Sosyalist İşçi 234 (1 Nisan 2005)

 

Sayfa 6: Dünya

NOTLAR

Savaş karşıtlığından siyasi alternatife
Tarık Ali, 19 Mart küresel eylem gününde Londra'nın Trafalgar meydanında toplanan 150 bin kişiye beklenmedik bir konuşma yaptı. Sakin ve düşünceli bir konuşmacı olmasına rağmen, Tarık Ali ta 1968'den beri dinleyenleri heyecana getiren ajitasyon konuşmalarıyla ünlüdür. Bu kez ise, adeta bir seçim konuşması yaptı. "Londra sokaklarında yürümek, burada toplanmak güzel, ama yeterli değil", dedi, "Tony Blair'i cezalandırmamız gerek. Altı hafta sonra genel seçimlerde İşçi Partisi'ne oy vermeyerek cezalandırmamız gerek."
Ardından Reg Keys konuştu. Keys'in oğlu Tom bir buçuk yıl önce Irak'ta ölen bir İngiliz askeri. Bugüne kadar siyasete hiç bulaşmamış olan Keys, genel seçimde Tony Blair'in Sedgefield seçim bölgesinde başbakana karşı aday olacağını açıkladı.
Onun ardından, İngiltere'nin Özbekistan eski büyükelçisi Craig Murray konuştu. Murray, görev süresince, Özbekistan'ın berbat bir diktatörlük olduğunu, muhaliflerin canlı canlı kaynar suya atıldığını belgelemiş ve İngiltere'nin bu ülkeye silah satmaması gerektiğini savunmuştu. Dışişleri Bakanlığı'ndan uygun bir dille "Lütfen saçmalamayın" cevabını alınca geçen sene istifa etmişti. Murray genel seçimde Dışişleri Bakanı Jack Straw'a karşı bağımsız aday olacağını ilan etti.
Sendika genel başkanları, Müslüman toplumunun sözcüleri, lise öğrencilerinin temsilcileri gibi bir dizi konuşmacıdan sonra, savaşa karşı olduğu için İşçi Partisi'nden ihraç edilmiş olan milletvekili George Galloway sahneye çıktı.
Şu anda Respect milletvekili olan Galloway, 5 Mayıs'ta Doğu Londra'dan Respect adayı olacak. Respect toplam 30 yerde aday gösterecek.
En iyi olasılıkla, Respect iki milletvekili çıkarabilir. Daha büyük olasılık sadece Galloway'in seçilmesi, önemli bir olasılık da hiçbir Respect adayının seçilmemesi. İngiltere'de nispî temsil sistemi olmadığı için, küçük partilerin seçimlerde başarı kazanması çok zor.
Bu durumda aday göstermenin ne anlamı var?
Şöyle düşünmek gerek. Savaşın üzerinden iki yıl geçtikten sonra hâlâ sokaklara dökülen 150 bin kişi ve onların fikirlerini paylaşan daha yüz binlerce kişi varsa, Tony Blair'in sağ sosyal demokrat konumunun solunda duran, geleneksel burjuva siyasetlerine en azından kuşkuyla yaklaşan, emperyalizme ve militarizme karşı öfke duyan kocaman bir kitle var demek. Bu kitlenin ezici çoğunluğu, son dönemde ve özellikle de savaş nedeniyle radikalleşmiş, sola kaymış, dünyaya daha eleştirel bakmaya başlamış insanlardan oluşuyor. Ama devrimcilerden, yani toplumu ancak işçi sınıfının kendi kitlesel eylemiyle değiştirebileceğine inanan kişilerden oluşmuyor. Trafalgar meydanındaki kalabalığın büyük çoğunluğu hâlâ parlamentoya inanıyor, toplumsal değişimin parlamentodan geleceğini düşünüyor.
Bu kitleye "Parlamento önemli değil, biz işimize bakalım, devrim yapalım" demenin bir anlamı yok. Önlerinde genel seçim var ve parlamentoya önem veriyorlar. Ne yapacaklar? Blair'in bile sağında duran Muhafazakâr Parti'ye oy vermeyeceklerine göre, kime oy verecekler? Açık ki, bu kitleye bir alternatif sunmak gerek. Seattle'dan beri, sadece İngiltere'de değil, dünyanın her yanında devasa bir hareket oluşturan bu kitleler savaş karşıtlığıyla yetinmiyor, siyasi bir alternatif arıyor. Bulamazlarsa, oluşturamazsak, zaman içinde demoralize olacaklar, siyasetten tümüyle soğuyacaklar, evlerine çekilmeye başlayacaklar.
Respect, bu alternatifi oluşturmayı amaçlayan bir girişim. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde de benzer girişimler var. Ya Türkiye'de?

