Sosyalist İşçi 235 (21 Nisan 2005)

 

Sayfa 4:

Özelleştirmeler:
Yaşamak bedava değil!

Dünyada, ABD eski başkanı Reagan, İngiltere eski başbakanı Thatcher ve Türkiye’de de Özal’ın temsil ettiği neo-liberalizmin en önemli ayaklarından biri özelleştirmelerdi. Özelleştirmeler, sermaye sınıfının ihtiyaçlarını karşılamak için vazgeçilmezdi. Bu nedenle, son 25 yıldır bütün devletlerin işçi sınıfına yönelik en büyük saldırılarından biri özelleştirmeler.
Patronlar açısından özelleştirmelerin yapılmasının birkaç önemli nedeni var. Sağlık, eğitim, iletişim, ulaım , elektrik, su vb. kamusal hizmetlerin büyük karlar vaadetmesi, özelleştirme sonucu işten çıkarmalarla, işçi sınıfının, sendikalar da dahil olmak üzere bütün örgütlenmelerinin bozguna uğratılması, devletin kamu hizmetlerinden el çektirilerek sermaye sınıfı için güvenlik kalkanı haline getirilmesi.
Elbette, bunlara eklene-bilecek başka nedenler de var. Ama yalnızca bunlar bile patronlar açısından özelleştirmelerin neden hayati olduğunu anlatma-ya yeter. 25 yıldır kürenin her yanında özelleştirme gerekçeleri için aynı ne-denler öne sürüldü: Devle-tin hantal yapısını ortadan kaldırmak gerekmesi, devlete ait işletmelerin verimsiz-kalitesiz-zarar eden kuruluşlar olarak halkın üzerinde yük olması ve bu işletmelerin bürokratların çiftliği haline gelmesi. Bu iddialardan sadece sonuncusunda haklılık payı var. Bu da işletmelerde çalışan emekçile-rin değil, sermaye sınıfının yarattığı bir bozulma. Di-ğer ikisine gelince, dünya işçi sınıfı uzun mücadeleler sonucu sağlık, eğitim, elektrik su gibi temel hiz-metlerin devlet tarafından yerine getirilmesini sağla-dılar. Ayrıca, bu hizmetlerin karşılanması için ge-reken parayı da kendi ceplerinden verdiler.Devletin hantallığı olarak gösterilen işçi sınıfının kendi kaza-nımı olan bu kamu hizmetleridir.
İkinci iddia, devlet işletmelerinin verimsiz ve za-rar eden kuruluşlar oldu-ğudur. Aslında, bir kamu hizmetinde kar-zarar olgusuna bakılmaz. Yine de bu işletmeler, bilerek verimsiz hale getirildi. Mesela, 25-30 yıl boyunca teknolojileri yenilenmedi.
Liberaller, gözümüzün içine baka baka demokrasi için özelleştirmelerin gerekli olduğu yalanını söylüyor. Halkı eğitimden, sağlıktan, iletişim özgürlüğünden, elektrikten, sudan mahrum eden bir demokrasi var. Sırada hava ve toprak var. Par-don, onlardan da “Çevre Temizlik Vergisi” alıyorlar


BES mücadeleye devam ediyor
IMF'nin talebi olan Gelir İdaresi Tasarısı TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan geçti. Tasarıya tepki gösteren büro emekçileri ise direniyor. Vergi daire-leri fiilen iş bırakmalarla kilitlenmiş durumda. TBMM Genel Kurulu'nda ele alınacak tasarı vergi rejiminde adaleti ortadan kaldırıp, maliye emekçile-rinin iş güvencesi ve örgütlenme hakkını yok ediyor.
BES başkanı Bülent Kaya:
"Maliye'deki 21 bin boş kadro iptal ediliyor, mevcut kadroların yükselmesinin de önü tamamen kesiliyor. Müdürler hariç 25 bin kişinin iş güvencesi ortadan kalkıyor. Tasarı performansa dayalı istihdam getiriyor. Vergi tahsilat oranlarının artışı ve tahakkuk esas alınarak, performans kriterleri belirleniyor. Yasa tamamen geri çekilmeli ve toplumsal kesimlerin ortak mutabakatıyla yeniden hazırlanmalıdır. Yoksa TÜSİAD, IMF ve DB'nın önerdikleri, gelir idaresi değil, borç idaresidir." dedi.
BES'e bağlı emekçiler 9 Nisan'da Kamu-Sen ile birlikte Maliye Bakanlığı önünde bir eylem yaptılar.


Asya Kalkınma Bankası'na genel kurulu İstanbul'da
Aktivistler hazırlanıyor
Dünya Bankası'nın kardeşi Asya Kalkınma Bankası'nın 38. genel kurul toplantısı 4-6 Mayıs tarihlerinde İstanbul'da düzenlenecek. Toplantıya ülke delegasyonları, sermaye temsilcileri ve medyadan oluşan yaklaşık 3.000 kişinin katılması bekleniyor.
Dünya Bankası gibi sayısız çevre felaketine ve yoksullaşmaya yol açan projelere destek veren bankaya Türkiye üye, ancak ulusal düzeyde finansman desteği almıyor. Bunun yerine Türkiye'den özel sermaye şirketlerinin projelerine destek sağlanıyor.
AKB'nin toplantısına sadece sermaye kesimi değil, küresel hareketin temsilcileri de hazırlanıyor. Asya'da bu bankanın destek verdiği projelere karşı yıllardır kampanyalar düzenleyen bir çok önemli sivil toplum kuruluşu "STK Forumu"nun oluşturduğu platform çerçevesinde bir araya gelerek, bankanın meydana getirdiği ekonomik, ekolojik ve toplumsal yıkıma karşı işbirliği yapıyor. Bu kurumlar arasında Focus on the Global South, Friends of the Earth, Greenpeace gibi kurumlar da yer alıyor.
AKB toplantısı sırasında Türkiye'den de küreselleşme hareketinin aktivistleri seslerini yükseltecek. Asya'dan gelecek olan aktivistlerle ortak etkinlikler düzenleyecek. Aktivistler bu konuda yürütülen hazırlık çalışmaları için her perşembe günü saat 19.30'da Karakedi Kültür Merkezi'nde bir araya geliyor.


