Sosyalist İşçi 223 (4 Eylül 2004)

 

Sayfa 15:

Barışarock:
Anti kapitalist bir festival


İkinci Barışarock 21-22 Ağustos'ta Sarıyer’de, Mehmet Akif Ersoy piknik alanında tamamlandı. Bu yılki sloganı "Evimiz dünya" olan Barışarock sadece bir rock konseri değil, barış sloganlarının, savaş karşıtı ruh halinin haykırıldığı ve buluştuğu bir festival gibi geçti.
43 grup sahne aldı, çaldılar, dinleyenlerle coştular, sloganlar atıldı, film gösterimleri gerçekleşti, otuzu aşkın stand açıldı, 6 bin kişi iki gün boyunca anti kapitalist bir havayı hem yarattılar hem de soludular.
Coca Cola'nın milyon dolarlık Rock'n Coke konseri karşısında, sadece bir grup aktivistin azmi, isteği ve özverisine bağlı olarak düzenlenen Barışarock hem azımsanamayacak katılımı hem de medyada geniş yer alması ama en önemlisi samimiyet ve özgürlükle dolu atmosferiyle mucizevi bir başarı oldu.
Mucizevi, çünkü tüm Barışarock en fazla 50 aktivistin gönüllü koşuşturmasıyla gerçekleşti.
Mucizevi, çünkü dört haftalık bir kampanyanın sonucunda 6 bin kişi Barışarock'a katıldı.
Bir yanda kadınların erkeklerin birlikte oynadığı ve gol atanın kaybettiği futbol turnuvası, diğer tarafta Michael Moore'un Fahrenheit 9/11 filminin korsan gösterisi, bir başka köşede mahşeri Cümbüş Tiyatro Grubu’nun katılımcı müthiş performansı, çadırlarda hep birlikte söylenen şarkılar, başka bir alanda ise anti kapitalizm üzerine söyleşiler, atılan sloganlar, kurulan yeni arkadaşlıklar ve benzersiz bir dayanışma duygusu…
Barışarock'ın her anına anti kapitalizm ve savaş karşıtlığı damgasını vurdu.
10 bin afiş ve 25 bin bildiriyle hazırlandı. İki kez sokakta basın açıklaması, bir kez de kapalı basın toplantısı yapıldı.
Bir hafta boyunca Taksim'de, İstiklal Caddesi Tünel Meydanı'nda, Kadıköy'de ve Beşiktaş'ta sokak standları açıldı. Standlarda, hepsi savaş karşıtı olan çok sayıda Barışarock sanatçısı aktivist olarak görev aldı. Kadıköy'de onlarca insan birlikte pankart boyadılar. Standlarda şarkılar hep birlikte söylendi.
Kuşkusuz Barışarock'ın bir dizi eksikliği vardı. Yemek şirketinin yetersizliği, alana alınmak istenen yemeklere güvenlik şirketince el konulması, ses sisteminde zaman zaman yaşanan aksaklıklar, sağlık hizmetlerinin yer yer yetersiz kalması…
Bu eksikliklere Barışarock'a katılan herkes bir katkı yapabilir.
Ama şunu hatırlamak gerekiyor: sadece 50 aktivistin gönüllü faaliyeti, standlar açması, bildiri yazması, gece gündüz afiş asması, toplantılar yapması, finans araması, 43 müzik grubunu, ses sistemini, sahne düzenini örgütlemesi, broşürleri yazması, broşürleri basması, milyarlarca liralık telefon görüşmelerini yapması, web sitesini hazırlaması, kurumsal destekleri almak için kurumları gezmesi, basınla görüşmesi, alanı hazırlaması, alanı kiralaması, çadırların kurulmasına yardım etmesi, emniyetten izin alması, alanda stand açacak kurumlarla görüşmesi, konser kapılarında bilet satması…vs. tüm bu işler sadece 50 aktivistin gönüllü çalışmasına bağlıydı.
Barışarock eksikliklerine rağmen bu yüzden dev gibi bir başarıdır. Bu yüzden gündem yaratan sarsıcı bir anti kapitalist festivaldir.
Solun hemen her kesiminin yaz tatilinde olduğu, sokaklarda solun hemen hiç görünmediği bir dönemde Bush'u, sicili küresel suçlarla dolu olan bir çokuluslu şirketi ve ABD emperyalizmini teşhir eden, sokaklarda sloganlarla Irak halkına yalnız olmadığı selamını ileten Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu çatısı altında kampanya yapan Barışarock Kolektifi’ydi.
6 bin kişinin Barışarock organizasyonu altında birleşmesini sağlayan Barışarock gönüllüleriydi.
Tüm yeryüzüne söylenen şarkılarla çok sayıda inisiyatifin açtığı (sosyalistler, anarşistler, vicdani retçiler, kadın örgütleri, Mayınsız Bir Türkiye girişimi, İstanbul Sosyal Forumu, sosyal demokratlar, radyo kanallarının standları, Küresel BAK standı, Greenpeace, Karakedi Kitabevi) standlar bir araya geldiler. Radikal gazetesinin duyurduğu gibi, "Bütün ülkeninmuhalifleri" bir aradaydı.
BAK standında yüzlerce imza toplandı. BAK çok sayıda yeni aktivist kazandı. Çok sayıda Barışarock ve anti kapitalizm tişörtleri satıldı.
Barışarock, tüm eksikliklerine rağmen gelecek sene için müthiş bir moral verdi.
Seneye 6 bin kişi değil, on binlerce savaş karşıtı ve anti kapitalist, bu sene faaliyetlere katılandan çok daha fazla sayıda gönüllüyle birlikte, bu kez uluslararası bir anti kapitalist festivali düzenlemek için Barışarock 2 gereken gücü ve ilhamı verdi.
Kısacası, haftalardır tekrarladığımız gibi, seneye, yine barış, yine rock, yine Barışarock!!!

