Sosyalist İşçi 242 (6 Ekim 2005)
Yeni sol tartışması
Yeni sol tartışmalarına bu sayı ÖDP’den Foti Benlisoy ve BAK’tan Nuri Ödemiş’in görüşleri ile devam ediyoruz. Ayrıca 3. sayfamızda yayınlanan F. Aloğlu’nun yazısını da bu tartışman ın bir parçası saymak mümkün.
"Sorun, sosyalist bir odak oluşturma meselesidir"
1950'lerin ikinci yarısından itibaren geçmiş dönemin olumsuzluklarından kendini ayırmaya çalışan çok sayıda "yeni sol" ortaya çıktı. Dolayısıyla günümüzde "yeni sol" dendiğinde neyin kastedildiği açıklanmak durumundadır.
Önemli olan sosyalist hareketin yeniden inşası
Bu anlamda sorunu sosyalist hareketin yeniden yapılanması ya da yeniden inşası olarak koymanın daha anlamlı olduğu kanısındayım. Yani mesele emekçilerin ve ezilenlerin sermayenin politik parti ve akımlarından ideolojik, politik ve örgütsel olarak bağımsızlığını esas alan bir sosyalist odak oluşturma meselesidir.
Ulusalcı değil enternasyonalist bir sol
90'lı yılların ortalarından itibaren dünyanın birçok bölgesinde açığa çıkan direnişler neoliberal hegemonyayı zayıflatarak siyasetin emekçilerin ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirilmesi için fırsat sağlamıştır. Bu fırsatın değerlendirilip değerlendirilmeyeceği yerel politik aktörlerin tutumlarına bağlıdır. Küresel hareketin doğrultusu "şimdilik" kaydıyla yeterli bir kuramsal yol izidir. Daha ötesi yerel politik hareket devinmeye başladıktan sonra kendi ihtiyaçları uyarınca gündeme gelecek tartışmaların içerisinde oluşacaktır.
Dolayısıyla sosyalist hareketin yeniden inşasının politik ekseni şimdilik ancak genel ilkeler düzeyinde ifade edilebilir. Her şeyden önce yeniden inşa, anti-kapitalist bir doğrultuda şekillenmelidir. Yani sol, ezilenlerin gündelik çıkarları için verilen mücadele ile kapitalizmi aşma tahayyülünü birleştiren bir çizgiye odaklanmalıdır. Kapitalizmin tadil edilmesine, ya da "daha iyi" yönetilmesine ilişkin yanılsamalar bir kenara bırakılmalıdır. Sol keza enternasyonalist temelde yeniden yapılanmalıdır. Sol, kapitalist küreselleşmenin yarattığı tahribatın karşısında "ulusal" çözümler önermemeli ve yerel, bölgesel ve uluslararası ölçekteki mücadelelerin bütünselliği anlayışı ile hareket etmelidir.
Özgüven eksikliği umutsuzluğu besliyor
Türkiye'de sosyalist hareketin yeniden yapılanmasının önündeki başlıca engel, aşağıdakilerin kendi çıkarları yönünde radikal bir toplumsal dönüşümün gerçekleşebileceğine olan inançlarının zayıflamış olmasıdır. Ezilenlerin özgüven eksikliği umutsuzluğu beslemekte, statükoyu yaşamın tek mümkün biçimi olarak kabul etme hakim olmaktadır. 12 Eylül'ün yarattığı malum tahribat bir yana, ezilenlerin kendi siyasal güç ve etkilerine olan güvensizliği, yoksulluğun katmerlenmesi ile birlikte daha da yakıcı hale gelmektedir.
