Sosyalist İşçi 220 (11 Haziran 2004)
Sayfa
12:
Ya gerçekse?
Bugünlerde sinemalarda gösterilen “Yarından Sonra”
adlı film küresel iklim değişikliğine dikkat çekiyor. Yarından Sonra
bir film ancak küresel iklim değişikliği giderek büyüyen bir gerçek tehlike
olarak insanlığın karşısına çıkıyor.
Bilimciler küresel iklim değişikliğinin Kuzey Atlantik’teki büyük akıntıları
etkileyerek durdurmasından korkuyorlar. Eğer böyle bir gelişme olursa Avrupa,
Kuzey Amerika’nın birçok bölgesi Sibirya’ya benzer iklim koşullarına girebilir.
Pentagon tarafından yayınlanan bir rapor ise iklim değişikliğinin milyonlarca
insanı kapsayacak bir kargaşalığa, savaşlara sürüklemesi olasılığından bahsediyor.
Küresel ısınma
Dünya atmosferi için doğal bir sera etkisi gerekli. Karbon Dioksit, metan ve
başka bazı gazlar güneşten gelen ısıyı atmosferin içinde tutuyorlar. Aksi takdirde
bu ısı tekrar uzaya dönerek dünya için kaybolur.
Ancak şimdi insanların yarattığı aşırı hava kirlenmesi bu sera etkisini hızla
arttırmakta ve bunun sonucu olarak atmosfer de hızla ısınmakta. Aşırı hava
kirlenmesinin başlıca nedeni petrol ürünlerinin aşırı kullanımı.
Dünyanın ortalama ısısının artması denizlerin yükselmesine, sıcak dalgalarının
oluşmasına, büyük sellere ve kuraklığa neden olabilir.
65 yıl önce dinazorların kaybolduğu dönemden bu yana dünya en önemli felaketlerden
birisine yaklaşıyor. Küresel ısınma önümüzdeki yıllarda çok daha fazla artabilir.
Bütün bunlara rağmen egemen sınıflar bize telaşlanmayın, korkmayın diyorlar.
İnsanların yeni oluşacak sıcak iklime de alışacağını ve yaşamaya devam edeceğini
söylüyorlar. İnsanlığın ekonomik büyüme ile bu soruna çare bulacağını iddia
ediyortar.
Aşırı iklim değişiklikleri
Ekonomik ya da teknolojik gelişmenin küresel ısınmaya çare olacağını düşünmek
aslında tamamen körlük.
Oysa, bu arada bazı bilimciler çok hızlı iklim değişiklikleri olabileceğini
ileri sürüyorlar.
Tarihte böyle hızlı değişiklikler oldu. Örneğin 12.700 yıl önce gerçekleşen
bir iklim değişikliği 1.300 yıl sürdü.
Öne sürülen senaryolardan birisi gelecek 10-15 yıl içinde çok büyük ve acayip
bir iklim değişlikliği olabileceğini ileri sürüyor.
Birçok bilimci bu tür senaryoları anlamsız buluyor ancak Pentagon’un yayınladığı
Peter Schwartz ve Doug Randall’ın raporu böylesi bir tehlikeye vurgu yapıyor.
Schwartz ve Randall’ın raporu küresel ısınmanın önce yoksul Güney ülkelerini
vuracağını, buralarda kuraklık yaratacağını, aşırı karbon dioksit üreten zengin
Kuzey ülkelerinin ise daha az ve daha geç etkileneceğini söylüyor. Bu rapor
zengin ülkelerin yöneticilerinin küresel ısınma konusunda hiçbir şey yapmamasını
teşvik ediyor.
Schwartz ve Randall’ın raporuna göre kuzey Avrupa’da ısı 3.3 derece düşecek.
Kuzey Atlantik’te ise ısı düşüşü daha da şiddetli olacak. Bu durum yüz yıl
kadar sürecek.
Isıdaki bu düşüş Kuzey Avrupa tarımı gerileyecek ve enerji ihtiyacı artacak.
Hem zengin hem de tarım ürünü düşüşü yaşamayacak olan Avustralya ve Amerika
kendilerini savunmak ve olası büyük göç dalgalarını engellemek için için tedbirler
alacak.
Schwartz ve Randall’ın Pentagon tarafından yayınlanan raporlarına göre enerji,
su ve gıda maddesi ihtiyacı askeri çatışmaları gerektirecek.