Şenol KARAKAŞ


İzmir'deki çatışmalı 1 Eylül ve
Barış Mücadelesi

İzmir'de KESK ve DİSK'in çağrısıyla bir araya gelen KESK, DİSK, İHD, ÇHD, DEHAP, EMEP, SDP, ÖDP, SEH ve ESP'den oluşan bir platform 1 Eylül Dünya Barış gününde birlikte bir etkinlik yapılmasını planladılar.
1 Eylül günü İzmir Konak Alanı'nda bir araya gelen gruplardan oluşan kalabalığın büyük bölümü, ortak bir etkinlik yerine kendi örgütünün eylemini yaptı. Her parti kendi bayraklarını, dövizlerini, sloganlarını öne çıkardı. KESK sözcüsünün açıklama yaptığı sırada bazı parti üyeleri kamera açılarının içine kendi bayraklarını sokmak için konuşmacının sağını solunu kuşattılar.
Bu arada Abdullah Öcalan posterleri nedeniyle polis ve DEHAP korteji arasında uzun süren gerginlik, tam basın açıklamasının okunduğu sırada çatışmaya dönüştü. Polis basın açıklaması yapanlar da dahil olmak üzere hiçbir uyarıda bulunmadan kalabalığa saldırdı. Eyleme katılanlar kısa sürede dağıldı. Sonra ara sokaklarda polis ve bazı eylemciler arasında çıkan çatışmada göstericiler ve bazı polisler yaralanırken etraftaki bina ve araçların camları kırıldı. Bazı gazeteciler de yaralandı.
Bu eylemde polisin anti demokratik ve baskıcı uygulaması eleştirilecek ilk noktalardan birisidir. Ancak eyleme katılan, örgütleyen tüm örgütlerin düşünmesi gereken şey, polisin bu tutumuna rağmen barış gününde barışçı bir eylemi örgütleme sorumluluklarıdır. Bu eylemlerin televizyonlara yansıyan görüntüleri, alanda kendi iradesinin dışında bir çatışmanın ortasına düşen insanların hissettikleri, barış mücadelisini güçlendirmek yerine zayıflatmaktadır. Bu yüzden, gerçek bir barış hareketi, karar sürecinden eylem anında yapılanlara kadar katılımcıların insiyatifiyle örgütlenmelidir. Eylemler özüne ve taleplerine uygun bir tarzda tüm katılımcıların birliğiyle yapılmalıdır. Alınan kararlara samimiyetle uyulmalıdır.
Türkiye'de daha güçlü ve etkili bir barış mücadelesi bunları yapamayan örgütlerin tuhaf birlikleriyle değil, ancak Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu'nun büyümesiyle mümkündür.

İzmir'den bir Sosyalist İşçi okuru