Sosyalist İşçi 222 (20 Ağustos 2004)

 

Sayfa 12:


YENİ BİR SOL ÜZERİNE TARTIŞMALAR
Sosyal haklar için de...

Bush’un Türkiye’ye gelişi ve NATO zirvesine karşı gerçekleşen kampanya statükocu solla yeni solun ne denli hızla birbirlerinden ayrıştığını gösterdi.
Bir tarafta NATO ve Bush Karşıtı Birlik içinde toplanmış sayısız grup. Aralarında anarşistler, yasal partiler, platformlar, dergi çevreleri, gençlik grupları, otonom yapılar var. Yanında bu Birliğin dışında TKP.
Diğer yanda ise Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu.
Hemen hemen tüm sol BAK’ın kampanyasını ilam ettiği günden itibaren en yoğun bir biçimde BAK’la uğraştı. Sayfalar dolusu yazı yazıldı.
Kısacası BAK reformistti. Peki neden?
Bu soruya verilen tek cevap BAK’ın kampanya sloganı olan “Gelme Bush” Oysa, Küresel BAK’ı “gelme Bush” sloganı nedeniyle reformistlikle suçlayanlar, biraz farklı da olsa aynı sloganı kullandılar. Halkevleri, EMEP, ESP, SDP, anarşistler ve daha sayısız grup NATO’ya Hayır demenin yanı sıra Bush’u temel alan sloganlar kullandılar.
Bu satırların yazarı yaklaşık 40 yıl önce, “NATO’ya Hayır” kampanyasına katılmıştı. 1960’ların ortasında dünyada Soğuk savaş vardı. Bir yanda Doğu Bloğu’nun Varşova Paktı, diğer yanda ise Batı’nın NATO’su vardı. NATO o günlerde önemli bir savaş örgütü idi.
Şimdi ise Soğuk Savaş bitti. Şimdi ABD dünya hegemonyası için atakta. NATO artık önemsiz bir askeri örgüt. Askeri olarak artık bir Batı Bloğu yok, askeri oılarak dünyanın en büyük tek süper gücü ABD:
Şimdi karşı çıkılması gereken başlıca emperyalist güç, NATI değil ABD.
NATO’yu öne çıkaranlar ya dünyada Soğuk Savaşın çoktan bittiğini fark edemeyen şaşkınlar ya da ABD’nin hemonya için başlattığı saldırganlığı anlayamayanlar.
Afganistan ve Irak’a saldıran NATO değil, ABD.
Bush ise ABD saldırganlığının en uçtaki temsilcisi. Bugün dünya halklarının gözünde ABD saldırganlığının temsilcisi NATO değil, Bush.
Bush politikalarına karşı çıktığınızda dünya hakimiyeti için saldıran emperyalist güce karşı çıkıyorsunuz.
“Gelme Bush” popüler bir slogandı. Bu nedenle bütün Türkiye’ye BAK’ın ulaşamadığı noktalara bile hakim oldu. Bu nedenle basına en çok o çıktı.
Sosyalistler için önemli olan ideolojik saflık değil, büyük yığınları harekete geçirmektir.
“Gelme Bush” sloganı açık ki NATO zirvesine ve Bush’un Türkiye’ye gelişine karşı sürdürülen kampanyanın bayrak gemisi oldu. Farklı örgütlerin kampanyalarına güç kattı.
Küresel BAK’ı “Gelme Bush” sloganı nedeniyle reformist olmakla suçlayanlar bu nedenle Bush’u temel alan afişler yaptılar.
BAK’a dönük bazı eleştiriler de 27 Haziran’a ilişkin. Kimilerine göre BAK’ın 27 Haziran korteji çok neşeli ve geleneklerden uzak bulunuyor. Neden? Çünkü BAK korteji zıplayarak slogan atıyor, koşuyor. Sloganları işe farklı.
Ne var ki BAK korteji aynı zamanda öfkeli. Sloganlarda bu öfke de var.
Ama en önemlisi BAK korteji asıl olarak politik. Doğru politik sloganlara sahip.
Mahir-Hüseyin-Ulaş sloganları atılırken BAK korteji Filistin için, Irak direnişiiçin slogan atıyor. “Kimsenin askeri olmayacağız” derken hiç bir devletin askerliğini istemediğini ifade ediyor. “Biz anti kapitalistiz” sloganının yanı sıra “tek yol devrim” diyor.
Kısacası BAK on yıllar öncesinin artık nostaljik edebiyat haline gelmiş sloganlarını değil, günün politik konuları için slogan atıyor.
Kısacası, Küresel BAK yeni hareketin sesi. Bu nedenle de her türlü statükocunun eleştirisine muhatap oluyor.
Küresel BAK, 27 Haziran öncesinde de, sonrasında da aynı politik hattı izledi. Yığın çizgisine sadık kaldı.
Küçül, sekter, grup eylemlerine pirim vermedi. Mümkün olduğunca büyük, yığınsal, meşru eylemler düzenlemeye çalıştı.
BAK’ın bir derdi var, hareketi inşa etmeye çalışıyor. Bir grubu değil, hareketi, inşa etmeye çalışıyor.
Eğer toplumun % 90’ı savaşa karşıysa, o % 90’ının harekete geçmesini öngörüyor. Sadece sosyalist solun her zaman sahip olduğu güçlerle yetinmek istemiyor.
Ama öte yandan tüm solu bir araya getirmek için de çaba sarf etti. Savaş günlerinde bugün BAK’ta olan güçler Irak’ta Savaşa Hayır Koordinasyonu içinde birleştirici bir rol oynuyordu, 27 Haziran’da da çeşitli platformların ve sendikaların ve kitle örgütlerinin bir araya gelmesi için yoğun çaba harcandı.
Peki, bütün bu çabalar başarılı oldu mu? Hem evet, hem hayır!
Küresel BAK’ın 27 Haziran korteji önemlibir başlangıçtır ama kesinlikle daha da büyümelidir.
27 Haziran’da solun çeşitli tutumları nedeniyle gösterinin ayrıntıları ancak 2 gün önce netleşti. 2 gün içinde çeşitli örgütler 50 ila bin kişilk taraftar kitlesni harekete geçirebilir. Ancak sokaktaki insan iki gün içinde bir gösteriye çağırılamaz. Sokaktaki insan hazır kıta gibi gösterinin ayrıntılarını beklemiyor. Bu nedenle 27 Haziran’a katılım BAK açısından düşük oldu. Devletin çeşitli tedbirleri de katılımın düşük olmasına yol açtı.
Ancak gene de alel acele yapılan duyurular sonucu önemli bir BAK korteji oluştu. Geleceğe bu nedenle umutla bakabiliriz.
BAK yeni bir solun şekillenmesinde üzerine düşen görevi, yapabileceği kadar yapmaktadır.
Açık ki, hareketin politik sesi BAK değildir. Olamaz da. Ancak, o politik sesin oluşmasında BAK’ın harekete geçirdiği güçlerin önemli bir yeri olacak.
BAK çok sayıda insanı harekete geçirmekte, umutla doldurmakta.
Şimdi görev BAK’ın sürekli kampanya yapmasını sağlamak ve biriken potansiyali sürekli hareketli kılmak gerekir.
ABD’nin Irak’ta işgali sürüyor. İşte bu BAK’a sürekli kampanya konusu oluşturmaktadır.
Bugünlerde Necef başta olmak üzere Irak’ın dört bir yanında savaş var, direniş var. BAK kolları sıvamalı ve savaşa karşı, ABD işgaline karşıu kampanyaya başlamalıdır.
Kampanya ille de özel bir slogan etrafında olmak zorunda değil. ABD’nin Irak işgali sürdükçe, ABD yeni hedeflere saldırdıkça BAK için kampanya konusu var.
Bir de sosyal haklar için kampanya yapmak gerekiyor. En kısa zamanda böyle bir örgütlenmeyi hayata geçirmek gerekir. Böylesi bir örgütlenme BAK’ın ikiz kardeşi olabilir.
Şimdi yoğun olarak bu sorunu tartışmaya başlamalıyız.

