Sosyalist İşçi 218 (7 Mayıs 2004)

 

Sayfa 4:

Kıbrıs, Yunan, Türk, İngiliz ortak bildirisi:

Kıbrıslı Rumların ve Türklerin ortak bir gelecek için mücadele etmelerini destekliyoruz

Bu ortak bildiriyi imzalayan örgütler ve siyasi partiler, Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin ayrımcılık ve dış müdahale olmadan barış içinde birlikte yaşayabilecekleri bir Kıbrıs için çalışmaya devam edecektir.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin "Annan Planı"nın reddedilmesi bu yönde bir adım adıma dönüştürülebilir.
Kıbrıs Rum tarafında Annan Planı'na Hayır oyu veren büyük çoğunluk, şoven ve ayrılıkçı olarak suçlanmamalıdır; Annan Planı'nı reddetmek için geçerli sınıfsal nedenleri olduğu anlaşılmalıdır.
l Annan Planı'nı hazırlayanlara karşı duyulan güvensizlik. Irak'ı barbarca işgal etmeye ve İsrail'in Filistinliler'e uyguladığı baskıyı desteklemeye devam eden George Bush ve Tony Blair hükümetlerinin Kıbrıs'a barış için çalışıyor olduklarına güvenmek mümkün değildir. Amerika'nın Türkiye ve Yunanistan'daki diktatörlükleri desteklemiş olduğunu ve Birleşmiş Milletler'in 1964 ve 1974'te Kıbrıs'taki başarısızlıklarını Kıbrıslılar iyi bilmekte ve hatırlamaktadır.
l Kıbrıs'ta yaşayan Türklerin ve Rumların, birbirlerinin boğazını sıkmamak için dış müdahaleye ihtiyaç duydukları iddiası kabul edilebilir bir şey değildir. Annan Planı'nın felsefesi ise tam da bu. Bu plan, İngiltere, Yunanistan ve Türkiye'yi yine "Garantör Güçler" olarak belirliyor. Kıbrıslılar ise İngiltere'yi, adanın %10'unu hâlâ işgal eden askeri üslere sahip sömürgeci bir güç olarak biliyorlar. Hem Yunanistan hem Türkiye, 1974'te bir askeri darbe ve bir askeri müdahaleyle Kıbrıs'ın bağımsızlığını ihlal etmiş ülkeler. Önerilen Yeni Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Yargıtay'ında ve Merkez Bankası'nda Batı'lı yargıçların ve bankacıların olması, Kıbrıs'ı, Batı'nın "barış planları"nın savaş ve sefalet sürüklediği Bosna'ya benzetiyor.
l Annan Planı'nın kurumsal düzenlemelerde ve toprak dağılımında denge kurma çabaları, iki taraf arasında güven ve dostluk ilişkileri kurulmasını destekleyici bir çaba değil. On binlerce insanın evlerini terketmesini gerektiriyor. Kıbrıs Türk Devleti'nde yaşayan Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıs Rum Devleti'nde yaşayan Kıbrıslı Türkler en temel hakları olan oy verme hakkından mahrum kalacak. Bunun demokrasi getirmeye ve gerginlikleri azaltmaya yönelik bir reçete olduğunu düşünmek mümkün değildir.
Kıbrıs Türk tarafındaki Evet oyu, Denktaş rejimine karşı sürmekte olan kitlesel başkaldırının ve Yunan ambargosunun neden olduğu izolasyonu kırmak için süren haklı çabanın bir ifadesi olarak düşünülmelidir. Bir tarafın Hayır demesi ile diğer tarafın Evet demesi arasında temel bir çelişki yoktur. Bu gelişmeler, her iki tarafa da, uluslararası "arabulucu"ların baskısı olmadan birbirlerine doğrudan yaklaşma olanağı sağlamaktadır. Her iki tarafta da sol partiler önde gelen politik güç konumundalar. Dimitris Hristofias Kıbrıslı Rum Parlamentosu'nun başında, Mehmet Ali Talat ise Kıbrıslı Türk tarafının başbakanı. Sol, yakınlaşma sağlama konusunda inisiyatifi ele alabilir.
