Sosyalist İşçi 234 (1 Nisan 2005)

 

Sayfa 15: Not Defteri


Umutsuzluğa karşı
19 Mart Küresel eylem günü Kadıköy'de de coşkuyla tamamlandı. Ben BAK kortejinde yürüdüm. BAK korteji attığı sloganlarla, sahip olduğu coşku ve dinamizmle alandaki en etkin kortejlerden birisiydi. Eylem ise bir bütün olarak 15 bin kişilik katılımıyla çok başarılıydı. Eksikleri yok muydu? Kuşkusuz bir çok eksiği vardı eylemin ama bu eksiklikler eylemin başarısını gölgelemiyordu.
Eylemden sonra çeşitli toplantılarda 19 Mart eyleminin değerlendirilmesini yaparken bazı aktivistlerin eylemi beğenmediklerini ve 19 Mart'ı başarısız bulduklarını öğrendim ve çok şaşırdım.
15 bin kişinin katılımını az bulanlar vardı. BAK kortejinin kitlesini az bulanlar vardı. Sendikaların katılımını az bulanlar vardı. Bush'a karşı olduğu iddia edilen %82'nin nerede olduğunu soranlar vardı.
Bunlar gerçekten de çok umutsuz değerlendirmeler. İstanbul dışından yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı bir eylemden söz ediyoruz. Bu çok kitlesel bir katılım. 15 bin kişilik katılım hangi kritere göre az bulunabilir? Geçen sene işgalin birinci yıldönümünü protesto eylemi Taksim'de birkaç bin kişinin katıldığı minik bir eylem olarak bitmişti. 2003 yılında 15 Şubat'ta Kadıköy'de Irak'ta Savaşa Hayır Koordinasyonu'nun düzenlediği eylem yaklaşık 5 bin kişiyle tamamlanmıştı. Türkiye'de birleşik ve savaş karşıtı kampanyacı eylemlerin başlangıcı olan 1 Aralık 2002 Şişli mitingine yaklaşık 10 bin kişi katılmıştı.
Sorun bu rakamlarda değil. Sorun nasıl bir kampanya yapıldığında. Nüfusun %82'sinin savaşa, işgale ve Bush'a karşı olması, bir miting örgütlendiğinde bu %82'nin evinden sokağa çıkması anlamına gelmiyor. Savaşa karşı olmakla savaş karşıtı bir mitinge katılmak arasında büyük bir farklılık var. Bu farkı kapatmak için çaba göstermeden, sadece sokak standı açmakla, afiş yapmakla ve bildiri dağıtmakla kitlesel bir miting örgütlenemez, savaşa karşı olan en geniş kesimler akın akın miting alanına gelemez.
Üstelik, kaç adet bildiri dağıtıldığına, kaç adet afiş yapıldığına, mitinge insanların katılması için ne kadar uzun zamana yayılan ne kadar yaygın bir kampanya yapıldığına bakarsak, miting alanına bir anda yüzbinlerin gelmesini beklemenin yanlış bir beklenti olacağını söylemek mümkün.
Küresel BAK yaklaşık 100 bin bildiriyi 2.5 ay içinde dağıttı. Ama 1 milyon bildiri dağıtılabilirdi. 3 bin afiş değil, 30 bin afiş yapılabilirdi. Sadece son 15 gün Kadıköy İskele Meydanı'nda masa açıldı. Oysa 2 ay boyunca Türkiye'nin her yerinde masa açılabilirdi. Tüm kurumlar masa açsa, milyonlarca bildiri dağıtılabilse, eylem yeri, saati ve tarihi aylar öncesinden duyurulabilse katılım o oranda genişler.
Sadece bu adımları atmak da yetmez. Tüm işyerlerinde, evlerde, mahallelerde, bürolarda, meslek odalarında, sokakta ve okullarda toplantılar yapmak, savaş karşıtı fikirleri tartışmak, 19 Mart eyleminin ne kadar önemli olduğunu anlatmak gerekir. Küresel BAK 19 Mart kampanyası boyunca 44 toplantı yapmış. Demek ki önümüzdeki dönemde sadece BAK değil eylemi birleşik olarak örgütleyen her kurum 100'er toplantı yapmalı ki katılım biraz daha artabilsin.
19 Mart eylemi çok başarılıydı. Ama savaşa karşı olan onbinleri, yüzbinleri ve milyonları birlikte mücadele etmeye ikna etmek için daha yoğun, yaygın ve birleşik bir kampanya yapmamız gerektiğini de gösterdi.
Şenol KARAKAŞ

