Sosyalist İşçi 247 (30 Aralık 2005)

 

Sayfa 7 :

sosyalist işçi 10 yaşında

Mücadele dolu 10 yılın tarihi

Sosyalist İşçi gazetesi 10. yılını doldurdu. 1995 yılında gazete formatında ilk sayısı yayınlanan Sosyalist İşçi'nin temel bir hedefi vardı: Mücadelenin, mücadele edenlerin, ezilenlerin, işçi sınıfının, ayrımcılığa maruz kalan kadınların, eşcinsellerin, ötekilerin, dışlanmışların, lanetlilerin, mazlumların, yoksulların ama ve illa ki mücadelenin sesi olmaktı.
Geride bıraktığımız 10 yıl, Sosyalist İşçi'nin bu hedefini gerçekleştirdiğini gösteriyor.
"Taraflı gazete"
Ezen-ezilen ilişkisinde, daima, hiçbir kaygıya kapılmaksızın, ezilenin yanında oldu.
Ezilenlerin sesi olmaya çalıştı.
Sosyalist İşçi, asla tarafsız bir gazete olmadı, bildiği-miz, bize anlatılan anlamda bir "gazete" hiç olmadı.
Ezilenlerin sesi olmak, taraf olmaktır. Sosyalist İşçi, taraf oldu. Taraf olmakla yetinmedi, işçi sınıfının mücadelesine yön göstermeye çalıştı.
"Milliyetçiliğe karşı Kürt halkının
yanında"
Hakim fikirlerin başını ise, sağdan ve soldan sık sık maruz kaldığımız milliyetçilik çekiyor. Sosyalist İşçi'nin 10 yıllık tarihini, milliyetçiliğe karşı mücadelenin bir tarihi olarak da görmek mümkün.
Milliyetçiliğe karşı mücadele, Türkiye'de Kürt sorunuyla kopmaz bir ilişkiye sahip. Sosyalist İşçi gazetesini çıkartan devrimciler, başka bir ulusu ezen bir ulusun bir parçası ol-duklarını bir tek saniye bile akıllarından çıkartmadılar. Başka bir ulusu ezen bir ulus ise özgür olamaz.
Buna sessiz kalan, ezilen ulusun haklarını, ezilen ulusun kendi kaderini belirleme özgürlüğünü savunmayan bir sosyalist, sosyalist olamaz.
"İlk önce
enternasyonalist"
Sosyalist İşçi, Kürt halkının yanında oldu. Kürt halkına akıl vermedi. Kürtlere abilik yapmadı. Önce, Kürt halkının mücadelesinin yanında oldu. En zor gününde, onun mücadelesinin kopmaz bir parçası olmaya hazır olduğunu gösterdi. Bu yüzden bir yandan Kürt hareketiyle kopmaz bir güven ilişkisi içerisinde olurken, bir yandan da zaman zaman her yönden yükselen Türk milliyetçiliğini politik olarak teşhir etti.
Büyük Türk burnu büyüklüğüne karşı mücadele ederken, dünyanın her hangi bir bölgesinde ezilen tüm halklarla dayanışmasını ifade etti. Çünkü Sosyalist İşçi enternasyonalisttir. İşçi sınıfı için en önemli olan politik vurgu, enternasyonalizm, işçi sınıfının uluslararası birleşik politik mücadelesidir.
"Egemen sınıfın teşhiri"
Taraf olmak, objektif politik tutum almayı dışlamaz. Sosyalist İşçi, en başından beri Türk egemen sınıfının zayıflığını, bölünmüşlüğünü teşhir etti. Solda yılgınlığın arttığı, ülkücü-faşistlerin hızla yükseldiği dönemlerde, kazanma umudunu, egemen sınıfın bölünmüşlüğünü göstererek anlattı.
"Darbeye karşı"
