Sosyalist İşçi 234 (1 Nisan 2005)

 

Sayfa 4:

Suç oranları artıyor Suçlu kim?
Gazete ve televizyonlarda sık sık karşılaştığımız artan suç oranlarıyla ilgili anket ve haberlerde gözden kaçımamamız gereken iki nokta var. Birincisi bu gibi haber ve anketlerin sonunda daima gasp, kapkaç, hırsızlık, yankesicilik gibi suçların büyük çoğunluğunu Kürtlerin işlediği vurgulanıyor. Bu vurgudan pis bir milliyetçilik kokusu yükseliyor.
Bu insanları suça iten maddi koşullardan hemen hiç bahsedilmeksizin, önce memleketlerinin neresi olduğuna bakılıyor ve böylece Kürt düşmanlığı işlenmiş oluyor.
Bu gibi olgular kriminojinin olduğu kadar, sosyoloji ve iktisadın da konusudur. Diyelim ki Kürt kökenli insanlar bu suçları işleyenler arasında çoğunluktadır. Peki bunun sorumlusu kimdir? 15 yıl yürütülen kirli savaş döneminde boşaltılan üç bin köyün mensupları aya değil büyük şehirlere göç etmek zorunda kaldılar. 12 milyon işsizin bulunduğu bir ülkede, örneğin İstanbul gibi bir cangılda vasıfsız bir insanın sürekli ve iyi gelir getiren bir iş bulması ne kadar mümkündür? En ufak bir girişimin bile mafya eliyle gerçekleştirilebildiği büyük şehirlerde çaresiz insanlar suçtan ne kadar uzak kalabilir? Kaldı ki başbakanların trilyonluk yolsuzluk davalarından yargılandığı bir ülkede bunlar çok ufak suçlardır. Üstelik bu suçları işleyenlerin tamamı Kürtler değildir, memleketi neresi olursa olsun
toplumun ezilen kesimlerinden pek çok yoksul çaresizlikten buraya yöneliyor.
İkinci noktaya ise bambaşka bir yönden yaklaşmak gerekiyor. Bu tip suçlar kırdan kente göçün yoğunlaştığı 1970'li yıllardan beri işlenmektedir. Elbette artan nüfusa oranla ve giderek kötüleşen ekonomik koşullar, işsizlik, hayat beklentilerinin yükselmesi vb. koşulların etkisiyle bu suçlarda da artış gözlenecektir. Ama bunların medyada daha yoğun biçimde yer bulmasının başka nedenleri de var. Artık polis bu tür haberleri medyaya daha fazla yolluyor. Çünkü yetkileri kısıtlanıyor. Bunu Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Mesut Eryılmaz açıkça söylemişti: "Hukuk alanında yapılan reformlar sonucu, polis hak ihlali halinde ciddi şekilde cezalandırıldı. Suçla mücadelede polis çekingenleşince boşluğu suçlular doldurdu." İşte polis devletinden çıkarı olanların suç artışına bakışının özeti.
Bu arada DYP lideri Mehmet Ağar bu işi bir haftada çözeceğini beyan etti. Susurluk sonrası pek çok suçla bağlantısı olduğu için sorgulanan Ağar "Devlet için 1.000 operasyon yaptık" demişti. Bir haftada 'bu işi çözmek' için herhalde bin operasyon daha yapacak.


Fıkra
Bir Amerikalı, bir İngiliz ve bir Iraklı barda içiyorlarmış Amerikalı içkisini bitirince bardağı havaya fırlatmış, silahını çıkarıp bardağı havada parçalamış:
-Bizde bardaklar o kadar ucuzdur ki, biz Amerika'da aynı bardakla iki kere içmeyiz.
İngiliz de bunun üzerine içkisini bitirip bardağı silahıyla havada vurmuş:
-Bizim İngiltere kumsallarında bardak yapacak o kadar çok kum vardır ki, aynı bardakla iki kere içmeyiz.
Bunun üzerine Iraklı da içkisini soğukkanlıca bitirip, bardağı havaya fırlatmış, silahını çekip Amerikalıyla İngilizi vurmuş. Sonra barmene dönüp:
-Bizim Bağdat'ta bunlardan o kadar çok var ki, biz aynı adamla iki kere içmeyiz!


