Sosyalist İşçi 230 (2 Şubat 2005)

 

Sayfa 13:

1917 Şubat Devrimi
Ekmek, barış, iktidar

Birinci Dünya Savaşı henüz sürüyordu. Rus İmparatorluğu ağır yaralar almıştı. Cephede işler kötüydü.
Cephe gerisi ise daha da kötüydü. İşçiler savaşa asker olarak gitmek istemiyorlardı. Kimse savaşa inanmıyordu. Açlık vardı. Ekmek bulmak zordu.
Ağırlaşan koşullara karşı işçiler büyük bir hareketlilik içindeydi. 1916 yılı boyunca 1410 greve 1 milyon işçi katılmıştı. 243'ye politik grev olmuştu.
1917 yılı daha büyük bir grev hareketi ile başladı.
13 Şubat günü 500 bin emekçi bir gösteri yürüyüşü yaptı. 18 Şubat'ta Putilov fabrikasının 50 bin işçisi greve çıktı. Bu arada ekmek karneye bağlandı. Petersburg'un her yerinde ekmek ayaklanmaları başladı.
Rus takviminin farklılığından dolayı 8 Mart kadınlar günü Rus Takviminde 23 Şubat'tı. O gün 50 fabrikadan 87 bin kadın işçi greve çıktı. Onlara Putilov'un 50 bin grevci işçisi de katıldı.
Ertesi günü gösteriler daha da yayıldı, grevler çoğaldı.
25 Şubat günü askeri birliklerde isyanlar çıktı. Askerler işçilere ateş açmayı redderken kendi subaylarını vurmaya ve silahları ile birlikte işçilerin yanına geçmeye başladılar.
Kadınların eyleminden 5 gün sonra 28 Şubat'ta Rus Çarlığı devrildi.
Dönemin en kanlı diktatörlüğü 5 günlük bir işçi eylemi ile yıkılıp gitmişti.
Şubat Devrimi'nde Bolşevikler
1917 Şubat'ında Putilov fabrikasında 150 Bolşevik, Petersburg'un en yoğun sanayi bölgesinde ise 500 Bolşevik vardı.
Bu sayısal küçüklüklerine rağmen Bolşevikler bütün işçi eylemlerinde çok önemli bir rol oynadılar.
Ancak hiç bir işçi eylemi Bolşeviklerin kararı ile başlamadı.
Tam tersine, kadın işçiler Bölge Komitesi'ne eylem yapacaklarını söylediklerinde Parti Komitesi bu eylem kararına karşı çıktı.
Aynı şekilde 27 Şubat'ta neredeyse bütün Petersburg işçileri greve çıkmışken Parti Komitesi henüz genel grev çağrısı yapıp yapmamayı tartışıyordu.
Şubat devrimi çok net bir biçimde büyük kitle eylemlerinin önceden planlanamayacağını, bir partinin çağrısı ile başlamayacağını gösteriyordu.
Sovyetlerin kuruluşu
Şubat ayının o 5 gününde işçilerin temel sloganları "ekmek, barış ve iktidar"dı.
İşçiler 24 Şubat'ta sovyet seçimlerine başladılar.
Sovyet, Rusça grev komitesi demekti. İşyeri grev komiteleri (sovyetleri) daha sonra Petersburg Sovyeti olarak birleşti.
Başlangıçta 1500-1600 delegeden sadece 40'ı Bolşevik'ti. Böylece Sovyet yönetimi işçi sınıfının iki reformist partisinin, Menşeviklerin ve Sosyalist Devrimciler'in eline geçti.
Öte yandan Sovyet'teki Bolşevik delegeler henüz 1905'in fikirlerini savunuyorlar, sokakta işçiler "bütün iktidar sovyetlere" diye slogan atarken Bolşevikler "gizli ve doğrudan oya dayalı" Anayasal Meclis öneriyorlardı. Partinin aralarında Stalin'in de bulunduğu merkezi demokratik devrimi savunuyordu.
Bolşevikler işçilerden yana
5 Mart günü Sovyet yürütmesi, yani reformistler grevlerin bitmesi çağrısını yaptılar.
Reformistler artık yeniden "düzenin" sağlanmasını istiyorlardı.
Bolşevikler buna karşı çıktılar. Çünkü işçi yığınları greve devam etmek istiyorlardı. Henüz talepleri karşılanmamıştı.
Bundan sonraki bütün süreç boyunca Bolşevikler koşulsuz işçi yığınların taleplerini savundular.
Sovyetler nasıl çalışıyordu?
Her fabrikanın bir sovyeti vardı. Bütün işçiler sovyet toplantısına katılıyordu. Bölge sovyeti için seçilen delegeler sovyet toplantılarında istendiği an değiştirilebiliyordu.
Bütün sovyet toplantıları yoğun tartışmalara sahne oluyordu. Her olay, her gelişme işçiler tarafından tartışılıyordu.
İşçi sovyetlerinin yanı sıra askerlerin ve köylülerin de sovyetleri vardı.
Bolşevikler Sovyet toplantılarında giderek etkinlik sağlıyorlardı. Ekim ayına yaklaşıldığında artık Bolşevik Partisi sovyetlerde ki en büyük grup olmuştu.
Sovyetlerin yanı sıra sayısız işçi örgütlenmesi vardı. Şubat Devrimi'ne kadar yasak olan sendikalar devrimden sonra yayılmamaya ve güçlenmeye başladı.
Sovyetlerin ve sendikaların yanı sıra fabrika konseyleri vardı.
Bunların yanı sıra hayatın her alanında işçiler örgütleniyorlardı. Konut sorunu için, iaşe sorunu için vs komiteler kuruluyor, bu komiteler merkezileşiyordu. İşçiler hayatın her alanında duruma el koyuyorlardı.
Reformistler ise geçici Hükümet ile seçimlere gitmek ve bir parlamento kurmak istiyorlardı.
Oysa Sovyetler ve onun yanı sıra sayısız işçi örgütlenmesi çok daha demokratikti.
Sovyetler bütün çalışanları kapsıyordu. Seçilenler geri çağrılabiliyordu. Hiç bir görevli ortalama işçi ücretinden fazlasını alamıyordu.
Kısacası Sovyetler işçi sınıfı için doğrudan demokrasi demekti.
Çoğunluğu kazanmak
1917 Şubat Devrimi ile bütün iktidarın Sovyetlerin eline geçtiği 1917 Ekim ayına kadar geçen sürede Bolşevikler işçi sınıfının çoğunluğunu kazanmak için çalıştılar. Hiçbir zaman devrimi ve devrimci eylemi örgütün işi olarak görmediler, yığınları, işçileri harekete geçirmeye çalıştılar.
"Bolşevikler bıkmadan ve inatla çalışıyorlardı. Her gün, aralıksız, fabrika kürsülerinde, yığınlar arasındaydılar. Her Allah'ın günü, küçük büyük onlarca toplantıda konuşuyorlardı. Yığınlar için onlar kendi insanları olmuşlardı."
Savaştan devrime
Savaş ve özellikle savaşta yenilgi egemen sınıflar için yönetme krizi oluşturabilmekte. Yani devrimci bir durum ortaya çıkabiliyor.
1917 Şubat Devrimi'nden öğrenilecek ilk ders bu. savaşın faturasını ödemek istemeyen Petersburg işçileri giderek yükselen bir mücadelenin sonunda "ekmek, barış ve iktidar" diyerek ayaklandılar.
İkinci önemli ders ayaklanan işçilerin Türkiye solunda yaygın olan inancın tersine bir partinin işareti ile harekete geçmedikleri. Ancak işçilerin bu hareketinin başarısı için işçi sınıfının tüm taleplerine sahip çıkan, savunan ve işçilere genel çıkarlarını gösteren bir devrimci partinin gerekliliği. Bu da üçüncü önemli ders.
Dördüncü ders, sovyetlerin insanlığın bugüne kadar geliştirdiği en demokratik yönetim olduğu. 1917 Şubat - Ekim devrimleri arasında geçen dönem sovyet mekanizmasının ne denli canlı bir demokratik ortam olduğunu gösteriyor.
Son olarak ise Şubat ve ardından Ekim Devrimleri işçi sınıfının kurtuluşunun kendi eyleminin eseri olacağını anlatıyorlar. Aynı şekilde Şubat Devrimi henüz sürerken kurulmaya başlayan sovyetler ve sayısız diğer kitlesel işçi örgütü ise sosyalizmin işçi sınıfının kendisini devlet olarak örgütlemesi olduğunu gösteriyor.

