Sosyalist İşçi 219 (26 Mayıs 2004)

 

Sayfa 13:

Truva: Irak savaşı gibi

Truvalı Paris Ispartalı Helen’i kendi şehrine kaçırır. Böylece Mikanaenlerin güçlü kralı Agememnon’un Yunan şehir devletleri arasında kurduğu büyük koalisyonun binlerce gemisi ve on binlerce askeri Truva kıyılarına yığılır.
Filme ve çeşitli eleştirmenlere göre Truva savaşında seferber olan Yunanlı asker sayısı o günün koşullarına göre devasadır.
İnsan hemen bugünün koşullarına göre devesa bir seferberliği hatırlıyor.
Batı’nın güçlü kralı Bush binlerce gemisi ile Basra Körfezi’ne yerleşti ve sonra 150 bin kişilik devasa ordusu ile Irak’a saldırıdı.
Sonra, Truva direniyor. Agememnon’un beklemediği kadar uzun ve sert bir direniş bu. Aynen Bush ve çetesinin Irak’tan beklemedikleri kadar sert bir direnişle karşılaşmaları gibi.
Agememnon’un sağ kolu Nestor Truva’dan çekilmenin Mikanaenlerin hakimiyeti açısından çok kötü olacağını anlatıyor. Ne benzerlik! Irak direnişi karşısında şimdilerde ABD yönetimi de aynı şeyleri tartışı-yor ve kimileri geri çekilmenin ABD hegemonyası açısından kötü olacağını anlatıyorlar.
Truva’da Odysseus meşhur at hilesini buluyor. Geri çekiliyor gibi yapan Yunanlılar Truvalılara dev bir atı hediye olarak bırakıyorlar. Kimi Truvalılar bu atı kabul etme-yerek yakmak gerektiğini söylüyorlar. Ama sonunda at Truva’ya sokuluyor. Truvalılar sokaklarda zafer eğlenceleri yaparken attan dışarı çıkan Amerikalılar Irak’ı yakıp yıkı-yor, yok ediyorlar. (Mikanaenler ya da Amerikalılar, Truva ya da Irak, ne fark eder ki?)
Truva’nın yakılıp yıkılması, katliamın boyutları insana Bağdat’ın ve diğer Irak kentlerinin yakılıp yıkılmasını hatırlatıyor.
Ama acaba Amerikan yönetiminin elinde bir Truva atı hilesi var mı? 30 Haziran’da bir Truva atı hilesi kullanılacak. Yönetim, sözüm ona Iraklılara bırakılacak. Bakalım Iraklılar atı kabul edecekler mi? Şimdilik büyük çoğunluk direnerek kabul etmediğini anlatıyor.


Mike ABD'yi sorguluyor!

Bazıları onu eleştiriyor. Ciddi konuları sulandırdığını düşünüyor. Halbuki o, benim diyen politik bir liderin dahi ulaşamayacağı bir etkiye sahip oldu bile! Michael Moore. Bush çetesini 'moore'artan adam! Türkçe'ye çevrilen ilk kitabı Aptal Beyaz Adamlar, ABD'de üç milyon sattı. ABD'de onca engele rağmen yayımlanan tüm kitapları en çok satanlar listelerinde en üst sıralarda yer alıyor. Bunu sağlayan sadece müthiş hiciv yeteneği veya sivri zekası değil, kapitalizmin berbat bir sistem olduğunu kanıtlayan argümanlarıyla ulaştığı eleştiri gücü.
Moore, Aptal Beyaz Adamlar'da, Bush yönetimini bir darbeyle iktidarı ele geçirdiğini kanıtlamakla işe başlıyor. Florida'daki inanılmaz seçim hilelerini ortaya seriyor. Sonra kabine üyelerinin 'sabıka dosyalarını' teker teker ifşa ediyor. Çevirmeninin de söylediği gibi 'Amerikan rüyasının üzerine soğuk bir kova su döküyor.
Türkçe'ye çevrilen ikinci kitabında Moore, 11 Eylül'ü sorguluyor. Ladin ailesiyle Baba Bush'tan bu yana süren ilişkileri ortaya koyuyor. Ladinlerin holdinginin, Citygroup'la General Electric'le hatta Microsft'la olan ortaklıklarını, Cumhuriyetçiler'e yaptığı bağışları açığa çıkarıyor. Kitabın adı "Ahbap Memleketim Nerede?" 11Eylül sonrasında ABD demokrasisinin sefilleşmesini sergiliyor.
Michael Moore anti-kapitalist hareketin kolaylıkla kullanabileceği malzemeyi elinin altına koyarkan, Türkiye solunda hak ettiği ilgiyi nedense bulamıyor.
Müesser Pınar

