Sosyalist İşçi 230 (2 Şubat 2005)

 

Sayfa 7: Dünya

Dünya işgale karşı mücadele etmeye devam ediyor
Irak'ta seçimlerin yapıl-dığı gün, Porto Allegre'de yapılan Dünya Sosyal Forumu'nda bir araya gelen savaş karşıtları, 19 Mart'ın sadece Avrupa'da değil, tüm dünyada Küresel Eylem Günü olması için çağrı yaptılar.
Savaş karşıtları toplantısına, Irak da dahil olmak üzere, 33 ülkeden yaklaşık 300 savaş karşıtı aktivist katıldı.
1000'den fazla üyesiyle Amerika Birleşik Devletle-ri'ndeki en büyük savaş karşıtı koalisyon olan Barış ve Adalet İçin Birlik'ten Medea Benjamin, "2005 yı-lının işgalin sona ereceği yıl olduğunu söyleme konusunda çok kararlıyız" dedi.
Şu anda, Irak da dahil olmak üzere, 29 ülkede 19 Mart gösterisi örgütleniyor.
Ayrıca savaş karşıtı aktivistler Irak'ta yapılan seçimlerin hiç bir öneminin olmadığını vurguladılar. Bağdat'tan gelen ve işgale karşı geniş bir koalisyonun -hem Sünnileri, hem Şiileri kapsayan- lideri olan Sheik Jawad Khalisi de seçimle-rin geçersiz olduğunu söyledi.
Khalisi Bağdat'dan edindikleri bilgiye dayanarak, Irak halkının önemli bir kesiminin seçimleri boykot etmeye karar verdiğini söyledi. Musul, Diyala ve Ramadi de dahil olmak üzere beş eyalette seçmenlerin %90'ının seçimleri boykot etmeye karar verdiklerini söyledi. Diğer yedi eyalette ise boykot oranı %70'di.
Sheik Jawad Khalisi şiddetin seçimlerle bile sona ermeyeceğine inanıyor ve şöyle diyor: "Şiddet ancak Irak halkı işgalcilerden kurtulduğu zaman sona erecek.”


Dünyaya savaş açan başkan...

Yemin töreninde George W. Bush Amerika'nın dış siyasetini şöyle açıkladı: "... dünyada diktatörlüğün ortadan kalkması amacıyla, her ulus ve kültürde demokratik hareketlerin ve kurumların gelişmesini sağlamaya çalışmak ve desteklemek. Bu, aslen silâh yoluyla gerçekleştirilecek bir görev değil. Ancak, gerektiğinde kendimizi ve dostlarımızı silâh zoruyla koruyacağız".
Belki Bush'un "diktatörlük" derken nerelerden söz ettiğini anlamayanlar olabilir diye, yeni Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice kendi kabul töreninde konuya açıklık getirdi: "Doğrudur, dünyamızda hala diktatörlüğün ileri karakolları var ve Amerika tüm kıtalarda ezilen halkların yanındadır: Küba'da ve Birmanya'da ve Kuzey Kore'de ve İran'da ve Beyaz Rusya'da ve Zimbabwe'de".
Bu sözlerin gülünçlüğünü ve ikiyüzlülüğünü bir yana bırakalım. Bütün dünyayla adeta dalga geçermiş gibi, dünyanın ne kadar güleceğini hiç takmazmış gibi edilen bu sözlerin altında ciddi bir mesaj veriliyor. Aba altından değil, açık açık sopa gösteriliyor. Amerikalı ünlü bir romancının sözleriyle, "dünyanın geri kalanına sakince savaş açılıyor".
Dahası, dünyanın geri kalanına savaş açarken, hiçbir ittifak arayışı, Birleşmiş Milletler'e veya dost ülkelere hiçbir göz kırpma yok. Bush'u öncüllerinden (örneğin kendi babasından) farklı kılan da bu.
Bu saldırganlığın Irak'la sınırlı olmadığı açık. Amerika'nın sorunu sadece petrol (veya genel olarak hammadde) değil, askerî üstünlüğünü kullanarak küresel hegemonyasını pekiştirmek, potansiyel rakiplerinin önünü kesmek. Afganistan savaşı ile, örneğin, Amerika hem o güne kadar giremediği beş yeni ülkede askerî üs sahibi oldu, hem Çin'i markaj altına almaya başladı, hem de Asya petrol ve doğal gaz kaynaklarının yanıbaşında konuşlanmış oldu.
Afganistan ve Irak savaşları, içiçe girmiş askerî, ekonomik ve jeopolitik unsurlardan oluşan bir stratejinin ilk adımları. Bush ile Rice'ın gösterdikleri hedefler, stratejinin kalıcılığına ve bundan sonraki adımlarına işaret ediyor.
Bu stratejinin başarıyla uygulanabilmesi, dünya nüfusunun ezici çoğunluğu için iki anlama gelecek: bir yandan yeni yeni savaşlar, ateş, kan ve ölüm; bir yandan neoliberal ekonomik politikaların dünyanın her yanında daha acımasızca dayatılması, hastalık, yoksulluk ve ölüm.
Ancak Amerika egemen sınıfının planları Irak'ta batağa saplanmış durumda. Şu ana kadar 100 binin üzerinde Iraklı'yı katletmiş olmalarına rağmen, 150 bine yakın Amerikan askeri, bir o kadar da teçhizat, donanım ve destek gücü, günde 4 milyar dolar harcıyor ve Irak'ta asayiş sağlayamıyor, direnişi bastıramıyor. Bu durumda, stratejinin sonraki adımlarının atılması mümkün değil. Irak'ta direniş sürerken İran'a saldırmaları mümkün değil. Amerika'nın bir bu kadar daha askeri yok. Dahası, Amerikan kamuoyunu iki cephede iki savaşı desteklemeye ikna etmek mümkün olur mu, kuşkulu. Amerikan ekonomisi bu ekonomik yükün altından kalkabilir mi, kuşkulu.
Kısacası, Irak herhangi bir savaş değil, direniş herhangi bir direniş değil. Emperyalizmin istediği adımları atıp atamayacağını ve dolayısıyla insanlığın kaderini belirleyen bir savaş ve direniş. Bush herhangi bir ABD başkanı değil, dünyaya savaş açan, Amerikan emperyalizminin saldırganlığını simgeleyen kişi.
Roni MARGULİES


