Sosyalist İşçi 225 (8 Ekim 2004)
Sayfa 15: Not Defteri
YENİ BİR SOL ÜZERİNE TARTIŞMALAR
Nedir bu yeni hareket
1999 yılının sonundan bu yana dünyanın hemen her yerinde yeni bir hareket
yükseliyor. Mücadele edi-yor, tartışıyor, biçimleniyor. Bazı ülkelerde
geleneksel işçi partilerine, sosyalist partilere karşı bir alternatif olarak
yükseliyor. Bazı ülkelerde savaş karşıtı hareketin en yüksek olduğu günlerde
milyonları seferber edebildi. Bazı ülkelerde ise henüz bu boyutlarda değil.
Hareketin her ülkede farklı boyutlarda olması ülkelerin, bölgelerin birbirinden
farklı objektif ve subjektif koşullara sahip olmasından kaynaklanıyor.
Ama kimsenin kuşkusu olmasın ki hareket her ülkede, gelişkin -ya da değil,
mutlaka var.
Türkiye’de kimileri Cenova’dan kalkan tren Türkiye’den geçmez diyorlar.
Onlara göre Türkiye dünyadan farklı bir başka dünya. Böyle düşünenler daha
çok bu yeni hareketi batılı veya gelişmiş kapita-list ülkelere ait bir
olgu olarak görüyorlar. Bu nedenle gelişmiş kapitalist ülkelerda başlayan
bir hareketin az gelişmiş üçüncü dünya ülkelerine uğramayacağına inanıyorlar.
Böyle düşünenler herşeyden önce hareketi izlemiyorlar. Seattle’da başlayan
hareket gerek antikapitalist içeriği ile gerekse Irak savaşı ile birlikte
kazandığı antiemperyalist niteliği ile sadece gelişmiş ülkelerde yok. Örneğin
Hindistan’da, ya da Endonezya’da, Güney Kore’de, Ghana’da, Mısır’da ki
hareketlerin varlığı bu hareketin gelişmiş ülkelere ait bir hareket olmadığını
gösteriyor.
Açık ki, hareket en fazla bazı Avrupa ülkelerinde gelişti. Çünkü bu ülkelerin
önemli bir kısmında aynı zamanda ciddi bir işçi hareketi de yükseldi.
Sonucunda savaşa karşı milyonlar İtalya, İspanya, İngiltere, Fransa, Almanya
gibi ülkelerde harekete geçerken gene milyonlar grevlere katıldı, IMF,
Dünya Ticaret Örgütü ya da Dünya Bankası’nın toplantılarını bastı.
Hareketin en gelişkin ve güçlü olduğu ülkeler açık ki bu hareketi tartışırken
örnek almak zorunda olduğumuz ülkeler. İşçi sınıfı hareketini tartışırken
100 işçinin çalıştığı bir işyerine değil, binlerce işçinin çalıştığı bir
fabrikaya bakarız. Ama işçi sınıfı hareketi sadece büyük fabrika işçilerinden
değil, bütün işçi sınıfı hareketinden oluşur.
Antikapitalist hareket içinde çeşitli eğilimler var.
Hareket Seattle’da ortaya çıktığında, o güne kadar birbirlerinden farklı
yollarda ilerleyen çeşitli tek tek kampanyaları bir araya getirdi. Çevre
sorunları ile ilgilenenlerle liman işçileri, eşcinsellerle anarşistler,
kürsel dev şirketlere karşı mücadele edenlerle sosyalistler, hayvan hakları
savunucuları yan yana geldiler.
Farklı yollarda ilerleyen kampanyalar Seattle ve onu izleyen süreçte ortak
düşmanın kapitalizm olduğunu kavradılar. Hareket bu nedenle antikapialist
hareket olarak adlandırıldı.
Hareket içinde farklı politik eğilimler de var. Reformistlerle, anarşistler,
devrimci markisistler, sendikalistler yan yana mücadele diyor ve tartışıyorlar.
Ancak hareket henüz bu akımlardan hiçbirinin kesin etkinliği altında değil.
Devrimci marksizm en başından beri bu sürece müdahale ediyor. Hareketi
yönlendirmeye çalışıyor.
Savaşın başlamasından önce devrimci marksistlerin müdahalesi ile hareket
savaşa karşı önemli çıkışlar yaptı. büyük 15 Şubat eylemi esas olarak devrimci
marksistlerin hareket sayısız alanda müdahalesi ile mümkün oldu.
