Sosyalist İşçi 222 (20 Ağustos 2004)
Sayfa 14:
Troçki:
Devrimci marksizmin meşalesi
Bugünlerde içinden geçtiğimiz yeni mücadele döneminde, başka
bir dünya nasıl ve kimler tarafından kurulur, mücadele eden güçlerin
bir araya gelmesi neden önemlidir, bu güçler nasıl bir araya gelmelidir
gibi pek çok soru tartışılıyor.
Aslında hiç de yeni olmayan bu sorulara doğru cevaplar verebilmenin yolu ise
doğru devrimci geleneğe yaslanmaktan geçiyor. İşte Troçki bu devrimci geleneğin
en önemli köşe taşlarından bir tanesini oluşturuyor.
Sürekli Devrim
Daha sonra Troçkizm olarak adlandırılan akımın kökeni 1905 devrimine dayanır.
Bu süreçte Petersburg Sovyeti'nin başkanı olan Troçki, çıkardığı derslerle
Sürekli Devrim teorisini geliştirdi. Buna göre, ülkelerin gelişmişlik
düzeyleri farklı olmasına rağmen hepsi dünya kapitalist sisteminin bir
parçasıdırlar. Bu nedenle geri kalmış bir ülkenin kapitalist olması için
illa ki ileri kapitalist ülkelerin geçtiği aşamalardan geçmesi gerekmez.
Burjuvazi, ilerici rolünü yitirdiği için, ulusal sorun ya da toprak reformu
gibi burjuva demokratik görevleri ancak bir işçi devrimi yerine getirebilir.
Ayrıca köylülük, dağınık yapısı, politik geriliği nedeniyle bağımsız
olarak hareket edemeyeceği için politik olarak proletarya, köylülüğe
önderlik etmelidir.
Troçki'nin bu teorisi 1917 Şubat'ına kadar yalnız kaldı. Sosyalist devrimciler,
Menşevikler ve Bolşeviklerin bir kısmı, liberal Geçici Hükümeti desteklediler.
Lenin 1917 Nisan ayında Rusya'ya döndüğünde ise partiyi, fabrikaların işçiler
tarafından kontrol edilmesi ve köylülerin topraklara el koyması gerektiği fikrine
kazandı. İşçi hareketinin kendisi Lenin ve Troçki'yi aynı çizgide buluşturmuştu.
Devrimin örgütleyicisi
Troçki 1917 Mayıs'ında sürgünden döndükten sonra Temmuz ayında Bolşevik
Parti'ye katıldı. Ekim ayına kadar, Bolşevikler işçi sınıfının kitlesel
desteğini kazandılar ve 25 Ekim'de Bolşevik işçilerin önderlik ettiği
ayaklanma zafere ulaştı.
Troçki, kurulan ilk Sovyet Hükümeti'nin Dışişleri Halk Komiseri oldu. Birinci
Dünya Savaşı'nın bitmesi için Alman Hükümeti ile Rus Hükümeti arasındaki görüşmeleri
yürüttü. İç savaş yıllarında Beyaz Ordulara karşı Kızıl Ordu'yu kurdu ve iç
savaşın zaferinin mimarı oldu.
Dünya Devrimi
Sürekli Devrim teorisine bağlı olarak Troçki, sosyalist devrimin tek bir
ülkede başlayacağını, ancak dünya ölçeğinde tamamlanabileceğini savundu.
Kapitalizmin uluslar arası bir sistem olması sosyalizmin tek bir ülkede,
özellikle Rusya gibi geri kalmış bir ülkede kurulabilmesini imkansız
kılıyordu. Ayrıca Lenin de Rusya'da devrimin yaşaması için Alman Devrimi'nin
gerçekleşmesinin zorunlu olduğunu söylemişti.
