Sosyalist İşçi 246 (8 Aralık 2005)

 

Sayfa 4 :

"Büyük Eğitimci Yürüyüşü...”
Eğitim-Sen tarafından 24 Kasım resmi Öğretmenler Günü'nde başlatılan "Büyük Eğitimci Yürüyüşü", hükümet olduğundan bu yana kamu çalışanlarından ve onun örgütlü gücü KESK'ten pek hazzetmeyen ve bunu daima açık açık dile getiren AKP, ve onun yönlendirmesiyle polis tarafından engellenmeye çalışıldı. Öğretmenler tüm Türkiye'de üç gün boyunca sokakta idiler. Cuma günü bulundukları yerlerde eylemelerini yaptılar. 26 Kasım Cumartesi ve Pazar günleri Ankara'daydılar.
Öğretmenler Ankara'ya ulaşmadan önce Ankara Valisi, Ankara Emniyet Müdürü, İçişleri Bakanı, Başbakan açıklmalar yaparak öğretmenlere müdahale edeceklerinin sinyalini verdi.
Hükümet KESK'ten ne ister ?
Son on yılın nerdeyse en kolay eylem yapılan bir döneminde, öğretmenlere müdahale edilmesi kimileri için şaşkınlık nedeni olabilir. Ancak bu sürpriz bir durum değil. Bir önceki genel eylem döneminde polisin Kadıköy'de Eğitim-Sen şubesine göz yaşartıcı bomba attığı ve bir çok öğretmeni ve kamu çalışanını sokaklarda sürüyerek göz altına aldığını hatırlayalım.
KESK'in örgütlü olduğu alan, aslında yıllardır olduğu gibi şimdide hükümet için bir zayıf nokta. Tasfiye etmek istediği, ücretlerini ve sosyal haklarını elinden almak istediği 1 milyona yakın kamu çalışanı var. Ancak ücretler ciddi oranda azalmış olsa bile, hükümet henüz istediği oranda örgütsüzleştirme ve sosyal hakları tırpanlama işini yerine getirebilmiş değil.
KESK'in en güçlü sendikası Eğitim-Sen ve geçmişte Eğitim,Sen'in bütün KESK i ve hatta bütün Emek Platformu'nu haraekete geçirdiğine defalarca şahid olduk. KESK ve Eğitim-Sen bu potansiyele hala sahip.
AKP öğretmenleri, Eğitim-Sen'i, KESK'i bu yüzden pek sevmiyor...
Yaşananların ardından Eğitim-Sen bir basın açıklmasıyla taleplerini dile getirdi. Bizlerde bu talebi destekliyoruz. Eğitim ve bilim emekçilerine yapılan saldırıları kınıyoruz. 2
4 Kasım'dan bu yana eğitim emekçilerini tehdit eden Milli Eğitim Bakanı derhal istifa etmeli, saldırının sorumlusu olan Ankara Valisi görevden alınmalıdır.
Eğitim-Sen gücünün farkında mı?
Hükümetin Eğitim-Sen'e uyguladığı şiddet ve dikkate almaz tutum kabul edilecek gibi değil. Ancak olayların böyle gelişmesinde bizlerinde birtakım eksiklikleri var.
Öncelikle başaltılan kampnaya somut talepler içermiyordu. Dolayısıyla bir şey kazanmak için yola çıkılmamıştı. Bu gücümüzü zayıflatan en temel eksiklik oldu.
Eylemin örgütlenişi ise biz neredeyse 15 senedir KESK le beraber Ankara!ya gitmeye alışık, alışık olmanın ötesinde gönüllü olanlar için şaşırtıcıydı.
İlk Defa gün oratsı saat 145 de arabalar kaldırıldı. Tabi ki eyleme çalışanlar ve Eğitim-Sen'li omayanlar, ve hatta dersleri öğleden sonra olan Eğitim-Sen'liler katılamadı.
26 Kasım'ın rövanşını almak için somut talepler etrafında yaygın ve kazanmayı amaçlayan, bütün güçlerin de desteğini alamayı amaçlayan bir eylem hattı örgütlenmeli. Kazanmak için tabiki asıl yol hala grev. Yani kamu çalışanlarının ve öğretmenlerin iş bırakmaları. Yıllardır en temel eksiğimiz de bu değil mi zaten..


