’ta Taksim’e 1 milyon emekçi çıkmıştı. her fabrika’da,
her işyerinde haftalar boyu 1 Mayıs için hazırlık yapılmıştı. Bunun sonucu
olarak 1 milyon emekçi gösteri yapabilmişti. Ya şimdi. Saraçhane’ye gelenlerin
örgütlenmesi için yalnızca 2 günleri vardı! Bunu da düşünmek gerekmez mi?
İstanbul’da gerginlik vardı. Ama Abkara’da, İzmir’de yoktu. 1 Mayıs gösterileri
Ankara ve İzmir’de de geçen senelere göre çok daha büyük olamadı.
Bir de Demokratik Güçbirliği’nin durumu var.
28 Mart’da Güçbirliği’nin gücünün olmadığı ortaya çıkmıştı. 1 mayıs’da ise
birliğinin de olmadığı ortaya çıktı. Zaten kimse demokratik olduğunu düşünmüyordu.
Oysa daha bir ay önce “Güçbirliği” içinde yer alan partilerin liderleri “Güçbirliği
devam etmeli” diyordu.
Eğer daha büyük ve güçlü gösteriler istiyorsak, eğer daha güçlü 1 mayıs gösterileri
istiyorsak açık ki bugünkü solun bunu yapma yeteneği yoktur. Hemen herşeye
sıfırdan başlayarak herşeyi yeniden inşa etmek gerekir.
Doğan Tarkan