Sosyalist İşçi 231 (18 Şubat 2005)

 

Sayfa 13:

Susan Sontag'ın ardından...
Susmayan "Susan”

Geçenlerde Uganda tarihiyle ilgili bir kitabı karıştırırken dehşetle öğrenmiştim. Uganda'nın eski sömürgecileri İngilizlerin, Uganda'ya bir başka sömürgelerinden, Hindistan'dan getirdikleri yüzbinlerce insanı nasıl da yok saydıklarını ulusal dirilişle beraber Uganda'daki bizim mazlum Ugandalılar, İngilizleri kovmuşlar ya, sonra da işbirlikçi oldukları iddiasıyla başlamışlar Hinduları kırmaya. Zavallı Hindular İngiliz elçiliklerine başvuruyorlar, buraya bizi siz getirdiniz, sahip çıkın diye ama, nafile! Binlerce Ugandalı ölüyor, öldürülüyor, İngilizlerin insafını beklerken!
Acıları paylaşmak
"Uzaktaki acıları gösteren fotoğrafların sağladığı bilgi ne işe yarar? İnsanlar kendilerine yakın olan acılara pek bakamazlar. Hem de bütün dikizci tuzaklarına, kendileri için yararlı bir sonuç olan bilgi edinme fırsatını sunmasına rağmen. 'Bu benim başıma gelmiyor', 'Ben hasta değilim', 'Ben ölmüyorum', 'Ben bir savaşta kapana kısılmış değilim'. İnsanların başkalarının çileleri hakkındaki düşünceleri akıllarından defetmeleri normal görünmektedir. İnsanların ilgisizliği, yalnızca şiddet görüntülerinin kesintisizce aktarılmasının kendilerini kayıtsız hale getirmesinden değil, sırf korkudan da kaynaklanabilir. Savaşın meydana geldiği ülkeler dışındaki insanların korkunç görüntülerle karşılaştıklarında hemen televizyonu kapatmalarının ya da kanal değiştirmelerinin sebebi, tarafların liderlerinin çözülmesi mümkün olmayan bir açmazda tıkanıp kaldıklarını iddia etmeleridir. İnsanların dehşet manzaralarına karşı daha az duyarlı hale gelmelerinin sebebi de bir savaşın böyle tepkilerle durdurulamayacağına inanılmasıdır. Oysa şefkat, zaten istikrarsız, gelgeç bir duygudur. Eğer eyleme dönüştürülemezse, yok olup giden bir duygudur. Burada sorun, uyandırılmış, ayağa kaldırılmış duyguların, aktarılmış olan bilgilerin nasıl eyleme dönüştürüleceğidir."
Sontag böyle diyordu 'Başkalarının Acılarına Bakmak' adlı kitabında. O, insana vurgu yapan bir aktivizmin peşindeydi.
Savaş karşıtı Sontag
Ekim ayındaki Frankfurt Kitap Fuarı'nda, Alman Yayıncılar Biriliği'nin geleneksel Barış Ödülü Susan Sontag'a verildi. Sontag, ödül töreninde yaptığı konuşmada Bush'un emperyal politikalarını teşhir ediyor ve "Amerikan demokrasisini" mahkum ediyordu. Gelenekleri öven, aile değerlerine yağdırılan övgülerin bütün politikacıların söyleminin merkezinde yer almasını şiddetle eleştiriyordu. Bush'un bir keresinde, "En çok beğendiğiniz filozof kimdir?" sorusuna "Hz. İsadır" yanıtını hatırlatıyordu. Sontag, "İslami Fundementalizm"in zorlama bir politik araç olduğunu ve "medeniyet"-"barbarlık" çatışması tezinin Amerikan toplumu üzerinde yozlaştırıcı bir etkisi olduğunu savunuyordu.
"Bence", diyordu, "yazar, dünyada neler olup bittiğine dikkat eden kişidir. Yani insanoğlunun ne tür kötülüklere muktedir olduğunu anlamaya, içselleştirmeye, ilişki kurmaya çalışan, ama bu anlayışının sonunda kendisinin yozlaşmasına, bunların onu alaycı ve yüzeysel kılmasına izin vermeyen kişidir." "Sanat, muhalif olmadığı zamanlarda bile zıtlığa yönelir." diyor ve deyim yerindeyse haykırıyordu, "Edebiyat Özgürlüktür" diye.
Susan Sontag her zaman muhalif olan kimliğiyle, kadın hakları mücadelesiyle, entelektüel kelimesinin gerçek anlamı olan kişisel tarihiyle, fiziki olarak aramızdan ayrılsa bile, biraz da solda keşfedilmeyi bekleyen yazarlığıyla aramızda hâlâ!

