Sosyalist İşçi 223 (4 Eylül 2004)

 

Sayfa 3:

BAŞYAZI
Yenilginin sonuçları
Bugün ABD Irak’ta yenilgiye uğradı demek için erken ama yenilgiye uğruyor demek için tam zamanı.
Irak’ta ölen Amerikan askerilerinin sayısı bine ulaşmak üzere. Bin önemli bir eşik.
Yenilginin kriteri ölen ABD askerleri değil. Irak direnişinin gücü ve etkinliği. Irak direnişi emperyalizmin askeri kararlılığını kırıyor. Bu nedenle Irak direnişinin zaferi bütün antiemperyalist güçler için muazzam bir zafer.
Öte yandan ABD dünya halkları gözünde de savaşı kaybediyor. Abu Ghraip cezaevindeki sistematik işkence insanlara Irak’ta neler olduğu konusunda iyi bir fikir veriyor. Aynı şekilde Irak halkının kararlı direnişi de insanları Amerika’nın Irak’ta ki durumu konusunda uyarıyor.
Savaş karşıtı hareket ise bütün dünyadaki direniş gücü ile Irak direnişinin yanında yer alıyor ve sürekli mücadelesi ile emperyalizmin yenilgisini hızlandırıyor.
Irak direnişinin zaferi, ABD’nin yenilgiyi kabul ederek Irak’tan çekilmek zorunda kalması açık ki dünya halklarının kendi ülkelerinde, kendi egemen sınıflarına karşı mücadelelerinde kazanımlar elde etmelerine yol açacak. Yenilmiş bir ABD, yenilmiş bir IMF ve Dünya Bankası demektir.
Güney Amerika’dan, Afrika’ya, Uzak Asya’dan Avrupa’ya kadar emekçiler Irak’ta yenilmiş bir ABD’nin ardından kendilerine daha çok güvenecekler.
Kimileri ise Irak direnişine karşı çok eleştirel. Olan biten herşey onlar için eleştiri konusu. Böyleleri Türkiye’de çok ve üstelik solda yer alıyorlar.
Onlar için Irak direnişinin en önemli özelliği İslamcıların gücü. Bu nedenle Irak direnişine ısınamıyorlar. Irak’tan haber verirken Almanya’da oynanan bir futbol maçı haberi gibi veriyorlar. Tarafsız! Örneğin El Mehdi ordusundan yana tutum alamıyorlar. Necef direnişçilerini destekleyemiyorlar. Bu nedenle savaş karşıtı hareket ile Irak direnişini birleştiremiyorlar.
Devrimci sosyalistler savaş karşıtı hareket ile sosyal haklar mücadelesini, her ikisini Irak direnişi ile birleştirmek zorunda. Bu görevi iyi yaptığımız ölçüde emperyalizme ağır bir darbe indireceğiz. Bir ayağı zaten çukurda, şimdi ikisini de çukura itebiliriz.

 

