Sosyalist İşçi 227 (19 Kasım 2004)
Sayfa
13:
Bolluk dünyasında açlık
dünyadaki kullanılabilir bütün topraklar etkili bir biçimde ekilirse,
dünya 40 milyardan fazla insanı besleyebilir. Yani dünya nüfusunun
6 katını.
Gıda ve tarım politikaları anti-kapitalist hareket tarafından
öne çıkarılan konulardan biri. Anti-kapitalist hareket, 1999
Kasım ayında Seattle'da ve geçen sene Cancun'da çok uluslu şirketlerin
tarım ve gıda politikalarını protesto etti. İki eylemde de anti-kapitalist
hareket başarılı adımlar attı ve şirketlerin toplantıları iptal
edildi.
Seattle'daki gösterilere katılan Gıda ve Kalkınma Politikaları
Enstitüsü yöneticisi Peter Rosset, hareketin en önemli özelliklerinden
biri olan birlik ve çeşitliliği şöyle özetliyor:
"Bin yılın başında gıda meselesi başka hiçbir meselenin
yapamadığını yaptı ve genellikle birbirinin boğazını sıkan birçok
grubu bir araya getirdi. Seattle'da Amerikalı çiftçilerle üçüncü
dünyadan köylüler gibi pazarın sözde "rakipleri"ni
omuz omuza yürüyen yoldaşlar olarak gördük… Wisconsinli bir çiftçi
ise şöyle diyor: "Seattle'daki DTÖ kavgası birçok Amerikalı
çiftçinin kavgalarının Fransa veya Hindistan'daki çiftçilerle
olmadığı gerçeğini fark etmelerini sağladı. Kavga, küçük ölçekli
çiftçileri topraklarından eden tüm şirket vizyonu ve tarım endüstrisiyle."
Şirketler, tarım ve gıda politikalarını bize yutturmak için bazı
yalanlar söylüyorlar: Dünya üzerinde yeterince gıda yok, doğa
buna izin vermiyor, kuraklık var. Bunun için önerileri yeşil
devrim, yani tarımı sanayiye bağlı hale sokmak, gıda "bolluğu" sağlamak
adına genetiği değiştirilmiş gıdalar üretmek.
Oysa bu politikaların sonuçları pek de anlattıkları gibi değil.
Kendi yarattıkları açlığı ortadan kaldırmak için gene bizim canımızı
yakıyorlar. Geçtiğimiz günlerde gazetelerde şöyle bir haber vardı:
Açlık yüzünden dünyada her dakika 5 yaşın altında 12 çocuk ölüyor.
Egemen görüş, yetersiz beslenme ve kıtlığın kaçınılmaz olduğunu
anlatıyor. Vandana Shiva ise, "Kuraklık "doğal afet" değildir.
İnsan yapımıdır."diyor. "Kuraklık, çok suya ihtiyacı
olan ve peşin paraya ihraç edilen mahsullerin üretimi için (yerel
ihtiyaçlar için üretilen, susuzluğa dayanıklı mahsuller yerine)
kurak bölgelerde nadir rastlanan yer altı suyunun sondajla çıkartılmasının
bir sonucu."
Birkaç örnek vermek gerekirse; Hindistan açlığın çok olduğu yerlerden
biri, 200 milyon kişi açlık sınırının altında yaşıyor. Buna rağmen
Hindistan'dan 650 milyon dolarlık un ve tahıl, 1,3 milyar dolarlık
ise pirinç ihraç edilmiş. Aynı şekilde 70 milyon kişinin aç yaşadığı
Brezilya ise 13 milyar dolarlık gıda ihraç etmiş. Batı Afrika'da
açlığın yoğun yaşandığı ama gıda ihraç eden bölgelerden biri.
Bir başka örnek 1980'ler Etiyopya'sı. Trajedi resmen insan eliyle
yaratılmış. Ülkede 1982-85 yılları arasında kuraklık yaşanıyor.
Ve bu kuraklığın sonucunda 300 bin insan ölüyor. Etiyopya'da
trajedi şöyle başlıyor: 1974'de iyi bir tarım reformu yapılmış
ve feodal yapı tasfiye edilmiş. Ama Etiyopya, 1976-80 yılları
arasında Rusya'dan, 2 milyar dolarlık silah alıyor ve dış borcu
oluşuyor. Bu dış borca faiz eklenince, Etiyopya hükümeti ödemek
için yoğun olarak tarım ihracatına başlıyor.
Komşu ülke Somali'de de benzer şeyler yaşanıyor. Bu sefer yatırımı
ABD yapıyor. Ve Somali-Etiyopya savaşı yaşanmaya başlıyor. Bu
dönemlerde bu iki ülkede de tarıma hiçbir yatırım yapılmıyor.
Tarımdan işgücü çekiliyor. Silahlanmaya para harcanıyor. Etiyopya'da
700-800 bin köylü ayaklanmacılara yandaştır gerekçesiyle sürülüyor.
