Sosyalist İşçi 226 (29 Ekim 2004)
Sayfa 15: Not Defteri
Gelenek, yeni sol ve kitleler
Türkiye'de sola, devrimci marksist geleneği tartışmaktan uzak durma biçiminde
bir eğilim hakim. Bu, kendisini sık sık "Beni Stalin ya da Troçki
ilgilendirmez; halka yönelik baskıya, zulme yoksulluğa karşı mücadele daha
önemlidir." biçiminde ifade edilen sözlerle ortaya konuyor. Bunun
temelinde doğu blokunun çöküşü yatıyor. 89'dan sonra stalinist sol sahiplendiği
geleneği tartışmaya açmak yerine, hiçbir şey yaşanmamış gibi yoluna devam
etmeyi seçti. Konuya ilişkin görüş belirtenler ise bunu, sağa doğru kayarak
yaptı.
Oysa mücadelenin her bir anında, karşılaşılan taktik ve stratejik sorunlara
ürettiğimiz yanıtlar sahip olduğumuz gelenekle yakından ilgili. 1 Aralık
2002'den bu yana yaşanan savaş karşıtı hareket süreci bu konuda turnusol
kağıdı işlevi gördü. Dünyada yeni bir hareketin yükseldiğini gören ve en
önemli görevin hareketin inşası olduğunu düşünenler, uzun süreli, kazanmayı
amaçlayan, geniş kitleleri harekete geçirmeyi önemseyen kampanyalar ördüler.
Kampanyanın zirvesini büyük kitle gösterileriyle yaptılar. Kendi örgütünden
başkasını görmeyenler ise kitle hareketini önemsemediler, kazanmayı değil
sadece protesto etmeyi amaçladılar, kitlesel eylemler yerine dar kadro
eylemlerini tercih ettiler.
Ortaya çıkan bu iki farklı stratejik, taktik yönelimin gelenekte gizli
derin tarihsel kökleri var. Kitlelere güvenenler Marks'ın "İşçi sınıfının
kurtuluşu kendi eseri olacaktır." prensibini temel alıyor. Rosa Lüksemburg'un
kitlelerin kendiliğinden eylemine verdiği önemi, kitle mücadelesinin gücünü
biliyor. Tarihsel olarak bütün devrimlerin kitlelerin kendiliğinden mücadelesiyle
patladığını hatırlıyor. Bu yüzden geniş kitleleri harekete katmayı önemsiyor.
Örgüt fetişistleri ise kitlelere düşman olan bir geleneği sahipleniyorlar.
İspanya 1936'da binlerce heyecan dolu devrimci genci Franko'nun kucağına
atan, Fransa 1968'de De Gaulle'ün ülkeyi helikopterle terk etmesine yol
açan kitleleri goşistlikle suçlayan, bir çok ülkede kitlelerin devrimci
mücadelesini satan bir geleneği sahipleniyorlar.
Seattle'da patlak veren anti-kapitalist hareketin en önemli görünür özelliği
kitlesel eylemlerle kendisini hissettiriyor olması. Hareket geride kalan
beş yıl boyunca muazzam boyutlarda bir kalabalığı mobilize etmeyi başardı.
Uzun bir döneme yayılan her kitlesel hareket döneminde olduğu gibi, anti-kapitalist
hareket de dünyayı önemli ölçüde değiştiriyor. Örneğin postmodern teorilerin
sesi kısıldı, küreselleşme ideolojisi fiyasko oldu vb. Fakat en önemlisi
anti-kapitalist hareket yeni bir solu mümkün kılıyor. Zaten hareket ATTAC,
savaş karşıtı kampanya birlikleri, sosyal forum örgütlenmeleri gibi yeni
sol çevreler oluşturmuştu. Şimdi ise hareketin politik odağı olacak yeni
sol yapılar hareketin daha gelişkin olduğu yerlerde bir bir oluşmaya başlıyor.
Bunun yanı sıra yeni sol tartışması tüm dünyada çok önemli bir gündem.
