Sosyalist İşçi 219 (26 Mayıs 2004)

 

Sayfa 12:

12 Eylül generalleri yargılansın

Asmayacağız,
hapiste besleyeceğiz

12 Eylül darbesinin ilk işaretlerinden biri Aralık 1979'da Erzurum'daki Kış Tatbikatı'nda geldi. Orduevinde konuşan Kenan Evren "Kan dökmeyi göze alırsak, bunların hakkından bir ayda geliriz."dedi. hakkından geliriz dedikleri sendikalar, siyasi partiler, kitle örgütleri ve milyonlarca insandı. Harekata "bayrak harekatı" adı verildi.
Ve Türkiye, 12 Eylül darbesine derin bir uykuda yakalandı. Saat 03:00'te TRT ve PTT istasyonlarına el kondu. Emniyet müdürlüğü ve tesisleri ele geçirildi. Demirel, Ecevit ve Erbakan gözaltına alındı.
Saat 04:00'te Kenan Evren ve kuvvet komutanlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi'nin ilk bildirisi radyolardan okunmaya başladı: "Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanunu'nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünü ile el koymuştur." Artık herşey 5 generalin iki dudağının arasındaydı.
Böylece parlamenter sistem üçüncü kez kesintiye uğratıldı. Parlamento feshedildi. Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı. Bütün ülkede sıkıyönetim ilan edildi ve sokağa çıkma yasağı kondu.
Artık darbe sonrası tam bir devlet terörü yaşanmaya başladı. Darbe sonrası 650 bin kişi gözaltına alındı. 329 kişi yargısız infazla, 346 kişi şüpheli biçimde, 171 kişi gözaltında işkenceyle öldürüldü. 2 milyona yakın insan fişlendi. 100 bin kişi siyasi nedenlerle yargılandı. 517 kişi idama mahkum edilip 51 kişinin idamı infaz edildi. 937 film yasaklandı, 24 bin dernek, bütün parti ve sendikalar kapatıldı. Onbinlerce işçi gerekçe gösterilmeden işten atıldı. Gazetecilere 3 bin 315 yıla varan hapis cezaları verildi. Grevdeki 51 bin işçinin grevine son verildi.
12 Eylül'ün yarattığı karanlık tablo bunlarla sınırlı değil. Milli Güvenlik Konseyi rejimi yeniden yapılandırdı ve 660 yasa çıkartıldı. Anayasa'daki görece düşünce ve örgütlenme özgürlüğü ortadan kaldırıldı. Çıkarttıkları Yargıtay ve Danıştay kararlarıyla bu kurumların görece bağımsızlıklarına son verildi, konseye tabi kılındı. Avukat ve barolara sınırlama getirildi ve savunma hakkı ortadan kaldırıldı.
Orduyu, müdahaleye uzun süredir davet eden Türk sermaye sınıfı 12 Eylül'le rahat bir nefes aldı. Artık sendikalar ortadan kaldırılmış, grev yasaklanmıştı. 24 Ocak 1980 ekonomik kararları hayata kolayca geçirilebilirdi. Çünkü 24 Ocak kararları neo-liberal ekonomik-politik yaptırımların vahşice uygulanmasını gerektiriyordu. 12 Eylül aynı zamanda özelleştirme adı altında soygunların, büyük vurgunların ve hortumların da önünü açtı.
Aslında 12 Eylül darbesiyle birlikte toplumda tepeden bir "karşı-devrim" gerçekleştirildi. Toplum politik, ekonomik ve hukuksal bir cendereye sokuldu.
Bugün bütün anti demokratik uygulamaların, işsizliğin, yoksulluğun, özelleştirme vurgunlarının arkasında 12 Eylül darbesinin damgası vardır. Bu nedenle 12 Eylül'ün tüm pisliğini temizlemek 12 Eylül generallerini yargılamak gerekir. 12 Eylül'ün mağdurları yalnızca devrimci örgütlerin militanları değildi. Milyonlarca insan, bütün bir işçi sınıfı ve uzun vadede bütün toplumdu. 12 Eylül'ü yargılayacak dinamik de gücünü buradan alacaktır.


