Sosyalist İşçi 232 (4 Mart 2005)

 

Sayfa 6: Dünya

Bush’un yeni hedefi

Irak’a saldırıya hazırlandığı günlerde ABD yönetimi başka ülkelerin yanı sıra Suriye’yi de kendisini desteklemesi için sıkıştırıyor ve tehdit ediyordu. Bu tehditlere rağmen Suriye ABD ve İngiltere’nin Irak’a saldırısını ve işgalini des-teklemedi. Şimdi, Lübnan-’ın eski başbakanı Hariri’nin öldürülmesi üzerine ABd ve İsrail açıkça olmasa da bu suikastten Suriye’yi sorumlu tutuyorlar.
Birleşmiş Milletler geçen sene Fransa ve Amerika’nın hazırladığı taslağı kabul ederken Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesini istiyordu. Suriye ise Ortadoğu pazarlıklarında sahip olduğu en önemli kozu kaybetmek istemiyor ve bu nedenle Lübnan’dan çekilmiyor. Baskıların artması üzerine Lübnan’daki 17 bin kişil Suriye ordusu Lübnan-Suriye huduna çekildi.
Sykes-Picot anlaşması
Bugünkü Suriye ve Lübnan, Ortadoğu’nun geri kalanı ile birlikte 1916 yılında İngiliz ve Fransızlar arasında imzalanan Sykes-Picot anlaşması ile oluştu. İngiltere ve Fransa çöken Osmanlı’nın Ortadoğu’daki topraklarını paylaşmak istiyorlardı.
Bugünkü Suriye ve Lübnan bu anlaşma ile Fransızlara verildi.
1920’de Prens Faysal Şam’da iktidarı ele geçirerek kendisini kral ilan etti ancak Fransızılar derhal bu ayaklanmayı bastırdılar. Faysal Irak’a kaçtı ve burada İngilizler tarafından Irak Kralı yapıldı.
25 yıl boyunca Fransa Suriye ve Lübnan’ı valilerle idare etti.
1925-26’da yeni bir ayaklanma oldu. Fransa bu ayaklanmayı zorla bastırırken çok kan döktü.
1946’da ise son defa ayaklanan Suriyeliler Fransa’nın ülkeden çekilmesini sağladılar.
Bağımsızlık
İktidara gelen Şam tüccarları ve toprak ağaları kısa zamanda yaygın bir genel grevle karşılaştı.
1954’de ilk Arap komünisst partisi Suriye’de kuruldu. Ancak 1947’de kurulan Arap milliyetçisi Baas hızla iktidara yürüdü.
1954’de Mısır ile Suriye Arap milliyetçisi Cemal Abdül Nasır’ın kişiliğinde Birleşik Arap Cumhuriyeti olarak birleşti.
Suriye’de gelişen bu milliyetçi hareketin Lübnan’a sıçramaması için 1958’de ABD Lübnan’a 20 bin asker çıkardı.
Birleşik Arap Cumhuriyeti 1961’de dağıldı. 1963’de Baas darbesi gerçekleşti.
Ne var ki Baas rejimi 1967 savaşında büyük darbe yedi. İsrail Mısır, Suriye ve Lübnan’ın ortak güçlerini yendi ve Suriye’nin İsrail sınırınadaki Golan Tepeleri’ni işgal etti. İsrail stratejik olarak çok önemli olan bu tepeleri hala işgal etmekte.
1970’de Esad Baas içinde darbe yaptı ve iktidarı ele geçirdi.
Lübnan
Lübnan Suriye’deki sol-milliyetçi hava karşısında oluşturulan bir tampon devlet. Esas olarak Fransızların her zaman yakın müttefiki olan Maronite hristiyanların iktidarını sağlayıcı bir yapı ile kurulmuş. Maronitler devlet başkanlığını ellerinde tutarlarken Sünni Müslümanlar da başbakanlığı alıyorlar.
1976’da Lübnan içsavaşa sürükleniyor. Milliyetçiler ve Filistinliler bir tarafta, Falanjlar diğer tarafta yer alıyor.
Milliyetçiler zaferi kazanacakken o güne kadar onları destekleyen Suriye Lübnan’a giriyor ve ülkeyi ikiye bölüyor.
Bu arada Filistinlilerin Tel Al Zaatar kampını Suriye ordusu kuşatıyor ve Falanjlar kamptaki bin Filistinliyi katlediyor.