Hareket şimdi bazı ülkelerde politik sesini oluşturmaya çalışıyor. İngiltere,
İtalya, İrlanda, Fransa gibi ülkelerde oluşan yeni partiler geleneksel
reformist işçi partilerine karşı önemli kazanımlar elde ederken Avrupa’nın
en önemli ülkesi Almanya’da Sosyal Demokrat Parti bölünüyor ve yeni bir
sol parti ortaya çıkıyor.
İngiltere’de ise Respect önemli seçim zaferleri kazanarak Blair’in İşçi
Partisine karşı şekilleniyor.
F. ALOĞLU
Neden Bush en temel hedeftir?
Türkiye solunda kimileri antikapitalist hareketin ABD Başkanı Bush’u temel
hedef olarak almasını eleştiriyor.
Türkiye’de de Haziran ayının sonunda Bush’un Türkiye’ye gelmesine karşı Küresel
BAK’ın “Gelme Bush” kampanyası gene kimilerince eleştirildi. Onlar daha “sert”
sloganlar istiyorlardı.
Ne var ki o günlerde toplum içinde damgasını vurmuş olan kampanya sloganı
“Gelme Bush” oldu. Çünkü kimi Türk solcuları hariç toplum sağ duyusu ile
daha doğru ve etkili olan sloganı seçti.
Öte yandan garip bir biçimde, “Gelme Bush” sloganını eleştirenler de sonunda
“Gelme Bush” sloganını ya da ona çok benzeyen sloganları kullandılar. Onlar
da toplumun sağ duyusunu görmek zorunda kaldılar. Ama bu çevreler hala keskin
(!) bir biçimde “Gelme Bush” sloganını eleştirmeye devam ediyorlar.
Esas olarak Bush’un hedef alınması öncelikle emperyalizmin bugün yaşamakta
olduyğu kriz ve bu krizin niteliği ile ilgili.
Amerikan emperyalizmi uzun bir süredir ekonomik olarak gerilemekte fakat
buna rağmen siyasal, askeri ve ekonomik hegemonyasını korumak ve hatta geliştirmek
istiyor.
İşte Bush burada devreye giriyor. O ve onun ABD’de başa getirdiği yönetim
daha önceki ABD yönetimlerinden bütünüyle farklı bir saldırganlığa sahip.
Yeni Amerikan Yüzyılı adlı proje, ABD emperyalizminin dünyaya silah zoruyla
egemen olmasına dayanıyor.
Açık ki ABD dünyaya egemen olmak isterken rakipleri zavallı Irak, Afganistan,
İran ya da Suriye değil. Bu ülkelerin tümünün ekonmilerinin toplamı ABD’nin
Kaliforniya eyaletinden küçüktür.
ABD’nin ekonomik rakipleri AB’de
bir araya gelen Fransa ve Almanya, Japonya ve son dönemde hızla büyüyen bir
ekonomiye sahip olan Çin’dir.
Eğer bir değişiklik olmazsa ABD ve Çin’in bugünkü ekonomik büyümeleri ile
Çin ekonomisi 20 yıl sonra ABD’yi geçecek. AB’nin birleşik ekonomik gücü
ise şimdiden az farkla da olsa ABD’den daha büyük.
Rakipleri hızla büyümeye devam ederken ABD onlara karşı doğrudan bir savaş
açmak ve hakimiyetini böylece oluşturmak olanağından mahrum.
Dünyanın ilişkileri bugün, 2. Dünya Savaşı’nda ki gibi değil. Bu durumda
ABD hegemonyasını rakiplerinin ham madde bölgelerini kontrol etmekte görüyor.
İşte bu nedenle Afganistan savaşı yeni gelişen OrtaAsya petrollerini kontrol
altına alırken Irak savaşı da Ortadoğu petrollerinin kontrolünü hedefliyor.
Yanılmamak gerekir, bu savaşta asıl hedef Saddam ve Irak değil, petrol ihtiyaçlarını
bütünüyle Ortadoğu’dan sağlayan AB ve Çin’dir.
Eğer Bush yönetimi iş başında kalırsa dünya önümüzdeki dönemde daha da kanlı
süreçlere tanık olacak.
Eğer ABD Irak’ta yenilip, kuyruğunu kıstırıp çekilip gitmezse dünya çok daha
korkunç savaşlara sahne olacak. Öyleyse Bush ymnetiminin yıkılması gerekir.
Bütün bunlardan sonra, ABD’de çözüm Bush’a karşı Demokrat Kerry değil. Onun
Bush’dan farkı var ama esas olarak O da Bush’un başlattığı süreci devam ettirmek
zorunda kalacak.
Çözüm bağımsız aday Nader. O dünya için yeni bir alternatif sunuyor.
F.B.