F. ALOĞLU



Devrimin objektif ve subjektif koşulları
“Marksistler için devrimci bir durum olmadan devrimin olabilmesi tartışılamaz, daha da öteye, her devrimci durum bir devrime yol açmaz. genel olarak konuşacak olursak, devrimci durumun özellikleri nelerdir? Aşağıdaki üç önemli özelliği belirtirsek kesinlikle yanılmış olmayız. (1) Egemen sınıflar için bir değişiklik yapmadan egemenliklerini sürdürmeleri mümkün olmadığı zaman; “üstteki sıflar” arasında şu veya bu biçimde bir kriz olduğu zaman; bu kriz egemen sınıfın politikalarında ezilen sınıfların hoşnutsuzluk ve kırgınlıklarının ortaya çıkmasını sağlayacak bir yara açtığı zaman. Bir devrimin olabilmesi için” alttaki sınıfların” eski biçimde yaşamak “istememeleri” yetmez, “üstteki sınıflarında” eski biçimde “yaşayamaz duruma” gelmeleri gerekir: (2) Ezilen sınıfların çektikleri ve gereksinmeleri her zamankinden daha şiddetle büyüdüğü zaman; (3) Yukarıdaki nedenlerin bir sonucu olarak “barış döneminde” soyulmalarına sessizce katlanan ama ortaıl karıştığında hem krizin yarattığı koşullar hem de bizzat “üstteki sınıflarca” bağımsız tarihsel bir eyleme sürüklenmeleriile, yığınların faaliyetinde önemli bir yükseliş olduğu zaman.
“Genel bir kural olarak, yalnızca, tek tek grupların ve partilerin değil, tek tek sınıfların iradesin den de bağımsız olarak bu objektif değişmeler olmadan devrim mümkün değildir. Bu objektif değişimlerin tümüne birden devrim durumu denir. (...) her devrimci durum bir devrimin doğmasına neden olmaz; devrim yukarıda belirtilen objektif değişimlerin subjektif değişimle yani, devrimci sınıfın kriz döneminde dahi zorlanmadan yıkılmayan eski hükümeti yıkacak kadar güçlü devrimci tığın eylemlerine başlayabilme yeteneği ile birlikte mümkündür.”

Lenin, Bütün Eserler, Cilt 21, sayfa: 213-214