Sosyalist İşçi 227 (19 Kasım 2004)

 

Sayfa 3:

BAŞYAZI

Direnen bütün Irak
ABD yetkilileri “direnişi kırdık, bitti” dediklerinden bu yana günler geçti ve Felluce direnişi hala sürüyor. Üstelik direniş hızla yayılıyor. Gazete raporlarına göre Felluce’de ağır çatışmalar sürerken Irak’ın yüzlerce noktasında direnişçiler ABD hedeflerine saldırılar düzenlediler.
Irak direnişinin karakterini artık tartışmamak gerekir. İçindeki islamcı ögeler ya da direnişçilerin bir kısmının kullandığı çeşitli yöntemler Irak direnişinin önemini gölgeleyemez.
Irak direnişi bugün ABD emperyalizminin duraklamasını sağlamaktadır.
Direnişin kazanması için uluslararası destek hayati bir öneme sahip. Uluslararası destek ise direnişin karakterini tartışarak sağlanamaz.
Öte yandan, Irak direnişinin kazanması bütün dünyada emekçilerin kazanması demek olacak. Gerileyen bir emperyalizm bütün dünyada egemen sınıflar için kötü, emekçiler için ise iyi bir başlangıçtır.

Fildişi Sahilleri
Geçtiğimiz hafta Fildişi Sahilleri’nde bulunan 6 bin Fransız askeri dünyanın tek emperyalist gücünün ABD olmadığını bütün dünyaya hatırlattılar.
Fildişi Sahilleri 1960’a kadar bir Fransız sömürgesiydi. Dünyanın en önde gelen kakao üreticisi ülkelerinden biri.
Ülkedeki Fransız askerleri geçtiğimiz hafta ülkenin tüm havagücünü imha ederken çok sayıda sivili de öldürdü.

Eşcinseller, Bush ve İstanbul Üniversitesi
İstanbul Üniversitesi’nde bazı sol gruplar eşcinsellerin örgütlenmesi olan Lambda’nın açtığı masadan rahatsız oldular. Hafif tehdit ederek kapatılmasını istediler. Sosyalistlerin yanında eşcinsellerin kendi kimlikleri ile, gizlenmeden var olmasına tahammül edemediler.
Eşcinsellere tahammül edemeyen çok sayıda Amerikan vatandaşı da oyları ile Bush’u yeniden ABD Başkanı yaptı. Eşcinsellere tahammül edemeyen bu insanlar sayesinde dünya 4 yıl daha Bush ve çetesinin saldırganlığını göğüslemek zorunda.
Bush iki konuyu bu seçimlerde öne çıkardı: Kürtajın yasaklanması ya da sınırlanması ve eşcinsel evliliklerine izin vermemek.
Bu iki konu büyük hristiyan kitlelerin harekete geçmesine ve sandıklara koşmasına yol açtı. Seçime katılma oranı arttığı takdirde bunun Kerry’e yarayacağı sanılırken tam da bu nedenle Bush oylarını arttırdı.
Bu iki konuda, başka konularda olduğu gibi, Kerry ses çıkarmadı veya Bush’la aynı tutumu paylaştı. BUnun sonucunda eşcinsel evliliğine hayır, kürtaja hayır demek için seferber olan hristiyan tutucu yığınlar hen bu konularda kararların alınmasını sağladılar hem de Bush’u dünyanın başına geçirdiler.


