Sosyalist İşçi 235 (21 Nisan 2005)

 

Sayfa 7: Dünya


Mısır sallanıyor

Şubat ayının sonunda Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, sonbaharda yapılacak başkanlık seçimlerinde birden fazla kişinin aday olabilmesi için anayasada gerekli değişikliklerin yapılacağını açıkladı. 24 yıllık Mübarek rejimi sırasında hiç böyle bir gelişme yaşanmamıştı.
Mübarek 1981’de başkan seçildikten sonra rejim çok baskıcı bir hale geldi. Tüm muhalefet yok edildi, rejimi eleştiren herkes, hatta liberaller bile tutuklandı, işkence gördü ve öldürüldü.
Mübarek rejiminin krizi
Son beş altı yıl içinde Mısır halkının Mübarek rejimine karşı olan tutumu büyük bir değişim geçirdi. Bundan on yıl öncesine kadar hala rejimden bir şeyler bekleyen halk, bugün bu rejimin değişmesini istiyor, çünkü fiyatların ve devletin baskısının artmasından dolayı öfkeli. Tüm bu gelişmelere rağmen Mübarek, kendisinin önümüzdeki altı yılda da başkan olacağını açıkladı. Bu, insanların öfkesinin daha da artmasına neden oldu.
Mısır'da yeni hareket
2000 yılından bu yana Mısır, politik anlamda da büyük bir değişim geçiriyor. Filistin'deki İntifada ve Irak'taki savaş yeni bir politizasyon dalgası yarattı. 2000 yılının Eylül-Ekim aylarında gerçekleşen İntifada'nın ardından Mısır'da binlerce üniversite öğrencisi kendiliğinden sokaklara döküldü. 2000’den önceki 20 yıl Mısır'da böyle gösteriler olmamıştı. Bu eylemlerin sonucunda Dayanışma Komiteleri kuruldu.
Bir süre sonra Irak'ta savaşın başlamasıyla yeni bir protesto dalgası ortaya çıktı. 20- 21 Mart 2002'de, Amerika'nın Irak'a girmesinin ertesi günü Mısır tarihinin en büyük gösterileri gerçekleşti. 50 bin Mısırlı Kahire'deki El Tahrir meydanında gösteri yaptı. İkinci gün düzenlenen gösteriye polis saldırdı. Bu sefer göstericilerin öfkesi hükümete yöneldi ve halk Mübarek'in resimlerini yırttı.
Ekonomi ve rejimin krizi
1991 yılının Mayıs ayında Mısır hükümeti IMF ile anlaşma imzaladı. Halk ekonominin iyiye gitmesini beklerken, durum daha da kötüleşti. Devletin ihracat girişimleri tamamen başarısız oldu. Yatırımlar azaldı. Durgunluk başladı, işsizlik arttı, fiyatlar yükseldi. Bu, halkın Mübarek rejimi konusunda büyük bir hayal kırıklığına uğramasına neden oldu. Bunun üzerine hükümet neo-liberal politikaları daha hızlı bir şekilde uygulama çabasına girişerek, özelleştirmeleri hızlandırdı. Sonuç olarak bugün Mısır halkı, tüm sorunların kaynağının Mübarek olduğunu düşünüyor.
İşçi sınıfı
Mısır işçi sınıfı içinde Mübarek hükümetine karşı giderek büyüyen bir öfke var. Geçtiğimiz altı ay içinde gerçekleşen gösterilerin sayısı, neredeyse son beş yıl içinde gerçekleşen gösterilerin sayısına eşit. Ekonomik durgunluk nedeniyle bir çok fabrika kapanıyor ve işçilerin sosyal hakları ellerinden alınıyor.
Şu anda devam eden en önemli grevlerden biri asbest işçilerinin grevi. Asbest kansere neden olan çok tehlikeli bir madde. Devlet Mısır'da asbest kullanımını yasakladı. Dolayısıyla fabrika artık çalışmıyor.
Şu anda bu fabrikada çalışan 50 işçi fabrikayı işgal etmiş durumda.
En çarpıcı grevlerden biri de çimento fabrikası işçilerinin grevi. Üç günlük grev sonunda işçiler fabrikanın özelleştirilmesini engelledi.
Grev ve gösterilerin zayıf noktası ise, tek bir fabrikayla sınırlı kalıp birleşememeleri.
Köylü protestoları
1950'de yapılan toprak reformundan sonra köylüler sistemden memnundu. Son on yıl içinde, toprak kiraları arttı, kiralayan köylülerin hakları ellerinden alındı. Bu, toprak isteyen köylülerin ayaklanmasına yol açtı. 1997'de köylü ayaklanmasının ardından 7 bin köylü tutuklandı, 100 köylü öldürüldü. Hareket yenildi ve toprak kiraları inanılmaz ölçüde arttı.
Atılan son adım ise, bu toprakların, eski sahipleri tarafından geri alınmasına izin verilmesi oldu. Geçtiğimiz ay Mısır'ın iki köyünde köylüler toprak sahiplerine karşı silah kullanarak topraklarını korumayı başardı. Bugünlerde yeni bir köylü hareketinin başlaması çok büyük bir olasılık.
Şu anda Mısır'da iki tür hareket var: Aktivistler tarafından sürdürülen politik ve ekonomik mücadele. Yapılacak en önemli iş, bu iki hareketin birleşmesini sağlamak.
Bu, aktivistlerin işçi ve köylüler arasında örgütlenmesi, işçilerin de kendi mücadelelerinin politik mücadele ile yakından bağlı olduğunu görmeleri anlamına geliyor.