Bizim Adımıza Savaşma

Amerikalı savaş karşıtları ikinci kez seçilmesinin ar-dından Bush'a karşı müca-dele etmeye devam etmekte kararlılar. Bu nedenle, Amerikan halkının Bush'a karşı mücadele etmeye de-vam edeceğini göstermek için yeni bir imza kampanyası başlattılar. Bu imza metni şu sözlerle başlıyor: "George W. Bush ikinci başkanlık dönemi için ye-min ederken, Amerika Bir-leşik Devletleri halkının sa-vaşın, açgözlülüğün ve hoşgörüsüzlüğün bu utanç verici taç giyme törenine karşı sessiz kaldığı doğru değildir. George Bush bi-zim adımıza konuşmuyor. George Bush bizi temsil et-miyor. George Bush bizim adımıza hareket etmiyor."
Şöyle devam ediyor; “Bush'u durdurmakta başarısız oluşumuzun umutsuzluğa ve eylemsiz-liğe yol açmasına izin vermek büyük bir hata olur. 2008'e kadar bekleyemeyiz, beklemeyeceğiz. İkinci Bush rejimine karşı mücadele şimdi başlamak zorunda."
Ve şöyle bitiyor;
"Vietnam'daki savaşa kar-şı çıkan hareket hiçbir baş-kanlık seçimini kazanmadı. Fakat birlikleri taşıyan trenleri durdurdu, görev merkezlerini kapattı, yürü-yüşler yaptı, kapı kapı do-laşıp insanlarla konuştu ve tüm bunlar savaşın durdurulmasını sağladı. Sivil Haklar Hareketi kendi yıl-dızını asla bir başkan ada-yına bağlamadı; otobüsler-de oturma eylemleri yaptı, özgürlük için mücadele etti, yasal yollarla mücade-le etti, bir sürü eylemci tu-tuklandı - ve bir ulusun çehresi değişti.
Bush rejiminin felaket getiren bu yönde devam etmesini durdurmak bizim sorumluluğumuzdur. Eğer kararlı bir şekilde davranamazsak inanıyoruz ki tarih bizi yargılayacak."
Bu metni, aralarında Tarik Ali, Howard Zinn, Micheal Albert, Naom Chomsky'nin de bulunduğu 9.000'den fazla kişi imzaladı.


Sonuçları önceden bilinen seçimler
Özgür Irak'ı gene ABD yönetecek

Bu hafta sonu Irak'ta yapılan seçimler tamamen bir sahtekarlık. Ben oy verebilecek biri olarak seçim listesine kaydedildim. Ama oy vermeyeceğim. İngiltere'de rahat koşullarda yaşayan biri olarak oy vermeye ne hakkım var. Irak'ta olacakları belirlemeye nasıl hakkım olabilir. Birçok Irak'lı oy veremezken babası Irak'lı olanların oy hakkı var. Bütün bunlar özgür ve adil bir seçim gibi geliyor mu?
Felluce göçmenlerinin sadece yüzde 10'u yıkılmış kentlerine geri dönebilmişken, Iraklıların önemli bir kısmı bırakın oy vermeyi, kayıt bile yaptıramamışken yurtdışında yaşayan Iraklıların oy vermesi sanırım çok uygunsuz bir şey.
Basra hapishanelerinde İngiliz askerlerinin yaptıkları işkencelerin çirkin fotoğrafları bu işgalin demokrasi ve insan hakları ile hiçbir ilişkisi olmadığını gösteriyor.
Bu seçimlerin demokratik olduğunun göstergesi olarak ABD yetkilileri sadece dört vilayetin güvensiz olduğunu söylüyorlar: Bağdat, Anbar, Diyala ve Musul. Bu vilayetler Irak nüfusunun yaklaşık %40'ının yaşadığı yerler.
Ben ilke olarak Irak'ta seçimlerin yapılmasından yanayım. Ancak bu seçimler bize vaat edilen kadar bile olamadı. Bize Amerikan askerlerinin barakalarında kalacaklar söylenmişti.
Onun yerine iki şehri darmadağın ettiler. Ağustos'ta Necef, Kasım'da Felluce. Saddam böyle suçlar işlediğinde korkunç bir suçlu olarak tanımlanıyordu. Aynı şeyi ABD ordusu yapınca demokrasi oluyor.
Muktada al-Sadrve diğerleri taraftarlarının nedensiz tutuklandıklarını söylüyorlar. Seçimler bir düzen getirecek mi? Çok şüpheli.Eğer çok sayıda Iraklı bu sürecin dışında tutulursa sonuç pek de kabul edilebilir olmaz. ABD Irak'ın tam ortasında dev bir askeri üs kuruyor. Bu terk etmeye hazır bir işgalcinin tutumuna benzemiyor. Bu seçimler zaten işgalciler ile işbirliği yapan partilerin meşrulaştırılması içindir. Amaç yasa dışı işgali meşrulaştırmaktır.
Tahrir Swift