Yakınlaşma, Kıbrıslı Rum hükümetinin Kıbrıslı Türklere uyguladığı ambargoyu kaldırması ve Kıbrıslı Türklere istedikleri kadar özerklik vermesi ile başlayabilir. Birlik, güç kullanarak ya da şantaj yaparak dayatılamaz; ancak her iki tarafın özgür iradesiyle sağlanabilir
Bizler, Avrupa Birliği'nin bu süreç için bir çerçeve oluşturabileceğine inanmıyoruz. Avrupa Komisyonu ve Avrupa'nın başlıca hükümetleri, AB'ye giriş görüşmelerini aday ülkelere çeşitli koşullar dayatmak için kullanmaktadır. Avrupa Birliği'nin Kıbrıslı Rumlara uyguladığı "Annan Planı'na Evet oyu verin, yoksa..." baskısı, bunun bir örneği. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesiyle ilgili diplomatik mücadelelerde, Amerikan ve Fransız-Alman çıkarlarının çarpıştığına ve Yunan hükümetinin Türkiye'den ödünler koparmaya çalıştığına tanık olacağız.
Bizler, bir Yunan ya da Kıbrıslı Rum vetosunun Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girişini önlemek için kullanılmasına karşıyız. Avrupa Birliği'ne girip girmemek Türkiye halkının kararı olmalıdır.
Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'a refah, Avrupa Birliği tarafından dayatılan neoliberal "düzenlemeler" yoluyla gelemez. Ancak özelleştirmelere, işten çıkarmalara, ücretlerin dondurulmasına ve benzer saldırılara karşı birleşen işçilerle gelebilir. Kıbrıs'ta, Rumlarla Türklerin aynı sendikalara ve aynı sol partilere üye olma gelenekleri çok da eskide kalmadı. Daha iyi bir geleceğe giden yolu açmamızın yolu, bu geleneğe dayanmaktır.
Dünyanın her yerinde yeni bir anti-kapitalist hareket, başka bir dünyanın mümkün olduğu umudunu vererek büyüyor. Kıbrıs bunun dışında değil. Bu uluslararası hareket, Kuzey'de ve Güney'de yaşayan insanlara esin kaynağı oluyor. Bu hareketi Türkiye'de, Yunanistan'da ve Kıbrıs'ta inşa etmek adadaki barışı ve dostluğu güçlendirecektir.
Savaş karşıtı hareket bu doğrultuda önemli bir adım oldu. Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar Bush'un savaşına karşı birlikte gösteri yaptılar. Geçen sene Türkiye'de yapılan ve Irak savaşında Kuzey cephesinin açılmasını engelleyen gösterilerden cesaret aldılar ve şimdi, bu yıl 26 Haziran'da Bush'a "sıcak" bir hoşgeldin demeye hazırlanıyorlar. Yunanistan'daki savaş karşıtı grevler ve gösteriler de benzer bir rol oynadılar. Blair'in krizi ve İngiltere'deki savaş karşıtı hareketin çarpıcı ölçüde büyümesi, Kıbrıs'ın gelecekte Ortadoğu'daki emperyalist saldırılar için bir üs olmaktan kurtulma mücadelesinde kilit bir etken.
Bizler bu doğrultuda mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Bütün aktivistleri ve sol güçleri daha güçlü bir savaş karşıtı hareket inşa etmeye çağırıyor ve şunları talep ediyoruz:
l Kıbrıs'taki İngiliz askeri üsleri kaldırılsın,
l Bütün askeri güçler Kıbrıs'tan çekilsin,
l Yunanistan'ın ve Türkiye'nin Irak'ın işgalinde yer almasına hayır,
l Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin, dışarıdan şantaj ve içeride etnik rekabet olmaksızın, ortak bir gelecek için birlikte mücadelelerini destekliyoruz.
Ergatiki Demokratiya (İşçi Demokrasisi, Kıbrıs), Sosyalistiki Ergatiki Kommata (Sosyalist İşçi Partisi, Yunanistan), Socialist Workers Party (Sosyalist İşçi Partisi, İngiltere), Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (Türkiye)

