Sosyalist İşçi 226 (29 Ekim 2004)
Sayfa 14:
Barikatları kuran kadın
Louise Michel
Tarihimizin en önemli günlerinden birisi de 18 Mart 1871’dir. Hikaye, Paris’in
Montemartre semtinde sabahın 3’ünde başlar. Meydan baştan aşağı 250 inchlik
toplarla doludur. Toplar Almanta ile Fransa arasındaki savaşta kullanılmıştır.
Savaşta Paris bütün kış boyu Almanlar tarafından kuşatılmıştır.
Savaş, bütün Parisliler tarafından tam bir satış olarak değerlendirilen
bir biçimde bitti. Silah bırakmanın hemen ardından yapılan seçimleri aşırı
sağcılar kazandı. Yeni yönetimin başında Adolphe Thiers vardı. Marks Thiers’i
“canavar bücür” olarak tanımlamaktadır.
Thiers’in en acil sorunu Paris’ti. Paris halkının çoğu işçiydi ve çok kızgındı.
Hükümete kızıyorlardı, kuşatma sırasında dondurulan kiraların kuşatma dönemini
de kapsayan bir biçimde arttırılmasına kızıyorlardı, çalışma koşullarına
kızıyorlardı.
Ve Thiers Montemartre’deki toplardan çok endişeliydi. Bu toplar emekçi
kadınlar, erkekler ve çocuklar tarafından ele geçirilmiş ve Montemartre’a
getirilmişti.
Onları koruma görevi Ulusal Muhafızlar’a verildi. Ulusal Muhafızlar Prusyalılara
karşı savaşmak için Parisliler tarafından oluşturulm askeri birlikti. Ulusal
Muhafızlar’ın merkez komitesi gerçekten demokrattı.
Hükümete bağlı askerler topları almak için gelirler.halk Montemartre’da
topları savunmak için toplanmaya başlar. Sokaklarda kargaşalık başlar.
Birden Montemartre’a koşarak bir kadın gelir. Adı Louise Michel’dir. 41
yaşındadır. Toplara göz kulak olması gereken komiteye seçilmiştir.
Yaralı bir askere yardım ederken bir generalin artık Paris’in Fransız ordusunun
elinde olduğunu duyar. General “silahlarınımızı alan pislik, iğrenç döküntüler
iyi bir ders alacaklar” diyordu.
Louise Michel bunun ne anlama geldiğini hemen kavrar. Bir hizmetçinin kızıdır.
Öğretmen olmuştur fakat çeşitli okullardan kendi yöntemine göre öğretmek
istediği için kovulmuştur.
Paris’teki radikal harekette çok aktiftir. Kısa zamanda önde gelen bir
konuşmacı olmuştur.
O günlerde kendisine ait bağımsız fikirleri olan kadınlara karşı erkekler
arasında muazzam bir tepki vardı. Buna rağmen Louise Michel hareket içinde
kabul görmekteydi.
Karl Marks ve diğerleri tarafından kurulmuş olan Uluslararası Emekçi Adamlar
Örgütü’ne katılmıştı. Örgütün isminden de anlaşılacağı gibi bir kadının
bu örgüte katılabilmesi oldukça zordu.
Louise Michel aynı zamanda Ulusal Muhafızlara da katılmıştı. Oysa Ulusal
Muhafızlar’da bütünüyle erkeklerden oluşuyordu.
Her neyse, generalin söyledikleri duymuştu ve Montemartre’a doğru ordunun
Montemartre’ı ele geçireceğini, topları alacağını ve herkesin gelip bunu
durdurmasını bağırarak koşmaya başlar. Bu arada bütün kilise çanlarının
çalmasını emreder.
Yorgun askerler hala topların başındaydı. Halk toplanmaya başladı. Generaller
duruma hakim olmaya çalışıyorlardı.
Aniden ortaya Louise Michel tarafından yönetilen bir kalabalık çıkar. 200
kadar kadın toplamıştır. Çoğunda tüfekler vardır. 3000 kadar askerin üzerine
doğru yürürler.
Daha sonra, “hızla koşuyorduk. Tepenin üzerinde savaş pozisyonunda bir
ordu olduğunu düşünüyorduk. Özgürlük için ölmeye hazırdık. Bütün kadın
cinsi bizim yanımızdaydı. Bunun nasıl olduğunu bilmiyorum!” diye yazdı.
Ayaklanma
General askerlerine üç defa ateş emri verdi. Üçünde de askerler ateş etmedi.
Aniden bir çavuş “isyan etmeliyiz” diye bağırdı. Muazzam bir manzaraydı.
Halk askerlerle kucaklaştı. Şarap şişeleri açıldı.
Ancak Adoph Thiers hiç de mutlu değildi. Bütün hükümeti 60-70 kilometre
uzaktaki Versailles’e taşıdı. Ve Thiers Paris’te olanların intikamının
alınacağına yemin etti.
18 Mart akşamı Ulusal Muhafızlar’ın merkez komitesi kendisini Paris hükümetini
olarak ilan etti.
