Sosyalist İşçi 225 (8 Ekim 2004)

 

Sayfa 4:

Türk şirketleri derhal Irak'tan çekilmelidir

Ünlü gazeteci Robert Fisk, bir yazısında "eğer Irak'ta petrol çıkarılıyor olmasaydı da pancar yetiştiriliyor olsaydı, bana, yine de Amerika'nın Irak'a saldıracağını söylemeyin" diyor.
Dünyanın ikinci büyük petrol rezervine sahip Irak, daha savaş başlamadan sadece petrol şirketlerinin değil, silah şirketlerinin, alt yapı kuran şirketlerin de ağzını sulandırmaya başlamıştı. Bu nedenle, Amerika ve onun önderliğindeki işgal güçlerinin saldırısı sonucu bir enkaza döneceği apaçık olan Irak'ın yeniden yapılandırılması için daha işgal başlamadan ihaleler yapıldı. Üstelik Turgut Özal'dan bu yana her savaştan 'bir koyup üç alma' politikasını benimsemiş olan Türkiye'de bu ihalelerden kendisine düşen payı almak için hemen sıraya girdi. Bu ihalelerde aslan payı tabii ki Amerikan şirketlerine düştü. Her ikisi de Amerikan şirketleri olan Kellogs&Brown firması askeri ihale açma yetkisi alırken, Brechtel sivil ve alt yapı ihaleleri açma yetkisi aldı.
Irak'taki Türk şirketleri
ABD, Irak'ın yeniden yapılandırılması kapsamında, Irak'ta ihale alan yabancı şirketlere verilmek üzere bütçesinden 18.6 milyar dolar ayırdı.
Şu ana kadar açılan ihalelere toplam 83 Türk firması ön başvuru yaptı. Nurol, Enka, Tekfen, Alarko-Doğuş JV, Ram Dış Ticaret A.Ş., Siemens San. ve Tic. A.Ş., Yapı Merkezi, Gama, Yüksel Construction Co. ve İhlas Holding ön başvuru yapan Türk firmaları arasında yer alıyor. Bu ihalelerin sonuçları 2005 Ocak ayında belli olacak ve Şubat ayında da Amerikan kongresi tarafından onaylanacak.
Brechtel tarafından şimdiye kadar açılan ihale-lerde Güney İnşaat 150 milyon dolarlık bir ihale kazandı. Yine bir Türk firması olan Kayteks ABD askerleri için çamaşırhane inşası ve bu çamaşırhanelerin 5 yıllık işletim hakkını kazandı. Ayrıca Serka ve yine Kayteks Irak Cumhurbaşkanlığı Sarayı tarafından açılan, okulların tamiratı ihalesini aldılar.
Kartet adlı bir Türk elektrik şirketi 224 aylığına Irak'a elektrik satışı yapma hakkını aldı.
ABD askerleri için Irak'ın kuzeyindeki 7 merkezde açılan kafeteryalardan iki tanesinin işletme hakkını iki Türk şirketi aldı.
Ziraat Bankası ve Akbank Irak'ta banka açmak üzere başvuruda bulundular.
EGS firması Süleymaniye havaalanının sivil havaalanına dönüştürülmesi ihalesini aldı.
Irak'taki pastadan en büyük dilimi alanlardan bir tanesi ise TÜPRAŞ. 12 Haziran 2003'de yapılan Irak'ın ilk petrol ihracı ihalesine 52 firma katıldı. Bunlardan sadece 6 tanesi ihaleyi kazandı ve TÜPRAŞ bunlardan bir tanesi.
Türk 'Arar' petrol şirketi, Dick Cheney'in eski şirketi Halliburton'un ortak olduğu Kanada-Pemi firması ile Irak'ta petrol arama çalışmaları yapıyor.
Dolayısıyla Türk şirketleri Irak'ta bugüne kadar toplam 229 milyon dolarlık ihale kazandılar.
Taşeron Türk şirketleri
Irak'ta ihale kazanan Türk şirketlerinin hepsi aslında Amerikan şirketlerinin taşeronluğunu yapıyor. Şimdiye kadar Irak'ta doğrudan ihale almış hiçbir Türk şirketi yok. Bu nedenle Türkiye'nin Irak'ın işgalinden 'bir koyup üç alacağı' bir rüyadan başka bir şey değil. Asıl kazanan yine Amerikan şirketleri olacak.
Türk şirketleri Irak'tan çekilmelidir
Yüzde 70'i işsiz olan Irak halkının ülkelerini yeniden inşa etmek için gelen yabancılara ihtiyacı yok. Kendileri de bunu her fırsatta dile getiriyorlar. Bu nedenle Irak'ta Amerikan şirketlerinin taşeronu olarak ihale kazanmış olan Türk şirketleri derhal Irak'tan çekilmeli, hükümet şirketlerin Irak'a gitmesini önleyen tedbirler almalıdır.


