Sosyalist İşçi 246 (8 Aralık 2005)
İran
Grevler yönetimi zorluyor
Mahmud Ahmedine-jad’ın devlet başkanı seçilmesi İran’da ki bölünmüş egemen sınıfın krizine son vermedi. Parlamento üç defadır Devlet Başka-nı’nın petrol işleri bakanı önerisini veto ediyor.
Mücadele üç kamp arasında sürüyor: Ahmedinejad etrafındaki popülist mjuhafazakarlar, muhafazakar ve yolsuzluklara batmış düzenin eski yöneticileri v e rejimin reformist kanadı.
Bu arada iktidardaki muhafazakar kanat işçi hareketini ve radikal demokrasi hareketini geriletmek istiyor.
İşçi hareketinin önde gelen aktivistlerine geçen sene 1 Mayıs gösterisi düzenlemek istedikleri için hapis cezası verildi.
İşçi Örgütü Kuruluş Komitesi üyelerinden Mahmud Salehi’ye 5 sene hapis, 2 sene de sürgün cezası verildi. Celal Huseyni ise 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Muhsin Hakim i, Muhammed Abdipur ve Borhan Divargar adlı işçi aktivistlere de ikişer yıl hapis cezası verildi.
İran’a bir askeri müdahaleye karşı çıkan uluslararası hareketden bu işçilerin serbest bırakılması çağrıları yapılıyor.
Bu arada Batı İran’da, Kürdistan’da, tekstil işçilerinin gerçekleştirdiği başarılı bir grev tüm radikal muhalefetin ezilemediğini gösteriyor.
Talepler
Sanandaj kentindeki grev iki ay önce 36 işçinin işten çıkarılması üzerine başladı. Grev komitesi işten çıkarılanların geri alınmasının yanı sıra bütün işçilerle kalıcı anlaşmaların imzalanması ve iş koşullarının ciddi bir biçimde düzeltilmesini istiyordu.
İki ayt süren grevden sonra fabrika yönetimi işçilerin tüm taleplerini kabul etmek zorunda kaldı. İşçiler ayrıca grevde geçen bir aylık ücretlerini ve iki aylık sigorta kesintilerini de aldılar.
Grev büyük bir yerel destek aldı. En büyük destek aynı bölgedeki bir başka tekstil fabrikasından, Şaho’dan geldi.
Bu grev Ahmedinejad’ın karşı karşıya olduğu temel bir sorunu gösteriyor. Ahmedinejad seçimlerde kendisini yozlaşmış yönetime karşı çıkan kişi olarak göstermesiyle oy kazandı.
Son 15 yılda yoksullarla zenginler arasındaki uçurum iyice büyüdü.
Ahmedinejad şimdi kendisine oy veren yoksulları tatmin etmek, verdiği sözleri tutmak zorunda.
Aids
Yeni liberalizm ve AİDS
Yeni liberalizm AİDS hastalığına karşı mücadeledeki en büyük engellerden birisini oluşturuyor.
Birleşmiş Milletlere bağlı olarak çalışan AİDS kurumu UNAIDS’in yaptığı çalışmaya göre geçtiğimiz sene 5 milyon insan daha AİDS’e yakalandı. Böylece AİDS hastalarının sayısı 40 milyona ulaştı.
Birleşmiş Milletler’in AİDS’e karşı ucuz ilaçları yoksul ülkelere gönderme çabası politikacılar ve ilaç şirketleri tarafından sürekli olarak engellenmekte.
Güney Afrika’da AİDS’e karşı mücadele eden bir örgütün yöneticilerinden Zackie Achmat “Güney Afrika’da ve birçok başka ülkede HIV virüsüne karşı mücadele ediyoruz” diyor ve ekliyor:
“Milyonlarca insan ilaç olmadığı için öldü ve daha milyonlarcası aynı nedenden ölecek.”
Çin
Pazar ekonomisi zehir saçıyor
Çin’de hemen her gün bir çevre felaketi yaşanıyor. Ülke tam bir çöplük durumunda. Son olarak bir maden daha çöktü ve çok sayıda madenci öldü ve yaralandı.
