Sosyalist İşçi 246 (8 Aralık 2005)

 

Sayfa 13 :

Sosyalizm işçi sınıfının kendi eseridir
Milyonlarca insan, küresel bir mücadele içinde. Kapitalizm her gün sorgulanıyor. Gezegen çapında birlikte örgütlenen eylemler, dev şirketleri, bu şirketlerin sözcüsü olan hükümetleri ve savaş politikalarını yerden yere vuruyor.
3 Aralık'ta 32 ülkede birden, küresel ısınmaya karşı eylemler gerçekleşti. Bir çok ülkede bu eylemler, petrol, enerji, ulaşım ve silah şirketlerini hedef aldılar. Eylemciler, küresel ısınmayla savaş arasındaki bağlantıyı kurmakla kalmadılar. Gezegenin ve yaşam türlerinin canına kasteden bütün gelişmelerin kapitalizmle bağlantısını da ortaya serdiler. İstanbul'daki eylemde, "Bush petrol satıyor, dünya batıyor" sloganı sık sık atıldı.
Milyonlarca insan, sosyalistlerin daima savundukları politikalarla aynı politikalara sahipler. IMF'ye, savaşa karşı olmayan yok. Bush'a karşı olmayan yok.
Fakat bu politik atmosfer, insanların hızla sosyalizmin bayrağı altına toplanmasına, devrimci örgütlerde örgütlenmelerine neden olmuyor. Kapitalizm eleştirisi yoğun olsa da sosyalizm kapitalizme alternatif, onun yerini alması zorunlu ve gerekli bir dünya olarak algılanmıyor.
Kapitalizm ve sosyalizm
Aralarında gençlerin en büyük katılımla yer aldığı onbinlerce savaş karşıtının yürüdüğü kortejlerde, "Biz anti kapitalistiz" sloganı büyük bir coşkuyla atılsa da bu, insanların sosyalizmi hedeflediği anlamına gelmiyor.
"Başka bir dünya mümkün!" diyenler, bu dünyadan, kapitalizmin her düzeydeki ilişkilerinden nefret ediyorlar ve bu sosyalist bir hareketin kitleselleşmesi için müthiş bir fırsat. Ama tek başına yeterli değil.
"Anti kapitalist bilinç, geleneksel solun 1980'lerdeki yenilgiler nedeniyle ve Sovyet Bloğu'nun çökmesinin yarattığı kafa karışıklığı yüzünden zayıflamış olduğu bir ideolojik iklimde ortaya çıktı." Ve Seattle'da Dünya Ticaret Örgütü'nü durdurduğu eylemden, Kasım 1999'dan bugüne kadar anti kapitalist hareket çarpıcı bir dizi adım attı. Önce savaş karşıtı harekete ilham verdi. Ardından kitlesel direnişler içinde şekillenen yeni bir sol odağın şekillenmesine ve çok önemli bir dizi ülkede seçim zaferleri elde edilmesine yardımcı oldu.
Ama Sovyet Bloğu'nun çökmesinin yarattığı kafa karışıklığı içinde patlayan bir hareket olarak, sosyalist fikirlerle arasında her zaman bir güvensizlik duygusu hakim oldu.
Ne yazık ki bu durumun sorumlusu antikapitalist hareketin aktivistleri değil, sosyalistler. Kapitalizmi ceket diken bir terzi hassasiyetiyle her yönden eleştiren ve mantıksız bir sistem olduğunu kanıtlayan geniş, radikal ve eylem halindeki bir kuşak, sosyalist fikirlere yönelmiyorsa, sitem edilmesi gereken bu kuşak değildir.
Hareket içinde sosyalist bir anti kapitalizmin özgürlükçü, eşitlikçi ve demokratik tüm özellikleri kanıtlanmak zorunda.
İşçi sınıfının kendi eylemi
Sosyalizm, "öncü ve cesur" parti liderlerinin kafasından üreyen parlak fikirlerin ürünü olmayacak. Sosyalizm, lacivert takım elbiseli kravat takan parti liderlerinin eylemiyle olmayacak. Sosyalizm, akıllı politbüroların kararnameleriyle kurulmayacak. Sosyalizm, hiyerarşik bir devlet iktidarı değildir. Sosyalizm tek partinin "komünizm adına" tüm bir devlet bürokrasisi üzerinde kurduğu tekelci hâkimiyet değildir. Sosyalizm, milli çıkarların dünyanın tüm ezilenlerinin çıkarlarının uğrunda feda edildiği yerel bir yönetim değildir. Sosyalizmde halklar baskı altına alınamaz. Kadınların, cinsel tercihlerin baskı altına alındığı bir sosyalizm olamaz. Sosyalizm zekâları kendilerinden menkul bazı insanların körü körüne izlendiği bir yönetim biçimi değildir.
