Sosyalist İşçi 235 (21 Nisan 2005)

 

Sayfa 6: Dünya

NOTLAR

Bir simgenin önemi

İspanyol halkı, ülkeyi savaşa sokmasına ve bunun doğurduğu sonuçlara öfke duyduğu için, seçimlerde sağcı Aznar hükümetini devirip, onun yerine sosyal demokrat partiyi iktidara getirdi.

İspanyolların işi kolaydı. Irak savaşından sonraki ilk seçim İngiltere'de 5 Mayıs'ta yapılacak. Ama İngilizler parlamentoya ve halka yalan söyleyerek ülkeyi savaşa sokan Tony Blair'i devirmeyecekler. Devirmeyecekler, çünkü Blair'in sosyal demokrat İşçi Partisi'ni devirmek demek, sağcı Muhafazakâr Parti'yi iktidara getirmek demek.

Sadece savaş konusunda değil, hemen hemen her konuda İngiliz kamuoyu İşçi Partisi'nin solunda. Hükümet her şeyi özelleştirirken, kamuoyu demiryollarının yeniden kamu mülkiyetine alınmasını istiyor; hükümet eğitimi ve sağlık hizmetlerini paralı hale getirirken, kamuoyu yüksek gelirlilerin daha fazla vergilendirilip eğitime ve sağlığa daha fazla bütçe ayrılmasını istiyor. Tüm bu konularda, Muhafazakâr Parti İşçi Partisi'nin daha da sağında. Dolayısıyla, iktidar olma şansı yok.

Liberal Demokratlar, savaş başladığı güne kadar savaşa karşı olan, saldırı başladığı gün "Askerlerimizi destekliyoruz" diyen ve bugün de işgalin devamından yana olan bir parti. Şu anda var gücüyle "Biz savaşa karşıydık" propagandası yapıyor ve bunu yutturabildiği ölçüde oylarını artıracak. Ama geçen seçimlerde %40 oy alan İşçi Partisi'ne karşı, %18 oy alan Liberallerin hiçbir şansı yok (bir seçimden diğerine bu kadar büyük değişiklikler Türkiye'de çok olur, ama İngiltere'de düşünülmesi bile mümkün değildir).

Liberaller savaşa karşı oldukları yalanıyla oylarını artırmaya çalışırken, Muhafazakârlar işi tamamen ırkçılığa vurmuş durumdalar. Hemen hemen tüm propagandaları göçmenler, ilticacılar ve yabancılar hakkında. Başka çaresi yok zavallıların: bütün silahlarını Tony Blair ellerinden aldı çünkü. Özelleştirmeyse, Blair daha çok özelleştiriyor; eğitim ve sağlık hizmetlerini paralı hale getirmekse, Blair bunu zaten yapıyor; büyük şirketlerin çıkarlarını savunmaksa, Blair daha iyi savunuyor. Muhafazakârların ırkçı propagandasına karşı da, Blair "Siz ırkçısınız" diyerek değil, "Yabancıların gelmesini ben daha iyi engellerim" diyerek cevap veriyor, yani ırkçılığa ırkçılıkla karşı çıkıyor. Söz konusu olan tüm yabancılar değil çünkü, Müslümanlar, siyahlar, yoksullar, savaşlardan ve işkenceden kaçanlar.

Ülkede seçmenlerin yarıdan fazlası savaşa ve özelleştirmeye karşıyken, savaşa ve büyük şirketlere değil eğitime ve sağlığa bütçe ayrılmasından yanayken, üç ana partinin üçü de bu talepleri karşılamazken, ne yapmalı?

Respect, savaş karşıtı hareketin içinden doğan ve bu soruyu cevaplamak için oluşturulan bir parti. Otuz bölgeden aday çıkarıyor ve taş çatlasa iki tanesinin kazanma ihtimali var. Bunlardan birincisi, savaşa karşı olduğu için İşçi Partisi'nden ihraç edilen milletvekili George Galloway. İlginçtir, Galloway'in aday olduğu bölge, 100 küsur yıl önce İşçi Partisi'nin ilk milletvekili Keir Hardie'nin seçildiği, Doğu Londra'nın en fakir bölgesi. O zamanlar, dok işçilerinin ve göçmen azınlıkların oturduğu, sendikacılığın kalesi ve yine Londra'nın en yoksul bölgesiymiş. Bugün artık doklar zenginler için lüks konutlara dönüştürülmüş, ama bölgede yine %40'ı Asyalı Müslüman olan göçmen azınlıklar ve işçiler oturuyor. Galloway kazanırsa, yeni bir solun ortaya çıkışının ve İşçi Partisi'nin hegemonyasının tam da bu bölgede kırılmaya başlamasının önemi sadece simgesel olmayacak.