Bu arada Şonghua Nehri üzerindeki bir kimya fabrikasında meydana gelen patlamadan sonra nehre 70 km. uzunluğunda ve 100 ton ağırlığında zehir döküldü.
Çin’in pazaar ekonomicisi “sosyalist” yöneticileri önce 13 Kasım’da meydana gelen patlamadan dolayı hiçbir kaçak olmadığını iddia ettiler. 10 gün sonra Komünist Partisi yöneticileri gerçekleri sınırlı da olsa açıklamak zorunda kaldılar.
Açıklama 4 milyon nüfuslu Harbin kenti yöneticilerinin suları kesmesi nedeniyle yapılmak zorunda kalındı.
Harbin’de sular yeniden açıldığında Başbakan Wen Jibao Harbin’e gelerek “sorumluların cezalandırılacağını” açıkladı ve bol bol fotoğraf çektirdi.
Harbin’de suların açılmasından hemen sonra bu kez aynı bölgede bir maden ocağı patlaması oldu ve 143 madenci öldü, 15’i ise hala kayıp!
Bütün bu “kazaların” nedeni Çin’in nefes nefese sürdürdüğü “büyüme” ve pazar ekonomisine geçme yarışı.
Pazar ekonomisine geçişin faturasını bütünüyle işçielr ödüyorlar. İş kazaları ve hastalıkları açısından Çin rakipsiz bir biçimde dünyada lider.
Bütün bunlara karşı Çin işçileri yoğun bir mücade içindeler. Özellikle son iki yıldır mücadele sayısından önemli bir artış var. Resmi açıklamalara göre 2003 yılında 58 bin “kitle olayı” varken bu sayı 2004’de 74 bine yükseldi.
En üstteki yöneticiler yozlaşmaya karşı mücadele diyerek en alt yöneticiler arasındaki yozlaşmaya karşı tedbirler alarak böylelikle dikkati kendi üzerlerinden uzaklaştırıyorlar. Ama buna rağmen Çin halkı giderek üst yöneticilere karşı daha büyük bir öfke duyuyor.
Zimbabwe
Polis göstericilere saldırdı
Polis Dünya Aids Günü için yürüyüş yapan aktivistlere saldırdı. Göstericilerden Uluslararası Sosyalizm Örgütü (DSİP’in kardeş örgütü) üyesi Munyaradzi Gwisai, Ulusal Anayasa Birliği’nden Mao Nyikadzino, Aids Karşıtı Aktivistler örgütü üyesi Sostain göz altına alındı. Gösteriye polis izin vermişti.
Polis saldırısı öncesi gösteri çok başarılıydı. katılım yüksekti. Göstericiler AIDS hastaları için çeşitli talepler ileri sürdüler.
Chavez seçimleri kazandı
Venezüella’da Başkan Hugo Chavez’i destekleyen 5. Cumhuriyet Partisi parlamentodaki 167 sandalyenin 114’ünü kazandı. 5. Cumhuriyet partisi ile ittifak içinde bulunan diğer partiler ise 62 milletvekilliği kazandılar.
Seçim lerden önce parlamentoda 79 sandalyeleri olan Chavez muhalifleri ise seçimleri boykot ettiler.
Muhalefet’teki Demokratik Eylem Partisi 14.4 milyon kayıtlı seçmenin olduğu Venezüella’da seçimlere katılımın %25 olduğunu iddia ederek bu seçimlerin meşru sayılamayacağını iddia ederken Chavezciler seçimlerin meşru olduğunu söylüyorlar.
Atlantiğin iki yakasında da sorun var
Geçenlerde BBC’de yapılan bir tartışmada George Galloway’e Respect’in sadece savaş konulu bir parti olduğu ve bir dahaki genel seçimlerde Irak’ta ki savaşın artık insanları ilgilendiren bir konu olmaktan çıkacağı söylenmişti.
BBC spikeri iki açıdan hatalıydı. Respect sadece savaş konulu bir kampanya sürdürmüyor. Irak’ın ise politik arenadan çıkıp gitmesi çok uzak bir ihtimal.