10 yılda bir dizi çok önemli siyasal gelişme yaşandı. Siyasal İslam'ın yükselişi, kemalist, milliyetçi kesimlerde panik yaratırken, Sosyalist İşçi, siyasal İslam'ın yükselme nedeninin, kapitalizmin krizi olduğunu, siyasal İslam'la faşizmin hiçbir benzerliği olmadığını vurguladı. 28 Şubat'ta, postmodern darbe gerçekleştiğinde, Sosyalist İşçi'nin manşeti, "Darbeye geçit yok, çözüm sol blok"tu.
"Faşizme geçit yok!"
28 Şubat toplumu ve emekçileri İslamcı-laik ayrımıyla bölerken, Sosyalist İşçi bu bölünmenin yapay olduğunu, darbeye karşı sessiz kalmanın, milliyetçiliği yükselteceğini anlattı.
DSP-MHP-ANAP hükümeti, 28 Şubat'ın üzerinde yükseldi. Koalisyon kurulduğu andan itibaren, Sosyalist İşçi sayfaları her zamankinden çok daha güçlü bir vurguyla, MHP'nin, faşizmin teşhiriyle beslendi. Susurluk çetesi, kontrgerilla ya da "derin devlet" ilişkilerinin, geçmişi cinayetlerle dolu olan faşist hareketle bağlantısı sık sık teşhir edildi. Faşizmin sınıf tabanına karşı, işçi sınıfının birleşik mücadelesi öne çıkartıldı.
"Devrimci marksist gelenek"
Sosyalist İşçi, işçi sınıfının 1800'lü yılların başından beri verdiği mücadelenin üzerinde yükseliyor. En önemli mücadele dönemlerinin deneyimlerini bugüne taşımaya çalışıyor. Marks, Engels, Rosa Lüksemburg, Lenin, Gramşi ve Troçki gibi devrimcilerin, kendi yaşadıkları dünya tarihsel önemdeki mücadelelerin deneyimlerinden, işçi sınıfının bugünkü mücadelesine dair sonuçlar çıkartmaya çalışıyor. 10 yıl boyunca, devrimci gelenek tüm canlılığıyla Sosyalist İşçi'de yansıtıldı.
"Devrimler,
ezilenlerin şölenidir"
Endonezya'dan Arjantin'e, Yugoslavya'dan Meksika'ya, Arnavutluk'tan Brezilya'ya, Seattle'dan Bolivya'ya hangi ülkede gerçekleşirse gerçekleşsin, en küçük bir sol kıvılcım Sosyalist İşçi sayfalarında coşkuyla selamlanıyor. Baskıcı rejimleri deviren, hükümetlere geri adım attıran bir grev, bir genel grev, hükümet binalarının kuşatılması, yolların kapatılması gibi her eylem, bu eylemler sanki Türkiye'de gerçekleşiyormuşçasına heyecanla yansıtılmaya çalışıldı.
"İşçi sınıfı
kazanabilir"
1990'ların başından beri, Türkiye'de irili ufaklı sayısız işçi mücadelesi gerçekleşti. Bu mücadelelerden bazıları genel grevler biçimini aldı. Defalarca tüm şehirlerden hükümeti uyarmak için Ankara'da birleşik mitingler örgütlemek için yollara çıkıldı.
Sosyalist İşçi bütün bu eylemlerde işçi sınıfının yanındaydı. İşçilerle dayanışmanın ötesinde, eylemlerin örgütlenmesine, elinden geldiğince, gücü yettiğince yardımcı oldu.
Özellikle, Türkiye işçi sınıfının son 15 yıldır en militan gücü olan kamu çalışanları hareketinin daima yanında oldu. Kamu çalışanları hareketinden öğrendi, bu harekete yardımcı olmaya çalıştı. KESK'in gücünü sürekli anlattı. Sosyalist İşçi'nin 10 yıllık tarihi, bir başka açıdan KESK'in öneminin ve mücadelesinin de tarihi olarak görülebilir.