Hareket yeni genç bir kuşağı harekete geçiriyor, yeni mücadele yöntemlerini,
yeni örgütlenme tarzlarını dayatıyor. Bunun sonunda yeni bir solun oluşması kaçınılmaz
oluyor. Ancak "Türkiye'de bir anti-kapitalist hareket var mı?" tartışmasında
olduğu gibi (hareket inşa edilmesi gereken bir süreçtir) yeni sol inşa edilmesi
gereken bir odaktır. Hangi temel fikirler üzerinde inşa edileceği ise çok açık:
Sosyalist İşçi'nin son sayılarının her birinde bu temel fikirlerden birine odaklanan
yazılar yer alıyor. Ancak, asıl olarak, temel fikirlerin ne olduğunu bize hareket
gösteriyor. Eğer hareket geniş kitleleri seferber etmeyi, kitlesel eylemler gerçekleştirmeyi
önemsiyor ve kitlelerin dönüştürücü gücüne güveniyorsa; o halde Yeni sol, kitlelerin
gücüne güvenen bir sol olacaktır
Mehmet DEMİRÖZ
Kapitalist bir dünyada bilgisayar sektörü…..
Yaklaşık 13 yada 14
yıl önce dünyanın en büyük yarı iletken üreticisi intel 386 adlı bilgisayar chipini
ilk piyasaya sürdüğünde.Aslında bilgisayar sektörünün ne kadarda büyük bir sektör
olduğu ellerinde daha şimdiden sonraki chiplerin çoktan hazır bulunduğuna dair
ortalıkta şehir efsaneleri dolaşır olmuştu.
Bir işlemcinin bilgisayar sektöründe ticari ömrünün ortalama iki yıl olduğu düşünülürse
aslında bilgisayar sektörünün teknolojiyi ne kadar beklettiği yada aslında ne
kadar bölüp sekteye uğrattığı elinde gücü ve bilgisi olduğu halde iki yıl içinde
piyasaya arz edebileceği teknolojiyi dört yada beş yıla yayarak bu sürede iki
katı para kazandığı bu arada da dünyamızın kısıtlı kaynaklarını daha çok kar
uğruna boşuna heba ettiğini daha iyi anlaşılır.Hele hele günümüz güncel bilgisayarlarının
parçalarından olan bir Pentium-4 ü üretmek için 3.7 kg kömür tüketmek, 40 litre
su kirletmek zorunda olduğunu,bir yılda küresel pazar için 100 milyona yakın
işlemci(2004 yılı tahmini 194.6 milyar dolar) üretildiğini düşününce ve de bütün
bunların üzerine ortalama her iki yılda bir 100 milyona yakın PCnin hurda olduğunu
ve bunları geri dönüştürmek yerine Hindistan'a ve başka üçüncü dünya ülkelerine
postalamanın daha ucuz olduğu, bu gibi ülkelerde de hurda bilgisayarlardan dağlar
oluştuğunu düşününce konu insanın kafasında daha iyi netlik kazanıyor.
Fakat içinde yaşadığımız kapitalist sistemin işleyişi anlaşıldığında,bütün bunların
sistemin devamı için bir gereklilik olduğu çok açık.Çünkü bu sistem üretip tükettiği
sürece var olabiliyor.Bu yüzdende arz sürecini ne kadar uzun tutup tüketimi ne
kadar artırırsa o kadar kar elde ediyor.Tabi bu sırada tek evimiz olan dünyamızın
yerine koyması çok uzun zaman alacak kaynakları şuursuzca tüketiliyor.İşin en
kötü tarafı ise bunun sadece bilgisayar sektöründe değil sistemin genelinde böyle
olması…
"Kapitalizm öldürür kapitalizmi öldürelim"
Selin BAKIRCI
İftar çadırları
Ramazan ile birlikte İstanbul’un her tarafına “iftar çadırları” kuruldu.
Bazı yerlerde ise kıyıya çekilmiş gemilerde iftar yemeği verilmekte.
Çadırlar çok zaman İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından kuruldu.
Bazıları ise yerel belediyelerin.
