Sosyalist İşçi 227 (19 Kasım 2004)
Sayfa
10:
İsrail
Emperyalizmin bekçi köpeği
İsrail deyince akla ilk gelen şey bu ülkenin Yahudilerin ülkesi
olmasıdır. Oysa bu iki açıdan doğru değil.
İsrail Yahudilerin değil, siyonistlerin ülkesidir. Bu nedenle korsan bir
devlettir.
İkinci olarak ise İsrail’in üzerinde kurulduğu topraklarda, siyonistler
gelmeden önce yaşayan bir halk vardı, Filistinliler. Siyonizm bu halkın
varlığını görmez ve karşılaştığı yerlerde de Filistinlileri imha ederek,
Filistinlilerin üzerinde yaşadığı toprakları kendisine mal eder.
En baştan beri siyonist hareketin önderliği İsrail’in kuruluşunu ırkçı
ve emperyalist Avrupa’ya bağlı gördüler. Avrupalı emperyalist güçlerin
desteği olmadan İsraişşl devletinin kurulmasının mümkün olmadığının bilinciyle
hareket ettiler.
2. Dünya Savaşı’nın ardından, dünyada dengeler değişip, Avrupalı emperyalist
güçler gerileyince bu kez ABD’nin desteğinin önemini gördüler ve tüm politikalarını
ona göre düzenlediler.
1951 yılında, İsrail’in en önemli siyonist gazetesi Ha’aretz şöyle yazıyordu:
“İsrail bekçi köpeği olmalıdır. İsrail ABD ve İngiltere’nin çıkarlarına
ters bir biçimde Arap ülkelerine karşı saldırgan bir politika izlemeyecektir.
Ama herhangi bir nedenle Batılı güçler gözlerini kapamak istediğinde İsrail’in
Batı ile çelişen, kabul edilebilir sınırları aşan bir veya daha fazla komşu
ülkeyi cezalandıracağından emin olmak gerekir.”
Ha'aretz gazetesinde İsrail'i ABD'nin bölgedeki bekçi köpeği olarak tarif
eden bu ifadeler o günden bugüne kadarki ilişkilerin en iyi tarifidir.
İsrail bir bekçi köpeği gibi sürekli olarak ABD'nin ve tüm emperyalizmin
bölgedeki çıkarlarını korumuş, gerektiği zaman saldırmıştır. Bu arada,
bu işbirliği sayesinde İsrail dünyanın en çok ABD yardımı alan ülkesi durumuna
geçmenin yanı sıra, işgal ettiği Arap topraklarını sürekli olarak büyütmüş
ve Büyük İsrail'e doğru adım adım ilerlemiştir.
Bekçi köpeği olmak karşılıklı bir ilişkidir. İsrail emperyalistlerin ama
başta ABD ve İngiliz emperyalistlerinin bölgesel çıkarlarını korur, onlar
için savaşır, karşılığında ise silah, para, askeri ve politik destek alır.
İşte bu sayededir ki İsrail komşu Arap ülkeleri ile giriştiği bütün savaşlarda
Arapları ağır bir biçimde yenebilmiştir.
İsrail’in kuruluşu teröre dayanır. Siyonist askeri örgütler 1947-48 arasında
örgütsüz, silahsız ve hazırlıksız Araplara saldırmaya başladılar. Filistin
köyleri, kentleri ele geçiriliyor, nüfus Doğu’ya, Ürdün’e sürülüyor ve
ele geçirilen topraklar dümdüz edilerek üzerindeki her türlü Filistin kalıntısı
yok ediliyordu.
"Kendi aramızda açıkça bilmeliyiz ki bu ülkede iki ulus için yer yoktur...
Bağımsız bir ulus olmak hedefimiz bu küçük ülkede Araplar varoldukça başarıya
ulaşamayacaktır. Tek çözüm Arapların bulunmadığı bir Filistin veya en azından
bir Batı Filistin yaratmaktır... Bunun da tek yolu Arapları buradan komşu
ülkelere transfer etmektir; tümünü transfer etmektir; tek bir köy, tek
bir aşiret kalmamalıdır... Ancak böylesi bir transferden sonradır ki bu
ülke milyonlarca ırkdaşımızı içine alabilir hale gelecektir".
Şaron’un başlattığı provakasyonun ardından başlayan 2. İntifada karşısında
siyonistler bugün gene toprak peşinde ve Filistin halkını toprakların söküp
atmanın hayalini kurmaya devam ediyorlar.
İsrail önderlerinin Filistinlilere bakışı
Ariel Şaron (Başbakan) "Ürdün'ün Batı'sında ikinci bir Filistin devleti
hiçbir zaman olmayacaktır."