“Kavgam” ne anlatıyor?
Son günlerin tartışılan kitabı Kavgam Alman faşistlerinin partisi NSDAP'ın programının temelini oluşturan bir belgedir. Nazilerin lideri Adolf Hitler 1 Nisan 1924'te Münih Halk Mahkemesi tarafından Landsberg-am-Lech'te hapis cezasına çarptırıldı. Hapisteyken görüşlerini anlatan ve daha sonra Nazi katliamlarına ideolojik temeli sağlayacak olan Kavgam'ı yazmaya başladı.
12 yıl süren Nazi iktidarı süresince Almanya dünyanın gördüğü en gerici yasalara sahip oldu. Geçmişte hoşgörüsünden dolayı tüm Avrupa ve Rusya'dan gelerek Almanya'ya sığınan Yahudilere karşı önce karalama kampanyaları, sonra sürgünler ve en sonunda da altı milyon Yahudinin gaz odalarında katledilmesine varan Endloslüng (Nihai Çözüm) uygulandı.
Bu dönemde yalnızca Yahudilere değil tüm azınlıklara ırkçı ayrımcılık uygulandı. Tüm ülke çapında sayısı milyonları bulan kafatası ölçümleri yapılarak ari Germen ırkından olmayanlar tespit edildi (!). Ve bunların da sonu Yahudilerden farklı olmadı. Örneğin 500 bin Çingene ve 55 bin eşcinsel de gaz odalarından nasibini aldı. Sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte Siyahlar, Araplar ve hatta Türkler de toplama kamplarında ölen azınlıklar arasında. Yahudilere her şey ve her yer yasaktı ama anılan dönemde umuma açık yerlerin kapılarında "Köpekler, Araplar ve Türkler Giremez!" yazılı uyarı levhalarına rastlamak da sıradan hale gelmişti.
Ve sonunda dünya 60 milyon insanın öldüğü, bugün çeşitli hastalıklar aracılığıyla hala etkileri süren tarihin en büyük savaşını kaydetti. İşte fikir özgürlüğü adına, satışında ve okunmasında sakınca görülmeyen Kavgam bu sürece atılan ilk adımdır. Faşizmin yıkıcı etkilerini birinci elden yaşayan ve yarattığı travmayı (haklı olarak) hala üzerinden atamamış olan Avrupa bu kitabın basımını ve satışını yasakladı. Almanya'da ise bulundurulması bile üç yıl hapisle cezalandırılıyor.
Türkiye'de ilk çevirisi 1939'da (2. Dünya Savaşı'nın başladığı yıl) yapılan kitap bugüne kadar 12 yayınevi tarafından onbinlerce adet basıldı ve en fazla MHP'nin Kayseri Tekir Yaylası'ndaki 'Zafer Kurultayları' olmak üzere, polis koleji ile askeri okul öğrencileri arasında satıldı.
Kavgam'ın satışı onu okuyan insanların bu fikirlerden etkilenip zehirleneceğinden korkulduğu için değil, aslolarak faşizme meşru bir zemin sağlayacağı için, onu diğer ideolojilerle aynı kefede tartarak tehlikeli önemini azaltacağı için yasaklanmalıdır.
Faşizm tüm diğer baskı rejimlerinden ayrı bir yerde görülmek zorundadır. Türkiye'de hiç kimse, örneğin ANAP gençlik kollarının bir işçi gösterisine saldırdığına, DYP'li milislerin solcu öğrencileri satırlarla kovaladığına tanık olmamıştır. Oysa sokağı terörize etmek üzere yukarıdan aşağıya para militer bir örgütlenme yaratmış ülkücü faşist MHP'nin tarihi bu türden olaylarla doludur. 1980 öncesi, 1978 Maraş Katliamı gibi olaylarda toplam beş bin insanın öldürülmesinden bu parti sorumludur. Bugün de en küçük muhalefet karşısında şiddete başvurarak karşımıza ilk çıkan yine onlardır. Ve bunlar ideolojik besinlerini kurultaylarında en çok satılan kitaptan, Kavgam'dan almaktadır.
Baştan sona Yahudi, komünist, işçi, Çingene ve diğer azınlıklara karşı aşağılamalarla dolu, hastalıklı bir beynin ürünü olan Kavgam'ın satılarak insanlık düşmanı fikirlere meşruluk zemini sağlanmasına izin verilemez. Kitabı basan yayınevlerinin sahipleri ve satan kitabevleri kar uğruna böyle bir yola girmeyi bırakmalı, kamuoyunda teşhir edilmelidir. Yeni basımlar yasaklanmalı, eski basımlar toplatılarak imha edilmelidir.
Zübeyde YÜCE