İftar çadırları ile Büyük Şehir Belediyesi “sevap” işlediğini göstermeye
çalışıyor. Zaman zaman televizyonlara yansıyan haberlerde ise Belediye
yetkilileri iftar çadırlarını ihtiyacı olanların kullandığını söylüyorlar.
Oysa işte gerçek:
İftar çadırlarında yemel yiyelerin % 78’i erkek. Kadınlar sadece %22 ve
çok zaman çadırlara yaklaşamıyorlar bile.
Zaten, çadırlar haremlik ve selamlık olarak ikiye ayrılmış durumda.
İftarını bu çadırlarda bozanların % 40’ı işçi ve memur. Yüzde 10’u emekli,
yüzde 15’i öğrenci ve sadece yüzde 10’u işsiz.
Yani iddia edildiği gibi iftar çadırlarından en yoksullar, işsizler yararlanmıyor.
Metin BİRLİK
Bayiler
Ben Sosyalist İşçi’yi bulmakta zorluk çekiyorum. Bu nedeble Sosyalist İşçi’yi
bayilere vermediğinizi öğrenmek istiyorum.
Bir de Sosyalist İşçi internet sitesi çok geç yenileniyor. Oysa oradan
gazeteyi takip edebiliriz.
N.A.
sosyalist işçi
ne savunuyor?
Aşağıdan sosyalizm
-Kapitalist toplumda tüm zenginliklerin yaratıcısı işçi sınıfıdır. Yeni bir
toplum, işçi sınıfının üretim araçlarına kolektif olarak el koyup üretimi
ve dağıtımı kontrol etmesiyle mümkündür.
Reform değil, devrim
-İçinde yaşadığımız sistem reformlarla köklü bir şekilde değiştirilemez,
düzeltilemez.
-Bu düzenin kurumları işçi sınıfı tarafından ele geçirilip kullanılamaz.
Kapitalist devletin tüm kurumları işçi sınıfına karşı sermaye sahiplerini,
egemen sınıfı korumak için oluşturulmuştur.
-İşçi sınıfına, işçi konseylerinin ve işçi milislerinin üzerinde yükselen
tamamen farklı bir devlet gereklidir.
-Bu sistemi sadece işçi sınıfının yığınsal eylemi devirebilir.
-Sosyalizm için mücadele dünya çapında bir mücadelenin parçasıdır. Sosyalistler
başka ülkelerin işçileri ile daima dayanışma içindedir.
-Sosyalistler kadınların tam bir sosyal, ekonomik ve politik eşitliğini savunur.
-Sosyalistler insanların cinsel tercihlerinden dolayı aşağılanmalarına ve
baskı altına alınmalarına karşı çıkarlar.
Enternasyonalizm
-Sosyalistler, bir ülkenin işçilerinin diğer ülkelerin işçileri ile karşı
karşıya gelmesine neden olan her şeye karşı çıkarlar.
-Sosyalistler ırkçılığa ve emperya-lizme karşıdırlar. Bütün halkların kendi
kaderlerini tayin hakkını savunurlar.
-Sosyalistler bütün haklı ulusal kurtuluş hareketlerini desteklerler.
-Rusya deneyi göstermiştir ki, sosyalizm tek bir ülkede izole olarak yaşayamaz.
Rusya, Çin, Doğu Avrupa ve Küba sosyalist değil, devlet kapita-listidir.
-Sosyalistler bu ülkelerde işçi sınıfının iktidardaki bürokratik egemen sınıfa
karşı mücadelesini destekler.
Devrimci parti
-Sosyalizmin gerçekleşebilmesi için, işçi sınıfının en militan, en mücadeleci
kesimi devrimci sosyalist bir partide örgütlenmelidir. Böylesi bir parti
işçi sınıfının yığınsal örgütleri ve hareketi içindeki çalışma ile inşa edilebilir.
-Sosyalistler pratik içinde diğer işçilere reformizmin işçi sınıfının çıkarlarına
aykırı olduğunu kanıtlamalıdır.
-Bu fikirlere katılan herkesi devrimci bir sosyalist işçi partisinin inşası
çalışmasına omuz vermeye çağırıyoruz.