Sosyalist İşçi 230 (2 Şubat 2005)
Sayfa
6: Dünya
40 ölü, yüzlerce yaralı…
Bu mu demokratik seçim?
Irak’taki savaşın bir nu-maralı mimarı olan George W. Bush, bu seçimlerin Irak'a istikrar ve demokrasi getireceğini iddia ediyordu. Seçim günü Irak'ta yaşananlar gerçeklerin Bush'un dediği gibi olmadığını bir kez daha gösterdi.
Seçimlerin yapıldığı gün, resmi açıklamaya göre, Irak'ta 40 kişi öldü, yüzlerce de yaralı var. Yapıldığı gün dahi kana bulanan bu seçimlerin, Irak'a demokrasi ya da özgürlük getirmesi mümkün mü?
Üstelik bu seçimlerde Irak halkı kendi hükümetini değil, sadece 275 kişiden oluşan geçici Ulusal Mec-lis'i seçecek. Daha sonra 2005 Aralık ayında yeniden bir seçim yapılacak. Yani Bush'un her fırsatta söy-lediği, Irak halkının bu seçimde kendi hükümetini seçiyor olduğu doğru değil.
Seçim hangi koşullarda yapıldı
7000'den fazla adayın katıldığı seçimlerde, güvenlik gerekçesiyle seçim kampanyası yapılamadı. Irak halkı kime oy vereceğini bile bilmiyordu.
Oy kullanma hakkı olan 1 milyon 200 bin Irak'lıdan sadece 100 bin tanesinin kaydı, o da Saddam zamanından kalma ekmek karnelerine dayanarak yapıldı. Kayıt işlemlerinin yapıldığı sırada insanlara ancak oy kullandıkları takdirde yiyecek yardımı alabilecekleri söylendi.
Seçimden bir gün önce Irak'ta özellikle direnişin yoğun olduğu yerlerde sokaklar tanklarla kapatıldı.
Seçimler nasıl geçti?
Felluce, Ramadi, Samara, Latifiye, Mahmudiye, Yusufiye gibi bazı kentlerde hiç oy kullanılmadı. Halkın bir kısmı seçimleri boykot ederken bir kısmı da güvenlik koşullarından dolayı evinden çıkamadı.
ABD Başkanı George Bush'un bu konudaki açıklaması yüzsüzce, sanki bu ölümlerin nedeni kendisi değilmiş gibi, "Bazı Iraklılar vatandaşlık görevlerini yerine getiriren öldüler" demek oldu.
ABD Irak'tan
çekilecek mi?
George W. Bush, Irak'taki kritik seçimlerden bir gün önce yaptığı açıklamada, ''Demokrasi Irak'a yerleşirken, Amerika'nın oradaki görevi de sürecek. Silahlı kuvvetlerimiz, diplomatlarımız ve sivil personelimiz, Irak'ın yeni seçilecek hükümetine, güvenliği sağlamada yardım edecek ve Irak güçlerini eğitecek'' dedi.
Peki o zaman işgal altında olan bir ülkede demok-rasi nasıl işleyebilir? Bush seçimlerden önce sık sık Irak halkının çok uzun bir zamandan beri ilk defa oy kullanıp kendi hükümetini seçeceğini söylüyordu. Bush'un sözleri bu hükümetin işgal güçleri ile anlaşmak zorunda olduğu anlamına gelmez mi?
Aslında Amerika bunu ilk defa yapmıyor. Ameri-ka 1960'da yapılan seçimlerin ardından Vietnam'ı işgal etmiş, 1966, 1967 ve 1971'de yapılan göstermelik seçimlerin ardından Vietnam'dan çıkmamış, ancak savaş karşıtı hareket ve Vietnam'daki direniş sonucunda çekilmişti.
Bu seçimler meşru değildir
İşgal koşulları altında yapılan, insanların özgürce oy kullanma hakkına sahip olmadıkları, adayların isimlerini bile bilmedikleri bir seçim meşru değildir. Irak'ta gerçekten demokratik ve özgür seçimlerin yapılabilmesinin tek koşulu işgal güçlerinin bir an önce Irak'tan çekilmesidir.
