Sosyalist İşçi 232 (4 Mart 2005)

 

Sayfa 14:

FİLM: Oscar 2005:
“Daima kendini koru”
"Daima kendini koru" Clint Eastwood'un Oscar kazanan Milyonluk Bebek filminin temel sloganı.
Frankie Dunn (Clint Eastwood) "Hit Pit" boks salonunda yetiştirdiği boksörleri aşırı ölçüde korur.Risk almalarını istemez. Oysa yükselmek isteyen boksörün risk alması lazımdır.
En umut veren öğrencisinin menajerini değiştirdiği günlerde Maggie Fitzgerald (Hillary Swank) Hit Pit'e gelir. Frankie tarafından eğitilmekte kararlıdır.
Önce reddeder.Küçümser. "Ben kızları eğitmiyorum" der. Ama sonra yanında çalışan tek kişi olan ve kendisi de eski boksör olan arkadaşı Scrap'ın (Morgan Freeman) da araya girmesi ile razı olur. Film bu aşamadan sonra Clint Eastwood'un kendi sözleri ile baba-kız aşk hikayesine dönüşür. Maggie Franki'nin olmasını istediği kızı, kızı, Franki iseMaggie'nin kaybettiği baba durumuna gelir.
Milyonluk Bebek'in hikayesi şaşırtıcı bir biçimde doğrudan. Boks yumruklarına değil güçlü karakterlere dayanmaktadır.
Clint Esatwood, Swank ve Freeman güçlü karakterler çiziyorlar. Tom Stern'in fotoğrafları ve Clint Esatwood'un müziği filme kalite katıyorlar.
Milyonluk Bebek Amerikan sağından eleştiriler aldı. Frankie'nin dine karşı tutumu eleştiriliyor.Ama Milyonluk Bebek hiçbir biçimde solun politik desteğini alabilecek bir film değil ama sağın eleştirisini de hak etmiyor.
Clint Eastwood 1980'lerdeki "Dirty Harry" rolüyle parlamıştı. Yargısız infazcı bir polis memuruydu. Türk polisinin o yıllarda kendisine örnek aldığı ve hala da almaya devam ettiği bir karakter.
Milyonluk Bebek ile Clint Esatwood kesinlikle insanların kalbini kazanmasını biliyor ama film hiçbir biçimde politik değil ve ortalama Hollywood filmlerinden içerik açısından farklı değil.
Maggie'nin geldiği yoksul işçi kesimi kötülenirken Maggie ailesinden ve geldiği çevreden farklı olduğu için aklanıyor. Ailesi ise kalpsiz, bencil ve tembel olarak damgalanıyor.
Maggie çalışırken ringin arkasındaki duvarda "Kazananlar daima kaybedenlerin yapmadığını yapanlardır" yazıyor. 2005 Oscar'ı muhteşem dokümanter Fahrenheit 9/11'in görülmemeye çalışıldığı bir koşulda Oscar'ı kazandı.
Clint Eastwood ve Hollywood kendilerini korumayı öğrenmişler!
Milyonluk Bebek
Clint Eastwood, Hillary Swank, Morgan Freeman