AKP hükümeti ABD ile her türlü işbirliğine son vermeli

İşgal güçleri tarafındanTelafer'e yapılan saldırıların ardından Abdullah Gül, ABD ile sahip oldukları her türlü işbirliğini gözden geçireceklerini söylediler.
Ayrıca geçen hafta sonu, Birleşmiş Milletler toplantılarına katılmak üzere New York'a giden Gül burada Colin Powell ile görüştü ve Powell'a, "Irak'taki vizyonumuz aynı. Başarınız bizim başarımız, başarısızlığınız bizim başarısızlığımızdır" dedi.
Aynı günlerde ABD Savunma Bakanlığı'ndan üst düzey bir askeri heyet sürpriz bir şekilde Ankara'ya geldi. Genelkurmay Başkanlığı'nda yapılan görüşmeler-de ABD, İncirlik'e 48 adet F-16 konuşlandırma talebini resmi bir şekilde dile getirdi. Ayrıca toplantıda İncirlik'in statüsü ve Irak başta olmak üzere bölgesel konular görüşüldü.
Ayrıca bu haftadan itibaren ABD tarafından Irak'a gönderilen askeri malzemenin Türkiye üzerinden ve Türkiye içinde nakline ilişkin esasları düzenleyen Dışişleri Bakanlığı tebliğnamesi yürürlüğe girdi. Buna göre kullanılacak limanlar, İstanbul, İzmir, İskenderun, Yumurtalık, Antalya, Aksaz-Karaağaç ve Ağalar. Havaalanları ise, Ankara Esenboğa, İstanbul Atatürk, İzmir Çiğli, Adana İncirlik, ve Aksaz Dalaman.
Türk halkı daha savaş başlamadan, 1 Mart 2003'de, ABD'nin Türkiye'den Kuzey Cephesi'ni açmasını sağla-yacak tezkerenin reddedilmesini sağlayarak bu savaşa ve işgale karşı olduğunu göstermişti. Binlerce Irak'lının kanı üzerinden rant elde etmeye çalışan, Irak'taki pastadan kendisine düşecek payı kaçırmaktan ödü kopan AKP hükümeti şimdi önüne çıka her fırsatı değerlendirmeye çalışıyor.
O zaman savaşa karşı olan Türk halkı şimdi de halen devam eden bu insanlık dışı işgale karşı çıkmaya devam ediyor.
Abdullah Gül'e soruyoruz; Irak konusunda ABD hükümeti ile ne tür bir işbirliğiniz var? Halkın yüzde 90'ı bu savaşa ve işgale karşı çıktığını söylerken, nasıl halka rağmen havaalanlarını ve limanları Amerikan devletine açarsınız?
AKP hükümeti ABD ile Irak konusunda yaptığı gizli görüşmeleri derhal açıklamalı, Türkiye'deki Amerikan