Mehmet Tarhan için
11 ülkede eylem...

Savaş karşıtı olduğu için askere gitmeyi reddettiği gerekçesiyle Sivas Askeri Cezaevi'nde tutulan vicdani redci ve eşcinsel Mehmet Tarhan ile dayanışma eylemleri uluslararası boyuta taşındı. Total redci Tarhan için 9 Aralık uluslararası eylem günü olarak ilan edildi.
Dünyanın farklı ülkelerinde düzenlenecek olan dayanışma eylemlerine 19 savaş karşıtı örgüt katılacak. Gösteriler Türkiye Konsoloslukları veya Türkiye'yi temsil eden çeşitli kurumlar önünde protesto gösterileri düzenlemek üzere toplanıyor...
Eşcinselliğini kanıtlaması istenmişti
2001 yılında yaptığı bir basın açıklaması ile vicdani reddini açıklayan Tarhan, 8 Nisan 2005'te tutuklanarak Sivas Askeri Cezaevi'ne konulmuş ve Sivas Askeri Mahkemesi tarafından "emre itaatsizlikten" dört yıl hapse mahkum edilmişti. Askeri Mahkeme'nin bu kararını Askeri Yargıtay esastan bozmuş ancak Tarhan'ın askerlikten muaf tutulması ve cezasının ortadan kaldırılması için eşcinsel olduğunu kanıtlayarak 'çürük' raporu alması gerektiğine hükmetmişti. Muayene olmayı ve çürük raporu almayı reddeden Tarhan'ın Sivas Askeri Cezaevi'ndeki tutukluluğu halen sürüyor
Uluslararası kampanyanın talepleri
l 8 Nisan'dan itibaren tutuklu vicdani retçi Mehmet Tarhan'ın serbest bırakılması.
l Türkiye Cumhuriyeti'nin temel bir insan hakkı olan vicdani reddi tanıması.
l TSK'nın eşcinselliği bir "hastalık" olarak tanımlamasından, "anal muayene" ve "görsel kanıt" (fotoğraf ve video) uygulamasından vazgeçmesi.
Eylem yapılacak şehirler
Belgrad (Sırbistan / Karadağ), Berlin (Almanya), Frankfurt (Almanya), Glasgow (İskoçya), Helsinki (Finlandiya), Londra (İngiltere), Mainz (Almanya), Milano (İtalya), Münster (Almanya), New York (A.B.D.), Paris (Fransa), Philadelphia (A.B.D.), Tel-Aviv (İsrail), The Haag (Hollanda), Venedik (İtalya), Varşova (Polonya)
Daha fazla bilgi için:
www.savaskarsitlari.org (Türkçe)
www.mehmettarhan.com (Türkçe ve İngilizce)
www.wri-irg.org/co/turkcampaign-en.htm (İngilizce)


Komplo teorileri
Komplo Teorileri:
"Bindirilmiş kıtalar"