Son yayınlanan bir kamuoyu araştırmasına göre Irak ve terörizm yüzde 41 ile geçen ay İngiltere’de ki en önemli konuydu.
Bu kamuoyu araştırmasının yayınlandığı gazetedeki baş haber ABD’nin Irak’taki ilk kukla başbakanı, İyad Allawi ileyapılan bir görüşmeydi.
Allawi’ye göre bugün Irak’ta ki insan hakları ihlalleri Saddam döneminden daha kötüydü. Allawi “Halkın koşulalrı Saddam dönemiyle aynı ve hatta daha kötü. İnsanlar Saddam dönemini hatırlıyorlar. Biz tam da bunlara karşı savaşmıştık ve şimdi aynı şeyleri görüyoruz.”
Allawi insan hakları ihlallerini iy bilir. Ayrılarak Amerikan CIA ve İngiliz MI6’nın gözdesi oluncaya kadar Baas’ın gizli ajanıydı ve Saddam rejiminin hizmetindeydi.
Yaptığı yorumlar kendi politik kampanyasının bir parçası. Aralık ayındaki seçimler için bugün iktidarda olan Şii dini örgütlenmesine karşı laik bir hat içinde kampanya yapıyor.
Allawi’nin yorumu İngiltere’de yeni İşçi Partili bakanları ve Amerikan yönetimi için ağır bir darbe oldu
İşte tam da bu n edenle Tony Blair basını susturmaya ve sonu felaket olan politikasını yürütmeye çalışıyor. Ancak Blair’in İngiltere’deki sorunları, Bush’un Atlantiğin öte yanındaki sorunlarla karşılaştırınca hiçbir şey değil.
Financial Times’da yazan ve Blair’e yakın olan Philip Stephens geçen hafta Washington’dan yazdığı bir yazıda:
“Nereye giderseniz giden hep aynı şey konuşuluyor. İktidar, otorite Beyaz saray’ın elindne kayıyor. Capitol Hill’de (ABD parlamentosunun toplandığı yer) Cumhuriyetçi Parti’nin efsanevi disiplini dağılıyor.Bush’un kamuoyundaki desteği yüzde 40’ın altına düştü. hemen herkes askerlerin Irak’tan geri gelmesini konuşuyor.
“henüz o noktaya gelmedik. Ancak politik ortamdaki dönüşüm olağanüstü. Daha bir kaç hafta öncesine kadar Irak üzerine yapılan tartışmalarda bütün sorunlara rağmen çok partizancaydı. Oysa şimdi Başkan Bush’dan kenddi partisinden dahi ABD askerlerinin geri çağırılması için bir zamanlama ilan etmesi isteniyor.”
Bu hava değişikliğinin göstergelerinden birisi Demokrat senatör John Murtha’nın yaptığı basın açıklaması. Murtha daha önce savaştan yanaydı ve şimdi “askerlerimiz asilerin birinci hedefi durmunda. Artık onları eve geri getirmenin zamanı geldi” diyor.
Eski Vietnam gazisi ve Cumhuriyetçi Parti’nin muhtemel Başkanlık adaylarından John McCain Dick Cheney’nin ABD birliklerinin işkence yapmasını yasaklayan yasa önerisinden CIA’yı dışarda bırakmak istemesine karşı çıkıyor.
Bush’un kongredeki muhalifleri konusunda yanılmamak gerekir. Gilbert Achcar ve Steve Shalom’un ZNet’te yazdıkları gibi Murtha ABD askerlerinin Irak’tan çekilerek Kuveyt’e yerleşmelerini istiyor. “Murtha’ya göre Irak mecerası ABD’nin askeri hegemonyasını küçük düşürüypr.”
Murtha ABD egemen sınıfının Bush’u emperyalist olmakla değil beceriksiz bir emperyalist olmakla suçlayan kanadını temsil ediyor.
Ancak bütün bunlar etkileyici gelişmelerin olmadığı anlamına gelmez.
Irak felaketi yıllar önce Vietnam’ın yaptığı gibi ABD egemen sınıfını sarsıyor.
Alex CALLİNİCOS