Roni MARGULİES


Türkiye’de savaş karşıtları 19 Mart’ta Kadıköy’de haykırdı:
"Irak'ta işgale son"

Amerika ve işgal güçleri-nin Irak'ı işgalinin ikinci yıldönümünde dünyada yüz binlerce savaş karşıtı "Irak'ta işgale son" ve "Bush'un yeni savaşlarına hayır!" demek için 19 Mart'-a sokaklara çıktı. 19 Mart'ın en büyük anlamı küresel eylem günü olmasıydı. Önce Londra'daki Avrupa Sosyal Forumu'nda, daha sonra Porto Alegre'de ger-çekleşen Dünya Sosyal Fo-rumu'nda tüm dünya savaş karşıtları, bu insanlık ve hukuk dışı savaşa alışma-dıklarını, yeni savaşlara karşı çıkacaklarını göster-me kararı almışlardı. Böylece dünya savaş karşıtı hareketi Bush ve çetesinin ve medyanın iddiasının tersine küresel çapta varolma-ya ve sokağa çıkma yete-neğine sahip olduğunu bir kez daha gösterdi.
Türkiye'deki savaş karşıtları Kadıköy’deydi
Türk İş, Hak İş, DİSK, KESK, TMMOB, Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türk Veteriner Hekimleri Birliği, TÜRMOB ve İstanbul Barosu'ndan oluşan toplam 11 Emek Platformu örgütünün çağrısı ile düzenlenen mitinge Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, EMEP, ÖDP, TKP, Halkevleri, CHP ve DSİP de katıldı. Yürüyüş korteji saat 11.00'de sloganlarla Kadıköy Meydanı'na doğru yürüyüşe geçti.
Saat 12.00'de Kadıköy Meydanı'nda başlayan mi-tingde önce Emek Plat-formu örgütlerinin temsilcileri birer konuşma yaptı. Konuşmacılar arasında Irak'tan gelen Gazwan Al Muhtar da vardı. Muhtar yaptığı konuşmada;
" Bugün Irak'ın işgaline karşı buraya gelen herkese çok teşekkür ediyorum. Bizler 1 Mart'ta tezkerenin meclisten geçirilmeyişini hala unutmadık. Bu bizim için gerçekten büyük bir destek oldu. Irak'ta bugüne kadar 100 binden fazla insan öldürüldü. Elektrik, su ve petrol yok ve insanlar korku içinde yaşıyorlar. Bizler bu işgali durdurmak için Irak'ta direnmeye devam ediyoruz ve edeceğiz. Tüm dünyanın ve burada, Türkiye'de sizlerin bizimle beraber olduğunu bilmek çok önemli ve çok güzel." dedi. Ardından Mor ve Ötesi grubu sah-neye çıktı. Miting 1 Mayıs çağrısıyla sona erdi.
Bayrakları, dövizleri, marakasları ve darbukaları ile alanın en renkli grubu olan Küresel BAK dansları, koşmaları ve attığı ilginç sloganlarla Irak'ın işgalini protesto etti. Sık sık 'Felluce direniyor, Necef direniyor, Bağdat direniyor, Irak halkı kazanacak', 'Biz antikapitalistiz', 'İran'a dokunma, Suriye'ye dokunma, daha fazla savaş istemiyoruz' gibi ilginç sloganların atıldığı kortej eylemin ilgi odağı oldu. Ayrıca, Lambda, Greenpeace, Barış Bandosu, Barış Girişimi, Tükoder, Su Hareketi, Yeşiller, GDO'ya Hayır Platformu gibi kurumlar da Küresel BAK ile yürüdüler.