Cem HİRE


Kimden alışveriş yaptığınızı biliyor musunuz?
Sodexho
Sodexho, gıda hizmetleri ve yönetimi üzerine faaliyet yürüten çokuluslu bir şirket. Bu şirketle dünyanın bir çok köşesinde üniversite kantinlerinden, hastanelere kadar sayısız alanda karşılaşabilirsiniz. Şirket 1895 yılında Fransa'nın Marsilya kentinde gemilere malzeme sağlamak üzere kuruldu ve 1966 yılında gıda hizmetleri alanına el attı. Şirketin günümüzde 76 ülkede 25.000'e yakın noktada 313.000'den fazla çalışanı var. 2004 yılı cirosu 11.5 milyar euro dolayında gerçekleşti. Bu şirketin son yıllarda hızla büyümesinde, özellikle ABD ve İngiltere'deki özelleştirme politikaları önemli rol oynadı.
Batı Avrupa'daki aktivistler bu şirketi, iltica başvurusu yapanlara verilen Sodexho kuponlarından bilmektedir. Sodexho özellikle İngiltere ve Avustralya'da hapishanelerde tutsaklara dağıtılan gıdalarda büyük kârlar elde etmekte. Şirketin tartışmalı bir başka el attığı alan da, ABD ordusunun özellikle Körfez bölgesinde ve diğer çatışma alanlarındaki askerlerine verilen hizmetler. 2003 yılı itibariyle Sodexho ABD Deniz Kuvvetleri'nden 1 milyar dolar civarında iş aldı. Şirket 2002 yılında da Afganistan'da işgal ordularının askerlerine hizmet vermek üzere 304 milyon dolarlık bir ihale kazanmıştı.
Bunun yanı sıra Sodexho, Rusya'nın uzak Sibirya köşelerinde faaliyet sürdüren Shell ile de işbirliği yapıyor. Şirketin çevreye zarar veren şirketlerle işbirliği Shell ile sınırlı değil. BP Amoco, Chevron, ExxonMobil, Texaco ve Halliburton gibi, kâr uğruna çevreyi kirletmekten çekinmeyen bir çok şirketle işbirliği yapıyor. Şirket, Nijerya'da devlet eliyle topraklarından sürülen yerlilerin ve yok edilen 35 hektarlık mangro ormanının bulunduğu Nijer deltasında faaliyet sürdüren Nijerya ordusu ve çokuluslu şirketlerle de işbirliği yaptı. GDO'lu ürünlerde dünyanın başta gelen şirketi Monsanto, Multinonal Monitor dergisinin "2004 Yılı Dünyanın En Kötü On Şirketi" listesinde yer alan GlaxoSmithKline, Merck ve Wal-Mart şirketleri de müşteriler listesinde.
Sodexho, sendikal faaliyetlere ve işçilerin örgütlenmesine karşı ve bunun ötesinde adımlar da atıyor. 1998 yılında şirket bünyesinde yöneticiler için hazırlanan, işyerlerinde sendikalara karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda bilgi veren bir kılavuz kitapçık, Uluslararası Otel ve Lokanta İşçileri Sendikası tarafından kamuoyuna duyuruldu. Sendikanın verilerine göre Sodexho'nun çalışanlarının sadece yüzde 12'si sendikalı.
Sodexho'nun sabıkaları savaşta işbirliği, tutsakları kârlarına alet etmek, sendika düşmanlığı yapmak ve petrol şirketleriyle çevrenin tahribatına ortak olmak olarak sıralanabilir. Ancak sabıka listesi bunlarla sınırlı değil.
Şirketin sabıkaları arasında 2003 yılında ABD'de aleyhine açılmış 1 milyar dolarlık ırkçı ayrımcılık davası var. Üstelik 2.600 Afrika kökenli Amerikalı Sodexho işçisini kapsayan bu dava, şirketin sicilindeki tek ırkçı sabıka da değil.
Şirket 2003 yılı itibariyle İngiltere, Avustralya, Fransa, İspanya, İtalya, Portekiz ve Hollanda'da toplam 91 hapishanede tutsaklara yiyecek sağlıyordu. 2002 yılında bir konsorsiyumla birlikte Şili'de de beş hapishanede iş yapmaya başladı.
Şirketin faaliyet gösterdiği sağlık ve eğitim alanlarındaki ticaret hacmi, 2001-02 yılı itibariyle toplam içinde yüzde 42 paya sahip ve şirket bu alanda The Compass Group ile birlikte dünyanın en büyük iki gıda dağıtım şirketinden biri. Sodexho Türkiye dahil 74 ülkede faaliyet yürütüyor. Şirketin Türkiye'deki müşterileri arasında Sabancı Holding, Toyota, Koçbank, HSBC, Avea, Pınar gibi şirketler var.

Hazırlayan: F. Levent Şensever