1978’de İsrail önce Lübnan’ın güneyini işgal ediyor. Ardından 1982’de bütün Lübnan’ı işgal ediyor. Filistin silahlı güçleri Lübnan’ı terk ederken bu kez Sabra ve Şatila Filistin kampları İsrail ordusu ta-rafından kuşatılıyor ve gene falanjlar bu kez 2000 kadar Filistinliyi katlediyorlar.
1989’da Taif Anlaşması ile Lübnan birleşirken Suriye ordusu Lübnan’da kalmaya devam ediyor.
Suriye’de baskı
1980’li yıllar da Suriye derin bir kargaşaya düşüyor.
1980’de Suriye ordusu doğudaki Tadmar Çölü’ndeki hapishanede vçıkan ayaklanmayı bahane ederek bu hapishanedeki bin kişiyi katlediyor. Ardından 1982’de Müslüman Kardeşler Hama kentinde ayaklanıyorlar. Suriye ordusu bu ayaklanmayı da 30 bin kişiyi katlederek bastırıyor.
O yıllarda Suriye ekonomisi iyice krize giriyor. Suriye’yi destekleyen SSCB’de ekonnomik krizde olduğundan Suriye’nin krizi daha da derinleşiyor ve Lübnan’ın işgali be nedenle de Suriye için çok önemli bir hale geliyor.
ABD ile iyi ilişkiler
1991’de ABD Irak’a saldırmaya hazırlandığında SSCB’nin de çökmüş olması nedeniyle Suriye ABD’nin oluşturduğu koalisyona katılıyor ve asker veriyor.
Bunun üzerine ABD ve AB ile ilişkileri gelişiyor.
Shell, Total Fina ve Elf Aquitaina Suriye’de yeni petrok yatakları bulup işletmeye başlıyor.
Ancak Suriye’de ekonomik kriz sürüyor. Suriye işçilerinin dörtte üçü açlık sınırında yaşıyor.
Bu koşullarda Suriye ile Lübnan arasında Kardeşlik ve İşbirliği Anlaşması imzalanıyor. Lübnan sermayesi Suriye’ye yatırım yapmaya başlıyor ve bu arada bir milyona yakın Suriyeli Lübnan’da çalışmaya başlıyor. Bu işçilerin Suriye ekonomisine kattıkları giderek daha önemli hale geliyor.
Ancak son yıllarda Lübnan ekonomisi de durakladı. Bu Lübnan’da işsizliğin artmasına yol açıyor. Bu da Lübnanlıların Suriyeli göçmen işçilerin geri dönmesini istemeye başlaması sonucunu yarattı.
Bugün, Hariri’nin ölü-münden sonra büyük kalabalıkların Suriye’nimn çekilmesini istemesinin ardındaki en önemli neden bu.
Suriye-Filistin ilişkileri
Suriye daima Filistin hareketini desteklemiştir. Ancak bu destek hemen hemen hiç bir zaman sözden öteye gitmemiştir.
Filistinliler Ürdün ordusu tarafından katledildiğinde Suriye yardım etmeyi reddetmiştir.
Daha vahimi, yukarda da belirtildiği gibi Tel Al Zaatar’da faşist Falanjların Filistinlileri katletmesine fiilen yardımcı olmuştur.
Bugün Suriye’nin Filistinlilere yardımı gene laftan öteye gitmiyor. Tek fiili destekleriş kimi Filistin örgütlerinin liderliklerinin Suriye’de yaşamakta olması.
Suriye’nin ABD’nin öfkesini çekmesinin başlıca nedeni ise Lübnan’da Hizbullah’a, Filistin hareketinde de Hamas’a kapılarını açmış olmasıdır.
Hizbullah bilindiği gibi Güney Lübnan’da 2000 yılında İsrail güçlerini yenmiş ve geri çekilmelerini sağlamış bir güç. Hamas ise barış oyunlarını kabul etmeyen ve İsraille çatıian bir güç.
Öte yandan Suriye Irak’ın işgaline de karşı. Bu üç faktör yan yana gelince ABD ve İsrail Suriye’yi tehdit etmeye başlıyorlar.
ABD için Suriye’deki Esad rejiminin kendi halkına dönük baskıları, bir diktatörlük olması önemli değil.
F. ALOĞLU


