Sosyalist İşçi 239 (10 Temmuz 2005)

 

Sayfa 19:

Gelişen Çin ekonomisi,
zenginler ve fakirler

Çin dünya pazarında giderek daha önemli bir rol oynuyor. John Gittings ülkenin ekonomik gelişmesi ve bunun Çin toplumu üzerindeki etkileri üzerine düşüncelerini aktarıyor. John Gittings İngiltere'de yayınlanan Guardian gazetesinin Çin muhabiriydi ve yakında Çin üzerine bir kitabı çıkacak.

Çin üzerine sorular bu ülke Dünya Ticaret Örgütü'ne (WTO) girdikten sonra daha da arttı.
Çin o denli çok çelik, kömür ve petrol kullanmaya başladı ki bu pazarlardaki fiyatları etki-lemeye başladı. Ayrıca yıllar boyu devasa bir biçimde yabancı sermaye çektikten sonra şimdi kendi sermayesini oldukça yoğun bir biçimde ihraç ediyor.
Deng Xiaoping'in Tiananmen Meydanı katliamından sonra halkın ilgisini bir başka yöne çekebilmek için başlattığı ekonomik sıçrama, maddi kazançları ne denli eşitsiz dağılıyor olursa olsun 20 yıl sonra hala ileriye doğru devam ediyor.
Mao Zedung'un 60 yıl önce farkına vardığı gibi Çin'in sağladığı ucuz emek o denli bol ve ucuz ki batı kapitalizminin bir başka Asya ülkesinde benzerini bulabilmesi mümkün değil.
Öte yandan, Çin'in ekonomik mucizesinin en iyi savunucuları bile sosyal yapı açısından bu mucize-nin ağır sonuçları olduğu-nu kabul ediyorlar. Zenginle yoksul, şehirle kır, işçi ile işveren arasındaki fark çok büyük bir hızla artıyor.
Bir önceki başbakan, Zhu Ronoji, yoksullukla zenginlik arasındaki farkı çok sık gündeme getiriyordu. Onun yerine başbakan olan Wen Jiabao önceliklerinin kırsal yoksulluk olduğunu söylüyor.
Son zamanlarda gerçekleşen iki sağlık skandalı kırsal alanda sağlık sisteminin ne denli bozulduğunu ortaya çıkardı. Henan eyaletinde toplanan kazlar içindeki HİV/AIDS virüsü birinci skandaldı, ikincisi ise yayılması biraz tesadüfle durdurulmuş olan Kuş Gribi.
Çin medyası bugünlerde kırsal alandan daha çok haber veriyor. Kırsal alandaki ağır vergiler, köyden gelen göçmen işçilere veri-len düşük ücretler, maden kazaları ve sanayideki, iş kazaları yaygın bir biçimde basında yer alıyor. Ancak hala protestolar gibi hassas konular basına giremiyor.
Yeni bir elit ortaya çıkı-yor. Bunlar devletin sahip olduğu sanayiye ve mülklere el koyuyorlar. Kırsal alanda ise hala sözüm ona kolektif olan toprakları ele geçiriyorlar.
Kamusaldan özele geçişte yozlaşma en büyük rolü oynuyor. Polis üniforması ile vergi toplamaktan, belediyeye ait arsalar üzerinde lüks villalar yaptırmaya, bu arsalar üzerin-deki kiracıları zorla topraklarından çıkarmaya, kadar her şey yaşanıyor.
Bu gelişmelere bakarak kimileri klasik bir Maocu fikrin gene klasik bir Maocu biçimde gerçekleşeceğini ve yakında kırların şehirleri kuşatacağını ve şehir yoksulları ile birleş-miş bir köylü ordusunun şehirlerdeki bu yeni zen-ginleri devireceğini söylü-yorlar.
Bu etkileyici ama bana göre yanlış bir benzetme.
Zenginlik ile yoksulluk arasında muazzam farklar olmasına rağmen bugün herşey çok hızlı değişiyor. Hızla gelişen ulaşım çok az bir bölge hariç bütün ülkenin birbiriyle hızla haberleşmesine, merkezin her yere ulaşmasına yol açıyor. Bu nedenle geçmişte olduğu gibi devrimcilerin gizlenebilecekleri uzak köşeler bugün yok.
Ayrıca bugün iç bölgelerle doğudaki kıyı bölgesi arasındaki fark eskisi gibi değil. Bugün iç bölgelerdeki bir çok kentte yaşam tarzı Şanghay ve diğer kıyı şehirleri gibi olmaya başladı.
Bugün artık yatırımcı olmak için ille Komünist Partisi ile iyi ilişkilere sahip olmak gerekmiyor. Her yerde çok sayıda giri-şimci-yatırımcı var.
Bütün bunlarla kırsal bölgedeki yoksulluğu görmezden gelmiyorum ama artık kır yoksullarının örgütlenme yeteneklerinin düştüğünü söylüyorum.
Şimdilerde o kadar çok protesto var ki artık Çinli-ler yollarında karşılarına çıkan protestolara dönüp bakmıyorlar bile. Bu kısmen protestoların çoğu zaman kazanmasından oluyor.
Eğer daha radikal bir gösteri varsa bu çok zaman işten çıkarılmış işçilerden geliyor.
En çok huzursuzluk Kuzeydoğu'da oluyor. Merkezi hükümet bu bölgedeki işsizlere daha zengin bölgelerde iş yaratma denemeleri ile hareketi söndürmeye çalışıyor.
Çin toplumu çok hızla ayaklanıyor. Sürekli yeni konular ortaya çıkıyor. Çin resmen hala 900 milyon köylü olduğunu söylemesine rağmen bu sayının üçte biri kentleşti ve en az 100 milyonu yarı köylü göçmen işçi konumunda.
Yosul kırsal bölgelerde Çin Sosyal Bilimler Akademisi'nin son bir araştırmasına göre köyle hareketliliği vergi sorunlarından mülkiyet haklarına dönüştü. Çünkü artık yerel yönetimler vergi ko-yamıyor fakat onun yerine toprak satıyor.
Halk Komünleri'nin dağıtılmasından 25 yıl sonra bugün toprağın mülkiyetinin kime ait olduğu sorusu yakıcı bir hale geldi.
Demokrasiye doğru ilerleyiş ve basın özgürlüğü batının Çin'i yargılamasındaki en önemli kriterler. Açık ki ekonomik gelişme ile politik üst yapının gelişmesi arasında devasa bir fark var.
Pekinli öğrenciler ve Pekinliler 1989'da demokrasinin gelişmesi için çok ağır bir bedel ödediler. Daha sonra 1998'de Çin Demokrasi Partisi'ni kurmaya çalışanlar var. Bir çok Çinli çok partili bir sistemin eksikliğini belirtiyor ama aynı zamanda tek partinin yarattığı "toplumsal istikrar" da kimilerinin tercihi.
Her ne kadar baskıcı rejim muhalifleri hapse atsa, yayınları yasaklasa da tartışmanın boyutları her geçen gün genişliyor. 1990'ların ortasından beri akademik çevrelerde Çin'in geleceği üzerine genişleyen bir tartışma var.
İlerleme genellikle iki adım ileri, bir adım geri. Şu sıralarda Komünist Partisi hükümeti eleştir-meye cesaret eden entelektüelleri sertçe eleştiriyor ama artık entelektüel otonomiyi kırmak mantıklı değil.
Basın sık sık politik nedenlerle işten atılmalara rağmen toksik atık, göçmen işçiler, ihmal, sanayi hastalıkları ve hatta ölüm cezasının kullanımı gibi konuları sorguluyor.
Çin'de kapitalizm her yerde olduğu gibi çirkin ve kaba ama şimdilik kalıcı gibi görünüyor. Çin için şimdi tehdit artık bir parçası olduğu küresel ekonominin çökmesi olabilir. Küresel ekonominin çökmesi göçmen işçilerin işlerini kaybetmesine ve şehirlerde büyük işsiz yığınların ortaya çıkmasına neden olabilir. İşsizlik zaten şimdiden büyüyen bir sorun.

