Sosyalist İşçi 244 (10 Kasım 2005)

 

Sayfa 9 :

Fransa’da intifada

Paris’te başlayıp Fransa’nın birçok kentine yayılan ayaklanmnın önemi önce fazla kavranamadı ama şimdi herkes bu ayaklanmaları konuşuyor.
Olaylar her zaman olduğu gibi beklenmedik bir zamanda başladı ve beklenmedik bir hızda gelişti. Bu satırların yazıldığı 11. gün ayaklanma Paris’te aniden durmuş fakat diğer kentlerde hızını kaybetmiş de olsa sürmekteydi. Paris’te gelişmelerin nasıl olacağını kestirmek ise zor. Gerçekten ayaklanma bitti mi, yoksa bir soluk mu alıyor yoksa yeni bir hamleye mi hazırlanıyor?
Bütün ülkelerde sağ ayaklanan gençleri şiddetle eleştiriyor. Fransa içişleri bakanı Sarkozy ise Paris’in varoşlarında sokağa çıkan gençler için “sıçan”, “böcek”, “pislik” ve “ayaktakımı” gibi ifadeler kullanm ıştı ve şimdi “ayaktakımı” Sazrkozy’nin istifasını istiyor. Bu gerçekleşec ek mi? Bunu da ileride göreceğiz.
Kendiliğinden hareket
Paris ayaklanması bütünüyle kendiliğinden bir hareket ve bütünüyle umutsuz bir gençliğin yürek paralayıcı feryadı.
Sokağa çıkan ve karşılarına çıkan zenginliğe ilişkin herşeyi yakan gençler çaresiz. Gazeteciler “neden arabaları yakıyoırsunuz” diye soruğunda, “başka ne yapabiliriz ki” diye cevaplıyorlar. Yapabilec ekleri başka birşey olduğunu düşünmüyorlar.
Kimileri, tabii solcular, bilinçsiz ve örgütsüz oldukları için eleştiriyor. Doğru, sosyalist değiller ve devletin yıkılmasını ve yerine merkezi planlamaya dayalı bir yeni rejimin kurulması gerektiğini bilmiyorlar. Doğru bir sosyalist öncü örgütleri yok. Ama öfkeliler. Öfkelerini göstermek istiyorlar ve doğrusu çarpıcı bir biçimde de gösterdiler.
Cumhuriyeti savunanlar
Göçmenlerin çocuklarının üzerine hükümet ağır bir biçimde saldırdı. Arada biraz şaşkınlık yaşasalar da bu işi baskı yasalarının çoğaltılması için bir bahane olarak gördüler ve sıkıyönetim, sokağa çıkma yasağı gibi yeni tedbirleri devreye sokmaya çalışıyorlar.
Bütün b unlar “cumhuriyetin savunması” olarak yapılıyor. Aynen Türkiye’de her türlü baskının laik cumhuriyetin savunulması” adına yapılması gibi.
Geçtiğimiz sene “cumhuriye-tin” savunucuları Müslüman kız öğrencilerin okullara başörtüsü ile girmesini yasakladı. Fransız aydınları ve solun çok büyük bir ksımı “laiklik” adına bunu savundu. Türkiye’de de tabii ki sol milliyetçi laik sol Fransız devletinin bu adımını coşkuyla karşıladı. Fransa’da yasaklanan Türkiye’de niye yasaklanmasın” diye çığlıklar attı.
Son bir kaç ayda ise Fransa’nın çeşitli yerlerinde göçmenlerin yaşadığı binalarda çıkan yangınlar çok sayıda yoksul göçmenin yaşamını kaybetmesine neden oldu.
İslama karşı haçlı seferi
Bütün bunlara ek olarak 11 Eylül’den bu yana bütün Batı dünyasında İslam’a karşı bir haçlı seferi var. Yaşadıkları ülkelerde zaten en aşağı itilmiş olan göçmenler birde İslam’a karşı sürdürülen savaş havası nedeniyle toplumun geri kalanından bütünüyle dışlanmaya başladılar.
24 Eylül’de İngiltere’deki savaş karşıtı gösteriye Müslüman Asyalı gençlerin katılımındaki yoğunluk bu ülkedeki anti terör önlemlerin bütünüyle bu kesimi hedefleme-sindendi. Ama İngiltere’de ki güçlü savaş karşıtı hareket ve bu hareket içinde etkin olan uluslararası sosyalist SWP’nin tutumu Müslüman gençlere politişk olarak kendilerini ifade etme olanağı tanımakta. Gerek savaş karşıtı gösterilerde, gerekse de Respect aracılığı Asyalı göçmen işçiler kendilerini iafede edebilmekte ve kendilerine dönük politik saldırıya politik olarak cevap verebilmekteler.