Hariri'den sonra Lübnan'da durum
Hariri'nin cenazesine yüz binlerce insan katıldı. Sokaktaki insan Hariri'nin Suriye tarafından öldürüldüğüne inanıyor. Lübnanlılar Suriye'nin İsrail'i terk etmesini istiyor.
ABD bu olayı Suriye rejimini zayıflatmak için kullanıyor. ABD suikasttan sonra büyükelçisini çekti.
Fransa ve ABD tarafından hazırlanmış olan BM'nin 1559 nolu kararı yeniden gündeme geldi. 1559 nolu karar Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesini öneriyor.
Suriye Lübnan'dan çekilirse Ortadoğu görüşmelerinde büyük bir koz kaybedecek. Bunun için çekilmek istemiyor.
Ayrıca Lübnan'da 1 milyon, çoğunluğu vasıfsız olan Suriyeli işçi var.
ABD'nin ambargosuna karşı bu 1 milyon işçinin Suriye'ye getirdiği para Suriye ekonomisi için önemli.
Suriye bölgede çok yalnız kalmış durumda. Güneyde İsrail, Doğusunda ise ABD ordusu var. Baas rejimni çok zor durumda.
Suriye yanlısı Lübnan hükümeti de sıkışıyor. Başbakan Omar Karami ve Cumhurbaşkanı Emile Laboud durumu açıklayamıyor. Hariri'nin ölümü ile hükümet güç kaybederken muhalefet Hariri'yi şehit ilan ederek güçleniyor. Muhalefet öfkeyi iyi kullanıyor.
Bölünme
Lübnan egemen sınıfı içinde açık bir bölünme oluşuyor. Hükümetin tartışma ve anlaşma önerisi muhalefet tarafından reddediliyor.
Hariri Lübnan'da merkezi temsil ediyordu ve özelleştirmeleri ve yeni liberal politikaları savunuyordu. Lübnan ekonomisinin önde gelen zenginlerinden di ve Beyrut'u yeniden inşa eden dev inşaat şirketi Solidere'in yüzde 10'una sahipti. Ülkeye yabancı sermayenin gelmesinden yanaydı.
Lübnan muhalefeti bir dizi grup ve partiden oluşuyor.
Son yıllarda Michel Aoun'un "Lübnan Lübnanlılarındır" diyen yeni liberal Özgür Yurtsever hareketi güç kazanıyor. Tüm Suriye birliklerinin çekilmesini istiyorlar.
Muhalefetin diğer örgütü çeşitli Hıristiyan partilerini bir araya getiren Oornet Şehwan. Suriye ile Lübnan arasında daha iyi ilişkiler istiyorlar ama 1559'un BM'den geçmesinden sonra daha Suriye karşıtı bir tona sahip oldular.
Dürzü lideri Walid Canpolat'ın liderliğindeki İlerici Sosyalist Parti (İSP) bir başka muhalif güç. İSP muhalefet içindeki Demokratik Sol'un da lideri.
Ölümünden önce Hariri merkezde durmaya çalışmasına rağmen giderek muhalefete yaklaşıyordu.
Muhalefetin birleşik güçleri oldukça ciddi. Suriye'nin muhalefete karşı şiddet kullanması mümkün. Muhalefet ise demokratik yollardan ayrılmayacağını söylüyor.
Ancak muhalefetin liderlerinin birçoğu eski, savaş ağaları. Bu nedenle hızla şiddet kullanmaya başlayabilirler.
Hariri'nin ölümünden önce muhalefet Suriyeli işçilere karşı ırkçı bir propaganda sürdürüyordu.
Son zamanlarda Suriyeli işçilere karşı saldırılar başladı. Her an muhalefet ya da hükümet silahlarını kullanmaya başlayabilir.
Canpolat herşeyin mümkün olduğunu söylüyor. Muhalefet ABD ve AB'den destek ve yardım istiyor. Eğer savaş başlarsa insanlar Lübnan'da AB ya da ABD askeri görürlerse şaşırmazlar.
Muhalefet açıkça ABD'den yana.
Lübnan'da sol egemen sınıf içindeki bölünmede taraf olmamalı fakat politik bir alternatif inşa etmeli.
Biz ülkeyi yeni bir iç savaşa sürükleyen egemen sınıfa karşı yeni bir alternatif inşa etmeye çalışıyoruz. Aynı zamanda Suriye'nin Lübnan'ı kontrol etmesine karşıyız. Ve tabii en sert bir biçimde ABD veya AB'nin Suriye'ye saldırmasına da karşıyız.
Bassem Chit
Bassem Chit Lübnan’da faaliyet sürdüren Uluslararası Sosyalizm Örgütü’nün üyesidir