Sosyalist İşçi 228 (9 Aralık 2004)
Sayfa 10:
Yeni bir Kırmızı Kitap daha mı?
Türk devletinin en tepedeki akıllı kafalarının yeni bir Milli Siyaset Güvenlik
Belgesi hazırladığı bilgisi geçtiğimiz günlerde basına sızdı. Koşulların
değiştiği ve Türkiye'nin iç ve dış tehditler konusunda önceliklerini değiştirmesi
gerektiği fikri yeni belgenin hazırlanmasının temelini oluşturuyor.
Devletin çeşitli organları ve bürokrasi arasında yazışmalarla, el altından
yeni düşman tariflerinin yapıldığını duyuyoruz.
Piyango kime vuracak?
Bu güne kadar "etrafı düşmanla çevrili ülke" paranoyasının kağıda
dökülmüş hali olmaktan başka bir işlevi olmayan Kırmızı Kitap, içerde de
komünizm, Kürt hareketi ve siyasal İslamı dönem dönem sıralamasını değiştirse
de belli başlı tehditler olarak öne sürüyordu.
Türkiye, değişen koşullara yaka uydurmaya çalışıyor. 11 Eylül sonrası Bush
ve kabinesinin küresel tehdit tanımları, ABD'ye eskimiş zincirlerle kölece
bir bağlılık gösteren tüm devletlerin de tehdit tanımlarını Bush'unkine
uyarlamaya zorladı.
Bush, ABD'nin öncelikli hedefinin "terörizm"e karşı mücadele
vermek olduğunu açıkladı. Hiç şüphemiz olmasın ki Türkiye Devletinin "fikir
üreticileri" de öncelikli düşmanı "terörizm" olarak belirleyecektir.
Geçmiş on yılların "bölücülük" tehdidinin yerini bugün ABD'nin
istediği şekilde terörizm alacaktır. Değişen çok bir şey olmayacak. Bölücü
sol, bölücü Kürtler, bölücü şeriat yerine, terörist sol, terörist Kürtler
ve terörist şeriatçılar geçecektir.
AKP'nin demokrasisi işte buraya kadar. Devletin en gizli odaklarıyla tehdit
tanımları yapmak AKP'nin de bütün iktidarlar gibi Türk egemen sınıfının
çıkarlarını ve küresel sermayenin politikalarını kolladığını göstermekte.
Çeşitli renklerde üniformalar giymiş, çeşitli renkte kravatlar takmış insanların
yaşamlarımızı etkileyecek tehdit tanımlarını boşa çıkartmalıyız. Bu tehdit
tanımlarını yapanların, Susurluk çetesiyle, faşistlerle ve mafyayla ne
kadar içli dışlı olduklarını unutmayalım.
Biz de tehdit tanımımızı yapalım: Küresel sermaye, TÜSİAD, Bush ve politikaları,
AKP ve politikaları!
Eğitim-Sen kapatılamaz
AKP'nin haksız, art niyetli ve şovenist saldırısı 7 Aralık'ta Kadıköy Meydanı'nda
biber gazı olarak sürdü.
Eğitim-Sen'in kapatılması istemiyle açılan davanın yeniden görüşüleceği
gün Ankara'da yapılacak eyleme önden gitmek isteyen eğitim emekçileri ve
Eğitim-Sen'in kapatılmasına karşı olanlar polisin şiddetli saldırısıyla
karşı karşıya kaldık.
Beşiktaş İskelesi önündeki Meydan'dan yapılan basın açıklamasına yaklaşık
500 kişi katıldı. Basın açıklamasından sonra, Ankara'ya önden gidecek arkadaşlarımızı
yolcu etmek için "Eğitim-Sen Kapatılamaz" pankartının arkasında
kortej oluşturup caddeyi kapattık ve yürüyüşe geçtik.
Önümüz Çevik Kuvvet tarafından hızla kesildi. Sendikanın ses aracına el
koymak isteyen polislere karşı direnirken, Çevik Kuvvet gayet çevik bir
şekilde son hızla gaz bombalarıyla saldırdı.
