Sosyalist İşçi 221 (8 Temmuz 2004)
Sayfa
3:
BAŞYAZI
Şahinler zorlanıyor
İktidara geldiklerinde ABD’nin dünya egemenliği için elindeki
rakipsiz muazzam askeri gücü kullanması gerektiğini söyleyen
şahinler Afganistan’dan sonra Irak’ta tam anlamıyla batıyorlar.
Irak’a saldırırken hegemonya mücadelesindeki başılca rakiplerinin “gelin bu işi
beraber yapalım” taleplerini ellerinin tersi ile iten şahinler bilindiği gibi
Irak’a saldırırken yanlarına sadece İngiltere’yi almışlardı.
Savaşın çok kısa oılacağını söylü-yorlardı. gerçekten de öyle oldu. Yıllardı
süren ambargo ile de iyice zayıflamış olan Irak ordusu fazla direnemedi. Başındaki
generallerin kaçması ile hızla, bir-iki gün içinde çöktü. Şahinler ilk bakışta
haklı çıktı.
Ne var ki çok kısa sürede durum değişmeye başladı. Irak halkı yoğun bir direniş
içine girdi.
Şahinler önce bu direnişi “kökü dışarda teröristler” olarak göster-meye çalıştıysa
da artık bunun mümkün olmadığıjnı onlar da biliyorlar.
Şimdi oldukça geç kalmış bir biçimde NATO’nun kendilerine muhalif kanadını işgale
ortak etmek istiyorlar. Başka bir deyişle pisliklerini temizletmek istiyorlar
ama bunda da başarısızlar.
Bütün bunlar büyük bir ABD askeri gücünün Irak’a gömülüp kalması ya da pılısını,
pırtısını toplayıp geri çe-kilmesi anlamına gelir.
Her iki sonuç ta savaş karşıtı hareket ve Iraklı direnişçiler için büyük bir
kazanım olacak.
ABD’nin Irak’ta yenilmesi sadece şahinlerin yenilmesi değil, dünyaya tek başına
egemen olm ak isteyen Amerikan emperyalizminin yenilgisi anlamına gelecek. Böylesi
bir sonuç ise dünya halklarına, emekçilere yeni olanaklar sunacak.
Irak’ta yenilen bir Amerika Afganistan’da da yenilir. ABD’nin yenilmesi Filistin’de
siyonist saldırganlığa ağır darbe vururu. Bütün bunlar yeniş liberal politikaların
uygulanmasında egemen sınıfların elinin titremesine, emekçi hareketlerinin ise
kendilerine güvenlerin artması anlamına gelir.
Anti-emperyalizm,
barış hareketi ve görevler
İlk olarak Afganistan savaşı ile ortaya çıkan ama asıl olarak 3 Kasım seçimlerinden
sonra 1 Aralık mitingine hazırlanırken güç biriktirmeye başlayan savaş karşıtı
hareket kimileri tarafından sadece bir “barış hareketi” olarak değerlendirilmekte.
Bu nedenle de kimi çevreler tarafından küçümsenmekte, yetersiz bulunmakta.
Savaş karşıtı hareket kaçınılmaz olarak bir barış hareketi. ABD’nin dün Afganistan’a
ve Irak’a, bugün de İran ve Suriye’ye ya da Kuzey Kore’ye saldırmasına karşı.
Hareket içinde yer alan kimi unsurlar bunu sadece insan sever oldukları için
ya da şiddete karşı çıktıkları için yapıyorlar.
Ne var ki savaş karşıtı hareketin sadece bir barış hareketi olduğunu söylemek
biraz insafsız bir eleştiri olur.
1 Aralık’ta yüzlerce örgütü bir araya getiren savaş karşıtı hareket 2004 yılının
ilk altı ayı içinde yeniden yüzlerce ve hatta binlerce örgütü yan yana getirdi.
Bir araya gelen örgütlerin bir kısmı sendikalar ve meslek örgütleri, bir kısmı
da siyasi parti ve gruplar. Çok az sayıda da çeşitli başka örgütler hareket içinde
yer aldı.
Partiler ve sendikalar 1 Aralığı izleyen süreçte Irak’ta Savaşa hayır Koordinasyonu
içimde bir araya geldiler. Bu barış için bir birlikti ama sadece barış örügtlenmesi
olarak adlandırılamazdı. Irak’ta Savaşa Hayır Koordinasyonu bir anti-emperyalist
birlikti.
Amerika’nın Irak’a saldırısına sadece barışı sevdiği için değil, aynı zamanda
Amerika’nın emperyalist hedefleri nedeniyle de karşıydı.Ve hatta kimi örgütler
için barış tali, anti-emperyalizm esas olandı. Bu nedenle Koordinasyon “savaşa
hayır” afişi asarken onlar “emperyalist savaşa hayır” afişi asmayı, “savaşa hayır”
diye slogan atmayı reddedip, “emperyalisty savaşa hayır” diye bağırmayı tercih
ediyorlardı.