Tekel işçisi eylemde
Türk-İş'e bağlı Tek Gıda-İş sendikası üyeleri Tekel'in sigara bölümünün özelleştirilmesini protesto etti. Çeşitli illerden Ankara'ya gelen işçiler Kurtuluş Parkı'nda tolanarak Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'na kadar yürüdüler.
Sigara fabrikalarını kolay teslim etmeyeceklerini belirten sendika Genel Başkanı Korkut Güler'in açıklaması şöyle:
"Hükümet sigaradan Tekel sayesinde vergi topluyor. Ortalık sahte ve kaçak sigaradan geçilmmiyor. Yabancı sigaraların içindeki Türk tütünü oranını bile bilmekten aciz hükümet, Tekel'i elden çıkardığında piyasayı nasıl kontrol edecek? Tekel'in olmadığı piyasada Maliye Bakanı vergileri istediği gibi artırsın da görelim. Türkiye kaçak ve sahte sigara cenneti olacak. Tekel, tütün üreticisinin, tütün tarımının tek dayanağıdır."


AB'ye "su özelleştirmelerini durdurun" çağrısı
Belçika'nın Brüksel kentinde toplanan 73 sivil toplum kuruluşu ve sivil aktivistlerden oluşan bir konsorsiyum AB'yi su özelleştirmelerini durdurmaya çağırdı. Dünyada 1.1 milyar insan temiz ve güvenli içme suyuna, 2.4 milyar insan da sağlık korumasına erişemiyor. Dünyadaki toplam suyun yüzde beşini özel sektör işletiyor. Bunun da %95'i Avrupa şirketleri tarafından işleniyor.
Örgütlerin açıklamasında: "Avrupa'nın yardım para-ları ve siyasi nüfuzu, su ve sağlık koruması alanlarında gerçek kalkınmayı sağ-lamak yerine, işe yarama-yan ve Avrupalı şirketlere ekstra para sağlamaya sıkı sıkıya bağlı politikaları öne çıkarmak amacıyla kullanı-lıyor" dendi.


Kapitalizmin suç dosyası

Bush'un ajanları sergi bastı
Chicago'daki Columbia Üniversitesi'nin sanat galerisinde açılan "Şer Ekseni: Günahın Gizli Tarihi" isimli sergide 11 ülkeden 47 ressamın siyasi ve dini liderleri konu alan pul şeklindeki eserleri sergileniyor.
"Yurtsever Yasası" isimli bir eserin üzerinde Bush ABD bayrağı önünde ve başına tabanca dayalı biçimde resmedilmiş. Bir eserde de Adalet Bakanı Ebu Garip hapishanesinde işkence gören mahkumların gölgesinde resmedilmiş.
Bunu duyan özgürlükler ülkesi Amerika'nın Gizli Servis ajanları (ABD başkanlarını korumakla görevlidirler kendileri), derhal sergiyi basarak sanatçılara ait tüm bilgileri istedi ve eserlerde ne anlatılmak istendiğini sordu.
Öğrenciye tiyatro ve sirk yasak!
Ankara Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürü geçenlerde "Resmi-Özel Tüm Okul Müdürlüklerine" başlığıyla, konusu "Geziler" olan bir emir yolladı.
Emirde şöyle deniliyor: "Eğlence amaçlı gezilere (tiyatro, sirk vb.) kesinlikle yer verilmemesini, uyulması gereken hususlara titizlikle uyulmasını, yazıların en az 10 gün önceden eksiksiz olarak kaymakamlığa sunulmak üzere müdürlüğümüze gönderilmesini önemle rica ederim."
Sayın müdür tiyatro ile sirki aynı kefeye koymakla derin sanat bilgisini sergilemekle kalmıyor, genç beyinleri bu gibi tehlikeli etkinliklerden de korumuş oluyor.
İnciler
Orhan Pamuk'u azınlık ırkçısı olmakla suçlayan Nazi özentisi Sütlüce Kaymakamı'ndan biraz uzun bir alıntı:
"Efendim bildiğiniz gibi,'ırkçılık' dediğimiz vakıa hep 'azınlıklar'dan kaynaklanmaktadır. Dünyada azınlıklar olmasa, yani herkes çoğunluk olsa, böyle bir vakıadan söz edilemezdi. Takdir edeceğiniz gibi, 'çoğunluk ırkçısı' gibi bir ifade kullanmak yanlış olurdu. Çünkü çoğunluğun ırkçılığı zaten çoğunluğun 'meşru müdafaa hakkı'ndan başka bir şey değildir... “ Bravo!
Biliyor muydunuz?
l Türk milleti olarak henüz ilkokul 4. Sınıf öğrencisiyiz. Çünkü Türkiye'de kişi başına düşen ortalama eğitim yılı 4.3.
l Uluslararası hukuktaki yeni gelişmeleri sürekli takip etmek ve ülkesinin imzaladığı hukuki anlaşmaları bilmek zorunda olan Adalet Bakanlığı'nda 10 bin kişi çalışıyor ve sözü edilen işleri yapabilmek için gereken yabancı dili sadece 41 kişi biliyor.