Sosyalist hareket aşağıdakilere kendi hayatlarını belirleme kudretini aşılayabildiği ölçüde özgüven bulacaktır. Dolayısıyla yapılması gereken tartışma süreçlerine bir yenisini ekleyip solun ideolojik, politik meseleleri üzerine tefekküre dalmak ve solun derdine deva olacak yeni hakikatler keşfetmek değildir. Sol "küçük" insanların "küçük" meseleler etrafındaki mücadelelerinde yeni gerçekler ve fikirler inşa etmelidir. İnsanların gündelik yaşamlarında anlamlı değişiklikler yaratabilecekleri inancı ancak böylesi pratikler içerisinde yer alınarak pekiştirilebilir. Ezilenlerin somut çıkarlarının esas alındığı gündelik mücadelelerin yarattığı somut dönüşümler kitlelerin kendilerine olan güvenlerini artıracaktır. Yani insanları kurtaracak değil, onların kendilerini kurtarmaları için kendi bilinç ve inisiyatiflerini geliştirmelerini kışkırtacak toplumsal hareketler geliştirilmelidir.
Sansasyonel değil uzun soluklu mücadele
Solun yeni zamanların mücadele deneyimleri içerisinde yer almaya, amiyane tabirle pişmeye ihtiyacı var. Bugün solun kendini geçmişin kalıplarından kurtaramamış olmasının nedenlerinden biri solun son yirmi yıldır toplumsal çelişkilerin uç verdiği alanlara dair uzun soluklu, süreklilik arz eden yaklaşımlar üretmek yerine sansasyonel, kısa süreli, vurucu ama devamı gelmeyen siyaset biçimlerini tercih etmesidir. Ezilenlerle doğrudan karşı karşıya gelinen, onlarla birlikte kotarılan pratiklerin yerlerini giderek ezilenlerin gıyabında gerçekleştirilen pratiklere bırakması esas sorundur.
Sosyalist hareketin yeniden yapılanması, büyük siyasetin spot ışıklarından uzakta solun toplumsal olarak yeniden inşası ile mümkün olabilir ancak. Sol ancak toplumsal hareketlerle birlikte mücadele içerisinde öğrenerek ve deneyerek yenilenebilir. Böylesi bir yenilenme de toplumsal hareketlerin uç verdiği mücadele alanlarına ilişkin uzun erimli biriktirmeye dayalı bir yönelimle mümkündür. Oysa Türkiye'de sol böylesi bir perspektifin hayli uzağında, kendi gücü ile orantısız bir "büyük siyaset" yapma hevesi içerisindedir. Oysa mesele, uzun erimli bir inşa perspektifine sahip olarak sosyalist hareketi emekçilerin mücadele ve direnişleri içerisinde sebatla yeniden inşa etme meselesidir.
Foti BENLİSOY
Yeni bir sol nasıl olmalı ve nasıl inşa edilebilir
Günümüz dünyasında sol her şeyden önce enternasyonal bir kapitalizm karşıtlığını sahiplendiği oranda sol olmayı hak edecek bir duruş sergileyebilir. Bugün artık her zamankinden daha bir güvenle söyleyebiliriz ki kapitalizmi ve kapitalizmin insanlığa getirdiği yıkımı aşma yeteneğinde bir hareket enternasyonal, günümüzün popüler deyimiyle küresel çapta inşa edilebilirse gerçekten vaat ettiklerini gerçekleştirme yeteneğine sahip bir hareket olarak yola çıkabilir. Kapitalizmi bütün kurum ve kurallarıyla aşacak, dayanışmacı özyönetimci, demokratik ve özgürlükçü bir gelecek tahayyülüne göre konumlanmış bir sol duruş dışında, 'yeni sol' tanımlamasını hak edecek bir soldan söz edemeyiz.