Yalan söylediklerini itiraf ettiler
Geçtiğimiz günlerde Irak'taki işgalin baş sorumluları ard arda açıklamalar yaptılar. ABD Dış İşleri Bakanı Colin Powell, Irak'ta durumun kendileri açısından giderek kötüye gittiğini, barışın sağlanmasını beklemeden çekilebileceklerini açıkladı. İngiltere Başbakanı Tony Blair, geçen hafta sonu yapılan Labour Parti Kongresi'nde, kitle imha silahları hakkındaki yanlış istihbarattan dolayı özür diledi. Blair'in bu konuşmayı yaptığı dakikalarda, 20 yaşındaki oğlu Irak'ta ölen bir baba, kongrenin yapıldığı binanın dışındaki bir kuleden kendisini asma girişiminde bulundu.
Ayrıca Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Colin Powell, savaş başladığından beri ilk kez işgali 'yasadışı' olarak nitelendirdi.
Böylece aylardan beri dünyadaki savaş karşıtı hareket tarafından tekrar ve tekrar anlatılan gerçekler, asıl sorumluların ağzından ilk defa dile getirilmiş oldu.
Fakat bu durumu kabullenmeleri ABD ve onun peşinden giden işgal güçlerinin Irak'tan çekilmesini sağlamıyor. Bizler, savaş karşıtları olarak bunları zaten en başından beri biliyorduk. Aslında onlar bu gerçekleri itiraf ederek en başından onların yalan söylediklerini anlatan savaş karşıtı hareketin haklı olduğunu kabul etmiş oldular. Bu doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.
Şimdi, hepimiz kendi hükümetleri-mize karşı mücadele etmeye devam etmeli, hükümetlerimizin bu işgali güçlendirecek herhangi bir girişimde bulunmasını engellemeliyiz.


Nakliye şirketleri Irak'a mal taşımayı durdurmalıdır
Habur sınır kapısında tutulan resmi kayıtlara göre Irak'ta savaşın bittiğinin ilan edildiği 2 Mayıs 2003'den beri çoğu şoför 49 Türk öldürüldü, 69'u yaralandı.
Buna rağmen, Habur sınır kapısından halen günde 2 bin kamyon, tanker ve tır Irak'a gidiyor.
Irak'a giden araçların neredeyse tamamı, Türkiye'den şirketler aracılığıyla ABD'lilere akaryakıt, LPG başta olmak üzere çeşitli maddeler götürüyorlar. Yani aslında Irak'ta işgalin sürmesine hizmet ediyorlar.
Bu şoförlerden birisi olan Duran Demir can güvenliklerinin olmadığını, yalnız malzeme yerine ulaşana kadar can güvenliklerinin sağlandığını, daha sonra şirketlerin 'ne halin varsa gör' dediklerini anlatıyor.
1974'den beri Irak'a mal götüren Recai Öz ise, "eskiden bizi misafir etmek için can atan Irak halkı şimdi bize düşman oldu. Nedeni ise Türk hükümetinin ABD'nin yanında yer alması" diyor.
Ayrıca Irak'a mal taşıyan şoförlerin hiçbir güvencesi ve sigortası yok.
Irak'ta öldürülen şoförlerin asıl sorumlusu Irak'lı direnişçiler değil, Irak'ın işgaline karşı çıkmayan AKP hükümetidir. Hükümet, işgali destekleyen dış politikasını bir an önce değiştirmeli, şirketlerin Irak'a kamyon ve tırlarla mal taşımasını önlemelidir.


Rehineler sorunu
Son zamanlarda Irak'lı direnişçilerin kaçırdıkları şoförlerin haberleri gazete ve televizyonlarda geniş yer kaplıyor. Hem Irak'taki direniş adam kaçırmaktan ibaretmiş gibi gösteriliyor, hem de direnişçilerin uyguladığı şiddet işgal güçlerinin uyguladığı şiddetten daha çok öne çıkarılıyor.
Halbuki bu olaylar Irak'ta devam eden kitlesel direnişin sadece küçük bir parçası. Merkezi bir direniş olmadığı için insanlar ellerinden ne gelirse onu yapıyorlar. Her gün yüzlerce Irak'lı sivil öldürülüyor, binlercesi tutuklanıyor, işkence görüyor.
Irak'lıların uyguladıkları şiddet ile işgal güçlerinin uyguladıkları şiddeti aynı kefeye koymak yanlıştır. Çünkü karşımızda iki eşit güç değil, bir yanda açıkça kıyıma uğrayan bir halk, diğer yanda en modern silahlarıyla işgalciler vardır.
Bu koşullarda ahlakı sorgulanması gereken direnişçiler değil, ABD ve işgal güçleridir.