Bush şimdi de İran'ı tehdit ediyor
Seçilir seçilmez önce Irak'ın Felluce kentine kor-kunç bir saldırı düzenleyen Bush, şimdi de İran'a saldırmaya hazırlanıyor. Amerikalı gazeteci Seymour Hersh, Amerikalı özel güçlerin zaten geçen yazdan beri İran'da çeşitli faaliyetlerde bulunarak, olası hedefleri saptamaya başladıklarını ortaya çıkardı. Pentagon ise bu raporu yalanlamadı.
Bu arada Amerika, Çin'in en büyük sekiz şirketine, İran'ın füze programına yardımda bulundukları gerekçesiyle ekonomik yaptırımlar uygulamaya başladı. Amerikan Savun-ma Bakanı Donald Rumsfeld, Bush'un yeni-den seçilmesinin bu yönetime istediğini yapma öz-gürlüğü verdiğini söyledi.
Üst düzey bir gizli servis elemanı şöyle bir açıklamada bulundu: "Bundan sonra İran hakkında bir şeyler yapacağız. Bir savaş ilan ettik ve kötü adamlar, her nerede olurlarsa olsunlar bizim düşmanımızdırlar… Dört yılımız var, ve bu dört yılın sonunda terörizme karşı savaşı kazandığımızı söylemek istiyoruz.”
İran nükleer programını Avrupa Birliği ile yaptığı görüşmeler sonucunda durdurmuştu. Eğer Batılı devletler yaptırımlarını kaldırırlarsa İran bu programdan tamamen vazgeç-meye hazır.
İsrail Başbakanı Sharon ise, Amerika'nın bekçi köpekliği rolünü bir kez daha başarılı bir şekilde yerine getirerek, eğer Amerika İran'ın nükleer silahları konusunda bir şey yapmayacaksa kendisinin yapabileceğini söyleyerek gerginliği daha da kışkırtıyor.
Bush ve Rumsfeld Irak konusunda söyledikleri yalanları şimdi de İran için söylüyorlar.
Irak'taki gerçek bölünme nedir?
Irak'tan söz ederken sık sık Sünniler, Şiiler, Kürtler gibi genellemeler yapılıyor ve bu gruplar arasında çıkabilecek bir etnik savaştan bahsediliyor.
Irak'ta tabii ki çeşitli bölünmeler ve tartışmalar var, ancak bunlar etnik ya da dini temele değil, direnişin nasıl şekillenmesi gerektiği temeline dayanıyor.
Bush ve Blair, Irak'tan çekildikleri tak-dirde bir iç savaşın çıkabileceğinden bahsediyorlar ve orada kalarak Irak halkına lütufta bulunmuş olduklarını söylüyorlar. Peki şu ana kadar Irak’ta 110 bin sivil ölmüş ve her gün onlarca insan ölmeye devam ederken, bu koşulların iç savaştan farkı nedir?
Bu bölünme işgal güçleri tarafından bilinçli bir şekilde öne çıkarılıyor. Irak'ta asıl bölünmeyi yaratan Amerikan hükümetinin Irak'ta kendi kontrolünde olan bir hükümet kurmaya çalışmasıdır.
Ancak Irak halkı içerisinde gerçekte böyle bir bölünme yoktur. Özellikle Felluce, Bağdat, Musul, Kerkük gibi büyük şehirlerde Sünniler ve Şiiler, Araplar ve Kürtler iç içe geçmiş durumdadırlar.
Irak'taki temel sorunlar, dini ve etnik bölünmeler değildir. Temel sorunlar sosyal adalet, toprak sorunu, açlık, işsizlik, eğitim, sağlık gibi gündelik sorunların yanı sıra, işgalci Amerikan ordusunun -ve müttefiklerinin- her gün uyguladığı terör ve Irak halkının özgürlüğünün elinden alınmış olması gibi politik konulardır.