Oysa kuraklık Etiyopya'nın ekilebilir topraklarının sadece yüzde
30'unda yaşanıyor. Özetle açlığın ve ölümlerin sebebi kuraklıktan
çok ekonomik politikalar.
1980'li yıllarda Mozambik, Sudan, Angola, Etiyopya ve Çad'da
açlık var. Her birinde savaş var ve dönemin iki süper gücü bu
ülkeler aracılığıyla birbiriyle çatışıyor.
Emperyalistler, tarım, gıda, kimya ve silah şirketleri ile, fakir
ülkelerde tarımı tarumar ederek gıda yoksulluğu ve açlık yaratıyor.
Oysa, dünyadaki kullanılabilir bütün topraklar etkili bir biçimde
ekilirse, dünya 40 milyardan fazla insanı besleyebilir. Yani
dünya nüfusunun 6 katını. Oysa kapitalist sistem herkesi besleyebilmek
için örgütlenmiş değil.
Yine Peter Rosset'e dönersek, "Seattle Meydan Savaşı bu
yıkıcı politikaları durdurabileceğimize, çiftçiler, işçiler,
tüketiciler ve çevrecilerden oluşan - bu geniş bir küresel çoğunluk
demektir- uluslar arası bir gıda hareketi kurabileceğimize dair
eşsiz bir umut vaat ediyor bizlere. Küresel kirli işlerini yürüten
şirketlere ve kurumlara etkili bir darbe indirecek siyasi güçte
bir hareket olacak bu."
Özden DÖNMEZ
Aç bırakan devler
Uzun bir süredir İngiliz ve ABD çok uluslu şirketleri dünya gıda
sanayisini kontrol ediyor:
- En büyük 100 şirketin 48'i ABD, 22'si İngiltere şirketi.
- Şu anda en büyük 200 şirketin 100'ü ABD 19'u İngiltere şirketi
31'i Avrupa şirketi.
- 200 en büyük şirketin dünya gıda pazarındaki payı, yaklaşık
1trilyon 260 milyar dolar. Bu rakam dünya gıda pazarının yarısı.
Yani yediğimiz her iki şeyden biri onların kontrollünde. Hedefleri
kısa zamanda dünya pazarının 3'te ikisini kontrol etmek.
Dünyanın en büyük iki gıda şirketi:
- Ünilever:. İngiltere - Hollanda şirketi. 2002 yılında 90 ülkede
247 bin işçisi var. Satışları 45-50 milyar dolar. İşgücünün yüzde
20'si Afrika'da. DTÖ, Dünya Bankası gibi yerlerde doğrudan temsil
ediliyor.
- Nestle, İngiltere- İsviçre-ABD şirketi. Yıllık satışları 50
milyar dolar. Nestle Etiyopya'da açlık en aşırı haldeyken kendi
malvarlığını millileştirdiği için dava açmış ve 6 milyar dolar
tazminat istemiş. Yoğun bir kampanyayla gerçekleşmemiş. Sahra
altı Afrika'sında 15 yaşın altındaki her üç çocuktan biri Nestle
için çalışıyor.
Süt tozu 1.5 milyar çocuk öldürdü
Büyük şirketlerin en çok ilgilendiği konulardan biri de çocuk sütü. Binlerce
çocuğun ölümüyle yakından ilgili girişimlerde bulunuyorlar. Pazar oluşturabilmek
için, bedava dağıtım, hastanelere, kliniklere bedava ürünler dağıtıyorlar.
Sonuçları:
l Dünya Ticaret Örgütü, DTÖ'ye göre, memeden süt emmek yerine suya karıştırılarak
yapılan süt tozundan ölen çocukların sayısı 1,5 milyar. Şirket sütlerinin
ölüm oranı anne sütü ne göre 25 defa daha fazla. Çünkü bir çok ülkede sağlıklı
su yok.
l Çocuk sütü pazarı 1978'de 2 milyar dolar, 1998'de 8 milyar dolara ulaşmış.
l Meksika'da 6 aylıktan küçük hemen hemen bütün çocuklar 1960'da anne sütüyle
besleniyor; 1966'da bu oran yüzde 40'a düşmüş.
Singapur'da anne sütü ile beslenmek 1951'de yüzde 80, 1971'de yüzde 5.
IMF, Dünya Bankası, DTÖ, FAO
ELLERİ SOFRAMIZDA
l Nestle, Unilever, Coca Cola, Ülker... Bunları nasıl bilirsiniz?- Tracy
Deliibrahim, Arife Köse - 14.00
l Açlığa çare yeşil “devrim” mi?- Mebruke Bayram, Ziraat Müh. Od. bir konuşmacı
- 15.30
lFrankeştayn gıdalar: Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar - Levent Gürsel
Alev - 17.30
l Başka bir dünya mümkün - Abdullah Aysu, Özden Dönmez- 19.00
KARAKEDİ
Büyükparmakkapı Sk, No: 8, Kat: 4
0536-335 10 19 - 0212 - 244 39 05