Ne var ki, bu sekter unsurlara karşı tutum alarak Koordinasyon içine yer alanları
da sadece “barış yanlıları” olarak tanımlamak doğru değil.
Bilindiği gibi, Irak’ın ABD ve İngiliz emperyalistleri tarafındann işgale dilmesinden
bu yana Irak’ta Savaşa Hayır Koordinasyonu bitti. Onun yerine Küresel Barış ve
Adalet Koalisyonu (BAK) kuruldu.
BAK’ta sadece bir barış örgütü değildir. BAK daha kurulduğu gün Irak’ta işgale
karşı ve Filistin’e özgürlük için mücadele edeceğini ilan etmiştir.
BAK içinde de mutlaka sadece insani nedenlerle savaşa, işgale karşı çıkanlar
vardır. Ancak Küresel BAK’ın genel çizgisi de bütün dünyadaki savaş karşıtı hareket
gibi anti-emperyalizmdir.
Çeşitli toplantılarda yapılan tartışmalarda Amerikan emperyalizminin eleştirilişi,
dünyanın içinde yaşamakta olduğumuz aşamasının tahlili bize hep Küresel BAK’ın
anti-emperyalist karakterini gösterir.
Kaldı ki dün Koordinasyon, bugün de Küresel BAK savaşa ve işgale karşı çıkarken
bunu dünyadaki ve Türkiye’deki diğer sosyo ekonomik sorunlara da bağlamaktaydı.
Sayısız Küresel BAK toplantısında Amerikan emperyalizminin Irak’ta şu ya da bu
bi,çimde kazanmasının küresel sermayenin zaferi olacağı ve ardından dünyanın
her tarafında yeni-liberal saldırıların çoğalacağı, azacağı anlatılmıştır.
Dolayısıyla, Küresel BAK yeni-liberal saldırılara karşı mücadele için de ilk
yakalanması gereken halkanın ABD’nin dünya hegemonyası için giriştiği saldırılara
karşı çıkmak olduğunu vurguladı.
Öte yandan, “savaşa değil eğitime bütçe”, “savaşa değil sağlığa bütçe” sloganlarnda
özetlenebilecek bir tutum savaşla yeni liberal salrılara karşı mücadelenin birleştirilmesinin
örnekleridir.
Aynı şekilde Küresel BAK aktivistlerinin hemen her yürüyüşte savaşa ve işgale
karşı, direnişi destekleyen sloganların yanı sıra “biz anti, anti kapitalistiz”
sloganını ne denli büyük bir coşkuyla attıkları hatırlanırsa Küresel BAK’ın karakteri
daha netçe ortaya çıkarr. Hatta belki de Küresel BAK kortejlerinin belirleyici,
en çok akılda kalan ve “farklıydı” denmesini sağlayan sloganının anti-kapitalizm
olduğunu dahi çekinmeden söyleyebiliriz. 27 Haziran gösterisinde giderek büyüyen
Küresel BAK kortejinin her dört sloganından birisi anti-kapitalizm oldu.
Açıkçası bundan hoşlanmayanlar vardı. “Barış kortejinde anti kapitalizm sloganının
ne işi var” diyenler oldu. Ama buna rağmen kortejin insanları en çopk kendisine
çeken yanı da herhalde bu sloganıydı.
Önümüzdeki dönemde de Küresel BAK savaş karşıtlığını sosyal sorunlara bağlayarak,
anti-emperyalizmi anti-kapitalizm ile birleştirerek yürümeye devam etmelidir.
Küresel BAK bu karakteriyle, savaş karşıtlığıyla, anti kapitalizmi ile, barış
sorunlarını sosyal sorunlarla yan yana getirmesiyle, militan fakat aynı zamanda
farklı eylem anlayışı ile, doğrudan demokrasisi ile, çeşitliliği ile ve zengin
tartışma ortamı ile yeni hareketin Türkiye’deki tek örneği.
Onun güçlenmesi açık ki yeni bir solun şekillenmesini, yeni aktivistlerin daha
çok sayıda harekete katılmasını sağlayacaktır.
Biz DSİP’liler bugüne kadar olduğu gibi bütün olanaklarımızla, bütün güçlerimizle
Küresel BAK için çalışmaya devam etmeliyiz.
NATO zirvesi bitti. Şimdi Amerika’da başkanlık seçimleri var. Irak’ın ve Afganistan’ın
işgali devam ediyor. Filistin’de siyonist katliam sürüyor.
Türk ordusunun Afganistan’a asker göndermesi olasılığı var. Bütün bunlara karşı
mücadelede Küresel BAK’ın üzerine ağır görevler düşüyor.
Doğan Tarkan