Susurluğun arkasındaki 12 Eylül

Abdullah Çatlı’nın 1970’lerdeki yakın arkadaşlarından ülkücü Ömer Ay “Çatlı devletle işbirliği içerisinde operasyon yapmaya 12 Eylül darbesi lideri Kenan Evren döneminde başladı.” diyor.
Darbecilerin 12 Eylül’den sonra eli kanlı faşistleri kullandığı açık. Bunlar Mehmet Ağar ile birlikte çete oluşturup onlarca katliama, bombalamaya, yüzlerce kişinin öldürülmesine imza attılar.
Ayrıca bu çetenin Türkiye’de eroin işini yönlendirdiği de ortaya çıktı. 1996 Kasım ayında Sususrluk’ta gerçekleşen kaza ile siyasetin, emniyetin, ülkücü mafyanın ortak fotoğrafını gördük. 12 Eylül generallerinin de eli bu çetenin içinde eroin vs bulaşmıştı.
Sususrluk olayının hesabı da kapanmadı. Hesabını onun ardındaki asıl güç 12 Eylül darbesi generallerini de kapsayacak bir biçimde almalıyız.

Ahmet Yıldırım

KISA TARİHÇE

12 Eylül 1980: 5 general 600 üyeli meclisin yasama ve yürütme yetkisini beş başlarına kullanmaya başladı. Ülkede her şey yasaklandı.
16 Eylül 1980: Milli Güvenlik Konseyi bütün grevleri yasakladı. Grevdeki 51 bin işçiye işbaşı yaptırıldı.
17 Eylül 1980: Gözaltı süresi süresiz uzatıldı.
7 Ekim 1980 : Necdet Adalı idam edildi.
10 Kasım 1980: Onur Yayınları sahibi İlhan Erdost dövülerek öldürüldü.
3 Aralık 1980: 17 yaşındaki liseli Erdal Eren 17 günlük yargılamadan (işkenceden) sonra idam edildi.
19 Aralık 1980: DİSK davası başladı.
2 Haziran 1981: MGK'nın 52 numaralı kararı çıktı. Bu karar pek çok şeyi ya-sakladığı gibi, yasakların tartışılmasını ve eleştirilmesini de yasaklıyordu.
6 Haziran 1981: TİP başkanı Behice Boran ve TÖB-DER başkanı Gültekin Gazioğlu vatandaşlıktan çıkarıldı.
13 Haziran 1981: Bülent Ersoy'a sahne yasağı.
26 Haziran 1981: Başkan Abdullah Baştürk ve 51 DİSK yöneticisi için askeri savcı idam istedi.
22 Temmuz 1981: Evren Erzurum konuşmasında "ilk ve orta okullarda, liselerde mecburi din dersi konacaktır." dedi.
15 Ağustos1981: Dev-Sol davası başladı. Savcı 141 idam istedi.
15 Ekim 1981: Bütün siyasi partiler kapatıldı.
25 Aralık1981: TÖB-DER davasında 50 kişi 1-9 yıl hapse mahkum oldu.
17 Mayıs 1982: Aziz Nesin’in aralarında olduğu Barış Derneği davası başladı.
4 Eylül 1982: Askeri savcı 10 DİSK uzmanı için idam istedi.
19 Ekim 1982: 186 idam istemli Dev-Yol davası başladı.
7 Kasım 1982: Yeni anayasa için halkoylaması yapıldı. Yaklaşık 17 milyon evet oyuna karşılık 1 milyon 600 bin hayır oyu çıktı. Bu arada Evren 7 yıllığına cumhurbaşkanı oldu.
6 Kasım 1983: Yasaklı, vetolu seçimler yapıldı. Seçime giren bütün partiler derece aldı; çünkü sadece üç partiye izin verildi.
26 Mayıs 1985: Ankara Sıkıyönetim komutanı Bilim ve Sosyalizm yayınlarına ait 133 bin 607 kitabın imha edilmesini emretti.
2 Ağustos 1989: Eskişehir Özel Tip Cezaevi'nde 29 Haziran'da başlayan açlık grevi sırasında koğuşlara baskın yapılarak Nazilli ve Aydın'a sevkedilmek üzere arabalara doldurulan mahpuslardan Hüseyin Hüsnü Eroğlu ve Mehmet Yalçınkaya öldürüldü.
9 Kasım 1989: Evren, cumhurbaşkanlığını Özal'a devrederek Marmaris'e çekildi. Hala orada.