Kısacası sosyalizm bir parti iktidarı değildir.
Devrimci marksistlerle, diğer her türden sosyalizm yorumu arasındaki temel fark sosyalizmin kimin eseri olacağı tartışmasında belirginleşir. Sosyalizmi kendi partilerinin eylemi olarak görenlerle marksistler 1800'lü yılların ortalarında ayrıştılar. Sosyalizm, kalbi demokrasi olan bir gelenektir. Sadece sosyal bir devrimin ürünü olarak kurulabilir. Sosyal bir devrim, milyonlarca ama milyonlarca insanın kolektif eylemi olduğu için, milyonlarca ama milyonlarca insanın arzularının, sıkıntılarının, öfkelerinin ve düşlerinin harekete geçmesinin ürünü olduğu için, önceden planlanamaz.
Polonyalı devrimci Rosa Lüksemburg'un dediği gibi, kapitalizm yenilecekse, üretildiği yerde, işçilerin sömürü çarkına bağlandıkları işyerlerinde yenilmelidir.
Kapitalizmi başka bir yerde ve başka bir sınıfın yenmesi mümkün değildir. Kapitalizmi ancak işçi sınıfı, ancak işyerlerinde yenebilirse sosyal bir devrim gerçekleşebilir.
Kolektif olarak üreten, kolektif olarak yaşayan, kolektif eylem yeteneği olan ve kolektif zekası olan tek toplumsal güç, işçi sınıfıdır.
Bir kez mücadeleye başlayan işçiler, talepleri ne kadar basit olursa olsun, eylem içinde deneyim kazanarak kapitalizmi eleştirmeye başlar. İşçilerin her eylemi, sadece kapitalist sisteme darbe vurmakla kalmaz, kapitalist sisteme bir bütün olarak karşı çıkmanın potansiyellerini barındırır. Sosyalizm, işte bu eylemin, en basit taleplerle başlayan her eylemin içinde potansiyel olarak yer alır.
Mücadele eden işçiler, örgütlenmeye, daha yaygın ve daha kesin bir biçimde organize olmaya başlar. Mücadele genelleştiğinde, işçilerin kolektif örgütlenmesi de genelleşir. Ülke çapına yayılır.
Daha fazla ücret için greve başlayan işçiler, grevin kazanması için grev grupları kurar. Polisin saldırısına karşı barikatlar kurar. Grevler yaygınlaşıp ülke çapında örgütlenme ihtiyacı doğduğunda ulusal çapta komiteler oluşur. İşçi sınıfı kendiliğinden eyleme geçer ve eylem içinde, kendisini demokratik bir biçimde örgütler.
Marksizm ve işçi sınıfı
İşçi sınıfı, sanıldığının tersine, bir cahiller topluluğu değildir. Sadece birleşik eylemlere kitlesel güç katan bir kalabalık hiç değildir. İşçi sınıfı güçlü gelenekleri olan, tarihi yapan toplumsal güçtür.
1871 yılında, Avrupa'nın siyasal çalkantıları içinde Paris'te patlayan işçi isyanı, Karl Marks Komünist Parti Manifestosu'nu yazdığı için değil, Paris işçilerinin isyan etmekten başka bir şansı olmadığı için, kendiliğinden patlak verdi.
Marks gibi, Engels, Rosa Lüksemburg, Lenin ve Troçki gibi devrimciler işçi sınıfının mücadelelerinden dersler çıkarttılar. İşçilerin eylemlerini yorumladılar. İşçilerin yaşam koşullarını, siyasal mücadelelerini, bu mücadelelerin içine girerek değerlendirdiler. 1905 yılında Rusya'da işçiler kitle grevleriyle kocaman Çarlık aygıtını sarstıkları için, Rosa Lüksemburg ve Lenin ve Troçki, devrimin derslerini yazabildiler.
Rus işçileri 1905 yılında da, 1917 yılında da grev komitelerini kurarken, grev komitelerinden daha geniş kapsamlı siyasi taleplerle hareket eden işçi meclislerini kurarken, hiç kimseye sormadılar. Çünkü devrimler yapılmaz, olur.
Devrimci Marksizm, işçi sınıfının kapitalist sisteme karşı uluslar arası arenada verdiği mücadeleyi, genelleştirir, bu mücadelenin en önemli anlarından dersler çıkartır, bir sonraki dönemin mücadelesinde bu deneyimlerden yararlanmak için bir hafıza rolü oynar.