"Düşçüler" sokağa çağırıyor

1968 Mayısı'nda Paris... Dünyayı saran yangının başladığı yıllar ve mekanlar. Sinema tutkunu ve aynı zamanda birbirlerine aşık ikiz kardeşler. Kendisini 68 Parisi'nde buluveren taşralı, masum, naif bir Amerikalı genç erkek hayatlarına katılıyor. O da sinema tutkunu. Kısa zamanda aralarında alışılmadık ve cinsellikle sinemanın dışında pek birşeyin bulunmadığı bir ilişki kuruluyor. Amerikalı genç, ikizlerin evine yerleşiyor. Tüm hayatı sinema filmleri gibi algılıyorlar. Filmlerdeki replikleri tekrarlayıp, şarap ve esrar içiyor, sevişiyorlar. Evden çıkma ihtiyacı bile duymuyorlar. İkizlerin babasının uzun bir tatile giderken bıraktığı çeklerle geçiniyorlar; çalışma dertleri yok. Dinlendirici, kaygısız ve rahat bir hayat yani.
Duvarlarda o günlerde tüm dünyada gençleri yaptığı 'Kültür Devrimi'nin fikirleriyle etkilemiş olan Mao'nun posterleri. Ellerinde yine Mao'nun kızıl kitabı (burada bir parantez: Fransız genç, Mao'nun Kızıl Kitabı'nın bir milyar insan tarafından okunmasının ne muhteşem bir şey olduğunu anlatırken, Amerikalı bir milyar insanın birden kitap okumasının iyi, ama hepsinin aynı kitabı okumasının ne kadar dar bir ufuk olduğunu hatırlatıyor). Buraya kadar Bertolucci ustanın psikanaliz konusundaki yetkinliğine tanık oluyoruz.
Ama usta 68'in bunlardan ibaret olmadığını hatırlatıyor. Üç genç ellerinde şarap şişeleri, salonun ortasına kurdukları çarşaflardan bir çadırın içinde derin uykudayken, genç kadın ailesinin gelip onları bu halde gördüğünü anlaması üzerine intihar etmeye karar veriyor ve havagazına uzun bir hortum bağlayarak çadırın içine kadar getiriyor. Burada da yerleşik ahlaki değerlerin bilincimize ne derece nüfuz etmiş olduğunu izliyoruz. Gaz üçünü de zehirlemek üzereyken camı kırıp geçen bir taş yanlarına düşüyor. Diğerleri de uyanıyor, ama kadın onlar uyanmadan hemen önce intihar 'delillerini' ortadan kaldırıyor. Pencereye koşuyorlar ve sokaktaki kızıl bayraklı gençlerin gösterisine tanık oluyorlar. Bohem hayat o anda sona eriveriyor. Sokakta göstericilerin yanında slogan atarken buluyorlar kendilerini. Çünkü hayat onları çağırıyor.
Sözün bundan sonrasını, filmin yönetmeni Bernardo Bertolucci'nin, bugünün muhalefetiyle o günlerin muhalefeti arasındaki bağlantı hakkında sorulan bir soruya verdiği yanıta bırakalım:
"Bu gençler bir azınlık. Ne zaman bir G8 toplantısı olsa, orada toplanıp, globalizme meydan okuyorlar. Seattle'da, Cenova'da... Cenova'da polis çok büyük bir şiddet sergiledi.' Düşçüler'deki son sahnede de polis göstericilere saldırıyor. O sahnede aklımda Cenova vardı. Bu günün muhalif gruplarını çok ilgi çekici buluyorum. Geçmişteki örgütlerden çok farklılar ve azınlıktalar. Bazı bakımlardan 68'in düşleriyle irtibattalar, bugünün değerleri farklı olsa da... Bugünün meselesi dünyadaki zenginliğin dengesizliği. 68'in meselesi başka bir şeydi. Fakat dünyanın dört bir yanında 68'in düşlerini kuran gençler var."

Özlem Güzel

 

BAK’ın örgütlü olduğu iller:

l Adana
Mehmet Antmen (532) 564 59
l Adapazarı
Kazım Bibinoğlu (533) 431 39 44
l Akhisar
Fedai (0544) 515 62 59
l Aliağa
Cihat (0532) 493 65 95
l Ankara
Yılmaz (0312) 231 31 59
Kemal (0532) 475 01 50
l Antalya
Aytuğ Sağlam (537) 391 06 32
l Aydın
Mürsel Kartal (533) 656 24 22
l Balıkesir
Mehmet Aslan (266) 244 98 68
l Bartın
Bedrettin(532) 724 04 23
l Bursa
Ferruh Yılmaz (532) 363 94 56
l Çanakkale
Mücahit (286) 213 79 04
l Çerkezköy
Erdal Dede (537) 690 31 27
l Çorum
Halil Özbent (533) 367 14 88
l Denizli
Hüseyin Öztürk (532) 327 10 34
l Edirne
Nevzat (284) 21 -81 41
l Gaziantep
Barış Poyraz (505) 229 99 85
l Gebze
Ömer Çimen (532) 306 56 85
l İstanbul-Beyoğlu
Berkay (0537) 709 18 19
l İstanbul-Çengelköy
Berna (0536) 652 92 68
l İstanbul-Kadıköy
Aynur (0216) 330 43 56
l İstanbul-Maltepe
Savaş (0216) 305 77 55
l İzmir
Erkan (0535) 334 65 18
Mevlüt (0505) 296 97 86
l Kocaeli
Dursun (0532) 565 48 80
Enver (0532) 690 15 17
l Kırklareli
Can Ülgen (536) 636 33 88
l Manisa
R. Tekin (536) 347 27 77
l Muğla
Hasan R. Dural (535) 372 02 43
l Ordu
Ahmet Süngü (537) 301 05 04
l Samsun
Fırat Ergül (542) 615 60 95
l Sivas
Murat (542) 893 09 13
l Tekirdağ
Özgür (0543) 640 97 3
Mehmet (0542) 520 19 39
l Trabzon
Ömer Faruk (0533) 230 67 83 - (0462) 230 67 83
l Yalova
Göktan (544) 646 36 01
l Zonguldak
Aydemir (533) 792 54 93

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu'nun bütün faaliyetleri ve Bush Gelme kampanyası hakkında bilgi almak ya da katkıda bulunmak isteyenler için iletişim telefonları şunlar:
Küresel BAK : (212) 243 8957
Yıldız Önen : (536) 219 6341