KiTAP: IMF ve Dünya Bankası'na Karşı 10 Neden
Küresel kapitalizme karşı donanmak için
Antikapitalist hareketin temel çıkış noktalarından biri, Amerika veya Avrupa'da değil, dünyada yoksulluğun ve eşitsizliğin artıyor olmasına karşı duyulan öfke ve isyan duygusuydu. Küresel bolluk ortamında, Üçüncü Dünya'daki yokluk, açlık ve ölümün suçluları, açık ki, tüm bu sorunları çözeceği iddia edilen serbest piyasa mekanizması, bu mekanizmanın gerekliliği üzerinden hayata geçirilen neoliberal ekonomi politikaları, bu politikaları dayatan IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve bu politikaların uygulanmasıyla kârlarına kâr katan dev çokuluslu şirketlerdi. Danaher'ın bu kitaptaki sözleriyle:
Piyasa güçlerinin, Dünya Bankası ve IMF tarafından kuvvetle desteklenen küreselleşmesi, daha fazla eşitsizlik yaratıyor. Hem uluslar arasında hem de ulusların kendi içinde eşitsizliğin arttığını gösteren pek çok veri bulunuyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın (UNDP) raporuna göre dünya nüfusunun en zengin %20'si dünya kaynaklarının %86'sını tüketirken, en yoksul %80'i dünya kaynaklarının sadece %14'ü-nü tüketiyor. Bu aşırı eşitsizlik sonucu hemen hemen üç saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor. Çocuklar kötü beslenmeye bağlı hastalıklardan ölüyorlar. Aşısı çok ucuz olan kızamık gibi hastalıklardan ölüyorlar. Kirli su içmekten ortalama on saniyede bir çocuk ölüyor (tedavisi, biraz tuz ve şeker karıştırılmış temiz su içirmekten ibaret). Dünyada bolluk yaşanırken kendi çocuklarının acı içinde kıvranarak ölmesini seyretmek zorunda kalan ailelerin ıstırabını bir düşünün.
Dünyada bolluk olduğu gerçeğinin bilincinde olan yoksul ülkelerdeki aileler de, bu aileleri televizyonlarında izleyen Batılı gençler de sorunun maddi olmadığını görüyorlardı; demek ki, sorun maddi olanakların dağılımında, bu dağılımı örgütleyen sistemde olmalıydı. Dolayısıyla hareket, ortaya çıktığı andan itibaren, sistemin temel taşları olarak algıladığı, sistemi tasarlayıp yapılandıran, teorik ve ideolojik savunmasını yapan kurumlar olarak algıladığı kurumları hedef aldı; sistemden en çok yararlanan ve mevcut haliyle sürmesi için elinden geleni yapan çokuluslu şirketleri düşman ilan etti.
Kitap, çok uluslu şirketlere, küresel kapitalizme karşı mücadele etmek için gerekli nedenleri başarıyla anlatıyor. Her sosyalistin, antikapitalistin ve sistem muhalifinin okuması yararlı olacaktır.

IMF ve Dünya Bankası'na Karşı 10 Neden
Özgün adı: 10 Reasons to Abolish The IMF & World Bank
Yazar: Kevin Danaher
Çeviri: Bülent Doğan

Karakedi Kitabevi’nden alabilirsiniz


BİZE GÖRE
Avrupa Birliği; yeni liberal bir proje
Bir arkadaşımla AB süreci üzerine yaptığım tartışmada, üyelik nedeniyle Türkiye'ye dayatılan yeni liberal politikaların IMF programı olarak zaten uygulanmakta olduğu, bu nedenle bunun AB'ye "hayır" demek için geçerli bir neden olamayacağını belirtti. Ben aynı kanıda değilim.
Yeni liberal politikalar bugün Türkiye'de uygulanıyor olsa da, TÜSİAD'ın ve IMF'nin istediği ölçüde uygulanamıyor, çünkü bu saldırıya karşı güçlü bir direnç var. Son örnek Seka'daki direniş. Ayrıca Emek Platformu'nun eylemleri de işçi sınıfının geniş kesimlerini kapsadığı için bir başka önemli gösterge. IMF'nin programının işçi düşmanı olduğu bugün herkes tarafından biliniyor.
Öte yandan AB üyelik kriterleri arasında ekonomik yaptırımlar IMF programına oldukça benziyor. Bir farkla: AB'nin ekonomik yaptırımları, demokrasi ve refah getirecek denilen bir üyeliğin gereği olarak önümüze konuyor. Bu durum, işçi sınıfının direnişini kıracak ideolojik bir kılıf yaratıyor.
Bir sorun da, sosyalistlerin yeni liberal politikalara bakışıyla ilgili. AB, yeni liberal politikaları uygulayan bir birlik. Kendimize sormamız gereken soru: yeni liberal politikaları uygulayan bir Birlik, özgürlük ve demokrasi getirebilir mi? Ekonomi ile siyaseti bir birinden ayırabilir miyiz?
Bence Türkiye'de solun büyük bir kısmı, ekonomi ile siyaseti bir birinden ayırarak, önemli bir yanlış yapıyor. AB, siyasi olarak başka, ekonomik olarak bir başka zeminde değil. AB sadece Brüksel'deki siyasi kurumlardan da oluşmuyor.
AB, temel olarak Avrupa çokuluslu şirketlerinin projesi. Bu nedenle AB'nin yeni liberal programı şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan, çokuluslu sermayenin projesinden solun beklentisinin olması.
Kemal AYDIN