Önce öl, sonra oy ver, işte Felluce
Felluce’de bugün bütün yollar kapatıldı. Evler yıkılıyor, bir hastanenin acil servisi yerle bir edildi ve bütün bunlar şehri Ocak ayında yapılacak seçimlere hazırlamak için. BM Genel Sekreteri Kofi Annan’a yazdığı bir mektupta, ABD’nin Irak Başbakanı olarak atadığı Iyad Allawi Felluce operasyonunun “hayat kurtarmak, Irak’ta seçimler ve demokrasi” için yapıldığını söylüyor.
“Demokrasinin” ve “sivil toplumun inşası” için harcanan milyonlarca dolardan sonra işte bu noktaya gelinebildi. Eğer dünyanın süpergücünün saldırısından kelleyi kurtarabilirsen oy verebilirsin. Felluceliler oy verebilecekler, hepsi sonunda ölse bile!
ABD generali Gareth Brandl BBC’ye yaptığı bir açıklamada “Düşmanın bir yüzü var. Ona şeytan deniyor. Felluce’de yaşıyor” diyor. Adam en azından bu savaşçıların Felluce’li olduğunu kabul ediyor. Ronald Rumsfeld ise hepsinin Suriye ve Ürdün’den geldiklerine inanmamızı istiyor.
ABD ordusu bütün yolları keserek yaşları 15-50 arasında olan bütün erkeklerin şehri özgürce terk etmelerini ertelediğine göre CNN televizyonunun “Irak karşıtı güçler” olarak tarif ettikleri arasında herhalde bir kaç Iraklı vardır.
Irak’ta seçimler her halükarda barış içinde olmayacak ama seçmenlere karşı topyekun bir saldırı olmak zorunda da değildi. Allawi’nin seçmenlere ölüm yağdıran seçim kampanyası bir sene önce alınan korkunç bir kararın sonucu. 2003 11 Kasım’ında, o vakitler işgal gücünün başında olan Paul Bremer Washington’a giderek George Bush ile buluştu. İki adam eğer gelecek aylarda seçim yaparlarsa Irak Amerika karşıtı güçlerin eline düşecektir.
Böyle bir sonuş işgalin tüm amacını yerle bir edecektir ve Başkan Bush’un yeniden seçilmesi şansına ağır bir darbe olacaktır.Bu toplantıda yeni bir plan hazırlandı. Seçimler bir yıldan fazla ertelenmeli ve bu arada Irak’ın ilk “egemen” hükümeti Washington tarafından seçilip atanmalı.
Bu plan Bush’a kendi seçim kampanyasında Irak’ta işlerin ilerlediğini, iyi geliştiğini anlatma olanağı tanırken Irak’ı da sağlam bir biçimde ABD kontrolünde tutmaya devam ededcekti.
ABD’de Bush’un “özgürlük yürüyüşü devam ediyor” iddiası amacına hizmet etti fakat Irak’da doğrudan doğruya bugün seyretmekte olduğumuz katliama yol açtı.
Bush, Irak’da ABD’ye karşı olan güçleri demokrasinin düşmanı olarak göstermeyi seviyor. Oysa, ayaklananların en önemli nedenlerini Washington’da alınan kararlar, geciktirmeler, manipülasyonlar ve Irak halkının demokrasi isteğine karşı çıkışlar oluşturuyor.
Evet, Irak’da demokrasinin gerçek karşıtları var ama George Bush ve Paul Bremer iktidarı seçilmiş bir Irak hükümetine devretmek konusundaki merkezi sözlerini bozuncaya kadar bu güçler yalıtılmışlardı ve güçsüzdüler.
Ama bu durum Bremer Bağdat’a dönüp Iraklıları henüz demokrasiye hazır olmadıklarını ikna etmeye çalıştığında değişti.
Bremer ülkenin seçimler için yeterli güvenliğe sahip olamdığını ve ayrıca seçmen listelerinin olmadığını söylüyordu. Çok az sayıda insan bu iddiaları kabul etti. Ocak 2004’de 100.000 Iraklı Bağdat’ta ve 30.000 kişi de Basra’da barışçı bir biçimde sokağa çıktı.
“Seçime evet”, “seçmeye hayır” (ABD’nin Irak’ın yöneticilerini seçmesine ve atamasına hayır anlamında) diye bağırıyorlardı.O sıralarda birçokları Irak’ın seçimler için yeterince güvenli olduğunu söylüyordu ve Saddam döneminden kalan “gıda için petrol” programının listelerinin seçimler için yeterli olacağını belirtiyorlardı.
Ancak Bremer geri adım atmadı, ve skandal bir biçimde Birleşmiş Milletler onu destekledi.
Wall Street Journal’da yazan Irak Ulusal Bilimler Akademisi Başkanı Hüseyin al Şahristani (Saddam Hüseyin döneminde 10 yıl hapse atılmıştı) doğru bir biçimde gelecekte ne olacağını söylemişti. “Irak’da seçimler er ya da geç yapılacak”, diyor ve ekliyordu, “Ne kadar çabuk yapılırsa ve ne kadar demokratik olursa o kadar az Iraklı ve Amerikalı hayatlarını kaybeder.”
Binlerce hayat kaybolduktan sonra ve 10 ay sonra, ülkenin büyük bir kısmı yeni bir işgal dalgası ile karşıkarşıyayken ve geri kalanı sıkıyönetim altındayken seçimler ilan edildi. Seçmen listesi olarak ise Allawi hükümeti bir sene önce reddedilen “gıda için petrol” listelerinin kullanılacağını söyledi.
Sonunda bütün gerekçelerin aslında birer yalan olduğu ortaya çıktı, eğer seçimler şimdi yapılabiliyorsa kesinlikle bir sene önce, ülke çok daha sakinken de yapılabilirdi. Ama bu olasılık Washington’a kukla bir Irak hükümeti kurma olanağını vermezdi ve belki de George Bush’un ikinci bir dönem için yeniden seçilmesini engellerdi.
Şimdi Iraklılar neden ABD ordusu tarafından getirilen bu demokrasiye karşı eleştirel olmasınlar ve neden bu seçimleri özgürlüğün bir aracı olarak değil de savaşın bir aracı olarak görmesinler.
Önce, Irak’a vaad edilen seçimler George Bush’un yeniden seçilmesine feda edildi, sonra Felluce saldırısı aynı amaca hizmet ediyor.
Savaş uçakları George Bush’un seçimleri kazandığını ilan ettiği konuşmasından sonra bir saat bile bekleyemediler Felluce’yi bombalamak için.
Ertesi gün ve akşam şehir en az altı kere bombalandı. ABD’deki seçimin güvenliği ve Irak’daki gelecel seçimler adına Felluce imha edilmeye başlandı.
Demokrasiye bağlılıklarının bir başka gösterisi olarak ABD askerleri Felluce’de ilk iş olarak bir hastaneyi ele geçirdiler. Niye?
İsmi açıklanmayan bir Amerikalı askeri yetkili New York Times gazetesine yaptığı açıklamada; geçen defa Felluce’ye saldırdıklarında siviller arasında ağır kayıp verdirdikleri “söylentisi”nin Irak ve Arap kamuoyunda büyük öfke yaratması Felluce hastanesini ABD askerleri için bir “propaganda merkezi” yaptığını söyledi.
New York Times’a göre Felluce Hastanesi’ni ele geçirmek doktorlar ve hastalar direnmedikleri için çok kolay. Ne var ki, gene de bir yaralı var: “Iraklı bir asker kaza ile kalaşnikofunu ateşleyerek bacağını yaraladı.”
Sanırım buna kendini bacağından vurdu diyebiliriz. Samrım kendisini vuran tek o değil.

Naomi KLEIN, Türkçe’de de yayınlanan No Logo ve Parmaklıklar ve Pencereler kitaplarının yazarıdır. Bu kitapları Karakedi Kitabevi’nden alabilirsiniz