Sinan POYRAZ




İngiltere:

Respect’ten seçim başarısı

İngiltere’de Savaşı Durdur Koalisyonu’nun içinden çıkan Respect Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kazandığı başarının hemen ardından 3 ara seçime katıldı. Katıldığı iki milletvekilliği seçimlerinde oldukça başarılı olan Respect Leivester kentinde İşçi Partisi’nin milletvekilliği kazanmasını engelled.
Geçen haftalarda ise Respect Londra’nın Tower Hamlets bölgesinde belediye meclisi üyeliği seçimine katıldı ve birinci parti olarak belediye meclisi üyeliğini kazandı.
Bütünüyle hareketin bir ürünü olan Respect açık ve net bir biçimde işçi, emekçi haklarını savunuyor ve ülke çapında giderek iktidardaki reformist İşçi Partisi’ni tehdit ediyor.
Respect esas olarak anti-kapitalist hareketin seçimlerdeki sesi olmaya çalışıyor ve hareketten gelen bir örgütlenme olarak bunu büyük ölçüde de başarıyor.
Respect’in programı çok sade. Hatta buna bir program demek bile mümkün değil, daha çok bir platform. Güncel emek sorunları öne çıkarılıyor.
savaşa karşı harekete geçen 2 milyon kişi Respect bayrağı altında toplandığında açık ki Respect İngiltere siyasi yaşamının en önemli ögelerinden birisi olacak.

Murat DEMİR




Hızlı davranmalıyız
Savaş karşıtı hareket Savaşa Hayır Platformu’nun kuruluşundan beri toplumun çok büyük kısmının desteği ile ilerliyor.
Her sokağa çıkışımızda, insanlara her “sizde birşey yapar mısınız?” dediğimizde çok olumlu tepkilerle karşılaşıyoruz.
Açık ki bu olumlu tepkileri yeterince örgütleyemiyoruz. Kampanyaya aktif olarak katılmak isteyen herkesi harekete geçiremiyoruz.
Örneğin Barışarock’ın nasıl büyük bir destek bulduğu açık. Bu güçlü desteği daha ileri düzeyde örgütlemek için şu anda BAK’ın bir kampanya sürdürüyor olması gerekiyordu.
Kaldı ki 27 Haziran’dan bu yana 2 ay geçti ve bu arada biz yeni bir kampanyayı hala başlatmadık. Bence bu çok yanlış.
27 Haziran’a birçoğumuz uzun bir faaliyetin sonucu geniş çevrelerle katıldık. Bizimle birlikte 27 Haziran’a gelenler aktif olarak çalışmak, aktif olarak faaliyete katılmak istiyorlardı. Ama biz yeni bir kampanya başlatmayarak onların adeta önünü kapattık.
Oysa kampanya yapabileceğimiz bir yığın gelişme var.
Ben, ayrıca savaş karşıtlığının yanı sıra başka konularda da kampanyaların gerekli olduğunu düşünüyorum.
Örneğin üst üste gelen tren kazalarından sonra Koordinasyon’un, BAK’ın mantığı ile düzenlenmiş bir kampanya çok ses getirebilirdi. 27 Haziran’da “gelme Bush” diyenler böyle bir kampanyaya da kesinlikle katılırdı.
Sanırım eksik yapılıyor ve umarım kısa zamanda bu eksiği gideren adımlar hızla atılır.

Sema AKYILDIZ