Sosyalist İşçi 231 (18 Şubat 2005)
Sayfa
2: Haberler
Sadece katiller değil, siyasi sorumlular da yargılansın
Abdulkadir Aygan. Bir itirafçı. Verdiği bilgiler ger-çekten de tüyler ürpertiyor. Aygan'ın verdiği ifadelerle, Murat Aslan cinayetinin ayrıntıları açığa çıktı.
Aygan'la röportaj yapan ve 'İtirafçı/Bir JİTEM'ci Anlattı' adlı kitabı hazırlayan Uğur Balık şunları söylüyor: "İşte götürdük, yanlış kişiydi ama artık yüzümüzü görmüştü. Boğazını sıkıp kafasına sıktık' gibi şeyleri Aygan soğukkanlıkla anlatırken, ben defalarca ağladım"
Murat Aslan, bir devlet cinayetiyle öldürüldü.
25 yaşındaki Açıköğretim Fakültesi öğrencisi Murat Aslan, Diyarbakır'da 10 Haziran 1994'te bir otomobile bindirilerek kaçırılmış. Ailesinin tüm çabalarına rağmen bulunamamıştı.
Olaydan 10 yıl sonra 11 Mart 2004'te yayımlanan Yeniden Özgür Gündem gazetesindeki röportajda kayıp Murat Aslan'ın adı geçiyordu.
İtirafçı olup ardından Diyarbakır Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlı-ğı'nda görev alan ve daha sonra da istifa ederek yurt dışına giden Abdulkadir Aygan, Aslan'ın Jandarma İstihbarat Teşkilatı'nda görevli kişilerce kaçırıldı-ğını söylüyordu. Olaydan 10 yıl sonra 11 mart 2004'te yayımlanan Yeniden Özgür Gündem gazetesindeki röportajda kayıp Murat As-lan'ın adı geçiyordu. Haber Murat'ın babası İzzettin Aslan'ı harekete geçirdi. 19 nisan 2004'te Silopi Savcılığı ve jandarmanın gözetiminde olay yerinde kazı yapan heyet, ortaya çıkan insan kemiklerini DNA testi için İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderdi. Adli Tıp raporuna göre ceste Murat Aslan'a ait olduğu açığa çıktı.
Geçtiğimiz hafta, Diyarbakır'da 20 avukat, Abdülkadir Aygan'ın itiraflarıyla ortaya çıkan Murat Aslan cinayeti ile ilgili 31 kişi hakkında suç duyurusunda bulundu.
Cinayetin açığa çıkması, devletin yıllarca her türlü yöntemle sürdürdüğü savaşa, neden kirli savaş dediğimizi bir kez daha kanıtladı.
Geçen ay Kulp ilçesi köylüleri de Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açtıkları davayı kazanmışlardı. 11 yıl önce gözaltına alındıktan sonra kaybolduğu öne sürülen 11 köylünün yakınları olayın üzerine gittiler ve yakınlarına ait kemik ve elbise parçalarının bulunması sonucunda soruşturma başlatıldı.
Murat Aslan cinayeti ile ilgili suç duyurusundan sonra basın açıklaması yapan Diyarbakır Baro Başkanı "Devletin ilgili kurumlarının, bir bütün olarak zan altında kalmak yerine suça bulaşmış personelini yargı önüne çıkartarak adli makamlara yardımcı olmaları gerekir" dedi. Bu yaklaşım, olayın yaşandığı dönemdeki tüm siyasi sorumluların yargılanmasını kapsamazsa eksik kalır. Sorun birkaç tetikçinin ve katilin insan öldürmesi değildir. Sorun bir devlet politikasının bugün mahkum edilmesi-dir. O dönemde ve ardından görev yapan tüm Olağanüstü Hal Bölge Valileri, dönemin başbakanları, ordu kademesinin üst düzey komutanları, mutlaka yargılanmalıdır.
SEKA yalanları
Bilirsiniz, bir özelleştirme kararı alındığında, o işletmenin verimsiz, altyapısının da yaşlanmış olduğundan sözeder hep hükümetler. Ekonomik ömrünü tamamlayan makineyi hiç kimse satın almaz! Bakan Unakıtan, SEKA kağıt fabrikasındaki makinelerden birinin 70 yıllık, diğerinin 45 yıllık olduğunu söyledi. Oysa, karton piyasasının yüzde 70'ine hakim olan Kartonsan'ın makinelerinden biri 59 yaşında! Makinanın yaşlı olması ekonomik ömrünü tamamladığı anlamına gelmez. O makinaya gerekli yatırımı yaparsanız makine çalışmaya devam eder. Bundan önce de, eski denilerek özel sektöre satılan SEKA makinelerinden biri Adana'da, diğeri Ankara'da üretime devam ediyor! Aslanlar gibi!
Hükümete bağlı Özelleştirme İdaresi'nin Ankara 9. İdare Mahkemesi'ne gönderdiği savunma hayli ilginç. Özelleştirme İdaresi'nin SEKA'yı kapatma nedenlerini açıkladığı savunmada; SEKA'nın;
1- İzmit'te kanser olaylarını hızla arttırdığı,
2- Kuruluşun sürekli zarar ettiği,
3- SEKA'nın İzmit'te trafik sorunu yarattığı gösteri-liyor! El insaf!