Roni MARGULİES


Bağdat’ta 300 bin kişi işgale karşı yürüdü

Bağdat'ın ABD askerleri-nin kontrolüne geçmesi ve Saddam yönetiminin sona ermesinin ikinci yıldönümünde, Irak'ın her yerinde yüz binlerce Iraklının katıldığı protesto gösterileri düzenlendi.
10 Nisan'da Bağdat'ta 300 bin kişi işgale karşı yürüdü. Bağdat'ın düşüşünün yıldönümünde yapılan gösteri, bundan iki yıl önce Saddam Hüseyin'in heykelinin devrildiği meydanda gerçekleşti. Gösteriye katılanlardan Şeyh Muyyad el Kazari, Irak parlamentosu ABD'den Irak'ı terk etmesini isteyinceye kadar gösterilerin devam edeceğini söyledi. Göstericiler Saddam Hüseyin'in bir an önce yargılanmasını, ABD'nin Irak'tan çekilme takvimi belirlemesini, tutuklu Iraklıların serbest bırakılmasını talep etti.
Gösteriye katılan 26 yaşındaki Ahmed Abed, 'bu büyük gösteri Iraklı'ların kendi ülkelerini koruyacak ve işgal güçlerini Irak'tan atacak güce ve inanca sahip olduklarını gösteriyor' dedi. Müslüman Ulemalar Birliği'nde Harith Al-Dahri de, "İşgal güçlerinin bir an önce ülkemizden gitmesini istiyoruz." dedi.
Göstericiler, iki yıl önce Irak'lıların Saddam Hüseyin'in heykelini deviren meşhur televizyon görüntülerine gönderme yaparak bu sefer Bush ve Blair'in kuklalarını yaktılar. Ayrıca Ramadi, Bakuba ve Necef'te de gösteriler düzenlendi.
Direniş devam
ediyor
Böylece, iddia edildiğinin aksine, Irak'taki direnişin eli silahlı bir grup teröristten ibaret olmadığını, direnenlerin El Kaide'nin Irak dışından gelmiş üyeleri olmadıklarını, Irak halkının bu işgali istemediğini bir kez daha görmüş olduk. Yine iddia edildiğini tersine, bu eylemler Irak halkının yeni kurulan geçici hükümeti bir çözüm olarak görmediğini gösterdi. Irak halkı, tek çözümün işgal güçlerinin bir an önce Irak'ı koşulsuz olarak terk etmesi olduğunun farkında. Geçici hükümetin seçilmesinin hemen ardından, işgalin bir an önce sona ermesi talebiyle yüz binler sokaklara döküldü.
İşgal hükümeti çözüm olamaz
Aynı günlerde Teksas'taki bir askeri üste konuşma yapan Bush, Ta-labani başkanlığında Ara-lık ayına kadar görev ya-pacak olan geçici bir Irak hükümetinin kurulması ile Irak'ın artık istikrara kavuşmaya başladığını söyledi. Bu sadece Bush'un görüşü değil, medya tarafından da pompalanan kocaman bir yalan.
Bush'un iddiasına en iyi yanıtı, bu gösterilerle yine Irak halkı verdi. Bugüne kadar 100 bin Iraklı öldürüldü ve rakam giderek artıyor. Sadece Felluce katliamında 16 bin Iraklı katledildi. BM'in yayınladığı bir rapora göre savaşın başlamasından sonra 1 milyon Iraklı başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı. Bu koşullarda demokrasiden ve istikrardan söz etmek ancak gözünü petrol ve dünyaya tek başına hakim olma hırsı bürümüş katillerin yapabileceği bir iştir. Irak'a gerçek demokrasinin gelmesinin ve istikrarın sağlanmasının tek koşulu, sokaklara dökülen Irak halkının talep ettiği gibi işgal güçlerinin bir an önce Irak'tan çekilmesi ve Irak halkının özgür koşullarda kendi iradesi ile kendi hükümetini seçmesidir.


Polonya askerini çekecek
Polonya hükümeti 2005 yılının sonunda askerlerini Irak'tan çekeceğini açıkladı. Polonya'nın Irak'ta 1700 askeri bulunuyor. Bugüne kadar 17 Polonyalı asker öldürüldü. Savunma Bakanı Szmajdzinskitold, geri çektikten sonra askerlerini bir daha Irak'a göndermeyeceklerini açıkladı.


İşgalle gelen açlık
BM’nin yayınladığı rapora göre, işgalden sonra Irak'ta açlık oranı beş yaşın altındaki çocuklar arasında iki katına çıktı. İşgalden önce bu oran %4'tü. Bugün her dört Iraklı çocuktan birinde kronik beslenme yetersizliği var.
Raporu yazan BM beslenme hakkı uzmanı Jean Ziegler, bundan işgal güçlerini sorumlu tutarak, "Amerika ve İngiltere'nin Mart 2003'deki saldırısının ardından yetersiz beslenen beş yaş altındaki çocuk oranı yüzde 4'ten yüzde 7'ye yükseldi" dedi. İkinci büyük sorunun çöken su şebekesi olduğunu belirterek “Ölümlerin durması için işgal sona ermeli" dedi.
Ziegler ayrıca, işgalle birlikte çoğunluğu kadın ve çocuk 100 bin Iraklı sivilin 'normalin dışında sebeplerle' öldüğünü söyledi.


Bahreyn'de rejim ve Amerika karşıtı gösteri

25 Mart'ta Bahreyn'de binlerce gösterici reform talebiyle sokaklara döküldü. 25 yıldan beri diktatörlükle yönetilen Bahreyn, Amerika'nın Ortadoğu'daki önemli ittifaklarından biri. Bahreyn'i yöneten hanedan, Bush'un "teröre karşı savaş"ını destekliyor. Bahreyn Kralı Şeyh Hamad El-Khalifa, Amerika'daki başkanlık seçimini kazanmasının ardından Bush’u ilk kutlayan Arap liderlerinden biri. Gösteri yasaklanmasına rağmen, 80 bin kişi katıldı. Gösteri bir Şii muhalefet hareketi olan Ulusal İslamcı Uzlaşma Birliği tarafından düzenlendi ve sol kanat Ulusal Demokratik Eylem Birliği tarafından desteklendi. Bahreyn'de, nüfusun %70'ini oluşturan Şii Müslümanlar, Sünniler tarafından ayrımcılığa uğruyor. Şiilerin haklarının tanınması için başlattığı gösteriler, Bahreyn'in Amerika ile ilişkilerini kesmesini talep eden gösterilere dönüşmüş durumda.