Sosyalist İşçi 239 (10 Temmuz 2005)

 

Sayfa 6:

YOKSULLUĞUN ve SAVAŞIN EFENDİLERİ

Savaşa Durdurun Koalisyonu’nun yöneticilerinden Linsdey German küresel sistem ve savaş üzerine yazdı.

Geçen hafta ABD Temsilciler Meclisi Afganistan ve Irak savaşı için 45 milyar dolar daha ayırdı. Böylece bugüne kadar bu savaşlara ayrılan para 300 milyar doları aştı ki bu dünyanın en büyük ekonomik ve askeri güçleri için bile çok büyük bir miktar.
Parasız sağlık hizmeti sağlayamayan, yoksullara verilen gıda yardımını kesen bir ülkenin başkanı ülkenin gelirinin büyük bir kısmını savaşa ve işgale ayırıyor.
2003 yılında Irak savaşına harcanacak para ABD’deki her aile için 1.514 dolar ediyordu. Bu, ortalama bir ailenin gelirinin %4’üydü.
Aynı para Irak’lı aileler için harcansaydı her Iraklı aileye 6.745 dolar düşüyordu. Kaç Iraklı bu tercihi yapardı bilmiyoruz ama şunu biliyoruz ki Amerikalıların ve Iraklıların çoğunluğu paranın savaşa değil barışcı bir biçimde çok daha iyi amaçlar için harcanmasını tercih ederdi.
Son günlerde İngiliz uçakları sözüm ona kendi etkinlik alanlarıolan Basra’dan yüzlerce kilometre uzakta Irak’ı bombalıyorlar. Böylesi olgulardan hiç bahsedilmiyor.
Erich Maria Remarque’ın Birinci Dünya Savaşı üzerine yazdığı ünlü romanının başlığı gibi: Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok.
Bugün, büyük çoğunluğu ile savaşı desteklemiş olan basın ve politikacılar Irak’da olup bitenleri gazetelerde iç sayfalarda küçük bir yer ayırmaya çalışıyorlar.
Ama durum hiç de küçük bir sütuna sığacak gibi değil.
“Bazı hükümetler itiraz etse de işgal başladığından beri 100 binin üzerinde sivil Iraklı öldü. İtiraz eden hükümetlerin ileri sürebilecekleri bir başka rakam da yok!
Tabii bu hükümetler kendi ölülerini sayıyorlar. Şimdiye kadar 88 İngiliz, 1.700 Amerikalı asker ölmüş. 1.700 ölü oldukça çok ve ancak Vietnam savaşının ilk dönemi ile kıyaslanabilir. Ayrıca işgal güçleri çok miktarda yaralı veriyorlar.
Sivil Iraklılara Abu Garip hapishanesinde İngiliz ve Amerikalı askerler tarafından yapılan işkenceler ve aşağılama, Amerika ve İngiltere’nin nasıl bir işgalci-sömürgeci hava içinde olduğunu iyi gösteriyor.
Su ve elektrik gibi temel ihtiyaçların hala yetersiz oluşu, insanların korktukları içi sokağa çıkmamaya çalışmaları npormal iş hayatını ve eğitimi hala ciddi bir biçimde etkiliyor ve bütün bunlar işgalcilerin Iraklıların yaşamlarını düzelttikleri palavrasını açığa çıkarıyor.
İş başında bir hükümet olmasına rağmen Irak bugün hala ekonomik ve askeri olarak işgalciler tarafından yönetiliyor.
İşgalciler Felluce’deki katlima ve bir çok başka yerdeki ağır saldırılara rağmen direnişi bitiremiyorlar. ABD şimdi direnişin kimi kesimleri ile görüştüğünü itiraf etti. Bu, direnişin “terörist” olarak adlandırılamayacağını gösteriyor.
İngiltere ve Amerika’da bugün giderek daha fazla insan Tony Blair ve Bush’un Blair’in iddia ettiği gibi samimi ama yanlış bir biçimde Irak’ta kitle imha silahları olduğu için savaşa girdiğine değil, ta 2003’de bu iki ülkenin Irak’a saldırmak için anlaştığına inanıyor.
Blair hükümeti herhalükârda saldırmaya hazır olduğunu o vakit ifade etmiş. Blair’in yakınlarından sızan haberlere göre İngiltere bu tutumunu esas olarak Amerika’da savaş karşıtı bir hareket gelişmesin ve Bush yeniden kazansın diye alıyor.
George Galloway’in Mayıs ayında bir ABD senato komitesinin önüne çıkarak hakkındaki iddiaları çürütmesi ve ABD yönetimini eleştirmesi ABD’de şok dalgaları yarattı.
Eskiden savaşı eleştirmekte çok tutuk olan bazı Demokrat senatörler şimdi savaşa karşı daha eleştirel bir tutum almaya başladılar.
ABD Kongresi üyesi John Conyers Galloway’in öne sürdüğü sorulara cevap verilmesini istiyor.
Kongre üyesi Maxine Waters “parttimizin savaş konusundaki sessizliğini bozmasını ve savaşa karşı tutum almasını daha fazla bekleyemeyiz” diyerek Temsilciler Meclisi’nde yeni bir grup kuruyor.
