Sosyalist İşçi 233 (18 Mart 2005)
Sayfa
10:
Bush'un savaşı ne için?
"ABD üslerine ve bu üslerde bulunan nükleer başlıklara karşı mücadeleyi yükseltmeliyiz. Dünyanın dört bir yanında barış ve adalet isteyenler, eşitlikten yana, özgürlükten yana, dayanışma ve çokkültürlülükten yana, çevreden yana olduklarını dile getiriyorlar. Bugün hepimiz bir asgari müşterekte birleşmiş durumdayız: Irak'ta işgale son!" Murat Çelikkan
George W. Bush yemin töreninde defalarca özgürlük kavramını kullandı. Bush'un yaptığı sadece kavramların içini boşaltmak ve bu kavramlara taşıdıkları anlamdan bambaşka anlamlar yüklemek değil. Bush ve kabinesinin bu türden kritik tüm konuşmaları, "Yeni Amerikan yüzyılı Projesi"nin hangi politik yaklaşımlarla hayata geçirileceğinin kriteri olarak görülmeli.
Bush'un yemin törenindeki konuşması önümüzdeki günlerde ABD saldırganlığının daha da fazla tırmanacağını kanıtlıyor. Bush'un yemin töreninin hemen ardından tüm ABD savaş kabinesinin hemen hergün İran ve Suriye'yi tehdit eden açıklamaları işgal politikalarının tüm vahşet ve hızıyla süreceğini gösteriyor. Bush, Irak'a saldırırken "kitle imha silahları" gerekçesini kullanıyor ve dünyayı bununla korkutuyordu. Kitle imha silahları ise en azından varlığı ya da yokluğu kanıtlanabilir maddi bir gerekçeydi. Özgürlük ise kanıtlanamaz. Çeşitli kriterlere göre değişir. Benim için özgürlük olan Bush için özgürlük olmayabilir, petrol ve silah tekelleri sözcüleri için ilkellik olabilir. Kitle imha silahları gerekçesinin yalan olduğunun açığa çıkmasından sonra, Bush, "Yeni Amerikan Yüzyılı projesi"ni, yalan olduğu kanıtlanamayacak soyut bir gerekçeyle destekleyerek sürdürmeyi tercih etti.
İran: Nükleer silah araştırmaları yapıyor ve rejimi özgür değil. Öyleyse bombalansın.
Kuzey Kore: demokrasi yok, öyleyse bombalansın.
Suriye: Zorba bir rejim, öyleyse işgal edelim.
Bu keşmekeş arasında ABD'nin dünyadaki tüm zorba rejimlerin en büyük güvencesi olduğu görmezden geliniyor. ABD'nin savaş şahinlerinin zokasını yutmamak zorundayız. Özgürlük, demokrasi ve insan hakları gibi tılsımlı kavramlar, ABD hegemonyasına karşı mücadele etmek isteyen dünya muhalefetini bölmek için kullanılıyor.
Özgürlük için değil hegemonya için
Bu savaşın dünyaya özgürlük taşımakla, mağaralarda üretilen kitle imha silahlarını bulmakla bir ilgisi yok. "terörist avı"yla da bir ilgisi yok. Bush'un savaşının hedefi, ABD'nin diğer emperyalist bloklar karşısında göreceli olarak gerileyen ekonomik gücünün ve rekabet düzeyinin, süper askeri gücüyle ve savaş politikalarıyla daha fazla gerilemesini engellemek ve dünya hegemonyasını sürdürebilmek.
Ekonomik gücü ABD'yi yakalamış olan Avrupa Birliği, ABD ekonomik yaşamının duayenlerinin korkulu rüyası haline gelen Çin gibi ekonomik devler ABD hegemonyası için büyük bir tehdit.
Demokrasi için değil petrol için
Bush'un savaşının demokratik olmayan rejimleri demokratikleştirmek hedefiyle bir ilgisi yok. Bush'un savaşı doğrudan petrol ve diğer enerji kaynaklarıyla ilgili. Irak, dünyanın bilinen en büyük ikinci petrol rezervine sahip. Üstelik çıkartması ve işlemesi en kolay, en düşük maliyetli petrol de Irak'ın. ABD'nin Irak'ı işgal etmesinde, "önce Irak'a demokrasi getirmesinde" Irak'ın petrol zenginliğine el koymak önemli bir nedendi.
ABD Irak petrollerine kendi tüketimi için değil, dünyanın petrol tüketimini kontrol etmek için önem veriyor. ADD kendi petrol ihtiyacını hem kendi üretimiyle hem de Latin Amerika'dan rahatça karşılıyor. Ortadoğu petrollerine günlük sanayi ve tüketiminde ölümcül bir ihtiyaç duyan Avrupa Birliği ülkeleri, Çin, Rusya ve Japonya gibi ekonomik devler ise, Irak petrol rezervlerine el koyan ABD'nin ekonomik kontrolünden kaçınamazlar. Petrol, dünya ekonomisinin en önemli metası ve bu yüzden de dünya hegemonyasının hegemonyasının önemli bir aracı.