SEKA çapındaki hangi özel sektör kuruluşuna, yeterli filtreleme teknolojisi yok diye kapatma kararı verilmiş? Hangi kamu kuruluşu efektif yönetilmiş de zarar etmiş? Trafik sorununu çözememiş kara-yolları, belediye, emniyet trafik de mi kapatılmalı? Hadi canım, siz de!
TÜKODER Başkanı
Mehmet Sevim öldü!
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu'nun ve Türkiye Sosyal Forumu'nun kurucu üyesi ve önemli bileşeni olan TÜKODER'in (Tüketiciyi Koruma Derneği) Genel Başkanı Mehmet Sevim, mücadele ile dolu bir ömrün hedeflerini, geride kalan arkadaşlarına bırakarak, 10 Şubat sabahı yaşama veda etti. Vücudunu saran kanser illetine daha fazla direnemeden aramızdan ayrıldı. 1954 yılında Elbistan-Kahramanmaraş'ta doğan Sevim, DİSK Gıda-İş Sendikası Ankara Bölge Temsilciliği, Halk Tüketim Kooperatifleri Birliği (Halk-Koop) Genel Başkanlığı, Türkiye Maden-İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu üyeliği ve Genel Başkan Vekilliği gibi görevleri üstlendikten sonra, Tüketici Dernekleri Federasyonu -TÜDEF'de kurucu üye olarak yer aldı ve halen TÜDEF Genel Başkan Yardımcılığı görevini sürdürmekteydi. Yurttaş hakları mücadelesinin gönüllü neferi Mehmet arkadaşı, emeğiyle yaşattığı TÜKODER Yönetim Kurulu'nun sözleriyle uğurluyoruz:
"Acılar içerisinde kıvrandığı anlarda bile TÜKODER'in geleceği için plân ve projeler üreten... Doğrulamadığı hasta yatağında, sabırsız, telaşlı, atak... Çalıştı... Çalıştı... Usanmadan çalıştı... Sanki hiç ölmeyecekmişcesine...
Mehmet Sevim öldü!
"Yoldaş" Sevim öldü!..
Savcı savaşı mı savunuyor?
Tüzüğünde anadilde eğitimi savunduğu için bir kapatma davasıyla karşı karşıya bulunan Eğitim-Sen’e şimdi de barışı desteklediği için bir soruşturma açıldı.
Kapatma davasını protesto için daha önce Ankara Güvenpark’ta oturma eylemi yapan Eğitim-Senliler burada kurdukları serbest kürsüde ziyaretçilerin görüşlerini açıklamasına izin vermişlerdi. Kürsüye gelen Barış Anneleri’nin mücadelesini desteklediklerini açıklayan altı Eğitim-Sen yöneticisine Ankara Başsavcılığı TCK 312/2’den soruşturma başlattı.
Sendikanın Genel Başkanı Alaattin Dinçer savcılığa ifade vermeye yakasında ‘Barış’ yazan bir kokartla gideceğini açıklayarak “Barışı savunmanın neresi suç? Her zaman, yalnız Türkiye’de değil tüm dünyadaki barış istemlerine destek vereceğiz!”dedi.
Condoleezza Rice niye geldi?
Dış İşleri Bakanı olarak yaptığı ilk geziye Türkiye’yi de alan Condoleezza Rice basının bir çok köşe yazarına göre Türk hükümetinden Türkiye’deki Amerikan düşmanlığına son vermesini istemek için gelmiş. Türk Dış İşleri Bakanı Abdullah Gül ise Rice’dan Hollywood’un Türkiye aleyhinde filmler yapmamasını istemiş!
Rice’ın niye Türkiye’ye geldiği açık. AKP hükümeti üzerinde Kuzey Irak’a müdahale için bir baskı var. Bu pek olası değil ama gene de ABD böyle bir olasılığın olmasını bütünüyle engellemek istiyor. Irak’ta sahip olduğu tüm sorunların ortasında bir de Kuzey Irak’a müdahale eden Türkiye çok can sıkıcı bir gelişme olur ABD için. İşte Rice esas olarak bu olasılığı bertaraf etmek için geldi.
Öte yandan Rice Kongra Gel’e karşı da savaşmayacaklarını ama siyasi baskı yapacaklarını ifade etti. Rice aynı zamanda Türkiye’ye de aynı konuda siyasi baskı yaptı.
Bugün İran ve Suriye’ye gözlerini dikmiş olan ABD’nin Türkiye’nin yaratacağı bir yeni soruna hiç ihtiyacı yok. Bu nedenle elindeki tüm silahlarla (AB, IMF, Dünya Bankası, kredi, yatırım gibi) ABD Türkiye’yi yatıştırmaya çalışmakta.
Rice diğer yandan da gelecekteki saldırıları için Türkiye’yi nötralize etme-ye de çalışıyor. İran’a, Suriye’ye saldırı karşısında Türkiye’nin uslu uslu oturması, ses çıkarmaması isteniyor. AKP hükümetinin ise ses çıkarabilecek yeteneği hemen hemen yok.
Türkiye’de yaşayanların Amerika için ne düşün-düğü ise Bush’un umurunda değil.