Rehavam Zeevi (Bakan) "Araplar bittir. Arafat Hitler'dir."
Benjamin Netanyahu (Eski Başbakan) "Bazen saman yığını içindeki iğneyi
bulamazsınız ve saman yığınını yakıp yok etmek daha doğrudur."
Benjamin Eliezer (Bakan) "11 Eylül'den sonra Cenin, Kabatyeh ve Tammun'da
bütün dünyanın sessiz bakışları altında 14 Filistinli öldürdük."
David Ben-Gurion (Cumhurbaşkanı) "Arap toplumunu oduncu ve garson
düzeyine indireceğiz."
Golda Meir (Eski Başbakan) "Filistinli diye bir şey yok. Hiçbir zaman
olmadı."
Anti semitizm ve anti Siyonizm
Yahudiler dünyanın dört bir yanında ırkçılığa
muhatap olurlar. Yahudilere dönük bu ırkçılığa anti-semitizm denmekte. Yahudi
düşmanlığının en koyu yaşandığı bölgeler 19. yüzyılın sonunda Rusya ve Doğu
Avrupa idi. Daha sonra Almanya'da iktidara gelen Naziler işgal ettikleri
her yerde Yahudileri toplayarak sistemli bir biçimde imha etmeye başladılar.
Siyonizm ise Yahudilerin ırkçılığı olarak kabul edilebilir. İsrail'i kendileri
için vaat edilmiş topraklar olarak gören Siyonistler Filistinlileri imha
ederek ve topraklarından sürerek Filistin'i ele geçirdiler.
Siyonizm'e karşı olmakla Yahudi düşmanlığını dikkatle birbirinden ayırmak
gerekir. Çok zaman Yahudi düşmanlığı kendisini Siyonizm karşıtlığı maskesi
altında gizlemektedir. Örneğin Filistin'deki olaylar sürerken Avrupa'nın
bir çok yerinde ve Türkiye’de sinagoglara saldırılması gibi. Bu tür kampanyalar
hızla "Yahudi'den mal alma", "vatandaş Türkçe konuş" gibi
kampanyalara dönüşebilmekte.
Her Yahudi aynı zamanda Siyonist değil. Diyebiliriz ki Yahudilerin büyük
çoğunluğu Siyonist değil ve hatta Siyonizm'e karşı.
Yahudi ve Siyonist kimdir, kim değildir?
1) İsrail'de yaşayan herkes Yahudi
değildir.
2) İsrail içinde ya da dışında yaşayan bütün Yahudiler Siyonist
değildir.
3) Bütün Yahudiler Yahudi dininden değildir.
Neden, birleşik, laik bir Filistin?
İsrail’in yanı sıra bir de Filistin dev-letinin kurulması bugün üzerinde
an-laşılmış gibi görünen çözüm. Ne var ki Filistin ulusal kurtuluş mücadelesi
Oslo Anlaşması imzalanıncaya ka-dar bu çözümü reddetmekteydi.
İki uluslu bir çö-züm saldırgani ya-yılmacı ve ırkçı İs-rail devletinin varlığını
tanımakta. Ve, bugüne kadar görüldüğü gibi, si-yonist bir İsrail devleti
var olduğu sürece Filistin de ve Ortadoğu’da barış mümkün değil.
Öte yandan, iki devletli bir çözüm siyonist İsrail tara-fından ülkelerinden
zorla çıkartılmış o-lan milyonlarca Fi-listinli’nin geri dön-me haklarının
reddedilmesi anlamına gelmekte.
Filistin ulusal kurtuluş hareketi için-de ki geniş bir ke-sim birleşik, de-mokratik
ve laik bir Filistin devletini çö-züm olarak savunu-yor.
Birleşik Filistin devleti hiç bir biçimde Siyonist-lerin iddia ettiği gibi
İsrail’in Yahu-di nüfusunun de-nize sürülmesi an-lamına gelmiyor. Tam tersine,
birleşik Filistin devleti Yahudilerle müslüman ve hristiyan Arapların kardeşce
bir arada yaşama-sını ön görüyor.
Birleşik bir Filistin devleti bölgede barışın garantisi. Çünkü bir yandan
siyonist devleti ortadan kaldıracağı gibi iki halk arasında yarım yüzyıldır
kanlı bir biçimde süren çatışmanın da son bulmasını sağlayacaktır.
İki halkın birbirlerine saygılı bir biçimde kardeşce bir arada yaşama-ları
Filistin sorunu-nun tek demokra-tik vce adil çözü-müdür.
Bu nedenle asıl olarak İsrail’in saldırganlığı ile yırtılmış olan Oslo anlaşması
çöpe gönderilmelidir.