Halkların iyiliği için değil, küresel
sermayenin zaferi için
Bush'un savaşı, bir yandan ABD'nin dünya hegemonyasını amaçlarken, bir yandan da tüm dünyada küresel sermayenin egemenliğinin sorgulanamaz hale getirilmesini hedefliyor. ABD ordusu, görünmez bir ele sahip olduğu iddia edilen piyasanın, görünen yumruğu olarak davranıyor. Tüm dünyanın sermaye blokları, çeşitli itirazlar yükseltseler de, en sonunda Bush'un işgal politikalarının kazanmasını istiyorlar.
Bush, küresel sermayenin ekonomik terörünün önünü, silahlı terörle açıyor. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı için 124 ülkede yapılan bir araştırma, dünya nüfusun en zengin %20'sinin gelir oranının 1965'le 1990 arasında %60'tan %83'e çıktığını gösteriyor. Dünyada yoksulluk içinde, yani günde 1 ABD dolarından az gelirle yaşayan insan sayısı 1985'te 1.1 milyarken, 2000 yılında 1.3 milyara çıktı. Dünya nüfusunun en zengin %20'si dünya kaynaklarının %86'sını tüketirken, en yoksul %80'i dünya kaynaklarının sadece %14'ünü tüketebiliyor. Bu korkunç uçurum, ortalama üç saniyede bir çocuğun açlıktan ölmesine neden oluyor. Kirli su içmekten ortalama on saniyede bir çocuk ölüyor.
Bush politikaları da insan sağlıyla ilgili değil. Bush'un politikaları, şirketlerin küreselleşmesinin çocuk emeğinin sömürüsünü yoğunlaştırma evresinden çocukların misket bombalarıyla öldürülmesi evresine bir köprü sadece. Dünya Bankası'nın, DTÖ'nün ve IMF'nin yasalarla yaptığını ABD son dönem politikasıyla, topla tüfekle yapıyor.
Bu yüzden Bush'un işgal politikalarının zaferi, tüm küresel sermaye sahiplerinin işine geliyor. Almanya işgalden önce Bush'a karşı sert açıklamalar yaparken, şimdi Irak'a asker gönderebileceğini ve Irak'taki sanayi ihalelerinden kendisine de pay verilmesi gerektiğini açıklayabiliyor. Fransa Irak işgaline onay vermezken, Suriye ve Lübnan sorunlarında ABD'nin savaş kabinesiyle birlikte adım atıyor. Çünkü dünyanın küçük efendileri ne kadar itiraz etseler de ABD aynı zamanda tüm küresel sermaye baronları için de savaşıyor.
ABD'nin Irak'ta yenilmesi tüm bu nedenlerle çok önemli. Uluslar arası Af Örgütü son rakamlarına göre dünyada yılda 500 bin kişi konvansiyonel silahlarla öldürülüyor. Yılda 16 milyar mermi üretiliyor ve ABD bunun 7 milyarını tüketiyor. ABD'nin savunma bütçesi, dünya savunma bütçesinin %40'ını oluşturuyor. Üstelik ABD kendisinden sonra gelen 24 ülkenin toplamından daha büyük bir askeri harcama yapıyor. ABD'nin elinde binlerce nükleer başlıklı silah var.
Savaşa karşı mücadele etmek bu yüzden son derece önemlidir. Bu başka sorunlar için mücadele etmeyelim demek değildir. Ama ABD'yi Irak'ta yenemezsek geri kalan sorunlarda hükümetleri yenmek mümkün değildir.
20 yılda asker sayısını 700 bin azaltan ABD'nin bugünkü asker sayısı toplam 1.5 milyondur. Bu rakam dünya asker toplamının %5'ini oluşturuyor. Bu rakam ne yapılması gerektiğini gösteriyor. Küresel anti kapitalist muhalefet, tüm sorunlarla ilgili kampanya yapar ve tartışırken, hareketinin göbeğine savaş karşıtlığını koymalıdır. Çünkü ABD 5%'lik askeri gücüyle sınırlanmış vaziyettedir ve başka ülkelerden askeri yardım almadan ne Irak işgalini ne de diğer askeri hedeflerini kazanabilir. Öyleyse, tüm dünyanın muhalifleri kendi ülkelerinde savaş karşıtı hareket etrafında tüm güçleri ve yığınsallıklarıyla birleşmeli ve kendi hükümetlerinin ABD'yle askeri işbirliğine son vermesi için çalışmalıdır. ABD yalnızlaştıkça yenilecek. ABD yenildikçe başka bir dünya daha mümkün olacak!
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu'nun düzenlediği "Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslar arası Buluşma" başlıklı sempozyumda savaş karşıtı aktivist ve gazeteci Murat Çelikkan'ın söyledikleri son derece önemliydi:
"ABD üslerine ve bu üslerde bulunan nükleer başlıklara karşı mücadeleyi yükseltmeliyiz. Dünyanın dört bir yanında barış ve adalet isteyenler, eşitlikten yana, özgürlükten yana, dayanışma ve çokkültürlülükten yana, çevreden yana olduklarını dile getiriyorlar. Bugün hepimiz bir asgari müşterekte birleşmiş durumdayız: Irak'ta işgale son!"
Şenol KARAKAŞ