Tamamen haklı. Mayıs ayı başında yayınlanan bir kamuoyu araştırması %57’nin savaşı gereksiz bulduğunu ortaya koyuyor. % 56 ise savaşın “kötü” ya da “çok kötü” gittiğini düşünüyor. Şubat’tan bu yana bu büyük bir değişim.
İngiltere’de savaş Blair hükümeti için hala bir kabus. Seçimlerde 1 milyon oy kaybetti. Respect’in ve diğer savaş karşıtı adayların başarısı ile karşılaştı. Tony Blair giderek popülaritesini hızla yitiriyor.
Ama Blair Fransız devriminde önce ki Bourbon kraliyet ailesi gibi. Hiçbir şey öğrenmiyor ve hiçbir şeyi unutmuyor.
Bütün kartlarını yeniliberalizme yatırıyor, kuruduğu üçüncü hükümet tepeden tırnağa İşçi Partisi tabanının tepkisini topluyor.
Şimdi Blair İskoçya’da Gleneagles’da savaş suçlusu arkadaşı Bush’u ve dünyanın diğer en zengin ülkelerinin liderlerinin G8 zirvesine ev sahipliği yapıyor. Bu toplantı ile Blair insanların Afrika’nın yoksulluğuna duydukları endişeleri fotojenik tutumlarla gidermeye çalışıyor.
Bu olayda ssavaştan, hiç değilse G8 liderlerinin sorumluluğunu taşıdıkları emperyalist savaşlardan hiç bahsedilmiyor.
Dolayısıyla Irak’ın savaş ve ambargo sonucu düşürüldüğü korkunç yoksulluktan ve Afganistan’ın “kurtarılmasından” dört yıl sonra dahi içinde olduğu derin yoksulluktan bu zewngin ülkelerin liderleri hiç bahsetmiyorlar.
Borçların silinmesinden bahsederken geçen Kasım ayında seçimlerden hemen önce Irak’ın 30 milyar dolardan fazla olan borcunun, özelleştirmelerin önünü açmak ve küresel sermayenin yatırımlarını teşvik etmek için silinmesinden hiç bahsetmeyelim.
Irak savaşının ve ardından işgalininn mimarı Paul Wolfowitz’in şimdi de dünyanın en yoksul halklarına ekonomik terör uygulaması için Dünya Bankası’nın başına geçirilmesinden de hiç bahsetmeyelim.
Cumartesi günkü gösteriyi düzenleyen Yoksulluğu Tarihe Gömelim adlı gevşek koalisyon da Savaşı Durdur Koalisyonu’nu dışlamaya çalışırken aynı sessizliği paylaştı.
Bunun nedeni olarak Savaşı Durdur Koalisyonu’nun Yoksulluğu Tarihe Gömelim örgü-tlenmesinin görüntüsünü bozacağı ve eyleme katılması halinde çok büyükolduğu için herşeye egemen olacağı korkusu yattığı ileri sürüldü.
Bugüne kadar 11 ulusal gösteri düzenlemiş olan İngiltere’nin en kitlesel hareketinin katılımını engellemeye çalışmak dünyaya savaşı ve yoksulkluğu getiren hükümete karşı çıkmamayı kabul etmektir.
Bu programı desteklediğini söyleyen İngiltere Maliye Bakanı Brown bir kaç ay önce Afrika’ya yaptığı bir gezide İngiltere’nin eski imparatorluk için özür dileyecek hiçbir nedeni olmadığını söylemişti.
Yoksulluğu Tarihe Gömelim’in tutumundaki tehlikeli yan gösterilerinin G8’in politikalarının bir eleştirisi olmaktan çıkıp destekçisi haline gelmesidir.
Demokrasi
savaşın bütün bu işlerle bir ilgisi olmadığını söyleyenler öyle olmasını istiyorlar, umud ediyorlar ama gerçeklerden kaçamazlar. Bize yoksulluğu, özelleştirmeleri, zenginlerle yoksullar arasındaki farkın büyümesini ve pazarın herşeye hakim hale gelmesinin nedeni olan politikalar bize aynı zamanda savaşı getiriyor.
Hakim sınıflarımızın bize önerdiği ve barışı ve refahı getireceğini söyledikleri demokrasi vizyonu pazar ekonomisine mutlak uyumu dayatıyor.
Ne var ki bu politik anlayışın hakim olabilmesi ancak savaşla mümkün. Yeni pazarlar için artan rekabet ekonomik küresel hakimiyetin yanı sıra giderek daha fazla askeri hakimiyeti getiriyor.
Irak savaşına harcanan paranın üçte birinin Bush’un kampanyasına mali destek veren Halliburton gibi şirketlere gitmekte olması ise hikayenin sadece küçük bir kısmı.
Bütün süreç mümkünse ikna yoluyla, değilse şiddet kullanarak yeni pazarları açmak.
Ancak bu süre. içinde şimdi bütün dünyaya yayılan bir muhalefet yarattılar. Beş yıl önce Seattle’da gösteri yapanlar şimdi emperyalizmi ve devletten gelen diğer tehditleri de protesto etmek, onlara karşı da gösteri yapmak zorunda.
Küresel sermayenin değişik temsilcilerine karşı mücadele edenler arasındaki ilişkiler giderek gelişip artıyor.