İlk saldırıda 16 kişi göz altına alındı, bir öğretmen başından yaralandı.
Saldırıya öfkeli emekçiler bir süre Kadıköy’ün ara sokaklarında direndikten
sonra hep birlikte Kadıköy'de Altı Yol’da bir kez daha buluştuk.
Yeniden yürüyüşe geçtiğimizde polis yeniden biber gazı sıkarak saldırdı.
Yine göz altılar ve yaralanmalar oldu. Yeniden dağılan kortej Eğitim-Sen
2 Nolu Şube'nin önünde buluştu.
Burada alınan karar gereğince bir kez Altı Yol noktasına yöneldik. Polis
slogan atılmaması kaydıyla yürüyüşe izin verdi.
Polisin yürüyüş gibi en basit demokratik talebe bu kadar seri ve keskin
bir biçimde saldırması, AKP hükümetinin Eğitim-Sen'i düşmanı olarak gören
yaklaşımının bir ürünü.
Gözaltına alınan arkadaşlarımızın, biber gazından fenalık geçiren eğitim
emekçilerinin ve Ankara'daki davaya önden gitmek için fedakarca yola çıkan
arkadaşlarımız için yapabileceğimiz bir şey var: Ankara'daki Eğitim-Sen
eylemine destek olmak, bu eylemi büyük, ama çok büyük yapmak için bir kampanya
halinde örgütlenmek.
Bunun sonucunda AKP'ye Eğitim-Sen'i kapatmaya cüret edemeyeceğini de göstermiş
olacağız.
Öte yandan, hükümetin Eğitim-sen’e saldırısı tüm emek hareketine saldırısının
sivri ucu. Eğitim-Sen’i kapatmayı başarırlarsa ardından KESK’e ve ardından
da diğer sendikalara saldırmak çok daha kolay olacak.
Eğitim-Sen’e saldırı bir yandan da AB için çıkarılan yasaların ne denli
göstermelik olduğunun çok iyi bir göstergesi.
Bilindiği gibi Eğitim-Sen andilde eğitim hakkını tüzüğüne koyduğu için
kapatılmaya çalışılıyor.
GDO’ya hayır
Şirketler teşhir edilmeli.....
GDO'ya Hayır Platformu kampanya değerlendirmesi
ve yeni yönelimleri konuşmak üzere toplantı yaptı. Toplantıya 25 kadar aktivist
katıldı.
Bir ayda 100.000 imza toplanması başarıldı.
Kampanyanın diğer bir başarısı da Tarım Baka-nı'nın Canavar Balon etkinliğini
ziyaret etmesi ve Ulu-sal Biyo Güvenlik Komite-si'ne platformunda davet
edilmesi oldu. Kampanya-ya katılan aktivistler açısından yapılan değerlendir-meler
de oldukça olumluydu.
Hemen herkes kampanya-nın ulusal ölçekte konuşuluyor olmasından, GDO-'nun
tehlikelerinin kamu-oyuna yaygınca duyurulmasından memnun kaldıklarını
ifade ettiler. Önü-müzdeki süreçte yapılmasına ilişkin tartışma ise kampanyanın
politik perspektifine ilişkindi.
Kampanyanın anti-kapitalist bir noktadan hareketle şirketleri teşhir etmesi
gerekliliği konusunda or-taklaşıldı. Kimi arkadaşlar, Ünilever, Nestle
gibi şirket-lere ilişkin çeşitli eylemlilikler yapmayı önerdi.
18 Aralık tarihinde "Elleri Soframızda" toplantısıyla ilgili
bilgi verildi. Toplan-tıya platform aktivistleri davet edildi. Toplantı
ara-sında pek çok arkadaş panelin el ilanlarını dağıtmak üzere aldı.
Ayrıca 19 Mart tarihinde Irak'ta ki işgale karşı yapılacak mitinge çağrı
yapıldı. Katılımcılar Irak'taki işgalle GDO sorununu hemencecik bağladı-lar. "ABD
Irak'ta GDO'lu tarım yapıyor" 19 Marta yapılacak mitinge olumlu baktıklarını
söylediler.