Günde 160 işçi gösterisi
Çin'in ekonomik gelişmesi eşitsiz. Bir taraftan zenginlerle yoksullar arasındaki fark açılıyor, diğer taraftan ise bazı bölgelerde işçiye ihtiyaç var bazı bölgelerde yoğun bir işsizlik. Sonuçta ülkenin her yerinde huzursuzluk var.
Kuzey Çin'de Xianyang kentinde özelleştirilen Tianwang Tekstil fabrikasında uygun bulmadıkları yeni iş sözleşmelerini imzalamak istemeyen 6.800 işçi yedi haftadır grev yapıyor. İşçilerin çoğu kadın.
Grevin dördüncü gününde 1.000 kadar polis fabrikanın önünde toplandı. Binlerce işçi polisin önüne çıktı ve polisleri geri püskürttü.
Bu grev Çin'deki birçok grevden sadece birisi. Anhui eyaletinde 10.000 tekstil işçisi emeklilik ücretlerinin düşmesini, sağlık sigortasının olmamasını ve kaza geçiren işçilere tazminat verilmemesini protesto ettiler. Shaanxi'de ise 1.000 işçi fabrikalarının özelleştirilmesini protesto ettiler.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Çin
1949
Mao Zedung'un Komünist Partisi'nin liderliğindeki köylü ordusu Milliyetçileri ve Batılı güçleri Çin'den kovdu.
1958
Mao ve yandaşları sanayileşme programını başlattı. Köylüler "Halk Komünleri" olarak bilinen dev çiftliklere katılmaya zorlandılar. 1960'da bu program çöktü milyonlarca kişi öldü.
1966
Çin ekonomisini geliştirmek ve Komünist Parti içindeki liderliğini güçlendirmek için Mao Kültür Devrimi'ni başlattı. Kültür Devrimi kısa zamanda Mao'nun koyduğu sınırları aştı ve baskı ile durduruldu.
1976
Mao öldü ve Deng Xiaoping Çin'in gerçek lideri olarak öne çıktı. Çin ekonomisini dünya pazarına açtı. 1980'de Halk Komünleri dağıtıldı ve büyük özelleştirme programları başlatıldı.
1989
Zenginlerle yoksullar arasındaki farkın büyümesi ve baskıya karşı demokrasi isteyen öğrenciler Pekin'in Tiananmen Meydanı'nda toplandılar. Ülkenin her tarafında işçilerin desteğini kazandılar. Hükümet gösteriye çok sert saldırdı ve binlerce genç ve işçi öldürüldü.