Faşizme karşı mücadelede okunması mutlaka gerekli bir kitap:
Faşizme Karşı Mücadele, Leon Troçki
Yazın Yayıncılık (Karakedi Kitapevi’nden alabilrisiniz)



Kapitalizmin suç dosyası

McDonalds uslanmıyor
Fast food sektörünün en ünlü firması McDonalds kızartmalarında kullandığı yağ oranını azaltmadığı için, tüketici haklarını koruyan bir örgütün açtığı dava sonucu 8.5 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum edildi.
Bu gibi firmalar ürünün raf ömrünü uzatmak için hidrojenize yağlar kullanıyor. 'Transfat' denilen bu yağlar kalp damarlarının tıkanmasına yol açıyor. McDonalds 2002'de yağ kullanımını azaltacağını açıklamış ama yerine getirmemiş.

İklim mültecileri
Britanya'nın Exeter kentinde düzenlenen iklim konferansı raporuna göre, küresel ısınma 2050 yılında yaklaşık 150 milyon insanı iklim mültecisi yapacak. Suların yükselmesi nedeniyle yalnızca Hindistan'da 30 milyon kişi yurdunu terk edecek.
Denizlerin yükselmesi sonucu 2.8 milyar insan su sıkıntısı çekecek. Şu anda yaşama alanları daralan, kurbağadan leopara kadar pek çok tür yok olma tehlikesinde. Bunun en büyük nedeni olan sera gazı salınımını azaltmayı öngören Kyoto anlaşmasını ise, bu gazların %25'ini üreten ABD imzalamıyor.

Nasıl yani?
Hürriyet'in ekonomi sayfalarından bir okur mektubu: "Bugün belediyeye ilan reklam vergimi ödedim: 63 Ykr. Vergiyi ödediğimi ıspatlamak amacıyla almak zorunda kaldığım 'vergi levhası' için ise sekiz kat fazlası para yani 5 YTL aldılar."

İşkenceci Rumsfeld
Bir işkence merkezi haline getirilen Guantanamo Üssü'nde yeni işkence yöntemleri çıkıyor ortaya her gün. Üsteki kadın askerler müslüman erkek mahkumların inançlarıyla dalga geçmek için, soyunup yanlarına geli-yor ve tahrik etmeye çalışıyorlar. Ya da namaz kılmaya çalışırken üzerlerine kırmızı boya sürüp "Bu benim adet kanım" diyerek abdestlerini bozmaya çalışıyorlar. ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ise bunlar duyulunca şu açıklamayı yaptı: "Esirlere insanca davranıyoruz. İyi sorgucu işe biraz yaratıcılık katabilir. Konuşturmak için o kişinin kültürüne ve inancına ters şeyler yapılabilir"

Suçun nedeni bulundu
Ekonomisi sürekli iyiye gittiği söylenen cennet ülkemizde hırsızlık, gasp, kapkaç, yağma, fidye için adam kaçırma gibi tamamen ekonomik kökenli suçlarda geçen yıla göre %35 artış olmuş. Bunun nedenini Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Mesut Eryılmaz'ın incilerinden öğrenelim: "Hukuk alanında yapılan reformlar sonucu, polis hak ihlali halinde ciddi şekilde cezalandırıldı. Suçla mücadelede polis çekingenleşince boşluğu suçlular doldurdu."