Fransa’da ise durum farklı. Bu ülkede solun hatalarından kaynaklı bir biçimde savaş karşıtı hareket cılız ve olduğu kadarıyla da bu harekete Arap ve Afrikalı göçmenlerin katılması için kampanya yapılmamakta. Aynı şekilde sol Müslümanlara döneük saldırılarda da onların yanında yeterince açık bir biçimde tutum almıyor ve hatta başörtüsü sorununda olduğu gibi devletten yana tutum alıyor. Bu nedenle de Fransa’da göçmen işçiler kendilerini solun güçlerinin yanında politik olarak ifade edemiyorlar. Onlara kalaan tek yok öfkelerini ifade edebilmek için sokağa çıkmak.
Polisi destekleyen sol!
Son olaylar üzerine solun bütününün doğru bir tutum aldığı söylenemez.
En büyük sol güç olan Sosyalist Parti susuyor. Fransız Komünist Partisi Sarkozy’nin istifasını isterken diğer taraftan da polis üzerinde “demokratik kontrol” talep ediyor ve daha da ileri giderek “hükümet düzeni koruymakta yetersşz kaldığını gösterdi” eleştirisini ileri sürüyor. FKP’ye göre önemeli olan düzenin korunması!
Fransa’nın iki büyük devrimci sol örgütünden Lutte Ouvrier (İşçi Mücadelesi) ise Sarkozy’i şiddetle eleştirmenin yanı sıra toplumla daha içiçe bir polis çalışması öneriyor!
Diğer devrimci sosyalist örgüt, LCR (Devrimci Komünist Birlik) ise ayaklanma yaşanan bölgelerde çeeşitli ekonomik talepler ileri süren kitle gösterisi yapma çağırısı yaptı.
Faşist partinin lideri Le Pen ise durumu “içsavaş koşulları” olarak değerlendiriyor ve taraftarlarını bir içsavaşa hazır olmaya çağırıyor.
Göçmen işçi sorunu her yerde var
Göçmen işçi sorunu sadece Fransa’ya özgü bir sorun değil. Amerika’da, Avrupa’nın diğer ülkelerinde ve Orta Doğu’nun petrol zengini ülkelerinde de var. Bütün bu ülklerde göçmenler çok ağır koşullarda yaşıyorlar. İşsizlik çok yüksek. Yaşam koşulları çok düşük. Eğitim olanakları yok. Ve, her yerde horlanıyorlar, toplumun geri kalanından itiliyorlar.
Paris’te yaşananlar kolaylıkla diğer Avrupa ülkelerine de sıçrayabilir. Nitekim 1980’lerin başında İngiltere’de, zaman zaman Amerika’da çeşitli kentlerde yaşanıyor. Birbirlerine çok benzeyen tepkiler bunlar.
Ancak Ortadoğu’nun göçmenleri de Paris’i örnek alabilirler. Arap şeyhliklerinde ya da Suudi Arabistan’da göçmenler “yeter” diyerek ayaklanabilir ve zenginliği yakıp yıkmaya başlayabilir.


Herkes ders çıkarsın

Tayyip Erdoğan bir süre önce Fransa’da okullarda başörtüsünün yasaklanmasını kast ederek “herkes ektiğini biçer” dedi. Başbakan’ın bu sözlerinde büyük bir doğruluk var. Gerçekten de Fransa’da Müslüman gençleri o denli horladıktan sonra bir de açıkça Müslüman oldukları için horladığında tepkinin patlamasına hizmet ediyorsun. Üstelik bir de İçişleri Bakanı çıkıp “sıçan”, “haşere”, “ayaktakımı” vs deyince işler daha da karşıyor.
Fransa’dan herkes kendi dersini çıkarmalı.
Bu ülkede de her fırsatta kimlikleri yok sayılan, her fırsatta salyalı ırkçı, milliyetçi saldırılara uğrayanlar var: Kürtler.
Durum tabii ki farklı. Paris’in müslümanları örgütsüz, Kürtler örgütlü. Paris’in Müslüman göçmenleri ne istemeleri gerektiğini tam bilemiyor,
Başbakan Erdoğan Paris’den dolğru dersi çıkarmış. şimdi Tür-kiye için de doğrı dersi çıkarmalı.