Pentagon raporu kısacası, iklim değişikliğinin kaçınılmaz olduğunu vurguluyor
ve bu kaçınılmaz sona hazırlanılması gerektiğini anlatıyor.
Şimdi onlara göre sorun en ağır darbe yiyecek ülkelerin saptanması gerekiyor.
Artan iklim değişikliği
Aşırı iklim değişi,klikleri bazı bilimcilere göre ise başka doğal dengeleri
bozabilir.
Örneğin, bir BM raporuna göre karbon dioksit oranının artması buharlaşma, yağmur
ve tekrar suya dönüşme çemberinin hızlanmasına neden olabilir ve bu da ısınmanın
hızlanmasına yol açacak. Çünkü aşırı buharlaşma sera etkisini arttıracak böylece
ortalama ısı artacak.
Bu durumda ormanların ve okyanusun karbon dioksit emme gücü düşecek ve böylece
ısınma biraz daha artacak.
Bütün bu gelişmelerin ne ölçüde olacağı tam olarak bilinemediği için ortaya
çıkacak sonuçlar çok korkunç da olabilir.
Küresel ısınmanın nedeni kapitalizm
Küresel ısınmanın bilinen en önemli nedeni insanların oluşturduğu aşırı karbon
dioksit ve diğer gazların atmosferi kaplamakta olması. Aşırı enerji tüketimi
bir yandan, karbon dioksit üretimi diğer yandan atmosferi kaplamakta ve doğal
ısınma nedenlerini hızlandırmakta.
Diğer taraftan ormanların azalması, okyanusların kirlenmesi de karbon dioksitin
emilmesi oranını düşürmekte ve bu süreç de ısınmayı daha da hızlandırmaktadır.
Yapılan hesaplamalara göre sera etkis yaratan gazların üretilmesi 1990 seviyesinin
yüzde 60-80 daha altına indirilmelidir. Aksi takdirde bu yüzyılın sonunda insan
yapısı çok büyük bir felaketle karşılaşılabilir.
Ne var ki Kyota Protokol’unun başına gelenler kapitalistlerin insanlığın geleceğine
ne denli önem verdiklerini iyi gösteriyor.
Kyoto Protokolu zengin sanayi ülkelerinin 2008 yılına kadar 1990 düzeyinin
% 5.2 altına inmesini önermekteydi. ne var ki, en büyük sera gazı üreticisi
olan ABD Kyoto Protokolu’nu imzalamayı reddetmekte.
Oysa dünyanın yoksul ülkelerinde kişi başına yılda 0.7 metrik ton sera gazı
üretilirken ABD’de kişi başına yılda 5.6 metrik ton üretilmekte.
Öte yandan Kyoto Protokolu’nun önerisi bir çözüm değil, sadece küçük bir adım.
En kısa zamanda çok daha büyük kesintilerin yapılması şart.
Atmosferin daha fazla karbondioksit ile dolmaması için büyük sanayi ülkelerinin
yanı sıra az gelişmiş ülkelerinde sanayileşmelerini durdurmaları gerekiyor
bu ise mevcut kapitalizm koşullarında yoksulluğun devamı demek.
Bu durumda çözüm yoksul ülkelerin daha “temiz” sanayileri kurabilmesinin olanaklarının
yaratılması, zengin sanayileşmiş ülkelerin ise bir yandan yoksullara bu olanağı
sağlaması, diğer yandan ise kendi üretim oranlarını iyice aşağı çekmeleridir.
Bu ise ancak devrimci bir tedbirler gerçekleşebilir.
Atlantik akıntıları
Atlantiğin ekvator bölgesinin tuzlu ve sıcak suları şimdi Kuzey Atlantiğe akıyor
ve burada ısınmaya neden oluyor.
Kuzey Atlantik’te soğuyan tuzlu sular aşağıya inerek tekrar Güney’e akıtyor.
Bu ise Güney’den Kuzey’e suların akmasını sağlıyor.
Aşırı ısınma Kuzey Kutbu buzullarının erimesini ve okyanusa tuzsuz soğuk su
karışmasına neden oluyor. Tuzsuz suyun artması bazı bilimcilere göre Atlantik
okyanusundaki bu akıntıları aniden bozabilir. Bu durumda Atlantiğin Kuzey kısmı
Güney’den gelen sıcak sudan mahrum kalacağı için hızla soğumaya başlayabilir.
Kısacası, kapitalizm bu hızla gelişmeye devam ederse geleceğin ne olacağı belli
değil.