Barış için birşey yapalım
Kürt hareketinin başlatmış olduğu barış süreci kararlı bir süreçtir. Uğrunda çok acı çekildi, çok adım atıldı. Belki henüz çok küçük kazanımlar elde edildi ama artık bu sürece girildi. geri dönüşü yok.
Savaşı izleyen barış süreçleri giderek kalıcı olur. Yeniden savaşa başlamak zordur. Maddi zemin giderek kalkar. Taraflar yeniden savaşa başlamakta zorlanır. Hele barış süreci uzadıysa, mesafe katettiyse bu daha da geçerli bir durumdur.
Kürt hareketinin barış süreci soldan gelen yoğun eleştirilere, kimi zaman hakaretlere rağmen yol aldı. Mevzi kazandı. Şimdi bu sürecin bozulması, yeniden savaşa dönülmesi olasılığı ortaya çıktı. Kimileri durumu böyle görüyor.
Barış sürecinin bazulmasını kimileri sevinçle karşılıyor. Onlar savaşı kışkırtıyor. Sorumlulukları pek yok. Onlara sözümüz pek yok.
Bir kesim ise endişeli. Savaşın gelişeceğinden ürküyorlar. Çeşitli gelişmeleri böyle yorumluyorlar. sanıyorlar ki savaş yayılacak ve yeniden en yoğun haline ulaşacak.
Kürt hareketi bugün zor bir dönemeçte. Liderliği arasında bölünme var. En azından bir çatlak yaşandı. Hareket bu sorunları aşmak zorunda. Görüldüğü kadarıyla bir dizi adım atılıyor. Bu çatlak hareketi çok da yıpratmış değil.
Ancak yeniden savaşa başlamak Kürt hareketinin de işine gelmez. Bunu daima akılda tutmak gerekli.
Kürt hareketine karşı en yanlış tutum uzaktan akıl verme tutumudur.
Sosyalistler ezilen halkların hareketlerine karşı eleştirel ama koşulsuz destek vermelidir.
Bunun anlamı şudur: Eleştirel, yani yanlışlarını anlatan, ama koşulsuz yani şöyle yaparsanız, desteklemeyiz, ancak bunu yaparsanız destekleriz tutumunun reddi.
Koşul ezilen halkın hareketi için kabul edilemez bir tutumdur. Ezen ulusun sosyalistlerinin koşul öne sürmeye hakları yoktur. Koşul öne sürmek yerine kendi uluslarının egemen sınıflarının şovenizmine karşı mücadele etmelidirler.
Bu perspektiften sapınca ezen ulusun sosyalistleri kolayca şoven, sosyal şoven bir pozisyona düşerler.
Bugün de Kürt hareketine koşul öne sürmeye gerek yok. Akıl veremeye de gerek yok.
Bugünün temel görevi AKP hükümetine çözüm doğrultusunda davranması için çağrı yapmaktır. Emin olmak gerekir ki hükümetin atacağı her adıma Kürt hareketi çok daha olumlu yanıt verecektir. Yeterki barış için hükümet de adım atsın.
Türkiye bu savaştan çok çekti. Ama asıl Kürtler acı çekti ve çekiyor. Ölenlerin büyük çoğunluğu Kürttür. Köylerinden sürülenler Kürttür. Göçe zorlananlar Kürttür. Büyük şehirlerin varoşlarına en kötü koşullarda yığılanlar Kürttür. Hapishanelere doldurulanlar, işkence görenler Kürttür. Diyarbakır hapishanesinde en ağır zulmü görenler Kürttür. Ve bütün bunlardan sonra dik başla ellerini barış için uzatanlar gene Kürttür.
Onlara güvenmek gerekir. Akıl vermeyi kesip yollarının açılmasına yardımcı olalım.
Barış için hepimiz birşey yapalım.

Doğan TARKAN




Yeni bir sese gerek var
Hızla ama çok hızla yeni bir politik sese gerek var. Sosyalist solun var olan siyasi örgütlenmeleri emekçi yığınların politik sesi olmaktan uzak, sekteR, içe kapalı yapılar.
Solda reformist bir parti de kalmadı. CHP, Baykal’ın elinde bir yandan un ufak olup dağılıyor, diğer yandan ise sol bir yapı olmaktan hızla uzaklaşıyor.
En önemli politik gelişmeler karşısında CHP’nin sesi çıkmıyor. Sosyalist sol ise yetersiz. Sesini çıkaramıyor.
Solun en büyük açılım yapabildiği alan savaş karşıtlığı oldu. Savaşa karşı tüm savaş karşıtlarını kazanmaya dönük bir çizginni başarılı olabileceği görüldü.
Ancak emekçi yığınların sayısız sorunu için savaş karşıtı hareketin izinden yürüyen bir dizi çalışma acile gereklidir.
Giderek bütün bu hareketleri birleştirmek ve politik bir sese çevirmek gerekiyor.
Bugün politik bir sesin eksikliği son derece yakıcı ama giderek daha da yakıcı olacak.

F. ALOĞLU