Emperyalizme ve savaşa karşı
Üçüncü Kahire Konferansı

Ana sloganı, "Filistin ve Irak'ı destekliyoruz, Küreselleşme, Emperyalizm ve Siyonizme karşı çıkıyoruz" olan Üçüncü Kahire Konferansı 25-27 Mart tarihlerinde Mısır Gazeteciler Sendikası'nda toplandı. Yaklaşık 1500 kişinin katıldığı konferansta Avrupa, Latin Amerika, Güney Afrika ve Ortadoğu'dan aktivistler vardı.
Bu konferansın başarılı olmasını sağlayan üç unsur vardı. Birincisi, konferansa katılan insan sayısının çokluğu. Yüzlerce aktivist Bush'un işlediği suçları kınayan, Irak'taki ve Filistin’deki direnişi destekleyen konuşmalar yaptı.
İkincisi, Konferansın radikalliğiydi.
Yayınlanan deklarasyonda;
1-Irak, Filistin ve Lübnan'da devam eden direnişe koşulsuz destek ve dayanışma,
2-Amerika ve siyonizmin bölge hakkındaki tüm planlarının istisnasız reddi,
3- Bölgedeki direnişi kırmak için yapılan tüm girişimlerle mücadele etmek, gibi noktalar vurgulandı.
Üçüncüsü ise, bu yılki konferansta, Mübarek'i ve onun diktatör rejimini kınayan çok sayıda Mısırlı katılımcının olması. "Arap halkının demokrasi mücadelesinin desteklenmesi" üzerine yapılan tartışma, Mısır'lı işçilerle ve köylülerle dayanışma konusunda yapılan canlı bir tartışmaya dönüştü.
Ayrıca konferans, 400 öğrenciye bir araya gelme ve direnişin bir sonraki adımını tartışma fırsatı verdi. Nasır'ın partisini, Müslüman Kardeşler'i, ve hatta sosyalistleri destekleyen öğrenciler Mübarek rejimini devirmek için ortak eylem çağrısı yaptılar.

Kahire Konferansı’nın ardından

Konferans’tan bir hafta sonra 400 öğrenci, reform talebiyle Kahire'deki Al Azhar Üniversitesi'ne yürüdü. Aynı gün Kahire'deki Ain al-Shams ve Helvan üniversitelerinde bin öğrenci gösteri yaptı.
Gösteriler Nil Deltası'ndaki Kafr al-Sheikh ve Mansoura üniversitelerine yayıldı. Kahire Amerikan Üniversitesi’nde gösteri yapan ve Bush'a ve yoksulluğa karşı slogan atan 800 öğrenciye polis saldırdı.
Ayrıca, Mübarek rejiminin sona ermesini istemek, oğlunun başkan olmasına ve hükümetin neo-liberal saldırılarına karşı çıkmak için Kifaya (Yeter) adı verilen yeni kampanya başladı.
Ülkede giderek büyüyen huzursuzluğun etkisi Mısır sınırlarını aşıyor. İşçilerin, köylülerin ve demokrasi talebiyle sokağa çıkan aktivistlerin düzenlediği gösteriler Mübarek'e ve aslında her yerdeki neo-liberal küreselleşmecilere meydan okuyor. İşlerini savunan işçiler ve topraklarını korumaya çalışan köylüler, amaçlarının, demokrasi mücadelesi verenler ve savaş karşıtı hareketin aktivistleriyle ayını olduğunu görüyorlar.
Mısır özelleştirme ve kapitalist küreselleşme taraftarları için bir laboratuardı. Bu deney Mısır halkına çok pahalıya mal oldu.


Ne dediler?

“Mısır sallanıyor, bütün Arap dünyası sallanıyor. Mübarek Mısır halkının durumunu daha da kötüleştirdi. İnsanlar yaşayabilmek için iki ya da üç işte çalışmak zorunda. Rejimin, Bush'un savaşını desteklemenin yanı sıra İsrail’le işbirliği yapması insanların öfkelenmesine yol açıyor. Irak direnişinin ve dünya savaş karşıtı hareketin her başarısı, Mısırlı köylülerin, işçilerin, yoksul halkın başarısıdır. Kahire Konferansı kapitalist küreselleşmecilerin Irak, Filistin, Suriye, Lübnan, Mısır ve dünyanın geri kalanı hakkındaki planlarının içinde bir dikendir".
Sotiris Kontogiannis (Yunanistan Savaşı Durdur Koalisyonu)

"Amerika Irak'ı işgal etmeye 30 ülkeyle birlikte başladı, şimdi ise sadece 15 ülke kaldı. Koalisyon güçlerinin Irak’taki durumu hiç de parlak değil. İşgalciler saldırıda değil, savunmadalar. Üçüncü Kahire Konferansı'nda birinci konferansta olduğumuzdan daha güçlüyüz".
John Rees (İngiltere Savaşı Durdur Koalisyonu)

"Kudüs'ün özgürleşmesi, Kahire halkının özgürleşmesiyle başlar".
Kamal Kahlil (Mısırlı bir sosyalist)