Kapitaliam Mercek Altında
Ders kitaplarında ırkçılık

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 24 Nisan'da Ermeniler 1915'te yaşadıkları soykırımı andılar, dünyanın pek çok ülkesinde soykırımın tanınması yönünde adımlar attılar ve kimi zaman seslerini duyurmayı başardılar. Ama Türkiye Cumhuriyeti'ne bu ses yine ulaşmadı. Ancak bu ders yılı başında 500 aydının imzaladığı "Tarih Eğitiminde Düşmanlık ve Ayrımcılığa Hayır" başlıklı bildiri ve 2003 sonunda kamuoyuna açıklanan "İlk ve Ortaöğretim Ders Kitaplarında İnsan Hakları" araştırması bazı olumlu gelişmelere yol açabildi. Bildiri tarih eğitiminin propaganda amacıyla, ayrımcılık yaratacak ve bir etnik grubun insan hakları ihlaline yol açacak bir biçimde kullanılmasına karşı ortak bir tepki oldu.
Sonunda Başbakan Erdoğan, ABD gezisi sırasında tarih kitaplarından çıkarılması gereken 'bazı hususlar'ın varlığını kabul etmek zorunda kaldı. Ancak uygulanması için öne sürdüğü şart çözüm konusundaki 'isteklilliğini' sergiliyor: "Önce Ermeniler iddialarından vazgeçsin!"
Öğretmene hapis
Geçtiğimiz yıl Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in imzasıyla okullara bir genelge yollandı. "Kompozisyon genelgesi" olarak anılan genelgede '1.Dünya Savaşı'nda Ermeni isyan ve faaliyetleri'yle ilgili kompozisyon yarışmaları açılması isteniyordu. Aynı konularda verilen konferansların birinde (Kilis'te) biraz 'çizgi dışı' bir soru soran bir öğretmen ve altı arkadaşına üç yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
Daha sonra bakanlık tarih ve sosyal bilgiler öğretmenleriyle ilköğetim müfettişleri için bir eğitim başlattı. Tüm il ve ilçelerde bu eğitim seminerlerine katılım zorunluydu. Yoklama alınıyor ve gelmeyenlerin başka seminerlere zorla yollanması sağlanıyordu. Hatta bitirenlere sertifika bile dağıtıldı.
Bu eğitimde öğretmenlerin sınıfta neleri söyleyip neleri söylemeyeceği özenle anlatıldı. Örneğin sınıfta "bir katliam varsa onu da Ermeniler yapmıştır. Ermenistan anayasasının girişini değiştirmeli ve Türk devletinden özür dilemelidir" denilecek, "savaş ortamında Türkler de bazı Ermenileri öldürmüş olabilir" denilmeyecekti.
Yine faşistler işbaşında
Şu anda ders kitaplarına girmiş ve halen okullarda okutulmakta olan ek müfredatı hazırlayan komisyonun başında kim vardı dersiniz? MHP-DSP-ANAP hükümetinin başbakan yardımcısı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli. "Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Koordinasyon Kurulu"nda ayrıca Genelkurmay'dan bir daire başkanı, Adalet, İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı müsteşarları, MGK Genel Sekreterliği Milli Güvenlik Siyaseti Başkanı, MİT Müsteşarı, Devlet Arşivleri Genel Müdürü, Türk Tarih Kurumu Başkanı ve Başbakanlık Tanıtma Fonu temsilcisi yer alıyor. Bu büyük büyük sıfatlara sahip koca koca kurumların temsilcileri toplanıyor ve minik minik çocukların kafaları "asılsız iddialarla" karışmasın diye seminerler, hizmet içi eğitimler, ders kitaplarına girecek ek müfredatlar hazırlıyorlar. Hiç kimse kaygılanmasın, eğitim sağlam ellere emanet.
Ders kitaplarından bazı örnekler
-Rusya'daki Ermeniler büyük bir baskı altında yaşarken Osmanlı Ermenileri dinlerinin gereklerini hiçbir engellemeye uğramadan yerine getirir, dillerini serbestçe konuşurlardı. Öyle ki bazıları dillerini bile unutmuşlardı.
-Ermeniler Birinci Dünya Savaşı sırasında saldırılarını arttırdılarçocukları, kadınları, savaşa gidememiş ihtiyarları acımasızca öldürdüler.ruslarla savaşan Türk ordusunu arkadan vurdular.
-Erzurum, Kars, Van, Bitlis, Muş, Adıyaman,Sivas, Kayseri, Ankara'ya kadar uzanan bölgelerde Ermeniler tarafından katledilmiş Türklere ait yüze yakın toplu mezar bulunması, işlenen cinayetlerin boyutunu göstermektedir. Bulgulara göre savaşta Ermeniler tarafından yarım milyona yakın Türk katledilmişti.
-Ermeni komitecileri gözü dönmüş biçimde pek çok kenti, kasaba ve köyü basmış, çocuk, yaşlı, kadın demeden Türkleri öldürmüşlerdir.
-Ermeni kayıpları o sırada Müslüman nüfusta da olduğu gibi hastalıklardan meydana gelmiştir.
-Ermeniler, Sevr Antlaşması görüşmelerine katılırken savaşan taraf olduklarını resmen ileri sürmüşlerdir. Savaşan taraf, savaşta kaybettiği askerlerin soykırıma uğradığını ileri süremez.
-(Tehcir edilen) Ermenilerin geride bıraktıkları taşınır malları kendilerine ulaştırıldı. Taşınmaz malları açık arttırmayla satılarak bedelleri hak sahiplerine ödendi.