Deniz kazası geliyor
İstanbul ulaşımını merkezileştirme adına bugüne kadar
Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne bağlı olan şehir hatları işletmeleri İstanbul
Büyük Şehir Belediyesi’ne devrediliyor.
Şehir Hatları’nın oldukça yaşlı olan gemilerle verdiği hizmet büyük ölçüde
bu gemilerde çalışan denizcilerin bilgileri ve çabaları ile sürü-yor.
Türkiye Denizciler Sendikası’na üye olan denizciler şimdi işten atılma
tehlikesi ile karşı karşıya.
Büyük Şehir Belediyesi TDİ gemicilerini işten atarak yerlerine deneysiz
gemiciler almayı planlamakta. Bu ise denizde ciddi bir faciaya davetiye
çıkarmakla eş anlamlı.
Büyük Şehir Beledi-yesi diğer taraftan özel motorları da şimdiki denizcilik
işletmesi gemilerinin yanı sıra işletmeyi planlıyor. Ye-tersiz küçük ve
yavaş olan bu motorlarla de-nizdi bir facia olasılığı daha da artıyor
Bu cinayetin hesabı verilmeli
Başlarda üzeri kapatılmaya çalışılan Mardin-Kızıltepe'deki yargısız infaz
olayı yapılan eylemler sonucu gündeme geldi.
Kızıltepe'de bir baskın sonucu baba-oğul iki kişi öldürülmüş ve sonucunda
valilikçe bu kişilerin terörist olduğu ve devlet güçlerine ateş açtığı açıklanmıştı.
Olay sonucunda on iki yaşında bir çocuk öldü.
On iki yaşında bir çocuğun 'terörist' olamayacağı gün gibi ortada. Yapılan
eylemler ve gösterilen tepkiler sonucu bu olayı araştırmak için gönderilen
milletvekilleri "olayın bir çatışma sonucu olmadığı kanaatindeyiz" diye
açıklama yaptı.
Bazı güvenlik görevlileri açığa alındı. Muhtemelen yargılama sonucunda daha
önceki benzerleri gibi yine ceza alan olmayacak ve olay unutturulmaya çalışılacak.Türkiye'nin
ne kadar 'demokratik' bir ülke olduğunu gösteren bu olay, olsa olsa demokrasinin
mücadeleyle kazanılabileceğinin bir kanıtı olabilir.
Sokak çocuklarına sürgün
Bakırköy'de CHP Kadın Kolları'nın başlattığı, madde bağımlısı çocukları topluma
kazandırmayı amaçlayan imza kampanyası, ardından tartışmaları da başlattı.
CHP'li Bakırköy Belediye Başkanı'nın sokak çocuklarını Yassıada'da toplayıp
orada iki yıl boyunca 'eğitmeyi' önermesiyle alevlenen tartışmalar, protestolarla
devam ediyor.
CHP'li Başkan Ateş Ünal Erzen'e göre sokak çocukları Bakırköy halkının huzurunu
kaçırıyor. AMATEM'in Bakırköy'de hizmet veriyor oluşundan rahatsız olan belediye
başkanının önerisi ise sokak çocuklarını şehir dışına, hatta bir adaya sürgün
etmek. Yani belediye başkanına göre, sorun gözler önünde yaşanmadığı zaman
çözülmüş oluyor. Mükemmel bir belediyecilik anlayışı…
Başkan'ın gafları konu medyaya yansıdıktan sonra da devam etti. Ateş Ünal
Erzen İstanbul'daki 2300 sokak çocuğunun 'suça eğilimli' olduğunu söylüyor.
Dolayısıyla bu kişilerin toplumdan tecrit edilmesinde akla, mantığa aykırı
bir yan yok.
Bazı istatistiklerden yola çıkarak insanları damgalayabileceğini düşünen
bu anlayışa tepkiler gelmekte gecikmedi. Bakırköy Belediyesi önünde İnsan
Hakları Derneği bir basın açıklaması yaptı. Ayrıca bazı CHP'liler Bakırköy
Belediye Başkanı'nı protesto ettiklerini açıkladı.