Tayip Erdoğan ilginç birisi. "Ermeni Konferansı"na karşı çıkan sol milliyetçi-ülkücü faşist ittifakından daha demokratik görünüyor. Konferansın yapılmasında sakınca görmediğini ifade ediyor. Kürt sorununa, Kürt sorunu diyebiliyor.
Avrupa Birliği standartlarında bir düşünce özgürlüğüne yandaş olduğunu söylüyor.
Bu dinamik ve işlek dimağ, bu demokratik kişilik ve sanatçı duyarlılığı sıra işçilere geldiğinde, yerini şüphe, kafa karışıklığı ve hakaret ve sertlik dolu bir yaklaşıma bırakıyor.
Başbakan, işçiler sesini çıkarttığında, hakkını aradığında, görüşünü haykırdığında, işin içinde bir bit yeniği arıyor. Dinamik ve açık bir dimağa sahip olduğu için olsa gerek, biti olmasa bile yeniği hemen buluyor.
Öğretmenlerin geçtiğimiz hafta gerçekleşen Ankara yürüyüşüne tepkisi çok sert oldu: "Bunlar bindirilmiş kıtalar." dedi.
İşçi kongrelerine giderek, anlaşılmaz bir cüretle, işçileri azarlayan, miting konuşmalarında iş isteyen yoksullara, "devlet kapısından beslenme zamanı geçti" diyerek kızan başbakan, hele de işin içinde KESK varsa, ve bir de Eğitim-Sen varsa, ne yapacağını, nasıl öfkeleneceğini, öğretmenleri nasıl karalayacağını şaşırıyor.
Geçen yılın başında Eğitim-Sen'i "terörist" ilan etmişti.
Bu yılın sonunda düzenlenen öğretmen yürüyüşünü ise, "bindirilmiş kıtalar" olmakla suçladı. Bindirilmiş kıtalar, yani hazırda bekleyen, "abi bir yürüyüş olsa da yürüsek, gitsek polisle çatışsak" diyen, kadrolu, profes-yonel eylemcilerden söz ediyor.
Başbakanın tersini düşünmesine imkan yok. O değil mi ki Kürt sorununa Kürt sorunu diyebiliyor. O ve hükümeti değil mi, memleketi Avrupa Birliği'nin nurlu zirvelerinden nemalandırmak için müzakere tarihi alıyor. Demokrasi gelecekse Türkiye'ye, Tayip getirmiyor mu, 2001 krizinden sonra, ekonomik emareler gerçek bir istikrarı kanıtlamıyor mu?
Bu durumda eylem yapan öğretmenler ya şuursuzdur ya da bindirilmiş kıtalardır. Zaten eylemle ilgili bir keşif daha yaptı. Bu bilimsel yepyeni bilgiyi hemen medyayla paylaştı. "Göz altındakilerin büyük çoğunluğu öğretmen değil."
Peki eyleme katılanların büyük çoğunluğu ne?
Göz altına alınanlar öğretmen değil de ne? Terörist mi? Geçmişlerinde sayısız cinayet işlediği için aranan caniler mi? Yoksa çeşitli derneklere, partilere üye olan ve öğretmenlerin mücadelesini destekleyen insanlar mı? Demokratik haklarını kullanan vatandaşlar mı?
Öğretmenler 700 milyon civarında maaş aldıkları için yürüyor.
Ev kirası veremediği, insanca bir yaşam süremediği, ek iş yapmak zorunda kalmadan yaşaması neredeyse imkansız olduğu için yürüyor.
Ankara'da gerçekten de bindiril-miş kıtalar vardı. Aynı renk resmi giysileriyle, ellerinde coplarıyla, bellerinde gaz bombalarıyla polisler vardı. Binlerce polis vardı. Kıtalar halindeydiler ve bindirilmiş vaziyette beklemekteydiler.
Öğretmenlere yakın mesafeden gaz bombası sıktılar. Öğretmenler açlık sınırının altında ücret aldıklarını, "Avrupa Birliği normlarında grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı" istediklerini hükümete duyurmak üzere basın açıklaması yapmak için bir çok şehirden gelmişlerdi.
Bindirilmiş kıtaların panzer paleti insanların üzerinden geçti.
Gaz bombaları yakın mesafeden atıldığı için iki öğretmen ağır yaralandı.
Tayip Erdoğan, polisin müdahalesini, dengeli bir yaklaşım olarak değerlendirdi.
Ne de olsa o Kürt sorununa Kürt sorunu diyebiliyor.
Ne de olsa sık sık şiir okuyor ve demokrasiyi savunuyor.
Sıra işçilere gelince işin içinde bir komplo arıyor.
Binlerce öğretmeni bindirilmiş kıta sanıyor.
İşçileri azarlıyor.
İşçilerde düşman arıyor.
İşçi düşmanlığı yapıyor. En tutarlı olduğu konu bu.
Mustafa METİN