Hareketin sesi
Sosyalist İşçi 1999 yılının Kasım ayında ABD'de Seattle'da patlayan antikapitalist hareketi coşkuyla selamladı. Seattle, küresel düzeyde sınıflar mücadelesinin dengesinde radikal bir değişimin habercisiydi.

"Hareketlerin hareketi"
Antikapitalist hareket Seattle'dan beri bir dizi çok önemli aşama kaydetti. Çok önemli politik virajları başarıyla aldı.
Küresel bir eylem patlamasının yaşanmasının aynında, yepyeni bir aktivistler kuşağı ortaya çıktı. Sol entelektüel bir eleştiri bombardımanı, küresel sermayenin sözcülerini her gün köşeye sıkıştırmaya başladı. Kapitalizm ilmik ilmik teşhir edilmeye başlandı. Radikal bir sol iklim gelişti.
Antikapitalist hareket, muazzam bir birlik eğilimini barındırıyordu ve Birinci Dünya Sosyal Forumu, bu birlik eğiliminin güçlü ve çarpıcı bir ifadesi oldu. Porto Alegre'de düzenlenen Dünya Sosyal Forumu, gençliğin yoğun katılımı, tartışmalarındaki zenginlik, politik öngörülerindeki keskinlikle, "hareketlerin hareketi" adlandırmasını gerçekten de hak ediyordu.

"Savaş karşıtı hareket"
11 Eylül'de New York'a düzenlenen uçak saldırılarının ardından, antikapitalist hareket, Bush'un savaş çılgınlığına karşı örgütlenmeye başladı. Antikapitalist hareketin içinden, ondan çok daha geniş, kapitalizmin tarihinde benzeri görülmemiş bir küresel savaş karşıtı hareket gelişti.
Sosyalist İşçi, başından beri bu hareketin sesi oldu.
Milliyetçilerin tersine, bu hareketin küresel bir depremin ifadesi olduğunu ve deprem dalgalarından hiçbir ülkenin muaf kalamayacağını anlattı.
Seattle'dan hemen sonra, 2000 yılında Prag'da gerçekleşecek IMF ve Dünya Bankası toplantılarına karşı düzenlenen Avrupa çapındaki gösterilerin Türkiye'de de örgütlenmesi için Sosyalist İşçi gazetesi adeta çığlık attı.
Bu çığlığa benzeyen işaret fişekleriyle Sosyalist İşçi’de daha sık karşılaşılmaya başlandı.

“Savaşa hayır Platformu”
Anti kapitalist savaş karşıtı hareketin sesi olma misyonunu üstlenen Sosyalist İşçi, 2002 yılının Mart ayında Savaşa hayır Platformu’nun kuruluşunu kapaktan duyurdu. Bu yıl boyunca gazete, kelimenin tam anlamıyla, kazanma umuduyla dolu ve hareketin megafonu gibiydi. Sanki 1 Mart zaferi, aylar öncesinde Sosyalist İşçi’de ilan edilmişti.
Savaşa Hayır Platformu, Irak’ta Savaşa Hayır Koordinasyonu ve ardından Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu.
Diğer yandan İstanbul Sosyal Foumu, Türkiye Sosyal Forumu ve dünya ve kıta sosyalforumlarının tartışmaları, gazetenin en çok önemsediği başlıklar arasında yer aldı.
Tüm bu kampanyalar Sosyalist İşçi’de yer aldı, Sosyalist İşçi neredeyse bu kampanyaların gazetesi gibi davrandı.
Hiç kuşkusuz, hareketin bütününün sesi görevini gören ve hareketin tümünü yansıtmayı amaçlayan tek yayın organı Sosyalist İşçi oldu. başka yayınlar da harkete önemli yerler ayırsalar da hareketin sesi denebilecek kapsamda hareketi anlatan, hareketin taktiklerini, kampanyalarını tartışan tek gazete Sosyalist İşçi’ydi
Sosyalist İşçi bütün bu dönemde iki görevi birden aynı anda yerine getirmeye çalışıyor. Bir yandan hareketin sesi, anti kapitalizmin kürsüsü olmaya çalışırken, bir yandan da hareket içinde sosyalist bir anti kapitzlim temelinde ve devrimci fikirler etrafında anlaşan devrimci sosyalistlerin birliğini sağlıyor.