Çılgınca bir yöneticilik arzusu yoktur. Zira işçi sınıfının mücadele tarihini izleyenler bilir ki, işçi sınıfı yönetilemez.
Şenol KARAKAŞ


Aşağıdan sosyalizm
1840'larda sosyalist düşünce akımı doğmaya başladı. Ingiltere ve Fransa'da sanayi devrimi, toplumda yaygın değişim için bastıran yeni bir toplumsal gücü ortaya çıkardı. Bu güç işçi sınıfıydı. Bu sınıf büyük fabrika ve işyerlerinde yoğunlaşmış, gittikçe ar-tan ölçüde kollektif eyleme, grev-lere, sendikalarda örgütlenmeye yö-nelen ücretli emekçilerden oluşuyordu.
1830 ve 1840 arasında endüstriyel işçi sınıfı Avrupa'da siyasetin şeklini değiştirdi. Işçi sınıfı eylemlerinin bu militanca yükselişi bazı radikal yazarları ve örgütçüleri etkiledi. İşçi sınıfının sosyalist düşüncenin merkezine oturması Alman sosyalist Karl Marks'ın yazılarında ve örgütlenme çabasında gerçekleşti. Marks aşağıdan sosyalizm ilkesi üzerine tamamen yeni bir sosyalist dünya görüşü geliştirdi.
Marks Fransa'da işçilerin politik eylemlerini ve Ingiltere'de sanayi devriminin gelişimini gördü. Bu deneyimlerden, sömürücü işveren ile sömürülen işçilere bölünmüş bir toplumda tam demokrasinin kurulamayacağı sonucuna vardı. Kapitalistler ekonomik iktidarı ellerinde tuttukları sürece politik hayatı da yürütmeye devam edeceklerdi. Gerçek demokrasi için toplumdaki sınıf ayrımını aşmak gerekiyordu. Ancak bundan sonra her birey toplumsal ve politik ilişkilere tamamen ve eşit olarak katılabilirdi.
Ütopiklerin tersine, Marks, sosyalizmin demokrasinin daha üst bir basamağını temsil ettiğini savundu. Demokrasiyi yadsıyan tüm sosyalist ve komünist görüşlere muhalefet etti. 1847'de şöyle yazdı: " Biz kişisel özgürlüğü yoketmek, dünyayı dev bir kışlaya veya işyerine çevirmek isteyen komünistlerden değiliz. Bazı komünistler vicdani bir rahatsızlık duymadan kişisel özgürlüğü reddediyor ve onu eksiksiz bir uyumun önünde engel olarak gördüklerinden dünyadan defetmek istiyorlar. Ama bizim eşitlik kazanmak için özgürlükten vazgeçmeye niyetimiz yok. Başka hiçbir toplumda özgürlüğün komünal mülkiyete dayalı bir toplumdaki kadar garanti altında olacağına inanmıyoruz".
Sosyalizm yeni bir özgürlük toplumunu temsil ettiğine göre, bu toplum insanların kendilerini özgürleştirdikleri bir süreç içinde kurulmalıydı. Kitlelerin koşullarını değiştirmeleri için Marks kitlelerin kendilerini kurtarmak-/özgüleştirmek zorunda olduklarını savundu. Özgürlük çalışan insanlar için ele geçirilip onlara verilemezdi. Sosyalizm ancak ezilenlerin kitlesel demokratik eylemi ile gerçekleşebilirdi.
Kendi öz eylemi ile kurtuluş ilkesini -sosyalizmin ancak işçi sınıfının kendi örgütlenmesi ve harekete geçmesi ile kurulabileceğini- sosyalizmin temeli haline getiren ilk düşünür Marks'tı. Birinci. Enternasyonal'in he-defler bildirisinde yazdığı gibi “işçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır.”
Demokratik ve kollektif bir toplum mümkün olan en geniş politik demokrasi üstünde kurulabilirdi. İşçi sınıfı mevcut devlet aygıtına el koyup onu kendi amaçları için kullanamazdı, işçi demokrasisi ve işçi iktidarını güvenceye almak için tamamen yeni bir devlet biçimi yaratmak zorundaydı. Düzenli ordunun kaldırılması, parasız ve eşit eğitim, oy hakkı, temsilcileri geri çağırma hakkı ve temsilcilerin ücretlerinin sınırlanması demokratik işçi devletinin temel unsurlarıydı.
Aşağıdan Sosyalizm broşüründen