Stalinizme karşı mücadele
Fakat Alman devrimi gerçekleşmedi, Rus Devrimi yalnız kaldı, iç savaş ve
ambargo sonucunda Rus sanayisi çöktü. Devrimi gerçekleştiren işçi sınıfı
yok oldu. Bolşevik Partisi, küçük toprak sahibi köylülerin partisi haline
geldi ve devlet ile iç içe geçmiş bürokratik bir aygıta dönüştü. Stalin,
bu bürokratik aygıt sayesinde yükseldi ve Alman devriminin yenilgisinden
sonra, sadece Rusya sınırları içinde varolan kaynakları kullanarak toplumu
yeniden inşa etmeyi, yani 'tek ülkede sosyalizm'i dayattı.
Troçki en başından beri bürokrasiye karşı mücadele etti. Ancak devrimi yapan
işçiler yok olduğu için kendisini dinleyecek kimse kalmamıştı. Önce 1928'de
Alma Ata'ya, ardından 1929'da İstanbul'a sürüldü. Yaşamının son yıllarını Meksika'da
geçirdi ve 20 Ağustos 1940'da bir Stalinist ajan tarafından öldürüldü.
Troçki, kendi elleriyle inşa ettiği devrimin bürokrasinin eline geçtiğini ve
bürokrasinin kendisini kapitalist bir sınıf olarak örgütlediğini göremedi.
Sovyetler Birliği'ni dejenere olmuş işçi devleti' olarak tanımladı. Bu nedenle
sadece politik bir devrimin bürokrasiyi yok etmeye yeteceğini düşündü.
Faşizme karşı mücadele
Troçki'nin sürgünde olduğu günlerde Stalin, Komünist Enternasyonal'de 3.
dönemin başladığını ilan etti. Bu döneme göre, sosyal demokratlar sosyal
faşistlerdi ve onlarla hiçbir şekilde birleşik cephe kurulamazdı. Alman
Komünist Parti'si sosyal demokratların birleşik cephe kurma önerisini
redetti. Troçki'ye göre ise Nazileri durdurmanın tek yolu birleşik cephe
politikasıydı. Böylece hem Nazilerin yükselişi durdurulabilir, hem de
komünistler en iyi savaşçılar oldukları için sosyal demokrat işçileri
kazanabilirlerdi. Fakat, Troçki'nin önerdiği taktik uygulanmadı ve Nazilerin
iktidara gelmesiyle Alman işçi sınıfı en büyük felaketlerden birini yaşadı.
Birleşik cephe taktiği bugün hala geçerliliğini yeni biçimler altında korumaktadır.
Tüm dünyada savaşa karşı kurulan koalisyonlar, sosyal demokratlarla komünistleri
ortak mücadele çizgisinde bir araya getiren yeni birleşik cephe örnekleridir.
Mücadelenin kılavuzu
Almanya'da Nazilerin iktidara gelmesi, İspanya ve Fransa'da yaşanan yenilgilerin
ardından Troçki Stalinizme karşı olan mücadelesini artırdı. Bugün Marksist
geleneğin hala devam etmesinde Troçki'nin o zaman Stalinizme karşı verdiği
mücadelenin çok büyük payı vardır. Troçki'nin Stalinizme karşı verdiği
mücadele sadece bir tarih tartışması değildir. Bugün, anti-kapitalist
hareket içinde, nasıl bir dünya kuracağımızı tartışırken, sık sık Ekim
devrimine ve Sovyetler Birliği'ne değinmek zorunda kalıyoruz. Stalinist
bürokrasinin kapitalist sınıf karakterini tespit edemeyenler ister istemez
1989'da çöken rejimlerin ne olduğunu açıklayamıyorlar. Marksizmin ve
Leninizmin öldüğünü, işçi sınıfın da bu toplumu değiştirecek güç olma
özelliğini yitirdiğini iddia ediyorlar. Dolayısıyla bugün hareket içinde
devrimci marksist geleneği devam ettirebilmek, başka bir dünyanın ancak
başka bir Ekim Devrimi ile kurulabileceğini iddia edebilmek, Troçki'nin
o yıllarda verdiği mücadeleye sahip çıkmaktan geçer.