Toplumsal duyarsızlık yanılgısı
Özellikle, insanların insanlar hakkında vardığı yargıları belirtmede sıkca kullanılan bir sözcük duyarsızlık. Muhtemelen siz de çevrenizde duyarsızlıkla ilgili yorumlara tanık olmuş, hatta duyarsızlığın tartışıldığı bir ortamda bizzat bulunmuşunuzdur. Duyarsızlık tartışması, aslında eleştirel bir bakışın ürünü. Ancak yanlış yorumlandığı için kabuğunu kıramayan bir bakış açısına dönüşmekte. Duyarsızlık, bildiğiniz gibi cansız varlıklara özgü bir özelliktir. Bir kaldırım taşı ya da bir resim fırçası, herhangi bir konuya ilgi gösteremez. Bu yüzden, insanlar yani canlılar hakkında varılan duyarsızlık yargısı aslında mizahi bir bakışın ürünüdür ve bence son derece etkilidir. Çünkü kimse kendini kaldırım taşı olarak görmek istemez. Fakat duyarsızlık tartışması, bir toplumun ya da genel olarak dünyadaki insanların duyarsız oldukları yönünde bir yargıya varıyorsa, kesinlikle yanlış bir genelleme yapmış olacaktır. Bu genelleme, insanların yaşam koşullarını ve etkilenme alanlarını göremeyen bir genellemedir. İnsanların, sonradan edindikleri kişilik özellikleri, doğuştan gelmediği için hiç kimse doğuştan duyarsız olamaz. Bu tıpkı "Almanlar gaddar ve zalim", "Fıransızlar kibirli" genellemesi kadar komik olur. Dolayısıyla, dünyada yaşayan herkes aslında duyarlıdır. Özellikle de günümüzde daha fazla duyarlıdır. Irak' ta yaşanan savaşa ve işgale karşı, milyonlarca insan sokaklara döküldü. Savaşa karşı ses çıkardılar. Bence, savaşsız bir dünya mümkün, çünkü bütün dünya insanları savaşa karşı çok duyarlı.
Erinç (İzmir)

sosyalist işçi ne savunuyor?
Aşağıdan sosyalizm
-Kapitalist toplumda tüm zenginliklerin yaratıcısı işçi sınıfıdır. Yeni bir toplum, işçi sınıfının üretim araçlarına kolektif olarak el koyup üretimi ve dağıtımı kontrol etmesiyle mümkündür.
Reform değil, devrim
-İçinde yaşadığımız sistem reformlarla köklü bir şekilde değiştirilemez, düzeltilemez.
-Bu düzenin kurumları işçi sınıfı tarafından ele geçirilip kullanılamaz. Kapitalist devletin tüm kurumları işçi sınıfına karşı sermaye sahiplerini, egemen sınıfı korumak için oluşturulmuştur.
-İşçi sınıfına, işçi konseylerinin ve işçi milislerinin üzerinde yükselen tamamen farklı bir devlet gereklidir.
-Bu sistemi sadece işçi sınıfının yığınsal eylemi devirebilir.
-Sosyalizm için mücadele dünya çapında bir mücadelenin parçasıdır. Sosyalistler başka ülkelerin işçileri ile daima dayanışma içindedir.
-Sosyalistler kadınların tam bir sosyal, ekonomik ve politik eşitliğini savunur.
-Sosyalistler insanların cinsel tercihlerinden dolayı aşağılanmalarına ve baskı altına alınmalarına karşı çıkarlar.
Enternasyonalizm
-Sosyalistler, bir ülkenin işçilerinin diğer ülkelerin işçileri ile karşı karşıya gelmesine neden olan her şeye karşı çıkarlar.
-Sosyalistler ırkçılığa ve emperya-lizme karşıdırlar. Bütün halkların kendi kaderlerini tayin hakkını savunurlar.
-Sosyalistler bütün haklı ulusal kurtuluş hareketlerini desteklerler.
-Rusya deneyi göstermiştir ki, sosyalizm tek bir ülkede izole olarak yaşayamaz. Rusya, Çin, Doğu Avrupa ve Küba sosyalist değil, devlet kapita-listidir.
-Sosyalistler bu ülkelerde işçi sınıfının iktidardaki bürokratik egemen sınıfa karşı mücadelesini destekler.
Devrimci parti
-Sosyalizmin gerçekleşebilmesi için, işçi sınıfının en militan, en mücadeleci kesimi devrimci sosyalist bir partide örgütlenmelidir. Böylesi bir parti işçi sınıfının yığınsal örgütleri ve hareketi içindeki çalışma ile inşa edilebilir.
-Sosyalistler pratik içinde diğer işçilere reformizmin işçi sınıfının çıkarlarına aykırı olduğunu kanıtlamalıdır.
-Bu fikirlere katılan herkesi devrimci bir sosyalist işçi partisinin inşası çalışmasına omuz vermeye çağırıyoruz.