Merkez komitesinde derhal bir tartışma başladı. Bazıları derhal Versailles’deki
ordunun üzerine yürümek istiyordu. “Derhal Versailles’e yürür ve hükümeti
devirirsek Fransa’nın bütün şehirlerindeki, işçileri ayaklandırırız” diyorlardı.
Komite’de olmayan Louise Michel dışarda yakaladığı herkese “Versailles’e
yürümemiz gerekir. Şimdi tam zamanı” di-yordu.
Ancak komitenin çoğunluğu yasal bir çözümden yanaydı. Yetkiyi seçilmiş
bir komiteye devretmek istiyorlardı.
Seçimler 26 Mart’ta yapıldı. Ulusal Muhafızlar şu bildiriyi yayınladılar:
“Şunu unutmayın, size en iyi hizmet edecekler sizinle aynı hayatı yaşayan,
sizin hastalıklarınızı paylaşan sizin kendi aranızdan seçeceklerinizdir.
Hırslılara güvenmeyin. Çok konuşan ve konuştuklarını eyleme geçiremeyenlere
inanmayın.”
Seçimlere muazzam bir ilgi vardı. Halk, bir yazarın dediği gibi büyük ölçüde
Kızıl Cumhuriyetçileri seçti.
Bu seçimler bütün diğer seçimlerden farklıydı. Karar vewrenler sadece hükümetteki
işçiler değildi. Onlar hükümetin kararlarını uygulayan işçilerdi. Ne zaman
polisin başında işçileri gördük ya da işçi hakimleri, işçi gazete yöneticilerini?
Paris Komünü işte bunu başardı.
Paris Komünü sadece iki ay yaşayabildi. Bu süre içinde sürekli olarak Versailles’deki
ordu tarafından kuşatılmıştı. Bugünlerde parlamentoda bir yasa önerisi
iki ayda ancak komisyonlarda tartışılabiliyor.
Komün bu iki ayda geçmişe de uygulanmaya çalışılan kira artışlarını önledi.
Rehin dükkanları işçilerden aladıkları herşeyi geri vermek zorunda kaldı.
Fırınlardaki gece çalışması yasaklandı. Ve, Komün işçiler için Fransa’da
ilk kez bir kaza sigortası başlatma hazırlıklarına girişti.
Eğitim rahip ve rahibelerin elinden alınarak halkın eline verildi. Komün
eğitim için fantaziler yerine olgulara önem veren, “çocuklar için en büyük
hastalık haline gelen sıkıntıyı ortadan kaldıracak” bir eğitim istediğini
ilan etti.
Kültürel ortam muazzamdı. Bütün kliselerde tartışmalar yapılıyordu.
Ancak Komün hatasız değildi. Ulusal Muhafızların tersine Komün coğrafi
esaslar üzerine seçiliyordu. Seçilenler kendilerini seçenlerden uzaklaşıyor,
onları bir daha görmüyordu.
Bu durumun sonuçlarından birisi kendisini savaşta gösterdi. Thiers Versailles’den
karşı saldırısını başlattı.
Aralıksız bombardımanlar Paris’in kapılarına kadar geldi. Ne var ki Komün
savaşın yönetimini eski ordu subaylarına vermşti. Bu subayların Komün’ün
demokrasi anlayışından haberi yoktu.
Versailles ordusu Paris’in kapılarını kimse korumadığı için kolayca şehre
girdi. Montemartre’daki toplar, sosyal devrimin başlamasına neden olan
o toplar en kritik anda kullanılamadı.
Kahramanca direniş
Marks Paris Komünü’nün genel oyla seçildiğini fakat kadınların oy hakkı
olmadığı yazar. Buna rağmen kadınların Paris Komünü’nde yaptıkları çok
önemlidir.
Kadınlar kendi sınıflarının iktidarı ele geçirdiğini bilerek Komün için
savaştılar. Louise Michel Paris Komünü’nü korumak için 120 kadından oluşan
bir tabura komuta ediyordu.
İşte artık bu hikayenin sonuna geldik. 2 Nisan’dan 25 Mayıs’a kadar süren
bütün savaş boyunca çatışmalarda Versailles ordusundan 887 adam öldü.
25 Mayıs’tan sonraki 10 gün içinde Versailles ordusunun Paris’e hakim olması
sırasında 25 bin kişi şehir dışına çıkarılarak kurşuna dizildi.
Ulusal Muhafızlarla en ufak bir ilişkisi olan herkes, kadın, erkek, çocuk
öldürüldü. Louise Michel ölümden kurtuldu. Ama ellerinden kurtulamadı.
Binlercesi ile birlikte bir sömür-geye gönderildi ve Fransa’ya döndüğünde
hapse kondu.
Hiçbir zaman inancını ve mücadeleci ruhunu kaybetmedi.
Ölmek üzereyken 1905 Rus Devrimi’nin haberi geldi. Ölüm döşeğinden kalkarak
odanın içinde hoplayıp, zıplayarak dans etti ve sonra yeniden yatağına
uzandı ve “Tamam, şimdi öl-meye hazırım” dedi.
Bu metin, geçen ay ölen İngiliz Sosyalist işçi Partisi üyesi, çok sayıda gazetecilik ödülü kazanmış olan gazeteci Paul Foot’un bir konuşmasının özetidir.