Savaş karşıtı gösterilerin bir anlamı var mıdır?
Her şeye rağmen işgalin devam ettiğine, Bush'un savaş karşıtı harekete aldırmadan yeni tehditler savurduğuna, dolayısıyla bu gösterilerin bir işe yaramadığına dair eleştiriler duyabiliriz. Ancak şunu unutmamalıyız, savaş karşıtı hareketin özelliği yaptığı büyük eylemlerle kendi hükümetleri üzerinde bir basınç oluşturmasıdır. Bunun başarmanın yolu, ne kadar çok insanın bu sava-şa ve işgale karşı olduğunu göstermektir. 1 Mart’ta tez-kerenin geçmesini engelle-yen eylemin Türkiye'de yapılan en büyük gösteri olduğunu unutmayalım. İkincisi, büyük eylemler gerçekleştirmenin yolu toplumun en derin noktalarına nüfuz edebilmektir. Ne kadar uzun süreli ve etkin bir kampanya yapar-sak, toplumun o kadar büyük kesimine ulaşmışız demektir.
Ayrıca her ne olursa olsun bunun alternatifi sokaklara çıkmamak değildir. Gösteri yapmamak işimizi kolaylaştırmayacaktır.
Mesela Türkiye açısından, Bush'u sevmediğini ifade eden %82'nin sesi olmayı ne ölçüde başarabilirsek, o ölçüde büyük bir kampanya inşa etme, dolayısıyla o kadar büyük ve etkili gösteriler inşa etme şansımız vardır.

BAŞKAN GEORGE BUSH ve BAŞBAKAN TONY BLAİR'e
Sayın Bush ve Blair
Bugün Londra'da gösteri yapan binlerce insan adına -dünya çapıpında gösteri yapan milyonların yanı sıra- Irak'a yönelik yasadışı ve gereksiz saldırganlığın ikinci yıldönümünde, "teröre karşı savaş" başlığı altında izlediğiniz tehlikeli politikaları değiştirmeye çağırıyoruz.
Sizden özellikle şunları istiyoruz:
* Tıpkı İtalyan hükümetinin yapmaya zorlandığı gibi, birliklerinizi hızla Irak'tan çekmek üzere yakın bir tarih belirleyin, ve Irak halkının tam bağımsızlığını koşulsuz bir şekilde onlara geri verin.
* İran, Suriye ya da başka bir bağımsız devlete saldırmayacağınıza söz verin, uluslararası hukuka uymak için, tehlikeli bir doktrin olan "önleyici savaş" doktrininden vazgeçin ve uluslararası anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesi için çaba harcayın.
* Amerikan, İngiltere vatandaşlarının ve dünyadaki diğer insanların haklarına kısıtlamalar getirmeye, mahkumlara işkence yapmaya, insanları yargılamadan hapse atmaya -her şeyden önemlisi Guantanamo Bay'da- son verin.
* Nükleer Silahların Azaltılması Anlaşması'nın getirdiği zorunluluklara uyun ve nükleer silahlarınızı yok etmeye başlayın.
Ancak bu yönde bir politika değişikliği, özellikle Orta Doğu'daki uluslararası gerginliği düşürebilir ve insan haklarına duyulan saygıyı yeniden onarabilir.
Saygılarımızla

Andrew Murray, Başkan, Savaşı Durdurun Koalisyonu
Kate Hudson, Başkan, Nükleer Silahsızlanma Kampanyası
Anas Altikriti, İngiltere Müslümanlar Birliği