Sosyalist İşçi 234 (1 Nisan 2005)
Sayfa 14:
FİLM: Çöküş (Downfall)
Führermania*
Çöküşün saklı yüzü
Ortalığı bir Hitler hayranlığı kapladı gidiyor. Önce Kavgam kitabının yeni basımları çoğaldı ve üzerinden uzun süreli bir tartışma yürütüldü. TV kanallarında konu edildi. Dergilerde hayatıyla ilgili yazılar yayınlandı. Şimdi de sinemalarda bir film vizyona sokuldu: Çöküş.
Çöküş sıradan bir film değil. Çünkü yalnızca faşist diktatör Hitler'in değil pek çok nazinin ve hatta faşizmin ideolojisinin haklılık payları olabileceğini, insani yönleri bulunabileceğini işleme gayretiyle çekilmiş. Filmin hikayesi Hitler'in son 12 günü üzerine kurulu. Savaşın sonu yaklaşmış, nazilerin kurmay karargahı, Berlin'de bir yer altı sığınağına kısılıp kalmış ve Kızıl Ordu askerleri Berlin'i artık karadan bombalayabilecek kadar yaklaşmış. Mekan olarak Berlin'in seçilmesi bile aslında nazilerin 'masum' yanını vurgulama çabasından. Çünkü burada naziler, başka filmlerde gördüğümüz gibi, acımasızca saldıran değil, ülkelerinin başkentine saldırılan ve anavatanlarını kanlarının son damlasına kadar savunmaya çalışan halk kahramanları olarak okunabilir.
Üstelik Alman ulusunun ve Germen ırkının üstünlüğüne gönülden inanmış ve bu uğurda gerekirse dünyayı yakmaya yemin etmiş nazilerin en önemli önderleri bir sığınakta fareler gibi köşeye sıkıştırılmışlar. Yani acınacak haldeler, ama yine de halklarının kurtuluşu için son ana kadar kafa patlatıyor, direnmenin ve Almanya'yı işgalden kurtarmanın yollarını araştırıyorlar. Filmde birkaç kez Almanya'nın bir daha 1918 Kasımı'ndaki gibi işgal edilmesine izin verilemeyeceği dile getirilerek milliyetçi bir ruh kabartılıyor. 'Elbette hiçbir ulus ülkesinin işgal edilmesine sessiz kalamaz' mesajıyla işgale direnişin, naziler eliyle de olsa, meşru olduğu anlatılıyor. Bu arada nazilerin, ülkesi işgal edilen bir ulusun değil, tüm Avrupa'yı işgali altına almış bir emperyal gücün temsilcileri olduğuna hiç değinilmiyor.
Dikatatörün kendisi de oldukça masum resmedilmiş. Bir defa, Hitler bildiğimiz o cani modelinden çıkarılmış. Yaşlı ve sevimli bir ihtiyar haline gelmiş. Parkinsonu iyice ilerlemiş, elleri sürekli titriyor. Dört duvar arasında sürekli oturmaktan delirme noktasına gelmiş. Zaman zaman hezeyanlara kapılıp acımasız sözler sarfetse de aslolarak yaşlı, kibar bir beyefendi portresine sahip. Kadınlara oldukça nazik davranıyor, köpeğini hiç yanından ayırmıyor. Vejetaryenliği ve hayvanseverliği sürekli gündemde. Oysa Hitler sevgilisi Eva'nın iki fino köpeğiyle yanyana resim bile çektirmez, misafirleri geldiğinde onları derhal ortadan kaybederdi. Sevdiği tek hayvan tabii ki kendi Alman kurduydu. Kadınları ise insan bile saymadığı, üstün ırkın devamını sağlayan rahimlerden ibaret gördüğü, Kavgam kitabında ve uygulamalarında çok açık.
Patlamaya hazır bomba haline her gelişinde de mutlaka kendisine ihanet edildiğini vurguluyor. Ona ihanet Alman ulusuna ihanet elbette. O sinirli halleri bile aslında ulusunun iyiliği için. Zaten pek çok kez, eğer nazilerin bir sorumluluğu varsa, bunu Alman halkının yarattığı ve sorumluluğu paylaşması gerektiği de vurgulanıyor. Hatta Alman halkı, dünyada 60 milyondan fazla insan ölmüş, Avrupa ateşler içinde ve kendi ülkesi nazi barbarlığı yüzünden yıkıma uğramışken, hala nazilere kısmen destek veriyor. 12-13 yaşında kahraman çocuklar nazi kıyafetleri içinde 'kızıllara' karşı sokak sokak direniyor. Hitler'in intiharından sonra sığınağı terkeden bir grup faşiste, halktan insanlar iki yana dizilip, ellerindeki son yiyecekleri uzatıyor. Ne de olsa onlar ülkelerinin kurtuluşu için savaşan kahramanlar!
Davaya bağlılık filmin ana temalarından biri. Hemen hemen hiç kimse yenilgiyi kabullenmek ve Führer'i yalnız bırakmak istemiyor. Hepsi idealleri uğruna ölümü göze almış cesur insanlar. Bazı naziler, artık herşeyin bittiğine inandıktan sonra, içkinin su gibi aktığı sığınakta sefahat alemlerine dalıyorlar. Ama yalnızca bazı naziler! Geri kalanlarsa bunlara davadan dönen insanlar olarak tiksinen gözlerle bakıyor. Ve tabii seyirciden de böyle bakması bekleniyor. Çünkü bunlar filmin 'kötü' karakterleri. 'İyiler' hala sapasağlam!