Geçmişin devrimci eleştirisi yapılmalı
Yeni sol aynı zamanda bu güne kadar mevcut ve solda şu ya da bu biçimde varlığını sürdüren kavrayış ve pratiklerin de devrimci bir eleştirisi üzerine yükselebilir. Bu ise bir bütün olarak kapitalizm karşıtı hareketin olduğu kadar, bu hareketin kendini ifade ettiği örgütsel ve siyasal yapıların da yenilenmesi ve yeniden inşası anlamına gelir. Sol kendini kapitalizm karşıtı bir eylem programına bağlı olarak ve ancak toplumsal pratik içinde yeniden inşa edebilir. Yeniden inşanın her şeyden önce çoğulcu olması, kendi içinde dikey ve hiyerarşik ilişkilerden çok yatay ve özyönetimci ilişkilere yer vermesi önemlidir. Yeni solun tek davası kapitalizmi mümkün bütün araçlarla yenmek olarak şekillenemez. İnsanlığın kapitalizmi gerçekten aşma yeteneğini göstereceği bir pratiğe dayalı yeni bir toplumsal hareket olmadan, bu hareketin başlangıç noktası çoğulculuk, demokrasi, özyönetim, her aşamasında bizatihi harekete katılanların öz deneyimlerine dayanma olmadan yeni bir sol duruştan söz edilemez. Böylesi bir sol duruş ise, monolitik ve dogmatik bir kavrayışı reddettiği gibi, sekter ve indirgemeci bir siyasal pratiği de reddeder.
Binlerce deneyimi kavramak zorundayız
Bütün bu söylenenler yeni bir sol hareketin inşası açısından, ancak başlangıç noktası olarak alınabilir. Bundan daha ötesini kendi öz deneyimine yaslanan ve sürekliliği olan bir kitle hareketinin yaşadığı binlerce bağımsız veya birbiri ile ilintili deneyimden süzülüp gelen bir kavrayış ve öylesi bir kavrayışa yaslanan bir pratik içinde halledebiliriz.
Farklılıklarını zaaf değil güç olarak gören kitlesel bir hareket
Bu nedenle başta savaş karşıtı hareket olmak üzere, sosyal forumlar etrafından şekillenen ve giderek dünya çapında bir deneyim ortaklığı haline gelen pratikleri yeni solun esas olarak inşa edilebileceği kanal olarak görmek hiç de abartılı bir yaklaşım sayılmamalıdır. Bu açıdan savaş karşıtı hareketin özel önemini vurgulamakta yarar var. Bu hareket uzun yıllardan sonra küresel muhalefetin 'kazanabiliriz' duygusu ile harekete geçmesini sağladı. Bindokuzyüzdoksanlarda yaşanan ağır ve travmatik yenilgi ve sarsıntının ardından ikibinlerin başında ABD ve kapitalizmin küresel savaş düzeninin karşısında güçlü bir öz güvenle durabilecek ve öncekilerden çok farklı, farklılıklarını hareketin zaafı değil de gücü olarak gören bir pratiğin yaratılmasını sağladı. Bütün kitlesel hareketler gibi sahip olduğu olanaklar ve sınırlılıkların tam olarak farkında olmadan ve çoğu zaman el yordamı bir ilerleyişle yol alsa da savaş karşıtı hareketin üzerinde yükseldiği zeminin yeni solun inşasına çok önemli bir katkı sunduğunu söyleyebiliriz. Aynı zamanda sosyal forum oluşumlarını da bu inşanın bir başka yanı olarak görmek hiç de yanlış olmaz.
Bu hareketlerin temel özelliği pratiğin inşasında çubuğu klasik sol yapılar ve ilişkilerden yeni ve hareketin kendi ihtiyaçlarının şekillendirdiği yapılanma ve ilişkilere bükmesidir. Bu durum, bildik ve alışageldiğimiz sol örgütlenme formlarının sınırlılıkları ve hareketi kavramadaki yetersizlikleri konusunda daha çok kafa yormamızı sağlarsa yeni bir sol hareketin nasıl inşa edilebileceğine daha çok zaman ve siyasal mesai harcamamız gerektiğini daha fazla hisseder duruma geleceğiz. Bu ise hepimizin hareketin yaşadığı sorunları yeni bir gözle görmemiz için iyi bir başlangıç olacaktır. Belki böylece yeni bir sol inşa için ihtiyacımız olan paradigma değişikliğini gerçekleştirmiş oluruz.
Nuri ÖDEMİŞ