Davaya bağlılık temasının tavana vurduğu karakter ise herhalde Hitler'in propaganda bakanı Joseph Goebbels'in karısı Magda. Hitler intihar odasına kapandıktan sonra yanına gelip onları 'terketmemesi' için ayaklarına kapanarak yalvarıyor. Ama çelik iradeli Hitler onu da dinlemiyor ve çekiyor tetiği. Aklımızda öyle kalması istenmediği için, Hitler ve sevgilisinin kanlar içindeki dağılmış kafatasları gösterilmiyor. Çok kanlı bir sahne olduğundan değil, kahraman imgesi sürdürülmek istendiğinden. Tıpkı islami filmlerde peygamberlerin yüzlerinin gösterilmemesi gibi.
İdeale bağlılık konusundaki en aşırı sahnelerden biri de Magda'nın çocuklarını zehirleme sahnesi. Nasyonal sosyalizmin olmadığı bir dünyada çocuklarının bir geleceği olmadığını söyleyen sevecen anne altı çocuğunun hepsini zehirleyerek öldürüyor. Tabii canları yanmasın diye uyku ilacıyla uyuttuktan sonra. Bu sahnede tek damla kan da yok. Sonra da kocasıyla birlikte intihar ediyor.
Faşizme karşı uyanık bir duyarlılık yoksa eğer, film bir trajedi olarak da okunabilir, halkı ve idealleri uğrunda mücadele eden bir avuç kalmış kahramanın son direnişi olarak da. Bugüne kadar faşizmi aklama yönünde pek çok kez girişimde bulunuldu. Bunlardan en yaygını ve kabul göreni de İsrail'in Filistinlilere bugün yaptıklarına bakarak geçmişte uğradıkları soykırımın haklı olduğunu söylemek oldu. Bir de başka diktatörlük rejimleriyle, özellikle de Stalin rejimiyle karşılaştırarak (filmde de buna atıfta bulunuluyor) nazi rejiminin barbarlığını hafif gösterme çabaları oldu.
Bu tür girişimlerin hiç biri yaşanan soykırımı ve insanlık tarihine kapkara bir leke gibi yapışıp kalan faşist katliamları unutturamaz. Yalnızca şunun bunun değil, insanlığın düşmanı olan bir ideoloji ve rejim hiçbir şekilde haklı gösterilemez. Bu konuda atılacak en küçük adımlar dahi şiddetle eleştirilmeli ve teşhir edilmelidir. Onun yaşandığı bir tarihe sahip insanlık olarak, Nazi vahşeti hepimizin beyninde büyük bir travma yaratmadı mı?
* Yeni Aktüel dergisinin 23-29Mart tarihli kapak başlığı
Cengiz ALĞAN
KİTAP: Brick Lane
Sokak yaşamı
Bir süredir raflarda olan Brick Lane, Londra’nın en yoksul bölgelerinden Tower Hamlets’deki en yoksul topluluklardan birisini, Bengladeşlileri anlatıyor.
Anti İslam propagandanın Avrupa’da arttığuı bir dönemde Monica Ali kitabın temel karakteri Nazneen aracılığı ile bu müslüman topluluğun İngiltere’deki yaşamını anlatıyor.
Nazneen ülkesinden Tower Hamlets’e 1980’lerde eğtimli bir Bengladeşli olan Chanu ile evlendirildiği için geliyor. Hikaye 17 yıl sürüyor ve 2002’ye geliyor.
Nazneen’in kardeşi Hasina Bengladeş’de bir “aşk” evliliği yaparak evden kaçıyor. Onun yaşamı ile Nazneen’in Londra’daki yaşamı tam zıt.
Nazneen’in yanı sıra tefeci Bayan İslam, radikal İslamcı Karim, modern Bengladeşli Razia ve onun esrarcı oğlu. Ve Nazneen’in İngilizleşmiş iki kızı.
Nazneen giderek ev kadını olurken kocası Chanu ise İngiltereden hoşlanmamaya başlıyor. Ailesini daha iyi bir yaşam sağlayabilmek için yaptığı bütün planlar bozuluyor.
Yıllar geçtikçe Nazneen daha bağımsız bir kadın haline geliyor ve bu arada radikal İslamcı Karim ile bir ilişkisi oluyor.
Bengladeş’deki politik ve ekonomik gelişmelerin arka planda verilmesinin yanı sıra Hasina önce bir fabrikada çalışıyor, sonra fahişeliğe başlıyor ve sonunda hizmetçi oluyor.
Bengladeş’de kadınların üzerindeki baskı yı Monica Aliçok iyi anlatıyor.
Hikayede Bengladeşli gençler arasında radikal İslam’ın yükselişi kitabın önemli vurgularından birisi.
Bu arada hikayenin geçtiği yerde faşist BNB yerel seçimleri kazanıyor. Gençlerin radikal İslam’a doğru yönlenmesinde bu gelişmenin payı büyük.
Bu arada Rusya’nın çeçenistan’da ve ABD’nin Afganistan’da sürdürdükleri kanlı savaşlar da gençlerin yönlenmsinde etkili oluyor.
Brick Lane’de Monica Ali İngiltere’de Müslüman bir topluluğun yaşantısını güçlü bir biçimde anlatmasına rağmen gene de ırkçılığa ve ırkçılığa karşı mücadelede esas önemliolan noktalara değinmiyot.
Brick Lane’in yayınlanmasından kısa süre sonra Tower Hamlets’de Respect önemli bir seçim zaferi kazandı, faşist BNP ise seçimleri kaybetti.
Respect’in seçimleri kazanmasında Bengladeşli gençlerin harekete destek vermesinin büyük rolü oldu
Brick Lane, Monica Ali,
İnkilap Yayınevi